MUSTAFA CEMİLOĞLU İLE RÖPORTAJ

Ursula Doroszweska
Uncaptive Minds“in (UM) 4. Cilt ve 3. Sayı
İngilizce’den Çeviri: Hatko Schamis

Mustafa Cemiloğlu, (Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu olarak tanınır) Kırım Tatarlarının yönetim organı Meclis’in lideridir. 1967 ile 1989 yılları arasında Kırım Tatarlarının haklarını ve genel olarak insan haklarını savunma faaliyetleri nedeniyle yaşamının on beş yılını cezaevinde veya çalışma kamplarında geçirmiştir. Bu röportaj, Polonyalı bir gazeteci olan Ursula Doroszweska tarafından 6 Eylül 1992 tarihinde Kırım Tatarlarının eski başkenti Bahçesaray’da yapılmış ve „Uncaptive Minds“in (UM) 4. Cilt ve 3. Sayısında, yine 1992 yılında yayınlanmıştır.

Burada röportajın geniş bir özetini aktarıyorum. HS

UM- Kırım Tatar Meclis’inin bugünkü statüsü nedir? Meclis Ukrayna Hükümeti veya herhangi bir uluslararası kuruluş tarafından tanınıyor mu?

Cemiloğlu- Meclis, Kırım Tatarlarının en yüksek temsil organıdır. 33 üyesi ulusal kongremiz olan Kurultay’da, Haziran 1991’de iki yıl için seçilmiştir. Eğer meclisin yapısında bir değişiklik yapılması gerekirse bu, ancak iki yıl sonraki, yani 1993’teki Kurultay’da mümkündür. Ukrayna parlamentosu meclisi henüz resmi olarak tanımadı… Biz Kırım Yüksek Konsey’inin meclisi kendisine paralel bir organ olarak gördüğünü ve bu nedenle de meclisi tanımayı kategorik olarak reddettiğini biliyoruz ama birçok Ukraynalı parlamenter meclisi tanıma yanlısıdırlar ve yetkililer Kırım Tatarları ile bir anlaşmazlığa düştüklerinde Kırım halkı için en yüksek irade olduğunu bildikleri meclise başvurmakta, onunla görüşme yapmaktadırlar.

Eski Sovyetler Birliği’ndeki birçok sosyal ve politik grup ise meclisi Kırım Tatarlarının tek temsilcisi olarak tanıyorlar…

UM- Meclis ile Ukrayna Hükümeti arasındaki ilişkiler nasıl?

Cemiloğlu- Ukrayna yetkilileriyle yakın ilişkilerimiz var. Hükümette ve parlamentoda Kırım Tatarlarının ulusal sorununa gerçekten çok kayıtsız kalan kişilikler elbette var ama Kırım Tatarlarının haklarının iadesinin yalnız adaleti sağlamak değil; Ukrayna’nın uzun dönemli çıkarları için de gerekli olduğunu-uyuştuğunu düşünenler de var. Birinci grupta olanlar meclisi görmezlikten gelip halihazırdaki Kırım Yönetimi ile ilişkilerini geliştirirken; ikinci gruptakiler Kırım Tatarlarının haklarını iade etmeden „Kırım Sorunu“nu çözmenin mümkün olmadığını düşünüyorlar ve doğal olarak biz, Ukrayna liderleri arasından haklarımıza saygı gösterenlerle yakın ilişki içerisinde olmayı yeğliyoruz.

UM- Ukrayna ile Rusya arasında imzalanan Karadeniz filosu ile ilgili anlaşma hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu filo Kırım’ın ve Kırım Tatarlarının geleceği üzerine nasıl bir rol oynayabilir?

CEMİLOĞLU- Filonun Rusya ve Ukrayna arasında bölüşülmesi sorununun silahlı bir çatışmaya yol açmayacağını umuyoruz. Asıl sorunun filo değil; Kırım topraklarında kimin hakim olacağı olduğunu herkes biliyor. Biz sorunun fazla uzamadan ve barış içerisinde çözülmesini istiyoruz. Çünkü eğer silahlı bir çatışma çıkarsa bunun Kırım topraklarında cereyan edeceği açıktır.

Sivastopol’un Karadeniz filosunun ana limanı ve „Rusya’nın zafer şehri“ olduğu seklindeki emperyalist iddiaları reddediyoruz. Kırım topraklarını „köken olarak Rusya’ya ait“ veya „köken olarak Ukrayna’ya ait“ şeklinde bölmeyi de. Bütün Kırım, buna Sivastopol da dahil, Rus işgalinden önce „Akyar“ (Akiar) diye anılırdı. Filo sorununa en makul çözüm bütün Karadeniz’in silahsızlandırılmasından geçer ama böyle bir çözüm yakın bir gelecekte mümkün görünmüyor.

UM- Meclis ile Kırım yetkilileri arasındaki ilişkiler nasıl?

CEMİLOĞLU- Eskiden Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak bilinen Kırım Cumhuriyeti’nin Ocak 1991’de yalnızca Rusça konuşan nüfusun katıldığı yasadışı bir referanduma dayanarak kurulduğunu biliyorsunuz. Kırım Tatarları bu referandumu boykot ettiler; çünkü Kırım Tatarlarının soykırıma uğramalarından ve sürgün edilmelerinden sonra Rusya’dan getirilen sömürgecilerin anavatanımızın statüsünü belirleme haklarının olamayacağına inanıyoruz. Ne „özerk cumhuriyet“ ve ne de onun hükümeti yasal değildir. Hatta bugün bu yasadışı cumhuriyetin çeşitli kademelerinde görev alanların çoğunun eskiden komünist partisi aparitcikleri olduklarını, yine çoğunun halkımıza karşı işlenmiş sayısız suçlardan sorumlu olduklarını biliyoruz. Kırım Yüksek Konseyi Başkanı N. V. Bagrov mesela, Ukrayna Komünist Partisi Kırım Oblasti Birinci Sekreteri’ydi.

Bunlar aşırı şovenist insanlardı ve bugün de Kırım Tatarlarının yasal haklarını inkar ediyor, yasal olarak seçilen meclisi tanımayı reddediyorlar… Meclis ile bugünkü yönetim arasındaki ilişkilerin “mayhoş” olduğunu söyleyebiliriz.

UM- Meclis, Ukrayna muhalefeti ile birlikte çalışıyor mu? İlişkileri nasıl?

CEMİLOĞLU- (…) Ukrayna’daki halkımızın Kırım’da kendi kaderini tayin hakkını tanıyan demokratik güçleriyle birlikte çalışıyoruz. Kendileriyle uzun yıllara dayalı sıkı ilişkilerimizin olduğu eski muhalif ve bugün demokratik cephe üyesi birçok insan var. Totalitarizme karşı uzun mücadele yıllarında birlikteydik. Çoğu şu anda Ukrayna Parlamentosu’nun üyeleri veya demokratik örgütlerin liderleri pozisyonundalar. Hepsiyle çok yakın ve sıcak ilişkilerimiz var.

UM- Meclis, önünde sonunda Kırım’da bir ulusal devlet kurmak istiyor. Bu nasıl bir devlet olacak? Ukrayna’dan tam bağımsızlık mi istiyorsunuz? Bu devlette dinin rolü ne olacak? Meclis serbest piyasa ekonomisi ve özel mülkiyet konularına nasıl bakıyor?

CEMIOGLU- Biz Kırım’da tam bağımsız bir devlet kurmaktan bahsetmiyoruz. Biz, Ukrayna sınırları içerisinde ulusal-bölgesel özerklik sahibi olmak veya Ukrayna’nın bir parçası olarak kalacak egemen demokratik bir cumhuriyet kurmak istiyoruz 1991’in sonlarında meclis, böyle bir Kırım Cumhuriyeti için yasa teklifinde bulundu. Bu yasa, etnik kökenlerine veya dini inanışlarına bakmaksızın bütün Kırım vatandaşlarının eşitliğini savunuyordu. Laik bir devlet örgütlenmesini öngörüyordu ve herhangi bir dinin imtiyaz sahibi olmasını reddediyordu ve tekellere karşı hem devlet ve hem de özel mülkiyeti savunuyordu.

UM- Rusya basını Türkiye’yi ziyaretinizde devlet başkanı gibi karşılandığınızı yazdı. İşin aslı nedir?

CEMİLOĞLU- Öyle değildi. Havaalanına indiğimde ne Kırım Tatarlarının ne de Türk ulusal marşı çalınmadı ve Türk askeri birlikleri de devlet başkanlarını karşılarken sergiledikleri seremoniyi sergilemediler. Şubat 1992’de Türkiye’yi Dışişleri Bakanlığı’nın davetlisi olarak ziyaret etmiştim ama Türkiye’nin önderleri elbetteki yıllardır yasal hakları için şiddete başvurmadan mücadele eden Kırım Tatar halkına ve onun demokratik bir şekilde seçilen temsilcisi meclise saygı duyuyorlar…

UM- Türkiye Kırım Tatarlarına ne gibi yardımlarda bulunuyor ve Türkiye’nin çıkarları ile Kırım Tatarlarının çıkarları ne ölçüde örtüşüyor?

CEMİLOĞLU- Türkler ve Kırım Tatarları ikisi de „Türki halk“tır ve dil, din ve kültür olarak birbirlerine çok yakındırlar. Artı, Türkiye’de birkaç milyon Kırım Tatar kökenli insan yaşamaktadır; bunların ataları ya göç etmiş ya da Rusya’nın Kırım’ı işgal etmesinden sonra göç etmeye zorlanmışlardır. Türkiye’nin Kırım’ın herhangi bir emperyalist gücün ileri karakolu olmasını ve silahlarının Türkiye’yi veya akraba bir halkın topraklarını hedef almasını istemeyeceğini söylemek bile gereksiz. Elbetteki Türkler bize büyük moral destek oluyorlar. Birçok sosyal ve dini kuruluş ülkemizde camiler, eğitim kurumları, sağlık kuruluşları inşa etmeyi planlıyor. Bize maddi bir ypk olmadan.Türkiye üniversitelerinde eğitim gören gençlerimiz var. Eğer Ukrayna meclisi resmi olarak tanırsa Türkiye’den gelen bu yardımların da artacağına inanıyoruz ve bunun Ukrayna’nın da çıkarlarına olduğuna.

UM- Rusya basını, Kırım Tatarlarının Kırım’da belli bir nüfus çoğunluğuna ulaştıklarında ve önünde sonunda Türkiye ile birleşme taleplerini gündeme getireceklerini söylüyor. Bu korkularının haklı bir gerekçesi var mı?

CEMİLOĞLU- Kırım bir Rus toprağı değildir. Bu nedenle Rusya’nın korkmasını gerektirecek bir durum yok. Fakat eğer bir gün Türkiye ile birleşme gündeme gelirse ve bu gerçekleşirse, Kırım Halkının durumu Rus yönetimi altında olduğundan daha kötü olmayacaktır.

Gelecek kuşaklarımız adına konuşamam, fakat Kırım Tatar Meclis’inin şimdiki uluslararası sınırların değişmezliği ilkesini gönülsüzce tanıdıklarını söyleyebilirim. Ukrayna sınırları içerisinde ulusal-bölgesel bir özerklik istediğimizi söylemiştik ama Türkiye’nin de çoğunluğun Rusça konuştuğu bir bölgeyi ilhak etmek istemeyeceği açıktır, zaten Kürtlerle yeterince sorunları var.

UM- Batı’nın İslam fundementalizmi korkusu biliniyor ve Avrupa’da bir İslam devleti Avrupalıların tepki göstermelerine neden olabilir. Bu konuda ne söyleyebilirsiniz?

CEMİLOĞLU- Eğer “fundementalizm” ile kastettiğiniz fanatizm ise İslami fanatizmin Hıristiyanların, ateistlerin veya herhangi başka bir şeyin fanatizminden farklı olmadığını söylemeliyim. Her türlü fanatizm reddedilmelidir. İkincisi, Avrupa, Hıristiyanların anavatanı değildir, Asya’nın bütünüyle İslam’a veya Budizm’e ait olmadığı gibi. Almanya’da, Fransa’da, İtalya’da veya diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan milyonlarca Müslüman var, hatta Araplarla, Türklerle ve diğer Müslüman halklarla birlikte yaşayan Hıristiyanlardan daha fazla. Her insanin dini tercihi kendisinin bileceği bir iştir.

Kırım Tatarları, seversiniz veya sevmezsiniz, İslam dinine bağlı bir Doğu Avrupa halkıdır. Diğer halklar gibi bizim de kendi anavatanımızda egemenlik ve kendi geleceğimiz üzerinde kendimizin karar verme hakkı vardır. Doğal haklarımız için başka birilerinden izin almak zorunda değiliz.

UM- Rus yerleşimcileri Kırım Tatar Ulusal Hareketi’ni destekliyorlardı. Hala böyle Kırım Tatarlarını destekleyen Ruslar var mi?

CEMİLOĞLU- Kırım Tatar Ulusal Hareketi büyük bir demokratik hareketin parçasıydı ve Kırım Tatarları totaliter rejimin yıkılmasına aktif destek verdiler. Ulusal hareketimizin birçok üyesi Rus, Ukraynalı, Yahudi veya diğer insan hakları savunucuları ile birlikte imza kampanyalarına katılmak, siyasi düşünceleri nedeniyle insanların deli muamelesi görmelerini protesto etmek veya Çekoslovakya ile Afganistan’ın işgaline karşı çıkmak gibi eylemlerden dolayı tutuklandı, cezaevlerine ve çalışma kamplarına gönderildi. Bu nedenle, Rusların Kırım Tatarlarına tek yanlı yardımlarından ziyade bütün uluslardan insanların karşılıklı dayanışmasından bahsetmek daha doğru olacaktır.

Ortak bir düşmana karşı -Komünist diktatörlüğe- mücadele hepimizi bir noktada birleştirmişti. Sovyet sistemin dağılmasından ve yeni devletlerin ortaya çıkmasından sonra bu eski ortaklar arasında elbette kimi anlaşmazlıklar çıktı. Kimileri artık eskisi gibi demokrasi mücadelesini desteklemez oldular, özellikle ulusal sorun söz konusu olduğunda. Tanınmış Moskovalı hukukçu Nikolai Safonov mesela, 1970’lerde birçok Kırım Tatar Ulusal Hareketi üyesinin mahkemelerdeki savunmalarını üslenmişti. Fakat geçenlerde kendisiyle yapılan bir röportajda artık Kırım Tatarlarının davalarına bakamayacağını, çünkü Kırım Tatarlarının Ukrayna içerisinde ulusal-bölgesel bir özerklik için çaba gösterdiklerini ama Kırım’ın „aslında bir Rus toprağı“ olduğunu söylüyordu ama her şeye rağmen Rusya’nın büyük ulus şovenizmi ile zehirlenmemiş insan hakları savunucularıyla ve aydınlarıyla dostluk bağlarımızı korumaya devam ediyoruz.

UM- Birçok Kırım Tatarı ile konuştum ve hemen hepsinin önlerinde aşılması gereken birçok engel olmasına rağmen gelecekten çok umutlu olduklarını gördüm. Siz de böyle optimist misiniz?

CEMİLOĞLU- Tamamıyla. Zaten optimist bir halk pesimist birini başkanlığa getirmezdi. Her şeye rağmen optimist olabiliriz, çünkü çok daha zor şartlar altında bile hayatta kalmayı başardık. Elbette bu hiçbir sıkıntımızın olmadığı anlamına da gelmiyor. Önümüzde kolay bir gelecek yok. Haklarımızı kazanmamızın önünde birçok engelin olduğunu biliyoruz ama bunlarla kararlılıkla mücadele etmeye hazırız.