İLK UYGARLIKLARDA DANS

KOÇKAR M. Tekin Koçkar
ÇAĞLAR BOYUNCA İLETİŞİM SANATI OLARAK
DANS ve HALK DANSLARI

Yunan Uygarlığında Dans:

Eski Yunanistan’da dans, şiir ve ezgiden ayrı düşünülemezdi. Bu üç sanat dalı. Müzik (Müz’ler sanatı) adı altında tek bir sanat dalı halinde girmişti. (ATAMAN,1947,s.35)

Müzik ve dansın, tutkular ve ahlak değerleri üzerindeki etkileri konusunu uzun uzadıya ele alan düşünür EFLATUN dansı, kişiyi soylulaştıran, uyumlu ve zarif kılan, kendisi ve toplum yararına eğiten bir medya ırak görüyor ve ideal “Devlet’inde dansa yer verilmesini istiyordu. (EFLATUN, 1985, s.l00) ATAMAN da benzer nitelikte bir saptamada bulunuyor:

“…Ailenin, kabilenin veya sitenin şerefi bahis konusu olan bazı törenlerde delikanlılar teganni ve dans edebilmeli idiler. Köle ve esir olmayan her çocuk teganni etmeyi, lir veya flüt çalmayı öğrenmekle mükellefti.” (ATAMAN, 1947, s.36)

Eski Yunan Tiyatrosunda, şarap tanrısı Dionysos onuruna yapılan törelerde Dithyrambosların halka biçiminde toplanarak yaptıkları neşeli dans, iki ayrı yönde gelişerek bir taraftan Tragedya’yı, diğer taraftan da Omedya’yı doğurmuştu. Tragedya’nın dinsel düşünceye dayalı ağır ve bar tavırlı dansına “Emmelia”, Komedya’nın siyasal hicivli, açık saçık dansına da “Kordaks” denirdi. (NUTKU, 1985, s.28-42)

Eski Yunanistan’daki diğer dans türleri de özelliklerine göre şöyle sıralanabilir: Isparta’da doğmuş olan “Dipodi” ve “Bibasis”, savaş dansı Pyrrhique”, ziyafetten sonra yapılan dans “Komos”, zarafet dansları Kollinikos” ve “Hedikomos”, kadınlar dansı “Keladisma”. (ATAMAN,1947,s.51)


Anaerkil toplumlarda doğum, evlenme ve olum törenlerindeki ritüel tapınmalar ana tanrıçanın kutsallığına adanırdı. Bunu örnekleyen, tacı üzerinde trans halinde dönerek dans edip tapınanların figürleriyle süslenmiş ana tanrıça başı. (KIBRIS, I.Ö. 6.yy.)


Eski Yunanistan’ da APOLLO onuruna yapılan bir festivalde dans eden kız ve erkek figürü (TARANTO, y.İ.0. 410)


MAENADS- DIONYSUS’a taparken. Boyalı pişmiş toprak kap. (NAPOLİ Ulusal Müzesi, STAMNOS, y.İ.Ö. 420)


Eski Yunanistan’da birçok yarı-tanrısal kahramanın görevi bu dünyanın insanına öteki dünyadan bir hazine getirmekti. Bu görev o hazineyi koruyan güçlerle mücadeleyi gerektiriyordu. POSEJDON’nun oğlu HERCULES ile TRİTON arasındaki savaş sırasında el ele tutuşarak dans eden NEREID’lerin resmedildiği boyalı, pişmiş topraktan yapılmış çanak. (YUNANİSTAN, İ.Ö. 6.yy)


Hint mitolojisinde tanrı KRISHNA ile GOPIS’in danslarına, el ele tutuşarak danslarıyla, çalgılarıyla eşlik eden çoban kızlar. Hindistan’da düğün hediyelerinin örtülmesinde kullanılan, muslin kumaş üzerine sim işleme örtü. (KUZEYHİNDİSTAN, 18.yy)


CORYBANTES dansı, Yunan rölyefi (VATİKAN MÜZESİ)


Yunan hasat ve bağbozumu festivallerinde bereket tanrıları danslarla şereflendirilirdi. Pişmiş topraktan yapılmış rölyef üzerine resmedilmiş Bağbozumu Dansı.
(MYRENE, Küçük Assa ROMA dönemi)


PYRRIC dansı. Bu dans CRETE’den SPARTA’ya diğer Yunan bölgelerine kadar yayılmıştı. Rölyefte Küçük ZEUS’u tehdit eden CHRONOS’tan (Saturn) onu koruyan KOURETES’ın Pyrric dansı anlatılıyor. (CAMPANIAN rölyefleri LOUVRE Müzesi, PARİS)

Roma Uygarlığında Dans

Eski Romalıların dansları, sahne üzerinde çalınıp söylenen ünlü şiirlere eşlik etmek, bu şiirlerdeki kişileri ya da olayları taklit etmeye dayanan hareketlerdi. Ancak bu hareketlere pek dans denemezdi. Çünkü Romalılar için dans etmek soysuzluğun bir simgesiydi. Dansı esirlere yaptırırlardı .(ATAM AN, 1947 ,s .64)

Romalılar, İmparatorluğun yıkılış dönemlerine doğru sahne ve seyirlik oyunlarında büyük ilerlemeler kaydettiler. Danslar eski inceliğini yitirdi ise de, dansın toplumsal önemini kavrayan Romalılar, soyluların kızlarına dans dersi dahi aldırdılar.
Mısır Uygarlığında Dans

Eski Mısır’ın müzik ve dans yaşamı ile ilgili bilgileri arkeolojik bulgulardan alıyoruz. Mısır uygarlığının, döneminin en muhteşem ve büyük uygarlığı olduğunu günümüze kadar ulaşan anıtlardan, rölyef ve resimlerden öğrendiğimiz bu ulusun oldukça ileri düzeyde müzik ve dans sanatına sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Eski Mısırlılar dansı diğer birçok uygarlıkta olduğu gibi dinsel amaçlı törenlerde, hasat ve bolluk için düzenlenen şenliklerde yaparlardı. Cenaze törenlerinde ise maskeler takarak yaptıkları dansa ölüm dansı denirdi.

“…Mısırda tek, çift veya grup halinde yapılan dansların dramatik, lirik ve grotesk şekillerini din, kültür, taklit, ifade ve sa­vaş temeline dayanan şekillerini resimlerden izlemek kabil olmaktadır. “(ATAMAN, 1947 ,s .22)

Mısırlılar gibi diğer eskiçağ uygarlıklarının birçoğunda da değişik dans türleri gelişmişti. Babil, Asur, Pers gibi Ortadoğu ve Mezopotamya, İnka, Aztek ve Maya gibi Amerika uygarlıklarında da dinsel, dindışı ve savaş dansları bulunduğunu ve bu uygarlıklarca oldukça önem verildiğim arkeolojik bulgulardan anlayabiliyoruz.

Hint Uygarlığında Dans

Hindistan’da tiyatronun yaratıcısı sayılan Brahma, Budha dininin ilkelerini anlatan dört Veda’ya “Natya-Veda” denilen ve konusu tiyatro olan beşinci Veda’yı ekledi. İ.Ö. 200 yılında da Hindistan’ın en eski müzik kuramcısı Bharata Muni, “Natya-Şastra” adını verdiği dünyanın en eski dramaturji çalışmasını yaptı. Natya-Şastra dans, oyunculuk ve dram sanatlarını ele alan bir yapıttı. Bu yapıtla birlikte oyunlu dans ve şarkılar, efsaneleri ve dinsel konulan işliyordu. (NUTKU, 1985, s.26)

Sonraları çok gelişme gösteren Hint dansı “Kathakali”yi ortaya çıkardı. Kathakali doğunun en gizemli anlatım dansıdır. Yalnızca “Mudra”nın (elin duruş biçimi) dört binden fazla türü olduğu saptanmıştır. Bu tür geleneksel Hint dansları, Budha öğretisini ve evrensel epikleri içeren “Ramayana” (“Ram”,dans anlamına gelir) ve “Mahabharata” masallarını anlatır.
Çin Uygarlığında Dans

Çin’de İ.Ö.2200 yıllarında dahi çok düzenli dinsel törenlerin yapıldığı ve savaş başarılarının danslı anlatımla sahneye aktarıldığı belgelenmiştir. Şang Hanedanı’nın tahtta olduğu sürede (İ.Ö.1766-1122) danslar yağmur yağdırma, ekin biçme gibi sosyal içerikli olarak, kurulan bir sahne üzerinde yapılırdı. Dinsel ezgilerle desteklenen bu dansların izleyicileri ise diğer uygarlıklarda olduğu gibi halk değil imparator, saraylılar ve din adamlarıydı.
Japon Uygarlığında Dans

Japonya’da dans sanatı yine dinsel kökenlidir. Japon tiyatrosunun te­meli olan “Kagura”lar, Japon danslarının da atası sayılır. Şinto’ya tapınmak için düzenlenen bu dansın sanatçıları da Şinto tapınağının kadın dansçıları idi. Kagura’nın kapsamı içinde avcılık törenlerinden kalan “Şişi” dansı da vardı. Kagura tanrının varlığını, her an her yerde olduğunu anlatmak için yapılırdı.


Hintli bir BHARATANATYAM dançı.


KABUKİ’de Kadın rolünde bir aktör


“No gösterisi”

Japon danslı tiyatro sanatında oldukça önemli yer tutan danslar da “Gigaku”, “Bugaku”, “Kyogen”, günümüze dek varlığını sürdürerek önemini yitirmeyen “No” ve “Kabuki” danslarıdır. (NUTKU, 1985, ss. 122-127)

No, geleneksel biçimiyle bir yüksek zümre tiyatrosudur. Başrolü yüzü maskeli bir dansçı oynar. Maskeler dansçının ait olduğu sosyal sınıfı, kişiliğini, yaşını ya da içinde bulunduğu ruhsal durumu belirtir. Simgesel anlatımı oldukça fazla olan No’da dansçının elindeki yelpaze bazen bir bıçağı, bazen bir saç fırçasını, bir içki kadehini, bir kelebeği, ok ve yayı, uzaktaki bir dağı ya da yere düşen bir kar tanesini simgeler. Eşlik müziği de geleneksel Japon 5’li sistemine göre düzenlenmiştir. Orkestra ise bir tahta flüt ve üç vurmalı çalgıdan oluşur.

Kabuki, No’nun daha bir genelleştirilip, basitleştirilmişidir ve alt tabaka yani burjuva kökenlidir. Koyu bir makyaj ve makyajlarda stilizasyon ön plandadır. Kabuki dansında jest ve mimiklerin önemi büyüktür. Çalgıların ve müziğin de No’ya oranla önemi daha fazladır. Müzik Kabuki’de ruhsal bir güdüleme sağlamaktadır. Birkaç nota ile izleyici uyarılır, yumuşak parçalarla aşk ve üzüntü anlatılır ya da birkaç sert davul vuruşuyla azgın duygular dile getirilir. Temel çalgılar flüt ve davuldur. Konuları No’ya göre daha gerçekçidir. Çoğunlukla aşktan kaynaklanan kıskançlık duyguları, ölümcül kavgalar ve Samurai düelloları konu edilir. (ÇOLPAN, 1964,s. 3)