Semra Ademey Gürel
18.02.2006
Konya’da Halk Eğitim, Dayanışma ve Araştırma Derneği (Heda-Der) tarafından düzenlenen ’Resul’e sadakat’ yürüyüşü sırasında bir kadın gazeteci başı açık olduğu gerekçesiyle ’tahrik edici’ bulunup taşlı saldırıya uğradı.
Yürüyüşü takip eden Sabah Gazetesi Muhabiri Aliye Çetinkaya’ya bir grup sataştı. Grup, Çetinkaya’nın başı açık olduğu için topluluğu tahrik ettiğini savunarak otobüsten inmesini istedi. Bu sırada bir görevli mikrofondan kuran okumaya başladı. Yaklaşık 30 kişilik grup, otobüsün kenarından ayaklarını sarkıtarak oturan ve not tutmaya çalışan Çetinkaya’ya Kuran-ı Kerim okunurken ’Başı açık ve uygunsuz oturduğu’ gerekçesiyle ’kahpe’, ’in aşağıya’, ’kafir’ diye bağırdı. Daha sonra ayakkabı ve taş fırlatıldı. Omzuna ve başına taş ve ayakkabı isabet eden Çetinkaya, erkek meslektaşları tarafından çekilerek kurtarıldı. Sakallı, takkeli grup bağırarak otobüse ulaşmak ve muhabire saldırmak istedi. Öfkeli grubu, yürüyüşü düzenleyen dernek görevlileri ve polis güçlükle durdurdu.
İsmail AKKAYA, DHA (Hürriyet 12 Şubat 2006)
“Kötü örnek”(!) mi arıyorsunuz?.. “Kötü”(!) örnekler o kadar çok ki; say, say bitmez!.. Meselâ, Erzurumlu Kara Fatma, “kötü örnek”(!)lerin başında gelir!.. Öyle ya; “başörtülü olarak evinde oturmak” varken, kalktı “İstiklâl Savaşı”nda görev aldı!..
Senin “cephe”de ne işin var be kadın?
Otursana evinde!..
O cephenin, bir gün gelip, “kamusal alan” olacağını bilmiyor muydun?
Ya Nene Hatun’a ne demeli?
Evinde oturup da, “torunlarına masal anlatmak” varken, “gençlere kötü örnek”(!) oldu! Eline “şiş” alıp, “örgü” öreceğine, kalktı “silah” aldı ve “düşman”la savaştı!
Bundan alâ “kötü örnek”(!) mi olur?
Ne vardı sanki savaşacak?
Eğer o günlerde “savaşmamış” olsaydı, düşman askerleri “işgali” tamamlar ve bütün Türkiye’ye hakim olurlardı!.. Böylece biz de “AB’ye girmek” zorunda filân kalmazdık!
Öyle ya; biz onlara gireceğimize, onlar çoktaan “bizim içimize girmiş” olurlardı!
Hasan Karakaya (Vakit Gazetesi12 Şubat 2006)
Karar despotizmin ürünü.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Danıştay’ın öğretmenlerin sokakta başörtüsü takamayacaklarına ilişkin kararını eleştirdi. Yeni Şafak’ın “Memurlar Danıştay’a soruyor” başlığı ile yayınladığı “Kravatsız denize girsek kötü örnek olur muyuz?” sorusuna atıfta bulunan Çelik, “Öğretmen pikniğe giderken bile blucin giyemeyecek mi?” diye sordu. Çelik, kararla ilgili olarak Yeni Şafak’a yap tığı açıklamada, “Dünyada demokrasi ve insan hakları rüzgarları esiyor. Tek tip formel kıyafetler belirlemek despotizm ürünüdür. Bu karara göre bir öğretmen pikniğe gittiği zaman kötü örnek olmamak için takım elbise giymesi gerekir. Öğretmen pikniğe gitiği zaman blucin giyemeyecek mi? Doktor hastanedeki kıyafetiyle mi arkadaşının düğün törenine katılacak?” diye konuştu.
(Yeni Şafak 12 Şubat 2006)