WORDIM Müzeyyen
22.05.2009
Köyümüzde İlk Öğretim (İlk Okul) okulu vardı. Bir öğretmen, bazen de iki öğretmen görevli olurdu. Bazı yıllar bütün sınıflar bir arada ders yapardı. Kışın, sınıfın ortasında bir soba kurulur, öğrencilerin aileleri tarafından verilen tezeklerle ısıtılırdı.
Her gün bir nöbetçi öğrenci sobayı yakmak üzere görevlendirilirdi. Görevlendirilen öğrenci elindeki büyük sandık şeklindeki çantasını taşıması yetmiyor gibi sobayı tutuşturmaya evden bir miktar gazyağı da getirirdi. Bazen -çocuk beceriksizse- çantasına, defterine, kitaplarına gazyağı bulaştırır, üstelik öğretmeni tarafında azarlanırdı.
Gün içinde yetersiz Türkçe nedeniyle yaşanılan komikliklerde yok değildi. Türkçe’yi İlk Okul sıralarında öğrendik. Bazen öğretmen ”evde Çerkesce konuşmayacaksınız” derdi ve bazı arkadaşları gece gizli gizli pencereden dinlemeleri, kendisine rapor etmeleri için görevlendirirdi. Ertesi günü çoğumuzun adı öğretmene verildiği olurdu. Mümkün müydü o zaman evlerde Kabardeyce dışında başka dilden konuşmak! Değil evde, sınıfta yanımızdaki sıra arkadaşımızla dahi çoğu kez Kabardeyce konuşulurdu öğretmene duyurmadan! Aslında öğretmende bu durumun farkındaydı ama fazla yapacağı bir şey yoktu.
Uzunyayla’da köyler arası okulca birbirimize ziyarete giderdik. Yani köyler arası okul gezileri yapılırdı. İki köy arasını yürüyerek giderdik. Gittiğimiz köyde tanıdığımız akrabalara konuk olmak isterdik. Akraba yoksa, artık kim konuk alırsa orya giderdik. Bize öğle yemeği verilirdi. Böylece köyler arası arkadaşlıklarımız olurdu.
Okul tam gündü. Öğleyin yemek için eve gelirdik. Evin o günkü durumuna göre yemeğimizi yer; bazen de önlüğümüzün cebine kuru dut, siyah kuru üzüm kor okula götürürdük.
Karne günlerinde yüzümüz gülerdi. Amcalarımızdan birini bu konuda anmadan geçemeyeceğim. On kuruşlar vardı o zaman bakır sarısı renginde, o amcamızın evinin kapısının önünden geçerken bizi çağırır mutlaka karnemize bakar, karne hediyesi olarak da on kuruş verirdi.
Bazen okulda yaşı küçük olup da kaydı tutmayan öğrencilerden öğretmen kayıtsız gelip gitmesine izin veriyordu. Bizim amca çocuklarından biri kayıtsız geliyordu, fakat kendisi kayıtsız olduğunu bilmiyordu. Karne paraları toplanırken o da karne parası götürmüş ama karne alamayınca verdiği karne parasını tekrar istemişti. Hala zaman zaman takılırız ”sen az uyanık değildin karneyi alamayınca nasıl da karne parasını istemiştin” diye.
Uzunyayla’da Seyyar Gezen Dişçiler
Yazın özellikle Kırıkhan’dan çantalı dişçiler gelir, köyde bir iki gün kalırlardı. Diş sorunu olanlara çözüm bulunur, kiminin dişi çekilir, kimine protez diş için muayeneleri yapılır, randevusu verilir bir süre sonra tekrar gelirlerdi. Dişçiden kaçardık. Çantası olurdu; içinde diş malzemeleri ve aletleri olan. Onu çantasından tanırdık. Bazı çocukların dişlerini çekerlerken de görüyorduk ki, kaçmamıza yeterli sebepti.
Uzunyayla’ya seyyar gezen sünnetçiler de gelirdi. Evleri sırayla dolaşırlar köydeki erkek çocukları hiç düşünülmeden gelen sünnetçilere emanet edilirdi.