TLEHUSEJ HACERETBIY GERİ DÖNMEDİ

JAÇEMIKO Aminet
Çeviri; AÇUMIJ Hilmi

Milli gazetemiz ‘Adıge makh’ın sesini en gür duyuranlardan, gazeteye direk olanlardan, gücünü, bilgisini onlarca yıl gazeteye verenlerden birisi de Tlehusej Haceretbıy.

O’nun bu gün aramızda olmayışına, gülümsemesinin gazetemiz koridorlarında duyulmuyor olmasına, inanması zor. Genç delikanlılar gibi gülümseyerek koridorda o gelirken, biraz yorulduksa da, çalışmak istemiyorsak da, O, şevkimizi yerine getirirdi. Karşılaştığı mesaidaşlarına bir espiri ile, bir özlü sözle laf atardı.

Evet, Hacretbıy ile alakalı geçmiş zaman kipinde konuşmak üzücü — 2017 yılı 26 temmuz günü, O, vefat etti, Allah mekanını cennet eylesin. Çalışkan, geniş bilgiye sahip, yetenekli, espiritüel Haceretbıyin yokluğu gazete için büyük bir kayıp. Şayet yaşamaya devam etmiş olsaydı bu sene 90 yaşına girecekti.

O zamanlar Hacretbıyin bir yazısının olmadığı gazete numarası çıkmazdı, O’nun bir kez dahi ‘yoruldum, yapamayacağım’ dediğini duymadık. «Savaşın çocukları» diye anılan memleket savaşında babalarını yitirip zorluklar içinde yetişen çocuklardandı. Zorluklar Hacretbıyi yıldırmadı, iş için doğmuş denilen kişilerdendi. Her türlü yazı türünde yazabiliyordu,  özellikle oçerkelerinde felsefi düşünceler yer alırdı, yazdıklarını okuması kolaydı, kullandığı güzel akıcı dil yazılarını çekici kılardı. Ayrıca bizi hayrete düşüren başka bir şey ise kısa sürede yazılarını hazırlamasıydı.

Son yıllarda, gazete tarım haberleri bölümü başkanlığını yaptığı yıllarda Hacretbıyin ulaşmadığı rayon kalmadı. İlerlemiş yaşı ve sahip oldıuğu olanaklar onu zorlaması gerekirken o yazın sıcağı, kışın soğuğu demeden diktofon ve fotoğraf makinesi elinde tarlalarda dolaşır, yayan olarak da kilometrelerce yürürdü. Bu şekilde rayonda bulunduysa ertesi gün bir kaç yazı hazırlamaya da gücü yeterdi. Ne zaman dinlendiğini de anlamak zordu, iş ile yoğrulmuş gibiydi, işi ona hem güç hem de gönül ferahlığı verirdi.

Tüm bu yoğun çalışma temposunun yanısıra Hacretbıy çok sayıda kitap da yazdı: Çocuklar için «Hepimizin» ve «En güçlü kim» kitapları ve «Adıge Makh» jubileleri için de iki kitap yazdı.  Bu kitapları yazmak için derin çalıştı, onlara çok değer veriyoruz, onlardan çok faydalanıyoruz, meslektaşalarımızın bu gün aramızda olmayanlarının anılarını sözlerini  bu kitaplarda buluyoruz, «Ulusun sesi» benzetmesini bu eseri ile Hacretbıy iyice güçlü bir yere koydu. Ayrıca emekçi insanlarla alaklı yazdığı oçerkeleri bir araya topladığı ‘İyilik’ ve ‘İyilik 2’ isimli kitapları da yayınladı.

Çerkesler «Gerçek dost akraba gibidir» derler. Hacretbıyın çok sayıdaki arkadaşından akrabası gibi olanı Nehay Ramazan’dı. Bu ikisi onlarca yıl boyunca sanki kardeş gibi bir aradaydı. Tüm gazete çalışanları bunu bilirdi. Ramazan Tewçoj rayonundaki muhabirimizdi, onun gönderdiği haberlerin hepsini Haceretbıy hazırlardı. Dostlukları uzun yıllar boyunca iyice pekişmişti, adeta bir anneden doğan çocuklar gibiydiler, birbirlerine çok bağlıydılar.  Bildiğim kadarıyla Ramazana dostunu kaybetmiş olmak zor gelmişti.

Çerkeslerin özellikle çerkes erkeklerinin çocukları, eşleri hakkında konuşmak onları övmek gibi huyları yoktur. Hacretbıy de öyleydi. Fakat onun tek oğlu olan, Cumhuriyet  Hastahenesinde ortoped doktor olan Zavur hakkında farklı olaylar vesilesi ile bir kaç yazı (Hacretbıyın haberi olmadan) yazmam gerekmişti, farkına varıyordum, çerkeslik yapıyorum diyerek  övgüye girmeden ama başarılarına da sevindiğini belli eden bir şekilde ‘çocuk’ diye ondan bahsediyordu — Hacretbıye çok beklediği torunlarını da görmek nasip oldu.

Meslektaşımız nahıjımızın aramazdan ayrılışı üzerinden epeyi bir süre geçmiş olmasına rağmen ‘Adıge Makh’teki son iş gününü hatırlıyorum. O gün, daha önceleri olduğu gibi hastahaneye gidip bacakları için serum taktıracaktı.  Gazeteden ayrılmadan önce yanıma gelip ‘Aminet çok kalmayacağım, sayıya vermem gereken materyallerin bir tanesi hazır, geri döndüğümde ikincisini de vereceğim’dedi,  ama o gün de geçti, ardından başka günler de geçti, Hacretbıy geri dönmedi.

Hastahaneden taburcu edilip evinde yatmaya başladığında gazeteden bir grup halinde hasta bakmaya gittiğimizde , hastalığına ağrılarına aldırmadan şakayla ‘Ne oldu Aminet, geri döneceğim diyerek çok beklettim değil mi?»  dedi. Bu sözcüklerinde birazda üzüntü vardı.