THAMATE KAVRAMI

Çetawe İbrahim

Thamatelik Çerkes geleneğinin en önemli kurumlarından biridir. Her gurubun, her işin bir thamatesinin olması xabze gereğidır. Bu durum en güzel “İki kişi bir araya geldiğinde biri thamatedir” diye ifade edilir.

Bir zamanlar tarlaların öküzün çektiği sabanla sürüldüğüne ben de şahit olmuş, bu işin az da olsa ucundan tutmuş biriyim.

Yazar Dığuj Kurmen “Kışın gökkuşağı” romanında çift sürücülerin thamatesinin nasıl belirlendiğini anlatıyor. Buyrun okuyalım:

“(…) Çerkes geleneğine göre bir gurup insan çift sürmek amacıyla bir araya geldiklerinde bu gurubun thamatesi,önderi olacak kişinin adını açıkça belirtilmezlerdi. Yaşamları boyunca toprakla uğraşmış olan insanlar çift sürmeninde birçok kuralının, sırrının, kolaylıklarının olduğunu bilirlerdi. Bundan dolayıdır ki herbiri mesleğinin ehli olan bu insanlardan birinin adını thamate olarak açıkça ifade etmeyi uygun bulmazlardı. Tüm gurubun gönüllü kabul edebileceği bir önderin emrinde işlerini yürütebilmeleri için yemek esnasında çift sürücülerin thamatesi olacak kişinın tabağına diğerlerinden fazla olacak şekilde bir et veya peynir parçası konurdu. Bu nedenle sofrada oturanlar biribirlerinin tabağına göz gezdirirlerdi. Çerkes erkeği yaşamı süresince sadece böyle bir anda bir başkasının tabağına bakmış olurdu.

Sofra etrafında toplananlar sessizce thamatenin belirleneceği tabağın gelmesini bekliyorlardı. Köy yöneticisi Talusten gizlice aşçıya söylemiş, o da Şığüşe Azamat’ın tabağına diğerlerininkinden fazla olarak bir kaburga koymuştu. Böylece çiftçi gurubunun thamatesinin kim olacağı belli olmuştu.

Bu andan itibaren tüm çift sürücüler, büyük küçük herkes düzenli bir ordunun elemanları gibi onun önderliğinde işlerini yapacaklardı.

Çift süreceklerin thamatesi olan akıllı tecrübeli kişi maksıma tasını eline alıp konuşmasını ( hohu) yaptı;

Hepimizin yaşlısı Oşhamafe!
Hayırlı sürümler yapalım,
Zengin harmanlarımız olsun,
Kazanlarımız uğurla dolsun,
İçlerinde besili hayvan eti pişsin,
Yöremiz bereket dolsun,
Gören herkes bize imrensin.

………..

Büyükler hep birden maksımelerini içtiler. Büyüklerin konuşmalarını (hohu) bir köşede oturup saygıyla dinleyen gençlerde maksimelerini gizlice ve sessizce yudumladılar.”