WUBIHLARIN “SON SESLER”İ

Kafdağı
Sayı: 13-14 Yıl: 1988

YENİ GÜNDEM
Sayı 95, 2 Ocak 1988

Çekimi Eylül 1987’de tamamlanan ‘’Son Sesler’’ adlı belgesel film 1-14 Mart tarihleri arasında Paris’te gerçekleştirilecek Cinema du Reel Festivali’ne davet edildi. Son Sesler, 1860’lı yıllarda anayurtları Kuzey Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına göç ederek sığınan 30 bin Wubıh’a ve Wubıhca’ya bir ağıt. Filmin yönetmeni İsmet Arasan, “Wubıhca”yı konuşan son Wubıh’ın Manyas’ın Hacıosman köyünde yaşadığını öğrendiğimde yollara düştüm” diyor. Yeryüzünde bu dili 81 yaşındaki Tevfik Esenç kadar hatırlayan başka bir canlının kalmamış olması Arasan’ı “bu ürpertici durumu başkalarıyla paylaşmaya” ve 26 dakikalık bir belgesel yapmaya itmiş.

Yapımcılığını İstanbul Film Ajansı’nın üstlendiği Hasan Gergin’in görüntülediği, özgün müziğini Cüneyt Duru’nun, anlatıcılığını da Müşfik Kemer’in yaptığı Son Sesler İstanbul Sinema Günleri programına da alındı.

NOKTA
Şule Arasan
14 Şubat 1988

Wubıhların Son Sesi

Yeryüzünde ana dilini konuşabilen son Wubıh Tevfik Esenç, Fransız dil bilimci Dumezil ile yaptığı ortak çalışma sonunda bir sözlük hazırladı.

Wubıhlar bir zamanlar Kafkasya’nın en savaşçı kabilesiydi. Zamanla yok olup gittiler; haritadan silindiler. Konuştukları ana dilleri Wubıhca da ölümün pençesinde, dünyada yalnız bir Wubıh’ın yorgun gırtlağında can buluyor bu dil… Manyas’ın Hacı Osman köyünden 82 yaşındaki Tevfik Esenç.

Tevfık Esenç bir köylü ama köyünün sınırlarını kendi çabasıyla aşabilmiş, insanlığa Wubıhca’yı armağan edip, dilini kayıp diller arasından çekip çıkarmaya çalışmış bir “dil bilimci” aynı zamanda dünyaca ünlü Fransız din tarihçisi ve dil bilimcisi Georges Dumezil’in “Benim için o bir meslektaştır”, Wubıh Akademisi’ni temsil etmektedir” demesi hiç de boşuna değildir.

Evet gün geldi Wubıhların yaşadığı Hacı Osman köyünde, anası babası Wubıh olan beş altı hane kaldı. O evlerde bile Wubıhca konuşulmaz oldu. Koskoca köyde bir tek Esenç, dedesinin ona verdiği “gizli görevi” sürdürüyor, dilini unutmamakta direniyordu. İhtiyarlar da göçüp gidince bir o kaldı.

Cereyana kapılınca. Diyor ki: “Dumezil ölene kadar bu işle uğraştı. Ben de ölene kadar bu işle uğraşacağım. İçimden bir itme, bir ses bu işi yapacaksın dedi. öyle başladım dilimi kurtarma işine. Bana hiç iyi yapıyorsun diyen olmadı. Ama ben bir kere o cereyana kapılmışım. Bunca yıl nasıl devam etti ben de bilmiyorum. Giderek daha fazla heyecan duydum. Bildiklerimi anlatayım istedim. Dumezil olmasa belki ben de diğerleri gibi ana lisanımı unutup gidecektim. Şimdiye berlik ediyor, dilinin inceliklerini ona öğretiyor.

Ancak bugün yorgun, bir yere gidecek gücü kalmadı. Hatta zar zor konuşuyor. Bundan böyle Charachidze, her yaz onunla çalışmak için Manyas’a geliyor. Günlerce masaya kapanıyorlar. Nefesi tükense, gırtlağı yorulsa da “Son Sesleri” çıkarıyor ve ana dilinde konuşmanın tadını yaşıyor. Çalışmaya bir türlü dur durak demiyor. Kış gelince, İstanbul’da bu kez de bir Türk dil bilimciye Boğaziçi Üniversitesi’nden Sumru Özsoy’a Wubıhca’yı öğretiyor. “Amacı yeni bir araştırmacıya yardımcı olmak” diyor.

Esençlerin kapısı 87 yazında bu kez farklı bir nedenle çalındı: Genç bir sinemacı İsmet Araşan, “Wubıhların serüvenini, Esenç’in trajik konumunu sinemada bir ürperti olarak yaşatmak ve onun hayatının hüznünü başka insanlara bulaştırmak” için Esenç ile el ele verdi, bir belgesel film çekti. 82’lik delikanlı tıpkı dil çalışmasında olduğu gibi filmde de büyük bir titizlikle çalıştı. “Son Sesler” adlı filmin, 1-15 Mart tarihleri arasında Paris’te gerçekleşecek Cinema du Reel Festivali’nde finale kalmış olması, Türkiye’nin yarışmada ilk kez bu filmle temsil edilmesi Esenç’i çok heyecanlandırıyor. Çabasının geniş kitlelere ulaşmasının sevinci içinde. Ama kalbi artık bu tür heyecanlara dayanamayacak kadar yorgun.