KALEM -5 (Тхыпкъэ)

Ali Çurey
20.11.2017

Sevgili dostlarım, canım kardeşlerim;

Sizlerden özellikle, istirham ediyorum: Bu çalışma ve yazılarımın konusu; bir yarışmanın ve birbirimizi mat etmenin gerekçeleri değildir. Sadece, bilgi dağarcıklarımızda “var” olduğuna, inandığımız ve paylaşılmasında, yarar umduğumuz, somut belgeleri sunmaktır. Şayet, bu tabloda, yanlış, eksik ve hatalar, varsa ve öyle olabileceğine, kuşkunuz varsa “Sizce doğru olanı” yazınız. Tamam mı? Bunda anlaştıksa kulvar değiştiriyorum.

Sevgili dostlarım, 21nci yüzyılda, teknolojinin geldiği, bu noktada, daha ileri bilgileri paylaşmak yerine, neden, gerçekten izahı ve ispatı mümkün olmayan, soyut kavramlara takılıyoruz. Nedir bu kavram veya kavramlar, derseniz yanıtım şudur: Her insan veya her toplum, hangi inanç türünde olursa olsun, adı “inanç!” olan bir kavrama öncelik verirse “O” inancın, kültürel etkisinde, şekillenir. Onun yaşam biçimi, onun düşünsel ve kültürel anlayışına benzemeye başlar ve “terminolojisini” de kabullenir. Bunun adı da, kültürel asimilasyondur. Onun için, gerçekten, içten ve samimi şekilde “Bir Çerkes insanı” olarak kalmak istiyorsan; senin birinci önceliğin, kadim tarihine ve özgün kültürüne sahip çıkmalısın.

“Şu inanç veya şu kültür bana daha çok uyuyor” mantığı, efendi değiştirmekten öte bir sonuç getirmez. Akıl, bilim, bilgi, belge, insanı ve toplumları daha ileriye taşıyan kavramlardır. ”İnanç” öncelikli benzemeler, ön kabulller ve birlikteliklerin, Çerkeslere getirdiği sonuç, sır değildir. Maalesef, bu durumdan,  yeteri kadar ders alamadık, alamıyoruz.

Sevgili dostlarım, inanç, kişinin tekelinde ve “inanılan” ile “inanın” arasındaki bir meseledir. Buna hiç kimsenin, müdahale etme, hakkı ve yetkisi yoktur. Ama ve ancak; kişi, bu doğrusunu, “en doğru olanı budur” dayatması ve onu çeşitli argümanlarla süsleyerek, sunması yanlıştır. Bunun aksi ne kadar yanlış ise, bu da o denli yanlıştır. Şayet ben, savunduğum veya inandığım “şeyin” doğruluğuna birilerini de katmak istiyorsam, söylem ve eylemlerimin, bütünlüğünde sunmalıyım. Yoksa, inandırıcı olamaz. Neden, bunları yazmak, ihtiyacı duyuyorum? Şunun için: Çok bilgili, kusursuz, benzersiz, hiç söylenmeyeni söylüyor, duyulmayanı duyuruyor, tarihte var olmayanları veya var olmayacaklarını mı yazıyorum? Yok, hayır! Kendi yapamadıklarımı, anlamadıklarımı ve anlamaya çalıştıklarımı paylaşmak istiyorum…

Sevgili dostlarım, “xabze” bir sistemin adıdır. Ve bu sistemin, kendine özgü, kuralları ve kabulleri vardır. Olmazsa, olmazları vardır. Yasakları ve dokunulmazlıkları vardır. Ait olduğu toplumun, değer yargılarını içerir. O toplumun, dokusunu, rengini ve yaşam biçimini belirler. Bu, çağa, zamana, akla ve bilime uygun, olarak yaşatılabilir. Onu, bunu, şunu taklit ederek değil. Bir muhabbet kuşu veya papağan bir kaç sözcük öğrenince, nasıl insan olamıyorsa, karga nasıl kartal değilse herhangi bir yabancı sözcük veya terminolojisini öğrenmek ve onu tekrarlamakta “Seni “O” kılmaz. Azıcıkta, kendin için, yani, kültürün ve değer yargıların için, bir kaç kelam et! “O bize en uygun olandır” tümcene; ‘‘Mesela?’’ dersem  hangi konuda, uygun ve uyanları sıralarsın? Ben, uymuyor diyorum ve yanıtlıyorum:

Önce, bizi “üstün” değil “farklı” kılan nedir, diye kendime bir soru soruyorum ve yine kendimce yanıtlıyorum.

1) Ana dilimiz
2) Tarihsel coğrafyamız
3) Yaşam tarzımız
4) Olmazsa olmaz (тхьэ – Тхьэмадэ – Хабзэ) üçgeninde dokunan varlığımız
5) Eğlence kültürümüz
6) (джэгу) anlayışımız vb.
7) İzdivaç anlayışımız, (hısım evlilikleri) ve daha pek çok detay
8) İnanç bir kültürdür. Bu kültürü yaşatamamak.

Uyanlarımızı da yazayım; önce insan olarak, daha geniş bir açıdan, canlı varlık olarak, ve ihtiyacımız. Doğuyor, yaşıyor ve ölüyor olmamız. Ağlayan, gülen, yalan söyleyen, bazan çalan, öldüren, ihanet eden, dönek, çıkarcı, yalaka. vs. de bir problem yok. Tüm toplumlarda derece derece mevcut olan bu benzerliklerde ortağız! Ancak bu benzerlikleri “yok” edemeyen herhangi bir “inanç” türü, ne enteresandır ki, benzemeyen  özelliklerimizi, “yok” edebiliyor.

NOT: “Biat” ile, iyilik ve dostluğa “sadakatı”,  karıştırıp, aklın ve bilimin mutlak olan, himayesini unutmamak gerekir.