Notlar: 1) Terimlerin çeşitli dillerde
yazılışları / işareti ile ayrılmıştır
Adige/Adghe vs. gibi 2) Sözcüklerin
yazılışında Latin ve Kiril harfleri kullanılmış ve .-
işareti ile ayrılmıştır. Adige-Адыгэ 3)
Yabancı kaynaklı sözcüklerin Türkçe okunuşları
parantez içinde yazılmıştır; Schapsugh (Şapsuğ)
4) Kesme işaretinin alfabetik sıralamada önem
verilmemiştir.
Cambulat Bolotoqo,
1830’lu yıllarda çar ordularına karşı savaş vermiş
ÇIemguy Adigelerinin reisidir.
Caraquirquez/qara-kür-ku-az.
Karaçaylara verilen addır.
Carım Aslan,
Perestorika’dan sonra kurulan Adige Özerk Bölgesi
sınırları içindeki Adigey Cumhuriyeti’nin ilk hür
iradenin temsiliyle seçilen cumhurbaşkanıdır. Carım
Aslan 1939 senesinde Yecerkuay'da dünyaya gelmiş,
Krasnodar'da ziraat fakültesini bitirmiş, 1967-1968 de
ekonomi bölümünü bitirerek, 1985 de politik bilimler
dalının ekonomi bölümünde kandidat olmuştur. 1997 de
ikinci kez aday olduğu cumhurbaşkanlığını birinci
turda %60 dan fazla oy alarak kazanmıştır.
Carpini,
Plano'ya göre Kalmukların adıdır.
Caschakie
(=Circassie) ibni Haocal, kitap el-messalik ve el
memalik, adlı yapıtının 110. sayfasında
belirtmektedir.
Castel Soteriopolis,
bkz. Besonta
Cauca/Caucase
/Caucasia /Caucasian /Caucasien /Caucasiennes
/Caucasiens /Caucasic /Caucasica /Caucasicae /Caucaso
/Caucasus, literatürde çeşitli yazılış şekilleridir.
Yeni yazılış şekillerinde 'c'nin yerine 'k'
getirilerek yazılmaktadır.
Cchalcis,
Gagra ile Soçi arasındaki bölgede oturan yerli halkın
bu yöreye verdiği addır.
CedıkIebje-джэдык1эбжъэ,
Kabardey Adigelerinde tatbik edilen bir gelenektir.
Düğünlerde bir ağacın tepesine konan yumurtaya, at
üstünde son hızla koşarken okla ya da ateşli bir
silahla ateş edilirdi. Yumurtaya isabet ettirene, özel
olarak bir bje dolusu verilen alkollü içkiye
denilirdi.
Cedıgu-джэдыгу,
Kabardey Adigelerinde, bkz. ÇIakIo'nun adıdır.
CeguakIu-джэгуак1у,
Adige halk ozanlarına denilirdi. Bu ozanlar her yerde
saygı görürdü. Ellerinde ŞıçIepşın köyden köye
düğünden düğüne gezer, kahramanlık destanları aynı
zamanda korkaklarında destanlarını söylerlerdi. bkz.
GeguakIu. Bu nedenle CeguakIulerden korkulur ve
çekinilirdi. Ozanların adaletli olmaları
gerekiyordu. Bir verq yendiği düşmanına hak ettiği
yiğitliğinden söz etmeyince kendi adını da destandan
çıkartırdı.
Cemenşçarıq-джэмэнщарыкъ,
Adige Nart destanlarında hızlılığı ve çabukluğuyla
bilinen ve üne kavuşmuş bir at soyu.
CIemez-ц1эмэз,
günümüzdeki Karadeniz limanı Novorossisk'in Adigece
adıdır ve 'Kara orman' anlamına gelmektedir.
Cenaze merasimi,
Adigeler kendi eceliyle vefat eden hemen bir iki saat
içinde toprağa verilirken savaşta vefat eden için
şanına layık bir merasim yapılabilmesi için bir kaç
gün sonra toprağa verirlerdi.
Cenaze
merasimi için bütün akrabalar, sülaleye ve kabileye
mensup kadınlar ve kızlar da dahil olmak üzere
katılırlar ve hazırlanan sofraya yardım ederler. Ölen
kişi fakir ise, dahil olduğu, kardeşlik organizasyonu,
gerekli malzemeleri tedarik etmektedir. Şölen için
ekmekler pişirilir ve bachsıme hazırlanırdı. Gençler
kurbanlık hayvanları getirirler kesip temizledikten
sonra parçalara ayırarak hazırlanması için kadınlara
verirlerdi. Vefat edenin yakınları bir hafta boyunca
hiçbir iş yapmazlar. Cenaze çıkan evde yemek
pişirilmez. Yemekleri hazır olarak komşular, akrabalar
ve dostlar getirirlerdi.
Savaşta ölen şehit
olduğu şekilde odanın ortasına yatırılır; hastalıktan
ya da aldığı yaralardan sonra vefat edenler ise
yıkandıktan sonra en temiz ve güzel elbiseleri
giydirilirdi. Eğer fakir ise, yine kardeşlik
organizasyonu gerekli cenaze elbisesini temin etmekle
yükümlüydü. Vefat edenin elbiseleri cenazenin yanına
konan bir yastığın üstüne konur, silahları ise
duvarlara asılır ya da kapının girişine, şeref takı
gibi hazırlanarak asılır ve ziyaretçiler altından
geçerdi. Eşi ise, cenazenin ayakucuna gelecek şekilde
kapının yanında, elinde beyaz bir mendille, yüzü
beyine dönük ayakta dururdu. Arada sırada acısını
belli edecek şekilde hıçkırıklar çıkarır ve elindeki
mendille gözyaşlarını silerdi. Vefat edenin kızları
cenazenin iki yanında donmuş gibi hareketsiz otururlar
ve beklerler. Oda vefat edenin kadın yakın
akrabalarıyla doludur. Erkekler odanın dışında kapının
yanında ya da avluda beklerlerdi. Arada bir belirli
sürelerde, erkeklerden, yakın akrabalarından
birisi içeri girerek yasını belli edecek kelimeler
söyleyerek ağlar ve dışarı çıkar. İçeri girenin
sözlerini ve acılarını içerdeki kadınlar da
tekrarlarlardı. İçeri giren kollarını alnının üstünde
bağlar yukarıda sözünü ettiğimiz elbiselerin yığılı
olduğu yastığın önünde diz çöker ve eğilerek cenazeyi
selamlardı. Odadaki kız evlatları yerlerinden kalkarak
kollarından tutarak kaldırıncaya kadar bu vaziyette
kalırdı. Bu davranışıyla kız evlatları onun duyduğu
acıyı anladıklarını ve kabul ettiklerini ve
paylaştıklarını göstermektedirler. Odaya yaşlı biri
girerse cenaze sahiplerini teselli edecek sözleri
yüksek sesle söylerdi; "Tanrı’nın tecellisi vs." gibi.
Bu prodezürlar evde yapılırken, delikanlılar
genelde vefat edenden daha da büyük, çok derin ve
geniş bir mezar kazarlar. Eğer vefat eden müslüman ise
dinin gereği Mekke’ye doğru olan yeri daha yüksekçe
kaldırılır ve taşlar konulur ya da çalı çırpıyla
örülürdü.
Genelde cenaze üçüncü gününde akşama
doğru gençler tarafından dışarıya çıkarıldıktan sonra
hoca Kuran’dan sureler okuyarak taşınır ve akrabaları
onu takip ederdi. Mezar başında bir kaç kez tüfek ya
da tabancayla ateş edilir ve merasime katılanların
içinde kahramanlığıyla bilinen ve tanınan biri
meftunun kılıcını kınından çekerek mezarın üstünde bir
kaç kez sallar. Yine meftunun en sevdiği sadık atı
mezarın etrafında üç kez dolaştırılır ve bu günün
anısına ya da günahkar kabul edilerek bir kulağı
kesilirdi. Sonunda da cenaze mezara konarak gömülür
etraftan çokça toprak getirilerek mezar üstüne
yığılırdı. Eşi ve kız çocukları iki ile dört hafta
boyunca evden çıkmazlardı. Uzaktan taziyeye gelenler
bu sayede evde birilerini bulabilmektedirler. Genelde
ölenin ruhuna ve anısına, kırkıncı günü geçince ulu
bir yemekli merasim düzenlenir ve arkasındanda bu
yasak ya da kısıtlamalar kalkardı.
Ölünün
odası kırk gün boyunca ellenmeden ve hiç bozulmadan
bırakılırdı. Aileden şahıslar odaya girince sanki
yaşıyormuş gibi sağlığında yaptıkları her türlü
saygınlığı ve gelenek ve görenekleri uygulamak
zorundadırlar.
Yine literatürde bize aktarılan
bilgilere göre cenazenin bulunduğu odaya ağıtçılar ve
türkücüler çağrılır ve müzik aletleri eşliğinde
kahramanlık şarkı ve türküleri söylerdi. Bilhassa
vefat edenin kahramanlıklarını dile getirirdi.
Daha sonra at yarışları düzenlenirdi. Birinciliği alan
atlar, göz değmesin diye hemen bir ahıra kapatılırdı.
Abchazlarda merasimleri en baştan sonuna kadar en
yaşlı kimse yürütürdü. Cenaze yıkandıktan sonra
gömülürdü. Yas tutanlar kırk gün tıraş olmazlar ve
siyah elbise giyerlerdi. Acılarının ifadesi olarak
göğüslerine vururlardı. Mezar başına her gün yemek
konur ve yabancıların dua etmelerini beklerler ve kırk
gün mum yakarlardı. Kırk gün sonra akrabaları ve
yakın arkadaşları bir daha mezar başında toplanarak
ağlaşırlar. Arkasında hayvanlar kurban kesilerek
müzikli danslı eğlenceler düzenlerlerdi.
Cençıdz-джэнчыдз,
fasulye falı ve falcısı.
Cenin zarı,
çocuğun doğumundan sonra cenin zarı atılmazdı. Cenin
çocuğa yaşamında arzu ve isteklerinin yerine
getirilmesinde yardımcı olacağına inanılarak
kurutularak saklanırdı.
Ceraunii,
Kuban dağlarının eski çağlardaki adıdır. Strabo'ya
göre Güneydoğu, Plinus'a göre Güneybatı Kafkasya'dır.
Cercetae,
Klassik çağ coğrafyacısı Strabo'ya göre tarihi Adige
ülkesinin adıdır.
Cärkäsäg,
Jenkin (1962:186) Çerkes sözcüğünün bu kelimeden
türediğini ve eski Çerkesce’de kartal anlamına
geldiğini yazmaktadır.
Cerkes,
Johannes de Galonofontibus, Archangelo Lamberti'nin ve
diğer eski kaynaklardaki değerlendirmelere göre bu
isim Terek/Tscherek ('Çerek') nehirlerinden
gelmektedir; diğer bazı iddialara göre de
Taraksi/Tarki, Tscherkessi ('Çerkessi') sözcüğü
Tark/Cerk+As/ Es- Terek- Assların birleşiminden ortaya
çıkmıştır. Lamberti bu kelimeyi Karaçayların adı olan
caraquirquez 'qara-kür-ku-az' (' Karadağ
ass'ları') tanımı ve sözcüğüyle karıştırılmamalıdır,
diyerek bilhassa dikkat çekmektedir.
Chabarda,
sözcüğünden Kabarda'lar anlaşılmaktadır ve Gürcüce
'Kenara git' anlamındadır.
Chabze-хабзэ,
Adige halkının sözlü kanunlarının adıdır. Kişinin
yaşam ve davranış biçimlerini ve uyması gereken sözlü
töreleri içeren bu görenek ve geleneklerin tümünün
adıdır. Batı sosyal literatürüne ''Adige Namus ve
Şeref Töreleri'' adıyla giren bu sözlü kanunlar
genelde her üç senede bir yapılan halk meclislerinde
tekrar ele alınarak zamana göre uydurularak çoğunluk
oyuyla düzeltmeler yapılırdı. bkz. Adige Chabze ve
Verq chabze
Chadıjensk-Хадыжъэнск/Chıdej-Хъыдэж
adının Rusça olarak değiştirilmiş halidir. Burası
eskiden çok iri ağaçlarla kaplı ve su kaynaklarının
olduğu yerdir. Çobanlar koyun sürülerini buraya
getirerek su içirirler ve sıcakta öğle uykusuna
yatırırlardı. Koyunların bu haline chıden-хъыдэн
denirdi. Bu toponim adını koyunların öğle uykusuna
yatma halinden almaktadır. Koyunları kaldırıp götürmek
için ortalarına bir keçi atılır ve çağrılır.
Keçinin arkasından giderek dağılırlar.
ChakIo-хак1о,
Adigelerin binek ve yarış atına denilir. Bu atlara yaz
boyunca binilmezdi. Sonbahardan itibaren ilkbahar
başlarına kadar binilen besi atlarıdır. ChakIo’ya kuru
ottan taze ota geçildiği zamanda binilmez ve taze
ottan kuru ota geçilince binilirdi. ChakIo binilince
atın kuyruğu örülerek topuz haline getirilmesi
gerekirdi.(Antalya Yeleme köyü.)
Chalcocondylas,
15. yy da yaşamış, ilk defa Çerkes kelimesini ''
Tzarcas (Çarkaz) '' şekliyle kullanan Bizanslı yazar.
Chame 1ymıf-Хамэ 1умыф,
geleneklere göre harmandan kaldırılan hasattan ilk
defa yemesi gerekenler ev sahibi ile yakın
akrabalarıdır. Hasattan sahipleri yemeden satılmazdı.
Sözcüğün anlamı yabancının yemesi tabu olan.
Yendikten sonra satılacaksa da değiş tokuş yapılacaksa
da yapılırdı.
Charles,
Alexandre 1832-1918 yılları arasında yaşamış olan ve
Reverie Circassiene adlı Lecoco müzik parçasını yazan
komponist.
Charzi Ali,
yaşı yetmişe varmış 19. yy başlarında yaşamış bir
Adige savaşçısıdır. Alman şairi Herrmann Puttmann
şiirlerinde bu kahramanı işlemektedir. (Wıld und
Frei. Tscherkessenlieder. Hamburg, 1841)
Chas-хас,
toplantı, Halk meclisi ve günümüzde diasporada dernek
anlamına gelmektedir. Adigey Cumhuriyeti’nin
Parlementosu’nun adı Chase’dir.
Chase mıve-хасэ мывэ,
Adige masallarında Psıj nehri kaynağında, halk
meclislerinin yapıldığı bir ev varmış. Bu evin yanında
üstünde bir at ile köpek ayağı bulunan delik bir taş
varmış. Bir kişinin yalan söyleyip söylemediğini bu
taş vasıtasıyla tespit ederlermiş; yalan söyleyen
geçemezdi, söylemeyen geçerdi.
Chatiukai,
bkz. Hatukai
Chechaşe-хэхашэ,
düğün için gerekli yakacak odunun getirilmesi olayına
denilir.
Chıden-хъыдэн,
Koyunların öğle sıcağında kafalarını bir birlerinin
altına sokarak dinlenerek yatmalarına denilir. Bkz.
Chadyjensk.
Chımışey,
bkz. Bjedığu
Chımışıqo Peterez -Хъымышыкъо Пэтэрэз,
Nart destanlarının kahramanlarındandır. Nart Marıqo
iki erkek çocuğunu, Çeçenay ile Chımış'ı, aralarındaki
bir anlaşmazlık nedeniyle, evden kovar. Babalarının
öfkesinden korkan iki kardeş ayrı ayrı yerlerde
saklanırlar. Marıqo yaptıklarından pişman olur ve
çocuklarıyla barışarak geri getirmek istese de her
ikisi de geri dönmeyi ret eder. Babaları ile
çocukları arasında yapılan mücadelede her iki çocuk
yaşamlarını yitirir. Chımışın eşi ise bir çocuk
doğurur ve adını Peterez koyar. Peterez büyüyünce
dedesini öldürerek babasının intikamını alır.
Peterez'den diğer Nart kahramanları çekiniyorlar ve
sayıyorlardı. Pako Nartlardan ateşi çalar. Nesıren
JaçIe ateşi getirmeye gider. Tanrı Pako onu
yakalayarak Oşha Mafe' de zincirlere vurur. Ch. P.
Nesren JaçIe'yi kurtararak ateşi tekrar Nartlara geri
getirir. (bkz.. Nart Savsırıqo) Yakışıklılığı ve
kahramanlığıyla tüm genç kızların gönlünü kazanan
kahraman, t genç kızları sükutu hayale uğratarak
mitik halk olan Yısp'lerden bir kızla evlenir.
Chırıhacher.
Bilmece ve bulmacalar.
Фызит1у псынэм 1утэу
маплъэхэри шыут1у ялъэгъури зым жьэ1э: »Мы къак1ор
тил1ит1у, Дил1ит1ум ядэс, Дикъут1ум я едэшхос.»
Мыр даштэу хъурэ, къубгуры1уагъа?
Pınara su
getirmeye giden iki kadın uzaktan gelen iki atlıyı
görürler ve biri şöyle der:
‘’ Gelenler
kocalarımız. Kocalarımızın da babaları,
Çocuklarımızın da dedeleri’’ Bu nasıl oluyor anladınız
mı?
Çözümünü aşağıda yazıyorum- İki
iyi arkadaş bir biriyle çok iyi anlaşan iki kadınla
evleniyorlar. (1.kocaları) Kadınların çocukları
doğmadan erkekler savaşa gidiyorlar ve geri
gelmiyorlar- Vuruldular kayıp diye yaslarını
tutuyorlar- Her ikisi de erkek çocuk dünyaya
getiriyorlar ve bunlar büyüyor. Evlenme çağına girince
kadınlar diyor ki: “Biz iki iyi arkadaşız iyi
anlaşıyoruz hiç kavga etmedik. Bu nedenle aramıza bir
yabancı koymayalım yoksa aramızı bozabilir. Ben senin
çocuğunla, sende benim çocuğumla evlen’’ diyor.
Arkadaşı da uygun buluyor ve evleniyorlar-
(Kocalarının babaları) Bu evlilikten her ikisinin
de çocukları oluyor. (Çocuklarının dedeleri)
‘’Çerkesler neden şovenist oluyorlar?“ (Sahibi
Degumuko O.) Şoven’den yemek yedikleri için.
Choç1apa,
25 ile 30 arşın uzunluğunda kayık.
Chodz,
bkz. Fedz
Chorubze,
bkz. mezşIeğıbze.
Chulıjıy-Хъулыжьый,
tarihi Adigey'de Karadeniz kıyısındaki Gelencik kıyı
kentinin adıdır ve 'küçük otlak' anlamına gelmektedir.
Yunanlılar Hieros ve Osmanlılar Gelincik adını
vermişlerdir.
Chuacho-хъуахъо,
düğünlerde ve eğlencelerde bir misafirin ya da
herhangi bir kişinin şerefine yapılan konuşmaya
denilir. Genelde elde bir içki kadehi bulunur ve
Chuacho yapıldıktan sonra kadehin sonuna kadar
içilmesi gerekmektedir.(bkz. bje)
ChumpIetzIecığo kchute-хъумп1эц1эджыгъуэ кхъутэ,
kuraklık olduğu zaman karınca yuvasına su dökülerek,
karıncaların gösterdiği tepkiye bakılarak yağmur yağıp
yağmayacağı tespit edilirdi.
Chunım-хъуным,
Adige halkının yardımlaşma sandığının adıdır.
Konukların ağırlanabilmesi için belirlenen bir ambara
her türlü yiyecek ve içecek tüm yöre sakinlerince
getirilerek doldurulur ve buradan gelen yada
gelecek olan misafirler ağırlanırlardı.
Chupq-хъупкъ,
model, şapka elbise vs. dikiminde kullanılan formlar.
Cıl-джыл,
Adigelerde senelerin hesaplanma şeklidir: 1. Fare-
цыгъо- yılı; 1936, 1948, 1996 2. İnek- чэмы--
yılı; 1937, 1949, 1997 3. Su kurtları yılı;
1938, 1950 4.Tavşan-тхьэк1умк1хь - yılı; 1939, 1951,
1999 5. Yağmur kurtları yılı; 1940, 1952
6. Yılan-блэ- yılı; 1941, 1953, 1989 7. At - шы-
yılı; 1942, 1954, 1990 8. Koyun-мэл- yılı; 1943,
1955, 1991 9.Renkli-чэбэ хьамлыу kurtlar yılı;
1944, 1956, 1992 10.Tavuk-чэты yılı; 1945, 1957,
1993 11. Köpek-хьэ- yılı; 1946, 1958, 1994
12. Domuz-къо- yılı; 1947, 1959, 1995
Çinlilerden Kalmıklar vasıtasıyla Adigeler arasına
yerleşmiş hesaplama usulüdür.
Adigeler arasında
bereketli, uğurlu ve iyi yıllar olarak şu ayları kabul
ederlerdi: köpek, koyun ve yağmur kurtları seneleri.
Hastalıkların, uğursuzlukların ve kuraklıkların
yılları olarak da tavuk ve yılan yıllarını kabul
ederken savaş yılları olarak da tavşan ve domuz
yılları olduğuna inanırlardı.
Cıncıf -джынджыф,
Adige masallarında adı geçen magik kuvveti ve
özellikleri olan mitik bir at adıdır.
Cıne-джынэ,
Arap inançlarından alınarak Adigelere geçen inançtır.
İki türlü Cıne olduğuna inanırlardı; iyi Cınef -джынэф
ve kötü CınaptzIe-джынапц1э olmak üzere. Adige
inançlarına göre bazı kişilerin Cınelerle evli
olduklarına ya da beraber yaşadıklarına
Cıneqot-джынэкъот inanırlardı. Antalya’nın Zivint
köyünden, Yeleme köyünde evli Goşechuray Jançat'ın
anlattıklarına göre, Zivintliler göç esnasında gemide
hiç yokluk çekmemişler. Kendileriyle beraber yaşayan
Cınefler devamlı olarak yiyecek ve içecek getirmişler.
Yıllar sonra Cınelerin reisi Jançatların aile reisine
gelerek kendilerini serbest bırakmalarını rica eder ve
oda bu isteği kabul ederek helalleşerek hürriyetlerini
vermiştir. O günden bu güne de bir daha da
görülmemişlerdir.
Ciget,
Karadeniz kıyısında yaşayan bir Çerkes boyudur.
Güldenstedt ve Klaproth'a göre Balkarlardır. Ancak
daha sonraki seyyahlar bu iki seyyahın yanıldıklarını
yazmaktadırlar. Bodenstedt'e göre Bzıb ile Soça
nehirleri arasında yaşayan bir halktır. Wachuscht ve
Zarewitz detaylı 'Kafkasya coğrafyası' adlı
kitaplarında Cigetleri ayrı bir halk olarak
tanımlamaktadırlar. ''Silahları, giyinişleri ve harp
sanatları Abhazlar da olduğu gibi Çerkeslere
benzemektedir,'' diyerek yazmaktadır. Kafkasların en
savaşçı haklarından birisidir.
Ciğitovaty (Dshighitowatj),
Ciget kelimesinden gelmektedir. At sırtında harp
oyunları yapmağa denilir. Kökeni Adigelere
dayanmaktadır. Çerkeslerin sürgününden sonra Kazaklar
sahiplenmişlerdir. Çar II. Alexander tarihi Adigey'e
geldiğinde, çar’ın özel arzusu üzerine, onun şerefine,
ünü her tarafa yayılan bu harp oyunlarını Adigeler
düzenlerler. Ancak Çar’ın Çerkes büyükleriyle doğrudan
doğruya temas etmesini istemeyen general ve memurlar,
olası bir suikasttan korkulduğu bahanesiyle, bu
oyunları görmekten vazgeçirilerek Petersburg'a geri
döner.
Cik (Dschik)
Gürcü Kıralı IV. Bagrat'ın orduları 1390’da Dadian
Wamek Chritaw komutasında Çerkesya’ya akın düzenler ve
başarılı olur. Kopa'da bunun anısına yaptırdığı
kilisenin tablosunda, mağlup ettiği 'Cik'lerin
adını yazdırır.
Ciki (Cyky)
Herbersteine göre Karadeniz kıyısında korsanlıkla
yaşayan halk; Rus kaynaklarına göre Ortodoks
Hıristiyan dinli ve Slav dilini kullanmaktadırlar. Her
ikisi de Frank Kaempfere göre yanlıştır. Ona göre
Çerkeslerdir. (bkz. Frank Kämpfer)
Circassi/
Cirkassi/ Cherkis/Ciarchassi/Ciarcassi, Çerkes
teriminin literatürde değişik yazılış şekilleri. Bu
sözcük Moğollardan sonra kullanılmaya başlanmıştır.
Büyük bir olasılıkla da Strabon’un ilk kez kullandığı
etnonum 'kerketai' den türetilmiştir. bkz. Zich
Circasi Popvli/Circasi
Petigorski/ Circassi quınoque montani populi cristiani
toponimleri Kuzey Kafkasya'nın ovalıklarında
Herberstein'in haritalarında görebilmekteyiz.
Cocka,
Evliya Çelebinin hatıralarında Taman yarımadasında bir
liman köyüdür ve saf olarak Adigeler oturmakta ve çok
misafirperverdirler.
Constantin Porphyrogenneta,
Zychia (= Çerkesya) ülkesinde Bizans Kilisesi’nin
ruhani temsilcisinin adıdır.
Cor-джор,
Çeşitli anlamları vardır; 1. Haç. 2. Hıristiyan dini.
3. Çocuklarca bereketin sembolü olarak yapılan
bir dini merasimin adı. İlkbaharda kurbağalar ötmeye
başlayınca, çocuklar uzunca bir çatal alırlar ve
buraya kuru otları bağladıktan sonra ateşe verirler ve
çocuklar bunu döndürerek 'core core' diyerek koro
halinde şarkı söyleyerek tüm köyü dolaşırlardı.
Bereket ve bolluğu sembolize eder. bkz. Kaşç
Corax,
Anapa'nın kuzeyinde, denize dökülen Atakum nehrinin
eski devirlerdeki adıdır.
Corme-джормэ,
sucuk.
Ctesias,
adlı yazar, Persica adlı yapıtında VII. sayfa 81 ve
yine Aelian XVII sayfa 34 de Kafkasya'dan da söz
etmektedir.
Cudosci,
kutsal anlamındadır ve 'İbranice’den' geldiği
sanılmaktadır. Adigeler ulu ağaçları kutsal
kabul ederlerdi ve bu ulu ağaçların altında kurban
keserler, kestikleri hayvanların kafataslarını da
ağaçların altına yığarlardı. Ayrıca ok ve yaylarını,
kılıçlarını da tanrılara adak olarak kutsal sayılan
ağaçlara asarlardı. Ulu ağaçların kutsallığına olan
saygı ve korkudan hırsızlar asla adak eşyalara
dokunamazlardı.
Cugo-Cuk Kala
(Dschugo-Dschuk Kala), 'küçük fare kalesi' anlamına
gelir ve Adigeler ünlü gezgin Dubois’e göre
Tzımısse kalesi de derler. Osmanlılar ise telaffuz
edemediklerinden 'Sucuk Kale' şekline getirmişlerdir.
Cumania,
Kumnis-Ziche, Daryal geçidinde bulunan bir kalenin
adıdır.
Cumaruk (Dschumaruck),
beş parmaklı Kafkas dağlarının yüksek tepelerinde
yaşayan çok renkli ve güzel bir kuşun adıdır. Dağ
keçileri ile beraber yardımlaşarak yaşar.
Cumaruk avcı ya da vahşi bir hayvanın
yaklaştığını çok yükseklerden izler ve ıslık çalar
gibi öterek dağ keçilerini yaklaşan tehlikelere karşı
uyarır.
Cuvyaki (Cuvjaki),
çuaqe-цуакъэ yani ayakkabı kelimesinin İndo-Avrupa
diline değişerek geçmiş halidir.
|