Prof. Dr. Ufuk Tavkul
TÜRKSOY-BENGÜ Yayıncılık, Kültür Bakanlığı TÜRKSOY ile Avrasya Yazarlar Birliği’nin Ortak Yayını, Ankara 2010
İÇİNDEKİLER
Karaçay-Malkar Türkleri ●5
Karaçay-Malkar Türkçesi ●12
Karaçay-Malkar Halk Edebiyatı ●14
Karaçay-Malkar Halk Şairleri ●19
Kara Mussa ●21
Zantuvdu ●33
Koçhar oğlu Kasbot ●41
Meçi oğlu Kâzım ●81
Canıbek oğlu Appa ●153
Semen oğlu Sımayıl ●180
Kaynakça ●223
KARAÇAY-MALKAR HALK EDEBİYATI
Karaçay-Malkar edebiyatının en zengin ve renkli bölümünü sözlü edebiyat ürünleri teşkil etmektedir. Kafkas dağlarının ‘Orta Kafkaslar’ adı verilen ve ortalama yüksekliği beş bin metre civarında sarp dağlardan ve derin vadilerden oluşan bir bölümünde, dış dünyadan yüzyıllar boyunca âdeta tecrit edilmiş bir biçimde yaşayan Karaçay-Malkar Türkleri sözlü edebiyat ürünlerini ağızdan ağıza aktararak bunların nesilden nesile unutulmadan yaşatılmasını sağlamışlardır.
Karaçay-Malkarlıların hayatlarını, âdet ve geleneklerini inceleyen bilim adamları ve gezginler onlardaki sözlü halk edebiyatının zenginliğini vurgulamaktadırlar. Örneğin XX. yüzyıl başlarında Karaçaylılar arasında bilimsel araştırmalarda bulunan Rus Coğrafya Cemiyeti’nin üyesi etnograf-Kafkasolog G.F. Çursin, Karaçaylıların halk şarkıları yaratma ve söylemede komşu Kafkas halkları tarafından takdir edildiklerini belirtmektedir (Çursin 1906). Tarz ve konular açısından Karaçay-Malkar sözlü edebiyatı diğer Kafkas halklarının söz sanatlarına yakındır. Oset bilim adamı V,İ. Abayev de Kafkasya’da pek çok farklı dil olmakla birlikte ortak bir kültür oluşturulduğu fikrindedir (Abayev 1949: 89).
Karaçay-Malkar sözlü edebiyatının en önemli bölümlerinden birini ‘Nart Destanları’ meydana getirmektedir. Nart destanları Karaçay-Malkar Türkleri ile birlikte, onlara komşu yaşayan ve her biri farklı bir dilde konuşan çeşitli Kafkas halklarının da ortak edebî ürünleridir.
Kafkas mitolojisine göre Nartlar bugünkü Kafkas halklarının ataları sayılan efsanevî bir halktır. Nart destanları değişik dillerde konuşan ve farklı etnik kökenlerden gelen Kafkasya halkları arasında kültürleri birleştirici bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Adige (Çerkes), Abhaz, Oset ve Çeçen-İnguş halkları ile birlikte Karaçay-Malkar Türklerinin sözlü edebiyatlarında da Nart destanları eski Kafkas kültürünün en belirgin temsilcisi olma özelliğini taşımaktadır.
Karaçay-Malkar Nart destanları XIX. yüzyıl ortalarından itibaren Rus etnograflarının ve bilim adamlarının dikkatini çekmiş, yerli halkla irtibata geçen bilim adamları tarafından derlenip Rusçaya çevrilerek yayımlanmaya başlamıştır.
Rus bilim adamı P. Ostryakov, Karaçay-Malkar köylerinden Bashan’da Safar-Aliy ve Navruz Urusbiyev’den derlediği Karaçay-Malkar Nart destanlarını ilk olarak 1879 yılında ‘Vestnik Evropı’ adlı dergide yayımlamıştır. İki yıl sonra, 1881 yılında Safar-Aliy Urusbiyev ‘Sbornik Metarialov Dlya Opisaniya Mestnostey i Plemen Kavkaza’ adlı derginin ilk sayısında ‘Örüzmek’, ‘Şavay’, ‘Raçıkav’, ‘Sosuruk’ adlı dört Karaçay-Malkar Nart destanını ilk olarak okuyuculara sunmuştur (Ortabaylanı 1987:4). M. Aleynikov aynı derginin 1883 yılında yayımlanan 3. sayısında Karaçay hikâyeleri adı altında birkaç Karaçay-Malkar Nart destanını daha yayımlamıştır (Ortabaylanı 1987:4) 1898 yılında ‘Sbornik Metarialov Dlya Opisaniya Mestnostey i Plemen Kavkaza’ dergisinde Karaçay köylerinden derlenen Nart destanları A.N. Daçkov-Tarasov tarafından yayımlanarak bilim dünyasına sunulmuştur (Daçkov-Tarasov 1898).
XX. yüzyıl başlarında Rus bilim adamları Karaçay-Malkar Nart destanları konusundaki derleme çalışmalarına devam etmişler, 1903 yılında H.P. Tulçinskiy Karaçay-Malkar Nart destanlarını, halk şarkılarını ve atasözlerini ‘Terskiy Sbornik’ adlı dergide yayımlamıştır (Tulçinskiy 1903).
Karaçay-Malkar sözlü halk edebiyatında Nart destanlarının yanı sıra kahramanlık destanları ve tarihî destanlar da önemli bir yer tutmaktadır. ‘Cırçı’ adını alan halk şairlerinin söyledikleri ‘cır’ adı verilen bu destanlar Karaçay-Malkar halkının tarihini, toplumsal yapısını, komşu Kafkas halkları ile ilişkilerini, Rusya’ya karşı verilen bağımsızlık mücadelesini anlatan konularla işlenmiş, Karaçay-Malkar kültürüne ışık tutan sözlü edebiyat ürünleridir.
‘Avcı Biynöger’ destanı Karaçay-Malkar sözlü edebiyatının en eski örnekleri arasında yer almaktadır. ‘Batır Karça’ destanında Karaçay beyi Karça’nın Kabardey prenslerine karşı giriştiği mücadele anlatılır. Karaçay-Malkar halk edebiyatında Kabardey prenslerinin kahramanlıklarını anlatan destanlara da rastlanır. Bu destanların Kabardey halk edebiyatında yer almamasına karşılık Karaçay-Malkar halk edebiyatında çok zengin bir yere sahip olması ilginçtir. Karaçay-Malkar halkı bu destanlarda sözü geçen kahramanları o kadar benimsemiştir ki, ‘Açemez’ ve ‘Cansoh’ gibi tarihte yaşamış Kabardey destan kahramanlarını artık Karaçay-Malkarlı olarak kabul etmektedir. Tarihî destanlar arasında Karaçaylıların Rusya’ya karşı verdikleri hürriyet mücadelesini anlatan destanlar da yer alır. 1828 yılında General Emanuel komutasındaki Rus ordusuna karşı Hasavka vadisinde yapılan savaşı anlatan ‘Hasavka’ destanı ile bu savaşta şehit olan Karaçaylı delikanlı Umar’ın destanı Karaçay-Rus savaşlarının iki canlı örneğidir (Curtubaylanı 1993: 129-135).
Sözlü edebiyat ürünlerinin halk arasında doğup yayılmasında cırçıların (destan şairlerinin) büyük rolü olmuştur. Karaçay-Malkar destanlarının büyük bir bölümünün şairleri halk tarafından unutulmuş, eserleri anonimleşmiş, yüzyıllar boyunca halk arasında ağızdan ağıza, kulaktan kulağa nakledilirken değişmiş, gelişmiştir.
XVII. yüzyılda yaşayan Kara Mussa, XVIII. yüzyılda, 1695-1798 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen Zantuvdu, 1834 yılında Karaçay köylerinden Uçkulan’da dünyaya gelen Koçhar oğlu Kasbot, 1859 yılında Malkar köyü Şıkı’da doğan Meçi oğlu Kâzım, 1864 yılında Karaçay köylerinden Uçkulan’da dünyaya gelen Canıbek oğlu Appa, 1891 yılında Uçkulan köyünde dünyaya gelen Semen oğlu Sımayıl, eserleri günümüze ulaşan Karaçay-Malkar halk şairleri arasındadırlar.
Canıbek oğlu Appa’nın bir şiiri:
Rusya’nın geniş ovalarını
Uzak ve soğuk Sibirya’yı
Ebediyen buz tutmuş topraklarını
Aç, çıplak olarak yaşadım
Yurdumu arayıp ağladım
Ama yapacak bir şey yok
Cezayı çekmemeye çaren yok
Elden gelen imkânın yok
Ümidimi kaybedip acı çeksem de
Çalışıp, edip yorulsam da
Soğuk işleyip hastalansam da
Yurdum gitmiyordu aklımdan
Kendi kendime konuşuyordum
Şaşırmayıp tek bir sözümü
Özleyip durdum öz dilimi
Doğup büyüdüğüm dağlı köyümü
Her çalısını, taşını, toprağımın
Meçi oğlu Kazım’ın bir şiiri:
Ölüm gelir, köpeğim koşup engelleyemez
Ölüm gelir, oğlum tutup deviremez
Ölüm gelir, beni dünyada bırakmaz
Ama o şiirden kalemi yıkamaz
Ölüm gelir, insanı alıp gider
İnsan beraberinde bedenini götürür
Yaptığın ev, yazdığın şiir kalır
Dünyanın sahibi, ölüm değil, insandır
Semen oğlu Sımayıl’ın sürgünle ilgili bir şiiri:
Kara bıyıklı (Stalin) Karaçay’ın kanını içip
Aydınlık günümüzü kara geceye döndürdü
Üzüntü dert hepsi birden bize geldi
Başını kaldırıp bakamıyor Karaçayım
Evimizden kovdular
Artık evimiz yok
Köyümüzden kovdular
Köy de yok
Hayatımız hayat değil yanan ateştir
Her günümüz gün değil atılan kurşundur
Bugünlerde mutlu olan kimse yoktur
Başını kaldırıp bakamıyor Karaçayım
Dinimizi aldılar
Artık din de yok
Yurdumuzu aldılar
Artık yurt da yok
Umut ateşi yüreklerde yanmazsa
Karlı dağ geçidine çıkıp gidecek gün doğmazsa
Adalet, doğruluk bu zalimliği devirmezse
Başını kaldırıp bakamaz Karaçayım
Bu geniş dünyada
Bize sığınak yok
Karaçay adı olan
Artık halk da yok
CC Notu: Kitabın tümü için TÜRKSOY-BENGÜ Yayıncılık’la iletişim kurunuz.