Notlar: 1) Terimlerin çeşitli dillerde
yazılışları / işareti ile ayrılmıştır
Adige/Adghe vs. gibi 2) Sözcüklerin
yazılışında Latin ve Kiril harfleri kullanılmış ve .-
işareti ile ayrılmıştır. Adige-Адыгэ 3)
Yabancı kaynaklı sözcüklerin Türkçe okunuşları
parantez içinde yazılmıştır; Schapsugh (Şapsuğ)
4) Kesme işaretinin alfabetik sıralamada önem
verilmemiştir.
Gaçe (Gatsche),
Çerkesya'da rahat dolaşabilmek için, sözü geçen,
sayılan sevilen bir Çerkes'in himayesinde olmak
gerekiyordu. Bu sözü geçen tanınmış kişinin adına
misafirle birlikte dolaşan kişiye Gaçe
denilirdi.
Galidsa,
Abchazya'nın İlori yöresinde Karadeniz'e dökülen
ırmak.
Galierd ya da Galierd,
İnguş tanrılarından birisidir. 1810'da Rus
egemenliği altına girince, İnguş yaşlılar meclisi bu
tanrılar adına yemin etmişler ve yapılan antlaşmada da
tanrılarına ve dini merasimlerine karışmama şartını
istediler ve bu istek Ruslarca kabul edilmiştir. Rus
misyonerleri 1820'den sonra Hıristiyanlaştırmak için
çalışmalar yürütmüşlerdir.
Gaorce, Gwarce,
Uzunyayla'da yaşayan Adigelerin yakmak için
kuruttukları tezeğe verdikleri addır.
Gatukoi
bkz. Hatichquahe
GeguakIo
bkz. CeguakIu
Gekotey
(Hekotey) (M.Ö. 433-388), yılları arasında Sind kent
devletinin krallığını yapmıştır.
Gekotey
kanun yapıcı, sanata ve edebiyata önem veren, kendi
adına para bastırmış dirayetli bir ‘Adige’ kralıydı.
Gelendsik,
bkz.Chulıjıy
Gelin
bkz. evlenme
Gelinin
su getirmeye başlaması, gelin bir yıl boyunca ilk
çocuğu oluncaya kadar hiç bir iş yapmadan Leğune'de
otururdu. Bir yıl sonra ilk defa su getirmeye, diğer
gelinlerle ya da komşu kızlarla birlikte, omzunda su
sopası, iki ucunda su kovalar, ayrıca aynalar, küçük
keseler vs. asılı olarak çeşmeye su getirmeğe
götürülmesi merasimidir.
Gigre,
Milattan önceleri klasik çağ Çerkeslerinin Yunanlara
verdiği addır.
Gimriler,
bkz. Kimmerler
Gogon,
Kabardey Adigece'sinde metalden yapılma ince uzun su
getirmeye yarayan testi.
Goşenay
Temryuq kızı, 16. yy Kabardey Beyi olan
Temrjuk'un kızıdır.
Goşenay
31 Ağustos 1561'de Rus Çarı IV. İvan'la, Rus boyarları
karşı çıkmasın rağmen politik bir evlilik yapmış,
Maria adı altında vaftiz edilmiştir. Bu evlilikten bir
erkek çocukları olsa da, Rus Boyarları, annesi Rus
olmayan birisinin Çar olmasını istemediklerinden, her
ikisini de zehirleyerek 6 Eylül 1569'da
öldürmüşlerdir. Olaydan haberdar edilen Çar çok
zalimleşerek imparatorluğunda yas ilan etmiş herkese
siyah elbise giyme zorunluluğu koymuş ve
imparatorluğunda her türlü mücevherat takılmasını ve
taşınmasını da yasaklamıştır.
Gök gürlemesi,
ilkbaharda gök ilk kez gürleyince, su kaynağına
koşulur su getirilir ve bu suyla HarıpIe pişirilir ve
tuz biberle yenilirdi. Hayvanlar da hemen suya
götürülür ve su içirilirdi. Kim ki en önce bu sudan
eve getirir, evde bolluk ve bereket olacağına
inanırlardı. Ayrıca kışın gök gürleyip yağmur yağmadan
kar yenmezdi. Burada Tanrı Şıble'ye duyulan inanç ve
saygınlığı görebiliyoruz.
Grokausus (Grokavsus),
İskitler'in Kafkasya'yı tanımladıkları addır.
GuaIşe,
bu sözcüğün bir kaç anlamı vardır. 1. Prenses. 2.
Uslu, terbiyeli ve hanım kızlara verilen sıfattır. 3.
Kaynana. Gelinin, kaynanasının adını
başkalarının yanında söylemesi ayıp sayılır ve ondan
söz ederken g. kelimesini kullanır. 4. Evin beyi de
hanımının adını söylemesi haynape sayılırdı ve ondan
BısımguaIşe, Vınerıs ya da VıneguaIşe diyerek söz
ederdi.
Gua1şe ğeğ,
prenses ağlatan. Bjeduğlu Tl’ap’ El Hac Mustafa Mahir
Efendinin araştırarak kaleme aldığı hikayesi şöyledir:
Kabardey'de peri misali bir kız ortaya çıkmış izini
gören yüzünü görmeden aşık olur derecesinden nazik bir
yaratıkmış. Görenler, ‘’acaba bu kız yüzünden, köyde
ne çok fitneler olacak, ne kadar anlaşmazlıklar
büyüyecek,’‘ diye düşünüyorlardı. Bu nazik ve güzel
kız Biberd köyünde yaşıyordu. Bir akşam komşularının
evinden yalnız gelirken, atlı bir baba dostuna
rastlar. Kızcağızı biraz okşadıktan sonra, ‘‘gel kızım
seni evinize kadar götüreyim‘‘ der. Çocukta hem bu
kişiyi tanıdığından, hem de böyle şeyler adet
olduğundan çekinmeyerek kabul eder ve ata biner binmez
çak'o (*) ile yüzünü örterek doğru kendi evine götürür
ve annesine teslim eder. Annesine ‘‘bu kızı canın gibi
sev iyi bak ve eğit! Günü gelir hem sana, hem de bana
yarar‘‘ diyerek iyice tembihler ve kalkarak kızın
pederine gider. Bakar ki orada bir kıyamet. Kızın
kayıp olduğunu anlamışlar ve herkes bir tarafa
koşuyor. Ama boşuna. Neticede kızın babasıyla kızı
çalan o gece sabaha kadar uyku uyumadan otururlar.
Sabah erken geceden hazırlanmış atlara binerek, Timur
kapı ile Anapa'nın arasında sormadık adam, gezmedik
yer bırakmamışlar. Bulmak kabil mi, nihayeti, ‘‘bu kız
periye benzer bir şey idi, şimdi başka aleme karışmış
olsa gerektir‘‘ diyerek, pederini güç hal kandırarak
dönmüşler.
Çok geçmeden bir düşmana karşı durmak icap etmekle
yine kızın pederi dostu ile beraber savaşa gidip
muharebe ederler iken Meskür dost ayrılır, vefat eder.
Ölen adamın cenazesi evine götürülüp validesi merasim
yemeği icra ederken, her nasılsa kız bazılarının
gözüne ilişerek tanırlar ve derhal gidip babasına
haber verirler. Babası da ‘‘eyvah dostumun niyeti fena
değildi ama ne çare ömrü yetmedi. Matem bitinceye
kadar kız orada kalsın,’‘ dediyse de, ‘‘Kabardey
büyükleri bu olamaz, evladını kendi muhafaza etmelisin
ki, o çektiğin mihnete bir daha uğramayasın’‘, diyerek
kandırırlar. Kızı besleyen kadın karardan haber
alınca, vefat eden oğlunun derdini unutarak, kızın
ayrılığına yanmaya başlar. Topluluk kız çocuğu alarak,
ağlaya ağlaya, babasının evine getirirler. Çocuk yine
ağlar. Bir ağlamak ki, susturmak mümkün değil. O
vakitte kızın asıl eski adını değiştirip, hanım
ağlatan anlamında 'Guaşeğeğı' adını vermişler. Meskür
kadına da bir takım güzel sözler ve pek çok hediyeler
verilerek, istediği vakit yine görmek şartıyla evine
geri gönderirler. Guaşeğeğ şimdi babasının evinde
başka memede (sütannede) iken yine orada idi.
Gençliğini görenler gördükçe yine görmek isterlerdi.
Hatta Kanşavş'u namında bir beyzade, kızı bir defa
beşikte görüp, gözü kalmış idi. Bu sabiy kaybolduğu
zaman, ondan haber alabilmek için gece gündüz durmadan
gizli gizli aramıştı. Bu sefer çocuğun bulunduğunu
işittiğinde, kılık kıyafet değiştirerek köye gelerek,
kızın babasına hizmetkar olur. Memleketi uzak, kılık
kıyafetini de değiştirdiğinden herkes onu gerçek bir
hizmetkar olarak biliyordu.
Silah ve eğer takımı dahil her şeyleri kendisi yapar,
çamaşır vs. iktiza edeni Çerkes adeti olarak
Guaşeğeğı'ya diktirerek hem hizmetkar hem
silahşor süvari olmuş ve en sonunda da beyinin mühim
işlerine karışmağa başlamış idi.
Şöyle ki, efendisi bir düşman için tedarikte
bulunduğunu görünce, gece Şhaloch atına binip işini
bitirir döner. Efendi sabahleyin at, silah gibi
hazırlık istediğinde, yavaşça yanaşarak, “yorulmayınız
onun işi bitti”, derdi. Beyde adı geçenin adi hizmetçi
olmayıp bey durumunda olduğunu bilirse de yine belli
etmezdi. Ancak nereye giderse beraber alır ve saygı
gösterirdi.
Bir gün bey odasında oturuyordu. Pencerenin karşısında
ise Kanşavuş'u atıyla uğraşıyordu. Guaşeğeğı'da
kapının bir kanadını açıp delikanlıya bakmakta iken,
kendi işleriyle uğraşan delikanlıya, Şoloch cinsi
atına binerek bir iki dizgin almasına beyan eder.
Oğlan zırhına varıncaya kadar her şeyini mükemmel bir
şekilde giyinerek biner ve kızın istediklerini yerine
getirir. Bir dizgin eder. Bir daha artık ejder mi
aslan mı desek caiz. Efendi beğendi ve bir de kamçı
vurarak gitmesini ister. Olaylara seyirci kalan
Guaşeğeğı' nın ‘’beni önünde hazır bulacaksın’’ diye
işaret verdiğini anlar. Beye hitaben; ‘‘kamçı vurursam
bir kusur etmiş olurum. Belki de bir daha hizmetinde
bulunamam‘‘, dediyse de efendinin zorlaması üzerine
bir kamçı vurur. Amir ; ‘‘bir vuruş maşallah kurşun
gibi, bir dönüş tebarekallah, yıldırım gibi dedi ‘‘.
Üçüncü defa kamçısını vurunca daha öncelerden beri
güzelliğiyle bilinen 15 yaşında ki genç kızı, atının
üzerine attığı gibi memleketine götürür. Bey de
ardından bakarak güldü. Çünkü bu olay işine geldi.
‘‘Sonra bu nasıl şey, hali meçhul adi bir hizmetçi
kıymetli kızını kaçırsa da, bu adam yine rıza
göstersin diyenler “olduysa da'' ey arkadaşlar o sizin
adi dediğiniz kişi, merhum falan beyin oğludur.
Yetim kalınca edep ve terbiye öğrenmek için yanıma
geldi. Keşke onun gibi bir yiğit daha bulsam da büyük
kızımı versem‘‘ diye karşılık vermiş.
Gelelim Kanşavuş'a. Gelini ile beraber salimen
memleketine vardığında İslami adetlere göre evlenerek,
otuz cariye ve güzel at ve eğer takımları, kıymetli
şeyleri nikah adeti olarak kayın babasına göndererek
muhabbetleri artar.
Yine bey münasip bir zat bulup büyük kızını da
evlendirmiş ise de Guaşeğeğı sırası gelmeden
evlendiğinden ve kocası da yakışıklı olduğundan, küçük
kız kardeşini kıskandığından bir birinden ayırmak için
bin türlü hileler düşünmeğe başladı. Uzun müddet
uğraştı. Sonunda bir fırsatını bulup, bir gece küçük
kız kardeşinin yatağına yatar. Gece yarısı olunca
Kanşavuş'u işin farkına varır. Kanşavşu sabahleyin,
olan işi anlayınca, silahlanarak oradan geçmekte olan
bir tatar kervanını, “haydutlardan muhafaza ederek,
Karadeniz iskelesine kadar götüreceğim”
bahanesiyle evden çıkıp gitmiş ve bir daha da geri
dönmez.
Guaşeğeğı o günden sonra ne yedi ne içti, dokuz gün ve
gece durmadan ağladı. Hain kadın “ gayeme ulaştım bu
bana yeter “ diyerek oda kaybolur gider. Bir daha da
yüzünü gören olmadı. Guaşeğeğı için bestelenen ağıtı
duyan kızlar, muhakkak ağlayacaklardır.
A
Biberdi kuace guşeme sira pşaşe ğeş'üağ
A
cır sipace yi dişe pxevu pşehuce sepxiğ
A
xedziğe seç'ı pşıtl'ıpxum sırı neçıha se,
A
çıpxu hade-sade guşem sişhağuse guşeri yiğek'odiy
Se
sivunej guşeri çiğeğupşiy se.
A
sıtl'emi sı kumışhe hajıxer yemıptlınev sıkenaği se.
A
se kısexul'ağem kınevij, şı'açer guğek'od kısfexuğa
se..
“Biberd ahalisinin birinci nazlı kızı idim.
Şimdi odamın altın direğine esaret zinciri ile
bağlandım.
Seçme otuz adet cariye nikahım iken,
sihirbaz cadı ve hain kancık aziz kocamı zayi etti.
Evimi yaktı.
ölsem bile köpekler kemiklerime bakmaz bir halde beni
bıraktı.
Vay başıma gelenler haller.
Şimdiden sonra yaşamak benim için haram demektir,“
diyerek göçüp gitti.
Guchuacho veşch apşçi-гухахъо ошх апщи, afiyet olsun
GuçIe quzıbje-гук1э
къузыбжьэ, Kabardey Adigelerinde tarla işlerinde en
son gelene verilen kadeh dolusu içkiye denilir.
Gum/Gumaj (Gumay)
Podkuma nehrinin Adigece adıdır. Kuma nehrinin yan
kollarından birisidir.
Gumista,
Ssuchum Kale'nin yanında denize dökülen ırmaktır.
Gumm, Orpheus'ta,
Phasis nehrinin yan kollarında, hemen hemen çıplak
yaşadığı belirtilen efsanevi bir halkın adıdır.
Gurchu-гурхъу,
dibek
Guşçe quape yıbze-гущэ
къуапэ ибзэ, Adige soylu ailelerinde görülen bir
gelenektir. Soylu ailenin bir kız çocuğu dünyaya
gelince diğer soylu bir ailenin erkek çocuğuyla
nişanlanırdı. Bunu belgeleyen de beşiğe yapılan bir
kertiktir. Beşik kertmesi.
Guşha,
Adige gelenekleri gereği gelin her yanı süslenmiş bir
arabayla getirilirdi. Arabanın üstünde ise ayrıca bir
kumaş bulunur. Gelin arabaya biner binmez erkek
tarafından giden atlılar gelin arabasının dört bir
yanında nöbet tutarlardı. Gelin alayı harekete geçer
geçmez, kız tarafı bu bez parçasını kapmak için art
sırtında bir yarış ve mücadele başlatır. Erkek tarafı
da bunu çaldırmamak için ellerinden geleni arkalarına
bırakmazlar.
Guşha'nın
alınması damat tarafı için büyük bir ayıp olarak kabul
edilir ve alay konusu olurdu. Gelinin taraftarları
Guşha
alır almaz, gelin alayı,
Guşha
geri getirilinceye kadar yerinde kalırdı. Bu yarış ve
mücadele gelin alayı kendi avlusuna girinceye kadar
devam ederdi. Gelin alayı evinin avlusuna girer girmez
her şey normale dönerdi.
Guşha
gelinin namusu ve şerefi kabul edildiğinden
çalınmamasına, kaçırılmamasına önem ve dikkat
edilirdi. Dağlarda oturan Adigeler ise gelini
genellikle at sırtında getirirlerdi. Damat tarafı
ellerinde sembolik bir bayrakla giderler ve bu bayrak
için yukarıdaki şekilde mücadele edilirdi. Gelin
tarafı kendi avlularına geri getirmek isterken, damat
tarafı da tersine kendi köyüne ya da avlusuna getirmek
ister. Eğer düğün alayı birçok köylerden geçmek
zorunda kalırsa, aynı mücadele yeniden başlatılırdı.
Günler ve tabular,
Haftanın yedi günü için ayrı ayrı tabular vs. vardır:
Pazar tanrının günü ve çalışılmaz, cuma günü çamaşır
yıkanmaz, salı ve çarşamba günleri uğursuz gün
olarak kabul edilir; a) Tırnak kesilmez, b) Evler
süpürülmez. c) Çöp dışarıya atılmaz. d) Kumaş
kesilmez. e) Çamaşır yıkanmaz. Bilhassa salı
günü asla yola çıkılmaz. Salı günü yola çıkanın elleri
ve kafası titrer olur vs . gibi.
Gürcü Askeri yolu,
bkz. Bab-El-Alan
Güsar Vasfi Dr. Med.
(1895-1978), İstanbul'da doğmuş, Amman'da ilk okulu,
Şam ve Nablus'da orta ve lise öğrenimini yaptıktan
sonra İstanbul'da askeri tıpta okumuştur. İstanbul'da
kurulu olan Çerkes Teavün Derneği'ne 1912'de üye
olmuştur. Çerkes etnik kimliğini saklamadığından
dolayı mesleğinde rütbe alamamıştır. İstiklal
savaşında doktor olarak görev yapmış ve İstiklal
Madalyası almıştır. Türkiye'nin 'çok partili' düzene
geçmesiyle 1952'de İstanbul'da kurulan ''Kafkas Kültür
Derneği'nin'' kurucuları arasında yer almıştır.
Derneğin yarı resmi organı olan 'Yeni Kafkas' aylık
derginin redaksiyonunu ve sahipliğini üstlenerek 1963
yılına kadar aralıksız yayınlamayı başarmıştır. Bu
yıllarda tüm batı dünyasında geçerli olan ''soğuk
harb'in'' akımına kendini kaptırarak bu etkiyle
yazılarını yazmış ve yazıları farkına varmadan
amaçlarının tersini yaratmıştır. Çünkü bu tür ‘anti
Çerkesya’ yazılarıyla büyük bir Adige kesiminin umudu
olan anavatana dönebilme hayallerini yıkmıştır. Çerkes
isminden korkulduğundan 'Kafkas' kelimesine
sığınılarak, politik ve etnik beraberlik ve önemlisi
sayıca çokluk görünmek için 'her Adige
Çerkes'tir ama her Çerkes Adige değildir'
tekerlemesini ortaya atarak, zaten karmakarışık olan
ulus, millet bilincini daha da çıkmaza sokarak,
farkına varmadan Çerkeslik davasına fayda yerine zarar
da vermiştir.
Guşha.
Çerkesce'yi bilmediği halde çok milliyetçi bir Adige
idi. İlginç olanı kendisinin anadilini bilmemesini
gayet normal görürken, kişilerin soyadlarının Türkçe
olmasına tahammülü yoktu.
|