SAĞDUYUNUN SESİ YA DA ÖZE DÖNÜŞ

Dr. MEŞFEŞ’Ü Necdet Hatam

KAFFED önceki başkanlarından ve Onur Kurulu üyeleri,  Sayın Cihan Candemir, Sayın Vacit Kadıoğu ve Sayın Yıldız Şekerci’nin, “şeffaf” yönetime yazdıkları ve kamuoyuna açıklanan mektubu Sağduyunun sesi olarak değerlendiriyor ve destekliyorum.

Bundan sonra yapacağım kimi düzeltmeler, yaklaşım farklılığı açıklamanın özüne karşı olduğum gibi değil, tarihe daha sağlıklı bilgi bırakma gereğinin zorunlu sonucu olarak anlaşılsın lütfen.

“KAFFED Yönetim Kurulu Başkanlığına
17 Haziran 2022 Tarihli, “Dünya Çerkes Birliği Üyeliği Hakkında Kamuoyunu Bilgilendirme” başlıklı yazınızı hayretle okumuş bulunuyoruz. Eski Başkanlar olarak bizleri , Mühittin Ünal, Cihan Candemir, Vacit Kadıoğlu, Yaşar Arslankaya ve Yıldız Şekerci’yi, 12 Haziran 2022 tarihinde federasyona davet ederek, sizlerin tabiriyle “Bilgi ve görüşlerimize” başvurmuştunuz. Saatler süren toplantıda KAFFED’in DÇB’ye üyeliği konusunda mevcut yazışmalarınızdaki hukuki yorumlarınıza katılmadığımızı ifade ederek geçmiş ile ilgili bilgilerimizi sizlerle paylaşmıştık. Hal böyle iken toplantıda ifade ettiğimiz görüşlerimizi yok sayarak kendi yorumlarınız doğrultusunda kamuoyuna yaptığınız açıklamalarınız bizlere cevap hakkı doğurmuştur. Tarih önünde sorumluluğumuz icabı görüşlerimizin kayda geçmesi açısından aşağıdaki bilgileri kamuoyunun dikkatine sunuyoruz. KAFFED Yönetimi olarak savunduğunuz “Şeffaflık” ilkesi gereği cevap hakkımızı kullandığımız bu yazımızın KAFFED’in sitesinde ana sayfada yayınlamanızı talep ediyoruz.

Ne yapmış şeffaf geçinen karanlık yönetim? Olayı çarpıtmış.  Anımsayacaksınız KAFFED görkemli Başkanlar Kurulu toplatsını da, konuşulanlardan hiç söz etmeden, toplanılıp birlikte çay içilmiş havasında vermişti. CC de olayı “KAFFED’den kof haber” diye görmüştü.

Kamuoyunun dikkatine
DÇB 19-20 Mayıs 1991 tarihinde Nalçik’te yapılan Genel Kurul’da farklı ülkelerden gelen toplumumuzu temsil eden kurum, kuruluş, platform ve inisiyatif üstlenen kişiler tarafından kurulmuştur. Bu kuruluşun kararı “1.Genel Kurul Deklerasyonu” olarak tüm dünyaya ilan edilmiştir. Unutulmamalıdır ki DÇB, Çerkesler’in yaşadığı ÜLKELER in kurduğu bir uluslar arası sivil toplum örgütüdür. Katılımcı ve temsil yetkisi bulunan tüm delegeler ülke adları ile anılmış ve hazirun cetvellerine öyle kaydedilmiştir. 1.Genel Kurul’a katılan ve eşit haklarasahip kurucular olarak deklerasyonun sahipleri, ülkelerini temsilen, SSCB’den Adigey ve Kabardey-Balkar’daki “Adige Dernekleri”, “Rodina” kuruluşları, Karaçay-Çerkesk’ten “Adige, Abaza Dernekleri”, Şapsığ’daki “Adige Derneği”, “Adığe Xeku Derneği”, Moskova ve Krasnodar’daki “Adığe Dernekleri”, “Abhaz Derneği”, İsrail, Ürdün ve ABD’deki “Adige Yardım Dernekleri”, Almanya ve Hollanda’daki “Adige Kültür Dernekleri”nin temsilcileri ile Türkiye’den ve Yugoslavya’dan katılan “Misafir” ler olmuştur. Bu deklerasyon Adigece ve Rusça olarak arşivlerde mevcuttur.

Gerçekte, sözü edilen bilgilerin tamamı ve fazlası KAFFED’e çok yakın. Bunlar,tüm uyarılarımıza karşın KAFFED’in kapağını bile paylaşmadığı, 2011 yılında yayımlanan, DÇB 20. Yıl belgeler kitabında bulunabilir. Ancak, “DÇB, Çerkesler’in yaşadığı ÜLKELER in kurduğu bir uluslar arası sivil toplum örgütüdür. Katılımcı ve temsil yetkisi bulunan tüm delegeler ülke adları ile anılmış ve hazirun cetvellerine öyle kaydedilmiş” olmasına  karşın, ülkesi ya da kenti belirtilmemiş  “Adığe Xeku Derneği” nin deklerasyonda yer almış olması DÇB’nin bu ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. DÇB’nin sonraki genel kurulların hiçbirinde de bu örgütün delegesi bulunmamıştır. Deklerasyonun Rusçasında yer almamış olması da . “Adığe Xeku Derneği”adının, adığabze deklerasyonda bulunması bir hata sonucu olarak değerlendirilmelidir.

2- 1.Genel Kurul’da Tüm katılımcılara Delegasyonumuz adına yaptığımız açıklama Türkiye de Derneklerin Uluslararası Derneklere üye olamayacağına ilişkin yasal düzenleme bulunması nedeniyle Genel Kurula KAF-KUR DELEGASYONU olarak katıldığımızı ve katılan heyetin seçilmiş Gözlemci Misafir Statüsünde katılımı ile ilgili açıklamaya rağmen , Genel Kurul tarafından Katılımcı Delegasyonumuz yapılan oylama ile TÜRKİYE DELEGASYONU ve “Kurucu Üye” olarak kabul edilmiştir. DÇB’nin “Kuruluş Beyannamesi” Başkan Kalmıkov Yuri Hamzatoviç, Başkan Yardımcısı Mikitayev Abdullah Kasbulatoviç ve YK Genel Sekreteri Şokuyev Muhamed Hamidoviç’in imzalarıyla SSCB Adalet Bakanlığı’na verilmiştir. Verilen “Beyanname”de dernek veya kişisel katılım belirtilmeden kurucu ülkeler belirtilmiştir. Bu ülkeler SSCB, Gürcistan Cumhuriyeti    (Abhazya’nın o günkü statüsü nedeniyle) ve yabancı ülkeler olarak ABD, Hollanda, Almanya, Türkiye, Ürdün ve İsrail’dir. Eylül 1991 tarihli yazıda Yeni kurulan örgütün, isim ve adresleri de bildirilmiştir. Bu belge de arşivlerde mevcuttur.

“Delegasyonumuz adına yaptığımız açıklama…”, “KAF-KUR delegasyonu olarak katıldığımızı…”, şekline birinci tekil şahıs kullanılmış olması imzacı başkanlarımızın I. Genel Kurula bizzat kendilerinin de katıldığı yanlış sanısını uyandırabilecektir. Dolayısı ile söylemin “Delegasyonumuz adına yapılan”, “KAF-KUR delegasyonu olarak katılınan…” şekilde üçüncü tekil şahıs anlatımının daha doğru olduğunu düşünüyorum.

Ancak daha güyük hata DÇB Genel Sekreterliğinin “YK Genel sekreteri” olarak verilmesi. DÇB için ilk düşünülen yapılanmada Genel Sekreterlik, bir Nato Genel sekreterliği, UNPO Genele sekreterliği gibi düşünülmüş ve 1998 yılı IV. Genel kurul tüzük değişikliği ile kaldırılıncaya kadar da Genel Sekreter YK ile birlikte değil, başkan gibi ayrı seçilmiştir. Genel Sekreter Yönetim Kurulunun bir üyesi değil çok geniş yetkileri olan başkanıdır. Nitekim DÇB’nin 20. Yıl kitabında çok önemli belgeleri ya Genel Sekreter olarak tek başıma ya da başkanla birlikte imzalamış olduğum görülecektir. Örgütün ilk adı da “Dünya Çerkes Kongresi”, “Uluslararası Çerkes Kongresi” idi. Türkçe çeviride DÇB’ yi ilk kullanan rahmetli Sönmez Baykan’dır. Ve daha güzel olduğu daha kapsayıcı olduğu, kendisini daha iyi ifade ettiği için de çok kısa sürede kabul görmüştür. Bense 125. Yıl Kültür Haftasından beri, delegeler farklı devletlerden geliyor olsa da aynı halkın insanları olduğu için uluslararası terimini hiç benimseyemedim ve kullanmadım. “Devletler arası ulusal toplantı” bana hep daaha uygun gelmiştir.

“Verilen “Beyanname”de dernek veya kişisel katılım belirtilmeden kurucu ülkeler belirtilmiştir. Bu ülkeler SSCB, Gürcistan Cumhuriyeti    (Abhazya’nın o günkü statüsü nedeniyle)…” diye başlayan cümle de deklerasyonda, “SSCB ve Gürcistan Cumhuriyeti” adlarının geçtiği izlenimi vermiştir. Oysa dekelerasyonun adığabzesinde de rusçasında da bu ülkelerin adları geçmemektedir.

Özellikle “Gürcistan Cumhuriyeti” adının geçmesi mümkün de değildir. Çünkü o günlerde Gürcistanın Abhazya’ya saldıracağının ayak sesleri artık duyulmaya başlamıştır. Hemen tüm temsilciler DÇB’nin Adığe Derneği olması görüşünde iken Türkiye ve Almanya delegelerinin Adığe-Abaza Derneği olmalı görüşünün kabul ettirilebilmesinde bu savaş tamtamlarının, artık herkesçe duyulur olmasının etkisi büyüktür. Ki kuruluşun ertesi günü Nalçik Stadyumunda gerçekleştirilen 21 Mayıs anma töreninde, Gürcistan temsilcisinin konuşmasına izin verilmemiştir.

Bir de “rağmen” sözcüğünün burada pek yerinde olmadığını düşünüyorum. “Konuk-delege” uygulaması, kulislerde konuşulup anlaşıldıktan sonra uygun ve gerekli görülmüştür. Dolayısı ile  “Genel Kurul, heyetin Gözlemci Misafir Statüsünde katıldığı açıklamasını benimsememiş ve temsilciler, oy birliği ile delege olarak kabul etmiştir.” şeklinde bir uslup daha doğru olurdu diyorum.

3- Toplantıya Türkiye’den katılımın “Misafir, Gözlemci” statüsünde olma nedeni, o tarihte Türkiye’de henüz yasal alt yapı Derneklerin bir araya gelerek FEDERASYON veya KONFEDERASYONLAR OLUŞTURAMAMASI olduğu gibi, Türkiye Genelinde DERNEK ŞUBE İLİŞKİNİN yerel dernekler tarafından endişe ile karşılanıyor olması ile ilgilidir( Özellikle Yerel Derneklerin Mülkiyet sorunları ile ilgili). KAF-KUR süreci bilindiği gibi Türkiye’deki derneklerimizi bir çatı altında birleştirme sürecimizin başlangıcı henüz tüzel kişiliğin oluşmadığı dönemdir. 1.Genel Kurul’a Türkiye adına KAF-KUR delegasyonu olarak, Sayın Muhittin Ünal, Sayın Sabahattin Diyner, Sayın Fahri Huvaj, Sayın Necdet Hatam, Sayın Özdemir Özbay (Sayın Özbay rahatsızlandığı için Maykop’ta  kalmış, genel kurula katılamamıştır), Sayın Yusuf Kamil Taymaz, Sayın Sönmez Baykan ve Sayın Şamil Turan’dan oluşan heyet katılmıştır.

Arkadaşlarımzın, kendileri katılmadığı için eksik yanlış hatırladıkları bu süreci, özet olarak bir kez daha paylaşmayı gerekli ve yararlı buluyorum.

DÇB’ yi kuran, sürgünün ilk günlerinden beri ortaya çıkan ve kimilerinin bireysel olarak gerçekleştirebildikleri “Dönüş”tür. Kararı 1987 yılında alınan ve 1989 yılında da gerçekleştirilen “125. Yıl Kültür Haftası” da bir kavşaktır. Hollanda Dernek Başkanı Sayın Fethi Recep dahil DÇB’nin içinde yer alan birçok duyarlı kişelerin çoğu bu toplantıları DÇB’nin ilk genel kurulu saymaktadır. Farklı birçok ülkeye dağılı Çerkeslerin temsilcileri sürgünden bu yana ilk kez bir araya gelmişlerdir. Sonuç bildirisinin özü de Dönüştür.

4,5,6 Mayıs 1990 Hollanda toplantısına Dönüş grubu olarak görevlendirilen arkadaşımız Süleyman Yançatoral toplantıda, Dönüş grubu olarak hazırladığımız metini sunmuş ve sonuç bildirisinde de Ankara delegesinin desteklendiği belirtilmiştir.

Hollanda’dan 1991 kurucu Genel kurul toplantısı için 4 delege olarak davet aldığımızda TC Dernekler Kanunu izin verse bile süre bir Federasyon Kuruluşuna yetmeyecek kadar kısa idi. Sadece Ankara derneği olarak da katılmayı da uygun bulmadık. Daha önce başlayan çatı örgütü kurma çalışmaları ve yapılan toplantıların devamı olarak, yüzü Anavatan’a dönük derneklerin katılımı ile 16-17 Şubat 1991’de, Düzce Derneğimiz ev sahipliğinde KAF-KUR’un kuruluşu gerçekleştirdi. Necdet Hatam (başkan), Şamil Jane (sekreter), Süleyman Yançatoral, Mehmet Uzun ve Yusuf Taymaz’dan oluşan yönetim seçildi.

KAF-KUR Kurucu Genel Kurula katılacak olanları şöyle belirledi.

Delegeler: Necdet Hatam (Heyet Başkanı), Özdemir Özbay, Fahri Huvaj ve Yusuf Taymaz. Gözlemciler: Sabahattin Diener, Muhittin Ünal: Sönmez Baykan vr Şamil Turan. Özdemir Özbay hastalamıp Maykopta kalınca yerine delege olarak Sönmez Baykan seçildi. DÇB’de görev verilmesi düşünüldüğünde adayımızın Necdet Hatam olması da alınan kararlar arasındaydı. Karar gereğince de Necdet Hatam maceralı biş şekilde 4 başkan yardıcısından biri olarak seçildi.

Genel Kurula katılan heyetler içerisinde en hazırlıklı olanı bizim heyetti. Toplantı öncesi genç arkadaşlarla defalarca toplanmış kararlar almıştık. Suncağımız bildirileri ve tüzük taslağını Fahri Kaleme almıştı. Genel kurulda sözcümüz de her zaman olduğu gibi Fahri Huvajdı. Fahri de görevini, toplantıya katılan herkesin sadece takdir edeceği değil, hayran kalacağı kadar güzel yaptı. Öyle ki toplantıya katılıp da Fahri’yi hatırlamayacak bir kişi bile bulunamayacağından adım gibi  eminim.

Kabul edilen tüzük 3 başkan yardımcılığını ön görüyordu. Fahri’nin konumundan dolayı görev alamayacak oluşu ve Türkiye’de görev için benim seçilmiş olmam nedeni ile Fahri Türkiye adayı olarak beni önerdi. Seçim sonuçlarına göre Meç’t’ey Abdullah, Fethi Recep, Semir Qerden. Seçildikten sonra genel kurul divanı Türkiye’ye başkan yardımcığı verilmemiş olmasından pişmanlık duydu. Ve tüzüğü değiştirilip 4 başkan yardımcısı seçilmesi önerisi geldi. Başta ben Türkiye delegasyonu hep itiraz ettik. Ancak Rahmetli Nalo Zavur çok ama çok üzgündü. Kabul etmem için neredeyse yalvarır gibi rica ediyordu. İnanır mısınız bilmem ama kabule etmezsem hepimizin çok saygı duyduğu bu bilim insanımızın, bu önderimizin sağlığının bozulabileceği korkusuna kapıldım ve peki dedim. Böylece Dernek Başkanlığı sayısı 4’e çıktı. Sonraki yıllarda bu sayıların Türkiye’deki gibi katı olmadığını, her seçim öncesi başkanlar kurulu kararı ile Yönetim Kurulu üye sayılarının yeniden belirlendiğini yaşayınca beni rahatsız eden seçilme serüvenimi de doğal karşılamaya başladım.

DÇB kurulduktan kısa bir süre sonra KAF-KUR insiyatif gurubu o günkü yasaların verdiği imkanlarla merkez-şube örgütlenmesi ile KAFDER’i kurmuş, Türkiye adına DÇB’deki temsil hakkı KAFDER geçmiştir. KAFDER sürecinde, Türkiye’de derneklerin uluslararası kuruluşlara üyeliği “Bakanlar Kurulu Kararı” ile mümkün olduğundan, Sn. Muhittin Ünal’ın başkanlığı döneminde “Bakanlar Kurulu Kararı” alabilmek için gerekli siyasi çabalar gösterilmiş girişimde bulunulmuş , ancak o günlerin politik ve siyasi koşulları nedeniyle sonuç alınamamıştır. Türkiye adına DÇB’deki tek yetkili temsilci olarak KAFDER, demokratik şekilde belirlediği delegeler vasıtasıyla genel kurullara katılmış, yönetim kurullarında yer almış, aidatlarını muntazam ödeyerek üyelik vecibelerini sürdürmüştür.

4- 4/11/2004 tarihinde yeni çıkarılan Dernekler Yasası ile Türkiye’de STK’lara tanınan yeni imkanlar çerçevesinde “Bakanlar Kurulu İzin” şartı kalkmış, merkez-şube dernekler statüsündeki KAFDER derneklerle ilişkileri feshedikerek, federasyonumuz KAFFED kurulmuştur. KAFDER’in devamı ve varisi olarak KAFFED gerekli yasal belgeleri tamamlayarak üyelik iradesini içeren gerek genel kurul kararını gerekse Yönetim Kurulu Üyelik Başvurusunu DÇB’ye sunmuştur. Bu müracaat sırasında Türkiye’deki yasal usuller gözetilerek KAFDER’in DÇB’den ayrılması ve yerine yeni kurulan KAFFED’in üye yapılması talep edilmiştir. DÇB’ye gönderilen 16.07.2014 tarihli yazıda, “KAFDER’in de kurucu üye olarak içinde yer aldığı KAFKAS DERNEKLERİ FEDERASYONU’na ait tüzük, 21.12.2013 tarihli Federasyon Genel Kurul kararı ve 24.02.2004 tarih 14 sayılı Yönetim Kurulu kararı ekte gönderilmiştir” denilmiştir. DÇB yönetimi “KAFDER’in de kurucu üye olarak yer aladığı KAFFED”i RF Yasalarına göre devamlılık ilkesini gözeterek oylamaya dahi gerek görmeden DÇB’nin kuruluşundan kaynaklanan “Kurucu Üye” statüsünü devam ettirmiştir.   DÇB’nin kuruluş kongresinde Türkiye’yi temsilen imza koyan kişiler ile KAFDER ve KAFFED kuruluş sürecini yöneten kişilerde aynı kişilerdir. Bu gerçek DÇB yönetimlerince gözetilmiş, RF yasaları çerçevesinde uygulama yapılmıştır. Yukarıda izah ettiğimiz tarihi süreç içerisinde KAF-KUR, KAFDER’in devamı ve mirasçısı sıfatıyla KAFFED’in DÇB’ne üyeliğinin RF yasalarına göre hukukidir. (Altını ben çizdim NH)

Anlamak isteyenler için yeterince açık ve anlaşılır bir açıklama.

5- Zaten KAFFED yönetimi olarak Adalet Bakanlığından alınan yazıda açıkça ““Uluslararası Çerkes Derneği” Toplum Dernekleri Birliği ile “Uluslararası Çerkes Halkını Bütünleştirme, Çerkes Diyasporasının Tarihi Anavatan İle Bağını Geliştirme Derneği” Toplum Dernekleri Birliği aynı sivil toplum kuruluşunu ifade etmekte olup, dolayısıyla yeniden örgütlenme ve yasal veraset konularında Dernek tarafından alınmış bir karar bulunmamaktadır” denilmektedir. SSCB döneminde kurulan derneğin tarihi süreç içinde RF yasalarına uygun olarak değişen yasalar ve koşullar doğrultusunda, tüzüğünde ve isminde değişiklikler yapması olağandır. Yapılan değişikliklerin de DÇB’nin varlığında bir kesinti anlamına gelmediği açıktır. Adalet Bakanlığının yazısı bu hususu açıkça teyit etmektedir. Ayrıca RF yasalarına göre üyeliği belirleyen koşul, Adalet Bakanlığı veya diğer kuruluşlarda “kurucu üye” olarak kayıt altına alınmış olması değildir. Yeni yasadan sonra da ilk genel kurula katılanların tümü “doğal üye” kabul edilmiştir.

Dernek adını değiştirilmesi ve böyle uzun bir ad benimsemesi de RF Yeni Dernekler Yasası zorunlu kıldığı içiniçindir. Ama gözden uzak tutulmamsı gereken nokta, KAFFED üyelerinin, delegelerinin tüm bu sürece tanık olduklarıdır. Bu sürece tanık olan KAFFED’in tavırlaını ise anlamlandırmak çok güçtür. Son yıla kadar KAFFED delegelerinin bulunmadığı tek bir toplantı bile yapılmamıştır. Bu durum bizce, tolantılara katılan ve tanık olanların gelişmeleri bilmeyenler yeterince anlatmamalarının sonucudur.

6- Aynı şekilde Türkiye’nin, DÇB’nın kurulduğu 20 Mayıs 1991 tarihinde kurucu üye olarak yer aldığı, bu üyeliği Türkiye adına birbirinin devamı ve varisi olarak, KAF-KUR delegelerinin, KAFDER ve KAFFED’in sürdürdüğü de DÇB tarafından KAFFED ‘e gönderilen Üyelik Başvuru belgeleri ile bu güne kadar yapılmış bütün Genel Kurullara ait Hazirun Cetvellerinin ve aidat ödeme belgelerinin varlığı karşısında KAFFED’in DÇB üyeliğinin açık kanıtını ortaya koymaktadır. Bu nedenle KAFFED in DÇB üyeliğinin tartışılması da anlamsızdır.

7- Kurucu üye olarak resmi belgelerde sadece Ürdün’ün gözükmesi ise bir formalite gereği olmuştur. SSCB (RF-NH) yasalarına göre bir Sivil Toplum Örgütünün “Uluslararası” nitelik kazanabilmesi için tek bir yabancı ülke üyeliği yeterli olduğundan, pratik çözüm olarak en kolay belge temin edebilecek Ürdün Derneği belgeleri yeterli olmuştur. Adalet Bakanlığı ve Federal Vergi Kurumu kayıtlarında sadece Ürdün Derneği’nin isminin yer alması bu nedenledir. Ayrıca her iki kurum da “Kendilerinde sadece “Kurucu Üyelerin” isimlerinin bulunduğunu, Genel Kurulda üye yapılan derneklerin kaydının tutulmadığını” açıkça beyan etmişlerdir. Özetle 1. Genel Kurul’da kurucu olan kişi ve kurumların tümünü kaydetmenin zorluğu karşısında Ürdün Derneği’nin kayıt ettirilmesi bir formalitenin tamamlanması amacıyladır. Bu formalite, 1. Genel Kurul’da DÇB kurucuları olarak adı geçen ülke ve temsilcilerinin “Kurucu” olmadığı anlamında yorumlanamaz. Burada yapılan yanlış, açıkladığımız gerçek olgulara rağmen israrla “KAFFED’in kurucu üye olup olmadığının” sorgulanması olmuştur. Türkiye’nin üyeliğinin olmaması halinde,ABD, Hollanda, Almanya ve İsrail’in de üyeliği yok demektir. Aynı kuruluşlara söz konusu ülkeler için aynı soru sorulursa aynı cevabın alınacağı açıktır.

Sonuç olarak tarihi gerçekler ve ülke yasalarının farklılıkları göz ardı edilerek “yanlış sorular” üzerine alınmış cevaplarla mevcut yönetim kurulu HUKUKİ TESPİT dediği, USUL ESASTAN MUKADDEMDİR diyerek ve önce uluslararası hukuk prensibi dediği ilkeyi bu gün için kendi seçilmiş oldukları Genel Kurul da dahil olmak üzere,KAFFED in bütün yapmış olduğu Genel Kurulları DÇB DELEGELERİNİN de seçimlerini “Yok Hükmünde” KABUL  ETMEK SURETİYLE KENDİ ÇİĞNEMEKTEDİR. Türkiye ülke olarak DÇB kurucusudur. Her yabancı ülkeden tek bir kuruluşun üye olması ilkesi doğrultusunda KAFFED Türkiye adına kurucu üyeliğin tek temsilcisi ve varisidir. Yönetim Kurulunun açıklaması, “kendi siyasi tercihlerini”, “hukuki bir tespitmiş gibi” muvazaalı bir şeklinde sunulmasından ibarettir. Yönetiminizin elindeki eksikbilgi belge ve yanlı yorumlarla bir Mahkeme gibi hüküm vermesi, Bizleri böyle bir açıklama yapmaya mecbur bırakmıştır.

Ayrıca, aşağıdaki imza sahipleri geçmiş dönem başkanları ve Onur Kurulu üyeleri olarak, tarihe şu notu düşmeyi de görev addediyoruz:

KAFFED’in seçilmiş yöneticileri KAFFED’in tüzüğü ve ilkeleriyle bağlıdır. KAFFED’in DÇB üyesi olduğu ve ilişkilerini hangi prensiplerle yürüteceği ilkelerinde açıkça belirlenmiştir. Seçilmiş yöneticiler, KAFFED’in en büyük organı olan Genel Kurul kararı olmadan kendi siyasi görüşleri doğrultusunda KAFFED’in ilkelerine aykırı hareket edemez uygulama yapamazlar.

Unutulmamalıdır ki mevcut statükolar ve problemler geçicidir. KAFFED’in seçilmiş yönetim kurullarına düşen görev, koşullar ne olursa olsun, ilişkileri diplomasiyle yürütmek, var olan sorunların çözümüne katkıda bulunmaktır.

Mevcut Yönetim Kurulu KAFFED’in üyeliğinden tam olarak emin olmak istiyorsa çözümü çok basittir. İlk Genel Kurul’da “KAFFED’in 1991 yılından itibaren “Türkiye adına yetkili ve tek temsilci olduğu” konusunda bir karar talep edilerek istenen karar oy birliği ile alınabilir. Amaç “Üzüm yemek” ise çözüm bu kadar basittir.

Sayın Başkanların da anımsattığı deyimle niyeti bağcı dövmek olmayıp üzüm yemek olanlar için çok açık çok anlaşılır şeyler. Ancak arkadaşlarımızın anlayacaklarını hiç inanmıyorum. İnanmıyorum çünkü Ahmed İnam Hoca’nın daha önce paylaştığım yazısında anlattığı gibi Anlamaktan koktukları için anlamayacaklardır. Anladıklarında kabul etmek zorunda kalacakları için anlamayacaklardır.

KAFFED’in DÇB ile bağını koparmanın Türkiye’nin Anavatan ile bağını koparmak anlamına geldiğine, Çerkes toplumunda ve kurumlarında geleceğe yönelik zafiyet oluşturacağına inanıyoruz. Tüzüğü ve ilkeleriyle DÇB üyesi olduğunu beyan eden Federasyon’umuzu Kafkasya’dan soyutlamak anlamına gelecek bu yaklaşımı doğru bulmadığımızı kamu oyunun dikkatine sunuyor ve açıklıyoruz.

Saygılarımızla.

Cihan Candemir (Kaffed eski başkanı, Onur Kurulu Üyesi)
Vacit Kadıoğlu    (Kaffed eski Başkanı, Onur Kurulu Üyesi)
Yıldız Şekerci       (Kaffed eski Başkanı, Onur Kurulu Üyesi)

Ben Sayın Başkanlarımızın “ KAFFED’in DÇB ile bağını koparmasının Türkiye’nin Anavatan ile bağını koparmak anlamına geleceği” tespitine katılmıyorum. Çünkü ne DÇB Anavatanın tümüdür ne de KAFFED Türkiye’dir. Ve kimselerin kuşkusu olmasın ki anvatan ile diapora arasında kimselerin koparamayacağı ve gittikçe de güçlenen organik bağlar oluşmuştur. Ancak kesin olan anavatanı öncelemeyen, anavatan tarafında olmayan diasporanın berteraf olacağıdır.

Son olarak Sayın Başkanların izinleri ile KAFFED’in hiç de şeffaf olmayan yöneticilerinin çirkin yöntemlerinden söz edeyim biraz da.

Yöntem iftirayı atıp DÇB’yi aksini ispata zorlamak. Kanıt mı KAFFED’in DÇB üyesi olmadığına ilişkin söylemlerine temel aldıkları belge adını verdikleri boş kağıt değeri bile olmayan kağıtlar. Bunların 2010 tarihinde düzenlendiği belirtilen birincisinde Şhalxhue Abu DÇB Başkanı olarak görülüyor. Oysa Sayın Abu, 1996 DÇB III. Genel Kurulunda aday olmamış, seçilmemiş ve başkanlık bir yana yönetimde bile yer almamıştır. Yine aynı kağıtta Maykop Dernek merkezi olarak gösterilmektedir ki hiçbir dönemde DÇB Merkezi olmamıştır.

Kuruluş aşamasında DÇB merkezinin Avrupa’da olmasını düşleyenler olmuşsa da merkezin mutlaka anavatanda ve özellikle de Nalçik’te olması konusundaki kararlılığımız heveslerini kursaklarında bırakmıştır. 1993 DÇB II. Kongresinde de dernek merkezi değiştirilmemiştir. 1996 III. Genel Kurulda Merkez Çerkesk’e taşınmış ancak 2000 yılındaki Genel Kurulda merkez, yuvası Nalçik’e dönmüştür. O gün bu gündür de Merkez Nalçik’tir. Daha sonra da başta Fethi Recep olmak üzere kimileri merkezin Avrupa’ya taşınması rüyasını görenler olmuşsa da her seferinde gereken ders verilmiştir.

2017 yılında düzenlenmiş olan belgede (!) ise KAFFED yönetim Kurulu üyesi Bırs Recai DÇB birinci başkan yardımcısı olarak görülmektedir. Peki, KAFFED Yönetim Kurulu üyesi Sayın Bırs Recai’nin DÇB birinci başkan yardımcısı olarak görüldüğü güya belgenin KAFFED’in DÇB üyesi olmadığının kanıtı olarak ileri sürmek iftira değildir de nedir?

Sonuç: Sayın Başkanları bu açıklamaları için can-ı gönülden kutluyor, konumuzu daha yakından izlemeleri, gerektiğinde de daha hızlı müdahele etmelerini diliyorum.