Jandar Sadi Duman
Sayın Dinçer,
Tanışmıyoruz… Dolayısıyla söyleyeceklerim kişisel nedenlere dayanmıyor. Artı, hiçbir dernek veya örgüt üyesi değilim! Sadece Çerkes kültürü ile ilgili çaba gösterenlere saygı duyan sıradan bir Çerkes’im…
Eleştirilerimi maddeler halinde sıralıyorum:
1) RUSYA DÜŞMANLIĞI
Katıldığınız toplantı, konferans, gösteriler, atılan sloganlar vs, tamamen Rusya düşmalığını dile getiren ve o konuda yoğunlaşan faaliyetlerinize gösterilen tepkilere “Yav biz öyle demedik… Bizi yanlış anladılar… Kötü niyetliler çarpıtıyorlar…” gibi cevaplar vermeniz hiç inandırıcı olmuyor.
2) SOYKIRIM MÜZESİ ve DANIŞMANINIZ
Bunları sanırım biliyorsunuz! Ancak konuyla ilgili olduğu için tekrar etmekte yarar var. Harvard, akademik faaliyetleri ile birlikte, ABD devlet bürokrasisinin karar verici üst düzey yöneticilerini seminer, konferans, gibi faaliyetlerle eğiten bir kurum. Danışmanınız Dr. Hüseyin Oylupınar, Harvard Ukrayna Araştırmalar Enstitüsü’nde çalışan, Ukrayna Müzesi’nin kurucularından. Adam, amaçlarını açıkca söylüyor: Derin devletin karar verme yetkisi olan yöneticilerinin kararlarını Ukrayna lehine etkilemek. Yani, adam Ukrayna/ABD- Rusya Federasyonu savaşında Rusya’ya karşı çalışacağını hiç şüpheye yer bırakmayacak şekilde söylüyor.
Siz bu adamı nasıl buldunuz ve niye buldunuz?
Niye Çerkeslerin bu savaşta ABD/Ukrayna tarafını seçmesi gerekiyor?
Gündeme dair 5.nci videonuzda “(…) kimse bize bir şeyler fısıldamıyor.” diyorsunuz. Belki öyledir! O zaman epey çaba harcamış olmanız gerekiyor!
Bizim hiç ihtiyacımız olmayan şey düşmanlıktır.
Politik tavır ve ideoloji, özünde insanın duygusal tavrıdır. İnsan davranışlarını duyguları belirler. Siz birilerine düşmanca davranırsanız, aynen materyal sistemlerdeki gibi, karşı tarafta düşmanca bir tavır yaratırsınız.
Harvard Üniversitesi ve Jamestown Vakfı, Kafkasya kökenli RF karşıtı kişileri çok severler! Konferanslara davet ederler, büyük uzman ve bürokratlarla resim çektirirler, Harvard’ta eğitirler (!), iş verirler ve bugünlerde de büyük TV kanallarında savaşla ilgili yorum yaptırırlar… Bir de Vahabist aile fertlerinden birini Kafkasya’da kaybettiyseniz harika bir malzemesiniz demektir. Dr. Hasan Oylupınar Kırım Tatar Hanlığı’nı yücelten, özleyen çevrelerce çok sevilen biri; sanırım kendisi de Tatar kökenli.
3) KIRIM HANLIĞI
Bu hanlık; köle ticareti yapan İtalyan kolonilerinden geride kalan İtalyanlar, Rumlar, Yahudiler, Ermeniler ve hakim etnik grup olan Tatarlardan oluşan, Osmanlı’nın kontrolünde bir politik yapıdır.Yakın tarihin en iğrenç politik oluşumudur. Kırım Hanlığı; Tatar, Kıpçak, Nogaylarla başlayıp, Rus, Kazak, Polonyalı, Latvıyalı, Çerkes ve diğer Kafkasya halklarından yüz yıllar boyunca milyonlarca çocuğu köle olarak İslam ülkelerinin harem ve ordularına, çiftliklerine satan Osmanlı’nın kontrolünde bir kolonidir.
1450’lerden 1700‘e kadar Osmanlı’ya Kırım Hanlığı kanalı ile satılan -çoğunluğu- kız çocuğu 2 milyon Çerkes’ten söz ediliyor. (Sayfa.13, Debth and Slavery in the Mediterranen)
Diğer İslam ülkelerine satılan çocuk sayısı belki de bu rakamdan da fazla. Ve bu çocukları satanlar, Osmanlı’dan maaş alan (Evliya Çelebi Seyahatnamesi) Çerkes ‘’asil’’leriydi. Bu konuda güvenilir, ayrıntılı pek çok çalışmalar var.
Soykırımı; bir toplumun dilini, kültürünü, nüfusunu yok etmek olarak tarif ederseniz, birileri ‘’hangi politik güçler, nasıl soykırım politikası uyguladı’’ diye bir soru sorar, cevap veremezsiniz. Vermeye kalkarsanız; sizin soykırım sloganlarınızı destekleyen çevreleri çok kızdırırsınız.
Kırım Hanlığı’nı büyük bir uygarlık olarak tanıtmaya çalışan çevrelerce çok tutulan bir büyük ‘’bilim’’ adamına (!) siz Çerkes Soykırım Müzesi kurdurtacaksınız!
Sizce bu senaryoda ahlaki sorun yok mu?
Videonuzda ağaç balta metaforu için “Sapı da bizden demiş..” gibi bir ifade kullanıyorsunuz. Kimi kast ettiğinizi tam kestiremedim. Alınmayın, kişisel hiçbir sorunumuz yok, ama bu laf bana sizi hatırlattı. Bu metaforda balta siz ve sizin ideolojinize sahip grupları düşündürüyor.
Niye böyle bir çabaya giriyorsunuz?
Cahil veya saf görünmüyorsunuz.
KAFFED, 50 küsur derneğin üye olduğu Çerkeslerin en büyük örgütü. Bu girişiminiz bütün Çerkes cemaatini töhmet altında bırakır ve dönüşün önünde en büyük engeli oluşturur.
Lütfen yapmayın…
4) DEVŞİRME İDEOLOJİSİ
Yüz yıllar boyunca devşirilmiş bir toplumun bundan etkilenmemesi mümkün değil; yani o toplumun üyesi olarak kendimize devşirenlerin gözüyle bakıyoruz. Bu bizim değer yargılarımızı, politik görüşlerimizi şekillendiriyor, dost ve düşmanımızı kaçınılmaz olarak belirliyor. Fakat artık realiteyle yüzleşmek gerek!
Biz artık devşirilmiyoruz! Devşirenler de devşirilenler de toprak oldular. Artık yoklar! Onların duygularını içselleştirip, ideolojilerini benimsememiz gerekmiyor.
Bütün toplumların tarihinde çok karanlık dönemler var, bizim de var. Ancak, çok eski ve çok ilginç bir kültürün varisleri olarak, önce anavatana, insanlarımıza, kültürümüze yönelik sevgi ve saygı duygularımızın çok ama çok güçlü olması gerekir.
Neyi, ne zaman ve nasıl yapacağımızı, birlik olup olmayacağımız bu duygular ve bu duyguların yarattığı politik tavır belirleyecek.
Millet ve kültür akılla yaratılmaz, duygularla yaratılır! Akıl, işi gerçekleştiren bir araçtır.
Saygılarımla…