MUHİTTİN KANDUR’U ANLAYABİLMEK

YEMUZ Nevzat Tarakçı
14.07.2014

Sayın Kandur 2012 “Maraş Uluslararası Kafkas Kültür ve Sanat Festivali” için Türkiye’ye davet edilmiş, sağolsun daveti önemsediği için Windsor- İngiltere’den kalkıp Maraş’a gelmiş ve festivale renk katmıştı.

Bu festival vesilesiyle Sayın Kandur’la detaylı sohbet etmiş, onun tarihî ve kültürel projeleri hakkında doyurucu bilgiler almıştım.

Açıkçası Sayın Kandur’u oldukça birikimli, dinamik, ufuklu, moralli, kararlı, son derce mütevazı, bir o kadar da hoşgörülü görmüş, ziyadesiyle mutlu olmuştum.

İçimden haykırmıştım “Biz bu adamı niçin layıkıyla tanımıyoruz, bu adam bir harika, benim Maraş’ı tanıdığımdan çok daha iyi tanıyor bu dünyayı!” demiştim.

Sarsmıştı beni: “Bu kültürün geniş çevrelere tanıtılması, çağın gerçekleriyle kültürümüzün yaşatılması için bu müthiş adamın bu harika projelerine maddî, manevî destek olmak lazım!” diye geçirmiştim içimden.

 

“BU DAVAYA BENİM GİBİ BİN KANDUR KOŞSA YERİDİR!”

Festival sürecinde NÖTR TV’ye (Kabartey –Balkar Televizyonu) verdiği mülakatta       düşüncelerini şöyle ifade ediyordu:

“Ben ve eşim yoğun bir şekilde Çerkes tarihini, Çerkes kültürünü araştırma, belgeleme ve tanıtma çabası içindeyiz.”

“Tarihimiz ve kültürümüz dünyanın çok ilgisini çekiyor. Bizler mutlaka var olduğumuzu, köklü tarihimizi, soylu kültürümüzü dünyaya tanıtmak durumundayız.”

“Daha fazla araştırarak, daha çok kitap yazarak, daha etkili filmler yaparak kültürümüzü dünyaya tanıtmalıyız.”

Bu konuda çalışanlar var elbette fakat bu alanda benim gibi bin insan çalışsa inanın yeridir.

 

SAYIN KANDUR GİBİSİ ÇOK ENDER YETİŞİR

Sayın Kandur, bilgisi, birikimi ve geniş ufku, çevresi ve konumuyla vasatın çok üstünde bir Çerkes. Çok ender yetişen Çerkes’lerden biri.

Sanatçı, yönetmen, araştırmacı, yazar, müzisyen, sporcu… her şey var bu güzel insanda.

İşte tam da burada insanın aklına bir soru takılıveriyor. Bu kadar donanımlı, bu kadar geniş ufuklu, bu kadar gayretli, bu kadar farklı çevreye sahip, bu kadar fedakâr bir Çerkesi Çerkesler ne kadar tanıyor, tanıyanlar ne kadar önemsiyor?

Hani, “Marifet iltifata tabidir.” derler ya!

 

TÜTKİYE’DE 150 YILDIR ÖVÜNÜYORUZ AMA…

Türkiye’de yaşayan sayısı milyonları aşan biz Çerkesler, 150 yıldır Elbruz’dan nasıl kopup geldiğimizi; danslarımız, destanlarımız, edebiyatımız ve müziklerimizle nasıl güçlü bir kültüre sahip olduğumuzu anlatır dururuz.

Buraya kadar iyi.

Ya ilerisi?

Ne kadarımız sahip çıkar bu eşsiz değerlere?

Kaçımız yanar, tutuşur bu değerlern hazin yok oluş hikâyesine?

Kaç kişinin umurunda, “yok oluşun ayak sesleri” tükenişin “tik tak” ları?

Doğrusu zor bir toplumuz.

 

ÇOK DONANIMLI BİR İNSAN

Sayın Kandur, lise ve üniversite öğrenimini ABD’de yaptı. Kaliforniya Claremond Graduate School’dan 1961 yılında mezun olup, 1962’de Standford Üniversitesi’nde master yaptı. 1964 yılında Claremond Üniversitesi’nde felsefe doktorası yaptı. Richmond İndiana Earham Collage’dan 1966 yılında mezun oldu.

Çerkesçe, Rusça, Arapça, Almanca, İngilizce, İspanyolca ve Fransızca bilen Sayın Kandur, 25 yıl Londra ve New York’ta çeşitli çok uluslu şirketlerin yönetim kurullarında çalıştı. Son yıllarda Avrupa ve Uzakdoğu’daki pek çok büyük firmada finansal danışmanlık yaptı.

Çok iyi bir binici olan Kandur, aynı zamanda Avrupa ve Ortadoğu’da pek çok atıcılık kulübünün üyesi.

 

BONANZA’NIN YÖNETMENİ UNUTULUR MU HİÇ?

Bir dönem Hollywood’da yaşayan Sayın Kandur senaryolar yazdı, film yapımcılığı ve ayrıca TV dizilerinde de yönetmenlik yaptı. Rus televizyonunda gösterilen “The Last Horsemen –Son Atlılar” filmi büyük ilgi gördü. 1970’li yıllarda TRT’de oynayan “Bonanza” filminin yönetmeni. Kandur’un beş filmi Fransız televizyonunda on üç bölüm halinde gösterilmiş olup, “Cold Wind-Soğuk Rüzgar” ve “Edgar Allan Poe” filmleri Rus televizyonunda gösterildiğinde çok beğenildi.

Anayurdu Kafkasya’da tarihi romanların muhteşem yazarı olarak bilinir. “Kavkaz” isimli romanı 1994 yılında Rusça ve Kabardeyceye çevrilip en iyi satan kitaplar arasına girdi, 1995 yılında Rus yazarlar birliği’ne üye olarak kabul edildi. Daha sonra “The Balkan Story-Balkan Hikâyesi”, “Muridism-Muridizm” ardından da “Revolution-Devrim”, “Diaspora” adlı kitapları Rusçaya çevrildi. Üç cilt halinde yayınlanan “Kavkas-Kafkas” adlı romanın iki cildi Nart yayıncılık tarafından Türkçeye çevrildi.

Çerkes kültürüne destek vermek amacıyla kurduğu “Cherkess Fund-Çerkes Fonu“un yönetim kurulu başkanı. Vakıf, diasporadaki Kafkas folklor ve kültürünü korumak, geliştirmek amacına hizmet ediyor.

Sayın Kandur, tarihsel romanlarının yanı sıra film yapımcısı, senarist ve yönetmen olarak da tanınıyor.

Şu sıralar Çerkez Ethem’in hayatını anlatan yeni filminin senaryosu üzerinde çalışıyo

 

VE 7 ÖDÜLLÜ CHERKESS FİLMİ

“Bonanza” dizisi ile Hollywood tarihine adını yazdıran ünlü yönetmen Muhittin İzzet Kandur, Turkuvaz Kitap‘tan çıkan 1320 sayfalık dev “Kafkas Destanı” romanında bu güçlü halkın acılarını, sevinçlerini ve kültürünü anlatıyor.

Yönetmen, yapımcı ve senaryo yazarı olarak imza attığı ”Cherkess – Çerkes” filmiyle yakın tarihte Monoco Film Festivali’nde 7 ödül birden aldı.

Kandur, sporcu, yazar ve film yönetmeni olduğu kadar iyi bir müzisyen. İlk albümünü 1961 yılında Kaliforniya Üniversitesi‘nde iken “Çerkes Dansları” adıyla çıkardı. Gençliğinde keman çalan Kandur, klasik müziği çok iyi bilmenin yanı sıra Paganini, Tartini ve Bach’ı seviyor.

 

“ÇERKES ETEMİ ÇOK İYİ ARAŞTIRDIM”


“Babam, Ürdün’ün Genelkurmay Başkanı iken Tuğuj Emin isimli Çerkes asıllı yaverini, dil problemi yaşamaması için ev hapsinde bulunan Çerkes Ethem’in yanına görevli olarak vermiş. Tam 1,5 yıl Ethem’in başından geçen her şeyi öğrenmiş, not almış. Ben de daha sonra Tuğuj Emin ile 15 gün görüşerek bu 1,5 yıl içerisinde öğrendiği her şeyi anlatmasını istedim. Anlattıklarını ses kaydına aldım. Bu notları da kitaplaştırdım.”

“SEN ÇERKES MİSİN?

Anthony Quinn ile beraber Kazablanka’ya gittik. O, beni Rus sanıyordu. Deniz kıyısında ismi “Rasputin” olan bir lokantaya girdik. Mekana girdiğimiz an lokanta sahibi bizi karşılayıp Hollywood yıldızını içtenlikle selamladı. Gösterişli bir törenle bizim için hazırlanmış büyük masaya oturduk.

Quinn, masamıza içki getiren lokanta sahibine:

– Bak, sana bir hemşerini getirdim, dedi.

Elli yaşlarında tıknaz bir adam olan lokanta sahibi, bir bana bir Quinn’e tuhaf tuhaf baktı ve Çerkesçe:
– Sen Çerkes misin, diye sordu.

O ana kadar duyduğum en duru aksanla sormuştu. Ana dilim konuşulunca bir anda afalladım ve ayağa kalakarak “Tabii ki Çerkesim” deyince neşeli kahkahalar atarak beni kucakladı. Hemen garsonlarını çağırıp özel şaraplarını getirtti.

Masamıza oturarak heyecanla kaç gün kalacağımı, eve götürmek istediğini, ailesi ile tanıştırmak istediğini, söyledi. Bir anda iki Çerkesin buluşmasının etkisiyle şaşkın şaşkın bize bakan Anthony Quinn ilginin kendisinden gitmesini hoş bir espiri yaparak:
– Hey çocuklar burada “yıldız” benim, dedi.

Sultan, ona dönüp bu adamı bana getirdiğiniz için size minnettarım, ana dilimi konuşmayalı belki 30 sene olmuştu, dedi.

Antony Quinn, biraz evvel hangi dili konuşuyordunuz diye sordu, bunun üzerine ona Çerkesleri, tarihçesini uzun uzun anlattım, ilgiyle beni dinledi.

Sayın Kandur’a duyarlılığından, gayret ve samimiyetinden, bu toplum ve bu kültür için yaptığı başarılı çalışmalarından, dolayı içtenlikle teşekkür ediyorum.

Yeni çalışmaları heyecanla beklediğimi belirtiyor, ailesiyle birlikte sağlık ve mutluluklar diliyorum.

Bu kültür yaşamalı!