Kuban Paul Seauhmann
10.06.2006
Değerli hemşehrimiz Hajgasım Erdoğan Eser beyefendiyle sohbet ederken ”Kafken bir uyanıştır” dedi.
Aslında çok zıt iki sözcük bir araya gelince garip duruyor. Ancak, son derece doğru bir tespit.
Ölüm hep ”son”u çağrıştırır. Bir bakıma da öyledir. Dünya ile bağlantılarınızın tümü kesilir. Sonsuza dek bir uyumaya geçersiniz. Fiziki olarak durum böyle. Asıl kötü olan yaşarken sonsuz uykuya dalanlardır.
Ölüm nedeniyle sonsuz uyku Allah’ın emri. Yaşarken sonsuz uyku kimin emri?
Toplumun tümünü onurlandıracak her çalışma uyanıştır. Bu açıdan baktığınızda Kefken, evet bir uyanıştır. Üzerindeki ataleti bir kenara atıp, eline kazma kürek almak az iş mi? Üstelik bir çadırda sert bir şiltenin üzerinde yatıp, sabah erkenden çalışmaya kalkacak bir insanın uyuduğu söylenebilir mi?
Kefken’in önemi; kültürel değerlerimiz, birlik, beraberlik ve benzeri soyut kavramların, somutlaşmasıyla ortaya çıkıyor.
Orada ilk adımı atan hemşehrilerimizi sevgi ve saygıyla anıyorum. Mükemmel bir anıt yapmışlar. Güçleri olsaydı eminim ki çok daha güzel şeyler yapacaklardı. O insanlarımız uyanışı bizden önce yaşamanın hazzını duymuşlar.
Belki bu projede de yapılamayacak, eksik kalacak bir çok şey olabilir. Hiç sorun değil. Sonrakiler bir adım daha ileri götürürler.
Biz şimdi nasıl şu anki anıtla gurur duyuyorsak, bu projeden sonra yapılacak projede de onlar bizle gurur duyacaklar. Bu böylece gelişerek devam edecektir.
Aynen bir kartopunun aşağı düşerken büyümesi gibi.
Önemli olan kartopunu hangi yamaca attığınızdır.
Çocukluğunuzda çokça yapmışsınızdır. Bir tepeye çıkarsınız. Bir kartopu yaparsınız. Sonra dik bir yamaçtan aşağı bırakırsınız. El kadar kartopu aşağı doğru düşerken yoluna çıkan karları kendinde toplar ve dev gibi bir kar kütlesi haline gelir.
İşte bu aşamada iki soru var. Birincisi; böyle bir kar kütlesine gereksinim duyuyor musunuz? İkincisi; duyuyorsanız, kar topunu tepenin hangi yamacından atacaksınız?
Birinci sorununun yanıtına hayır diyorsanız, toplumsal bilincinizi yeniden kontrol etmelisiniz. Evet diyorsanız. O zaman yamacı iyi seçeceksiniz.
Eğer kar toplamamış yamaçtan kartopunu aşağı atarsanız, kar toplayamadığınız gibi, kartopunuzda parçalara ayrılıp yok olur.
Sevgili Hajgasım Erdoğan, işte doğru yamaçta durduğu için Kefken’i uyanış olarak görüyor. Bu davranışlarına da yansıyor. ”İçim içime sığmıyor, Ağustos’u bekleyemeyeceğim” diyor ve tek başına Konya’dan atlayıp Kefken’e bir günlüğüne gidip geliyor. Aradaki mesafe, nereden baksanız otobüsle 13-14 saat.
Hajgasım Erdoğan ve niceleri Ağustos ayını iple çekiyor. Kartopu da gittikçe büyüyor.
İşte uyanış bu.
İşte Kefken’in sırrı bu.