KAFFED KÖŞE YAZILARI ÜZÜYOR

YEMUZ Nevzat Tarakçı
26.06.2011

Türkiye, Kürt sorununu ve yeni anayasayı konuşurken, Çerkes toplumunu temsil eden KAFFED’in büyük sorumluluğu ortada.

Bu bağlamda Kaffed web sitesi sütunlarında yazılan her cümlenin önemi büyük.

Sorumluluğunun bilincinde olan Kaffed, yeni anayasa hazırlıkları aşamasında, temel hak ve özgürlükler noktasında gereğini yapmalı, rutini bırakıp, yeni şeyler tasarlamalı.

Yazar, sanatçı ve düşünürlerimiz de bu hassasiyetle hareket etmeli.

Kürt sorununun çözümü için beyin fırtınalarının yapılacağı bu günlerde Çerkes’lerin söylem ve eylemleri mercek altına alınacak, her farklı düşünce büyük önem arz edecektir.

Bu yüzden yazarlar daha dikkatli yazmalı, konuşmacılar ifadeleri daha bir özenle seçmeli.

En azından bu günlerde kimse, hesaplaşma, önyargı, hırs ve haset girdabına yakın durmamalı.

Ben, Kaffed yönetiminin ve köşe yazarlarının bu bilince sahip olduğuna inandığımı, değerli yazarlarımızın çoğundan yararlandığımı memnuniyetle söyleyebilirim.

Hal böyleyken, bazı köşe yazılarındaki, ideolojik saplantı, kanaat önderleri üzerinden din düşmanlığı, marjinallik sevdası, yerli yersiz, zamanlı zamansız dönüş teranesi, iktidar partisi paranoyası… gibi ön yargı, dayatma ve hazımsızlık dolu sivri ifadelerin sadece okuyucuları değil, duyarlı yöneticileri de rahatsız ettiği kanaatindeyim.

Bir toplumun üst kurulunun web sitesinde yazan bir kardeşimiz, her şeyin en doğrusunu kendisinin bildiğini sanarken nasıl olur da AKP’ye oy veren on binlerce Çerkes’in hastalıklı olmadığını bilmez?

Nasıl olurda, hangi cüretle Akp’ye oy verenleri samimiyetsizlikle suçlayabilir?

Bu kardeşlerimiz nasıl olur da dini duyarlılığa sahip kesimleri ürperten basit, alaycı ifadeler kullanarak bu kültüre hizmet ettiğini sanır?

Kendisi gibi düşünmeyenleri aşağılamak, sorgulamak hiçbir yazarımızın hakkı da değil haddi de.

Keşke,  hiçbir yazarımız, kültürel duyarlılığa sahip bir Çerkes’in, iktidar partisine oy verebileceği, bir kanaat önderinin bazı düşüncelerine katılabileceği gerçeğini bu kadar yadırgamasaydı.

Keşke, bu arkadaşlar, siyasi tercihleriyle, ön yargılarıyla bu kadar ön plana çıkmasalardı. Yazılarının ruhuna işledikleri farklı görüş sahiplerini aşağılayan hazımsız ifadelere yer vermeselerdi.

Birlikten, sevgiden, kardeşlikten dem vuranlara bu ideolojik, dışlayıcı soğuk ifadeler yakışmıyor, bu ifadeler birlikteliğimize büyük zarar veriyor.

Ne iyi olurdu, hiç olmazsa bir süre, önyargı, kin, nefret ve haset uzak dursa bizden.

Bir kesimi kırıp dökmeden, kimseyi ötekileştirmeden de gayet güzel yazı yazılabilir.

Gerek var mı bu hırçın tavırlara, gerek var mı küçülmeye, komikleşmeye?

Keşke, Çerkes toplumunun yüzde kaçının dindar ve AKP’li olduğunu bir araştırabilsek. O zaman belki ezberimizi bozar daha ufuklu, daha hoşgörülü, daha kucaklayıcı olurduk.

O zaman daha geniş kitlelere ulaşır, kültürel çalışmalarda daha etkili olabilirdik belki.

Bu sayede de “Doğruları bilen sadece benim, farklı düşünenler, hastalıklı Çerkes’lerdir!” tanımlamalarından vazgeçerdik.

Bireyleri tercihlerinden dolayı sorgulamak bizim yolumuz ve metodumuz değil asla!

Çok değer verdiğim bir arkadaşım, bir önceki yazımdaki temennileri kastederek, “Fazla iyi niyetlisin dostum, Allah aşkına söyler misin,  ülkenin başbakanının adını ağzına alamayanlar, siyasi otoriteyle nasıl muhatap olabilir ki?” demiş ve beni derin düşüncelere sevk etmişti.

Nerdesin ey cepheleşmeye yol açmayan kucaklayıcı, umut takviye edici, hoşgörülü üslup.

KAFFED SÜTUNLARINDA MARJİNALLİK MODASI

Sıkıntım şu: Özellikle Kaffed sütunlarında yazan, toplum adına konuşan herkes, bu ülkede farklı kültürlerin yaşayabilmesi için temel hak ve özgürlüklerin yeni anayasada yer alması noktasında atak ve tetik olmalı.

Davasında samimi olan herkes, şu kritik dönemde gönül eğlendirmeyi bırakıp çözüm önermeli, kimse sorunun parçası olmamalı.

Açıkçası, sütun dolduran bazı Çerkes kalemlerin, başka ülkede yaşıyormuşçasına meselelerin özünden uzak duruşları, alaycı tavırları, din düşmanlığı, iktidar partisi paranoyası, siyasi kin ve hasetleri, ideolojik saplantıları… benim gibi çoğu kişiyi endişelendiriyor.

Unutulmasın, hiç kimsenin, ulu orta konuşarak haset kokan saplantılarını ifşa ederek bu ülkenin düşmanıymış gibi davranarak, bu toplumun kredisini tüketmeye hakkı yoktur.

Türkiye, büyük gelişmelere gebeyken, bu gelişmelerin dışında kalmak akıl kârı değil. Hal böyleyken, hoşgörüden uzak, marjinale sevdalı tavırları ibretle seyrediyor, ümit kırıcı, dışlayıcı yazıları okudukça kahroluyoruz.

Yazılar ortada, lütfen bir kez daha bakın bu yazılara.

Bakın, yazılara bakın yazarlara bakın!

Bu toplumun, bu kültürün yararına olacağı zannıyla, fakat ancak akıl tutulması halinde önerilebilecek siyasi isimleri halka lanse etmeye çalışan yazılara bir bakın!

Her yazısının bir bölümünü, alakalı alakasız, “Çerkeslik adına!”  F. Gülen düşmanlığına ayıran değerli kalemlere bakın!

Yüzde elli oy alan partiyi aşağılamak refleksiyle bu partiye oy veren on binlerce Çerkesi aşağıladığının farkında olmayan “demokrasi aşığı!” yazarlara bakın!

Daha da önemlisi, Allah korusun, eğer Kaffed yönetimi de böyle düşünüyorsa…

Yani, “Evet, Türkiye Çerkes’lerinin asıl problemi dindarlar, Ak Parti ve F. Gülen’dir, siyasi tavrımız da böyledir…” diyorsa…

Eğer öyleyse Kaffed’in neden daha geniş halk tabanına yayılamayışının cevabı açıkça ortada demektir.

Eğer Kaffed, iktidar partisine destek veren on binlerce üyesini yok sayarak sağ partilere oy veren dini duyarlılığa sahip Çerkes’leri aşağılayan bu yazarlar gibi düşünüyorsa…

O halde, yıllardır Kaffed için söylenen “CHP’nin arka bahçesi” söylemlerini kabul edip hep birlikte bu realitenin mutluluğunu paylaşacağız demektir.

Haydi buyurun!