Ali Çurey
02.11.2017
Merhaba Sevgili dostlarım!
12 Ekim 2017 günü kardeşlerim ve Jineps Gazetesi kültür emekçileri Sn. Yaşar Güven, Sn. Serap Canbek ve Sn. Zafer Süren’le bir araya gelme fırsatı bulduk. Bizler böyle zaman ve anlarda ne konuşuruz bilirsiniz?
Dün, bugün ve yarın; ne yaptık, ne yapıyoruz ve ne yapmalıyız? Sorularının yanıtlarını konuştuk. Dünü eleştirdik. Bugünü az bulduk. O halde yarın için, dünü ve bugünü özletmeyen ve güzel sözler söyleten ve yazdıran hizmetlerin sunulması, üzerine karar kıldık. Elbette ki enine boyuna bir durum muhakemesi sonunda!
Bu arada, bugünkü çalışmalarımıza, temel olan, bilgi ve belgeleri bizlere miras eden ve halen yaşayan dildaş ve yoldaşlarımızın ve ebediyete intikal etmiş olan, büyüklerimizin emeklerini de minnet ve şükranla andık. Hayatta olanlara sağlık, göçenlere de Тхьэ’mızdan rahmet diliyoruz. Saygı değer kültür emekçilerimiz, sizlerin hiçbir maddi çıkar beklemeksizin ve hatta kıt-kanaat gelirinizle, bu konuya, nasıl katkılarda bulunduğunuzun bilincindeyiz. Ben “O” fedakar ve cefakar insanlardan, bazılarının, nelere göğüs gererek, hizmet verdiklerini, en yakınen yaşamış ve bilen kişilerden biri olduğum için, kendimi mutlu adediyorum. Burada isimlerini saymakla bitiremeyeceğim, “O” güzel insanlardan, halen hayatta olan ve ebediyete intikal etmiş olan, dildaş ve yoldaşlardan birkaç isim sunmak istiyorum. Lütfen “Benim hiç hizmetim olmadı ki anılmıyorum’’ düşüncesini aklınıza getirip rencide olmayın. Bu hizmetin, yolcuları arasında, asla kıdem aranmaz. O bakımdan, hepinizi en içten sevgilerle selamlıyorum. Önce aramızdan ayrılan, büyüklerimizden Kuba Şaban, Seyin Time, General İsmail Berkuk, Mustafa Bütbay, Aytek Namitok, Dr. Vasfi Güsar, Ömer Büyüka, İzzet Aydemir ve daha pek çok büyüğümü rahmet ve minnetle anıyorum. Halen hayatta olan Av. Yaşar Bağa, (Acil şifalar diliyorum) Av. Rahmi Tuna, Yaşar Nogay, Kuşha Doğan, Av. Fahri Huvaj, Av. Özdemir Özbay ve Av. Sefer Berzek olmak üzere daha pek çok yoldaşa sağlık içinde olmalarını Тхьэ’ dan diliyorum.
Sevgili dostlarım, ben insanların yaptıkları hizmetlerin armağanını, yaşarken, almaları ve görmelerinden yanayım. Göçtüklerinde ise, bu hizmetleriyle anılmalarını, kendimce, daha uygun buluyorum. Zira tüm canlılar, sevilmek ve okşanmak ister. Bu da doğaldır. Kim bilir, belki de bu tutum sevdiğimiz insanlara ilaç (хущхъуэ) ve doping etkisi yapabilir. Yani ömürleri uzar!
Bu gün, pek çok ülkede, sayısal üstünlüğünü, siyasal baskı aracı olarak kullanıp, Etnik ve Azınlık halkları ve onların “var” olma isteklerini “sindiren” anlayış egemen! Bunda elbette ki, insani bir yön aramak doğru olmaz. Ancak, bu tutumun, iyi bir tarafı da var. O da şudur; Öncelikle “rengi” belli ve açık bir cenah! Bilirsin ki, seni açıkça inkar ediyor. Yani “yok” sayıyor. Veya “varsın. Ama, tarihsel ve kültürel varlığını kabul etmiyor.” Sende, buna göre, başının çaresine bakarsın. Esasen, iyi olmayan şey; seni kabul edip; yani “Evet varsın. Ama, önemli olan “insanlık” ve “din” kardeşliğidir” diyen tutum ve anlayıştır. Kim bu tanımlama şekline “hayır” diyebilir? İnsanlık ve inanç! Bu yaklaşım neden iyi değil? Şunun için; Etnik köken, kültürel, tarihsel ve inanç, kavramları, şu anda tüm toplumların kendine özgü değerleridir. ”İnanç” dışındakiler iradi değildir. Ayrıca, her farklı etnik köken, haklarının korunmasını “insan” kimliği ile ister. Buna rağmen “önemli olan insan olmaktır” tümcesi neyi ifade eder? Sanki “var” olmak isteyenler, insan dışı varlıklarmış gibi…! Benim en korktuğum tutum “renksizliktir” Dost olmayan, ama mert olan insanlar vardır. Bunlar dost görünüp namert olanlardan çok daha iyidirler. Bu da hayatımızın gerçeklerinden biridir.
Sevgili dostlarım, her dilde olduğu gibi, Adige dilinde de inanç ve sosyolojik varlığımızı ifade eden sözcükler vardır. Örneğin; Тхьэ (Allah) ve bununla ilintili Тхьэмадэ ve öğretisi de Хабзэ’dir.
Daha önce, defalarca anlatıp, yazmış olmama rağmen, burada tekrar etmekte yarar vardır diye düşünüyorum. Хабзэ‘yi, öylesine, bir takım örf, adet ve mutat gelenekler silsilesi olarak düşünürseniz, sadece kadim inancımızı değil, dilimizi de örselemiş olursunuz.
Nasıl mı?
Şöyle; Хьэдэ yerine cenaze, Хьэдрыхэ yerine ahiret, ТхьэлъэIy yerine dua, ПсэкIуэд yerine günah, Псэхэх yerine Azrail, ПсэхэчIыгъуэ yerine ecel, ТхьэлъэIупIэ yerine cami veya kilise sözcüklerini koyarsanız, dilinizi giderek kültürel istilaya bırakmış olursunuz. Ve sonunda dilinizi inanç kültür dilinde (terminolojiye) yitirirsiniz. En azından pek çok kavramı unutmuş olursunuz?
ПсэхэчIым (Ажалым ) сыкъегъэли итIанэ къызэшхыдэ!
ЩIалэ гуэр псым хыхьат. ЕсыкIэ ищIэртэкъыми
итхьэлэ хъуащ. Абы хэту лIы гуэр къыщыIухьэм, щIалэр –
абы елъэIуащ :
- Маржэ хъун, сыхэх! – жиIэри.
Лıыр щIалэм ешхыдэу хуежьащ:
- ЕсыкIэ умыщIэу емынэм ухихуа! – жиIэу.
- А, зи узыгъуэр кIуэдын, япэ щIыкIэ ажалым сы-
Къегъли итIанэ къызэшхыдэ, – жиIащ итхьэлэ щIалэм.
Псалъафэр а таурыхъым къытекIауэ жаIэ.
Kaynakça: Адыгэ Псалъэжьхэр, 1967 Налшык