Notlar: 1) Terimlerin çeşitli dillerde
yazılışları / işareti ile ayrılmıştır
Adige/Adghe vs. gibi 2) Sözcüklerin
yazılışında Latin ve Kiril harfleri kullanılmış ve .-
işareti ile ayrılmıştır. Adige-Адыгэ 3)
Yabancı kaynaklı sözcüklerin Türkçe okunuşları
parantez içinde yazılmıştır; Schapsugh (Şapsuğ)
4) Kesme işaretinin alfabetik sıralamada önem
verilmemiştir.
Pako- Пако, Nart Efsanelerinde tanrı, hatta
kendisine bağlı olan diğer tanrılar da vardır ve
tanrılar tanrısı olarak adı geçen bir motiftir. Bazı
varyantlara göre de tanrıçadır. Bu yeri ve statüsü
belli olmayan özelliklerinden dolayı da tarihi çok
eskilere dayanan bir kültürden geri kalarak bize
aktarılan bir tanrı olarak kabul edilmelidir. Pako
gökyüzündeki sarayından insanlara ve tabiata
hükmetmektedir. Kuraklık, zelzele, su taşmaları, güneş
tutulması gök gürlemesi ve şimşek çakması hep onun
görev alanı içindedir. Onun gazabına uğramamak için
Nartlar haraç ödüyorlardı. Bir keresinde Nartlar haraç
ödemek istemeyince ateşi alır gider. Nesıren JaçIe
ateşi getirmeye gitse de yakalanarak dağlara
zincirlerle çakılır. Bu kez Nart Badineqo gücünü
denemek ister. Pako önce kocaman bir kartal
gönderir. Kartalın kanatları o kadar kocamandı ki
açınca gündüzden gece yapmaktadır. Badineqo kartalı
öldürür ve tekrar gün aydınlanır. Arkasından kocaman
bir ejderha gönderir. Kahramanımız onu da yenerek
yoluna devam eder. Bunları gören Pako
korkusundan gökyüzündeki sarayına sığınır.
Badineqo'nun bu saraya girmesi ise imkansızdır. Onu
kurnazlıkla kandırarak başını pencereden dışarı
çıkarınca Badineqo kılıncıyla vurarak başını koparır
ve ateşi, Nesıren JaçIe'yi, Nart ülkesine geri getirir
ve Nartların soğuktan donmalarını önler.
Pallas Peter Simon, 1741 Berlin'de doğan ve
8 Eylül 1811'de yine Berlin'de vefat eden ünlü
araştırman ve gezgindir. II. Katherinan'ın emir ve
arzusu ile 21 Haziran 1768'den 30 Temmuz 1774
seneleri arasında, Sskolow, Sujew ve Rutschkow ile
beraber araştırma gezisi yaparak eserlerini
yayınlamıştır. Etnografik olarak Çerkeslerinde
ayrıntılı olarak anlatıldığı eseri "Güney Rusya'ın
çeşitli vilayetlerine gezilerim ve izlenimlerim'' üç
cilt olarak Petersburg' da 1768- 73 yayınlanmıştır.
Paskalya yortusu, Adigelerin Hıristiyan dininde
oldukları yıllarda Mart ayında kutladıkları bir
bayramdır. Bu ayda ve yortu boyunca ne borç alırlar ne
de borç ne de hediye alıp verirlerdi. Her aile ayın
sonunda dini bayramını kendi evinde kutlardı. Diğer
yörelerdeki akrabalarının da dini eğlencelere
katılabilmesi için her aile başka bir günde kutlama
eğlencelerini yapardı.
Gün doğarken tüfekle havaya ateş edilince paskalya
eğlencenin başladığı ilan edilmiş olurdu. Köyde
oturanlar kutsal ağaçların bulunduğu yerlere akın akın
gelirler ve gerekli dini ayinler yapılır ve kurbanlar
kesilirdi. Merasime katılan insanlara bakılarak
kurbanlık hayvanlar kesilirdi. Hep beraber yemek
yendikten sonra yumurtalar ortaya konulurdu.
Eğlenceler sırıkların ucuna konan yumurtalara ateş
etmekle sona ererdi. Atışlarda başarılı olanlara
kurban edilen hayvanların pöstekileri hediye edilirdi.
Panagasia, Peyssonal'ın notlarına göre tarihi
Adigey'de bir yer aynı zamanda kutsal bir ağaç. Gerek
Adigeler gerekse Abchazlar bu ağacın tanrısal
özelliklerinin olduğuna inanırlardı.
Panagia, bkz. Panagasia
Panjassa (Panyassa) bkz. Panagasia
Panticapaeum, Kerç karşısında kurulu olan
klasik orta çağ kentidir.
Papgaia, Bizanslı Constantin P. ye göre
Zichlerin diğer bir adıdır.
PIaste, Adigeler Osmanlı devletine sürgüne
gönderildikten sonra, mısır ve darı yerine bulgur
kullanarak yaptıkları ekmek yerine geçen, katı bir
kıvamda, 'belağ' ile karıştırılarak pişirilen yiyecek.
Suriye ve Ürdün'de ise Pirinç kullanılır. bkz. Mamırse
Patus, bkz. Bata
Pchane- Пхъанэ, Şah oyunundaki karelerin adı.
Pchanıv- Пхъаныу, odundan yapılma uzun saplı
kepçe.
Pcheabjan- Пхъэ1абжъан, odundan tırmık.
Pcheaşe- Пхъэ1аш1э, Karasaban.
Pcheçay- Пхъэчай, fıçı
PcheçIen- Пхъэк1эн, dama oyunu. Nart
Sawsırıko tarafından bulunduğu söylenir ve anlatılır.
PcheçIıçI- Пхъэк1ык1, Adige milli ritmik müzik
aleti. Sert odundan ya da kemikten yedi adeti üst üste
konularak uçlarından delinerek bir iple gevşekçe
bağlanarak mızıkanın ritmine uyacak şekilde sallanarak
bazen de avuçların içine vurularak tempo görevi olan
bir müzik aleti.
Pcheçuak- Пхъэцуакъ, odundan yapılma yüksek
ayakkabılar. Düğünde sırada olan genç kızlar genelde
bu ayakkabıların üstünde dikilirler. Oyun sırası gelen
genç kız bir adım ileri çıkarak bu ayakkabılardan
aşağıya iner dans eder. Danstan sonra tekrardan bu
ayakkabıları giyerek sırasına geçerdi.
Pchedz-Пхъэдз,
şans oyunu. Günümüzde ise oy kullanmak için de bu
sözcük kullanılmaktadır.
Pche jibze-Пхъэ ибзэ,
okuma yazması olmayan çobanlarca yaylaya koyunlar
çıkarılmadan önce kullanılan bir sayma şekli. Her sürü
sahibi kalınca bir dala çobana teslim ettiği koyun
kadar kertik atar ve uzunlamasına ortasından ayrılır.
Yarısını çoban, diğer yarısını da sürü sahibi alır.
Kışa doğru koyunlar yayladan getirilince sürü sahibi
daha önceden yarıya ayrılan çubuğu getirir ve
çobanınki ile yan yana konarak koyunların sayısı
tespit edilir ve daha sonra geri verilirdi.
Pchembğujıy-Пхъэмбгъужьый,
dokumada kullanılan kare biçiminde her dört köşesi
delik olan tahtalara denilir.
Pchençaw-пхъэнчау,
su kenarlarında içi kalınca kabuklu bir çeşit kargı
yetişir. Kargının içi boşaltılır ve içine ,ç çapı
kalınlığında yuvarlak bir değnekçik konular. Kenevir
ipinin liflerinden yuvarlak topcuklar yapılır ve içine
konularak atış yapılır.
Pcheş-Пхъэш,
tahta at. Ç1apşı yapılırken oynanan oyunlardan
birisidir. Kalınca bir kalas bir ucundan havaya
asılır. Gençlerden birisi ona ata biner gibi biner.
Diğerleri hem onunla sohbet ederler hem de devamlı
olarak da, sağa sola ileriye geriye doğru sallarlar.
Belirli bir zaman içinde aşağıya düşmeden kalabilen
oyunu kazanır.
Pcheter-Пхъэтэр\пхъотэр\пхъуантэ,
sandık.
Pchurıtlf-Пхъурылъф,
evlenen genç kızın dünyaya gelen ilk çocuğu anne
babasının evine getirilince büyük bir merasim yapılır.
Eğer bu eğlenceyi yapmazlarsa yaşam tanrısının
ağladığına ve kendilerini ayıpladığına
inanırlardı.
Pçıhaluk Mehmet Ali Dr. Med. 1882-1935
Humusta doğmuş ve ilk öğrenimini yapmıştır. Daha sonra
Şam'da askeri okula girmiştir. Burayı bitirdikten
sonra İstanbul'a giderek tıbbiyeye kayıt olmuştur.
Tıbbı 1903 yılında bitirerek Dr. olmuştur. İstanbul'da
kurulan Çerkes derneklerine üye olmuş ve aktif olarak
çalışmalar yapmıştır. Ğuaze dergisinin
yazarlarındandı. Çerkes dili, tarihi hakkında
çalışmalar yapmış ve bunları Humusta yayınlamıştır.
Pegumsuzu diyerek L. Kosswig bize ''küçük
tahtalarla dokuma sanatına denilir'' diye yazmaktadır.
Шъагъэ Пхъомбгъужъый ise daha doğru olanıdır.
PekIu- Пэк1у, Pşı ve Verkler barış ya da savaş
kararını şu şekilde alırlardı. Her iki gurup ayrı ayrı
toplanırdı. Aldıkları kararlar PekIu
tarafından iki tarafa aktarılırdı. İşte bu görevi
yapana PekIu denilirdi. Doğu Adigece'dir.
Peky dili, Ubuhça'nın diğer bir adıdır.
Pelav Tepeş,
Sefer Bey'in şapkasının adıdır. Aynı zamanda Elbrus
dağından sonra Kuzeybatı'ya doğru en yüksek dağın
adıdır.
Peneşu- пэнэшъу,
kandil.
PIesteIep,
Adigelerin eğlencelerinde genç kızlar ya da erkekler
beğendiklerine Hatıyako vasıtasıyla küçük bir
hediye gönderir. Gönderdiği bu hediyeye
PIesteIep
denilir. Hediye verilirken hediyeyi veren kimden
geldiğini söyleyerek senin hal hatırını soruyor
ÇIevıpçIe der. Hediyeyi alan kimse aynı yolla ve
şekilde karşılık verir.
Peşkov,
Evliya Çelebi hatıralarında başkent anlamında
kullanmaktadır.
Peşukoğu,
Evliya Çelebinin hatıralarında Adige beylerinin
oturdukları ve yönettikleri yerlere denilir. Bugünkü
Adigece'de şeref misafirlerinin oturma yeri anlamına
gelmektedir. Zaman içinde anlam değişimine uğradığını
sanıyorum.
Petigor
bkz. Pjatigorsk Çerkesleri.
PIey- П1эй,
çelik çomak.
Pezonda,
bkz. Bitschiunta
Phanagoria,
Taman yarımadasının eski çağda Yunanlarca verilen
addır.
Pharis Bey, Fransa'da okuyan Kürt aşiret
beylerinden biri. Lapinski'nin çağrısına cevap
vererek, 1856'da Adigey'e giderek Çarlık Rusya'sına
karşı komutanlık yaparak savaşmıştır.
PIıne- П1ынэ, koyun pöstekisinden yapılma kadın
kalpağı. Savaşta korkaklık yapanlarda bu kalpağı
giymek zorunda kalırlardı.
Pıpch- Пыпх, Yeleme köyünde adından söz edilen
ancak ne olduğu bilinmeyen dini işlevi olan bir motif
ya zamanla adı ve görevi unutulan bir Abedzech tanrısı
ya da Hıristiyan inancından kalma haçtır.
Pızığeş, Nart efsanelerinde önemli bir
rolü olmayan bir Nart. Nart Tlepş'e getirdiği sihirli
tırpan’ın sahibidir. Tırpanın ustası demirciler
tanrısı Debec'dir.
Pıy- Пый, 1. Düşman. 2. Korkuluk
Pigavata, Abchazlar (Bıyışkyan; 80)
başkentlerine bu adı vermektedirler.
Pilao, Şapsığ bölgesinde günümüzdeki
Nowotroiskoje'de denize dökülen nehrin adıdır.
Pitiund, bkz. Besonta
Pizunda, bkz. Besonta
Pjatigorische Tscherkessen (Piyatigor
Çerkesleri), 1553 yılında kendilerini Kırım
Tatarlarının baskısından korumak için Çar IV. Ivan'a
yanaşan Doğu Adigelerine denilir.
Podkuma/Podkumka bkz. Gum.
Polonya de beş Çerkes werqı,
Polonya'ya yerleşen beş Çerkes prensi ülkeleri Kuzey
Kafkasya'dan gelmişlerdi. Kuzey Kafkasya, Terek ve
Kuban nehirleri arasında batıdan doğuya uzanan
topraklardır. Tatarlar buraya Beştan, Ruslar ise
Piatyhorje diyorlardı. Fakat asıl ismi "Kabarda" idi.
Kabardeyler ve onlara akraba olan
Bes(le)neyler yaşıyordu burada. 15-16'ncı yüzyıllarda
bağımsız bir ülke oldular. Bu devlete Ruslar
"Cherkassy", Polonya ve Litvanyalılar "Petyhorcy"
adını vermişlerdi. Kırım Tatarlarıyla iyi ilişki
içindeydiler. Kabardey savaşçıları, komşu düşmanlara
karşı Kırım Tatarları'na yardım ediyordu.
1555-1560 yılları arasında Kabarda ülkesi Rus
egemenliğine girdiği sıralarda Ukrayna prensi Dymitro
Wisniowiecki Polonya'yı terk edip Kırım Tatarlarına
karşı savaşmaya Rusya'ya gitmişti.
Dymitro
Wisniowiecki, aynı zamanda yüz sene sonraki Polonya
Kralı Michal-Korybuth Wisniowski'nin dedesidir. O
tarihlerde Polonya, Ukrayna, Beyaz Rusya ve Litvanya
ülkeleri tek bir devletti.
Dymitro
Wisniowiecki bu savaşta kendi Kazak ordusuyla büyük
başarılar elde etmişti. Kendisi de aslen bir Kazak
olup Kazak "Zaporozha" birliğinin de kurucusuydu.
Çar Korkunç İvan onu Kabarda Valiliği'ne atadı.
Dymitro ve diğer Kazaklar Kabarda ülkesini yıllarca
iyi ve höş görülü bir şekilde yönetince bir çok Çerkes
savaşçısını da yanına kazanmış oldu.
Fakat 1561
yılında Çar Korkunç İvan Polonya'ya saldırmaya karar
verdiğinde, Prens Dymitro artık Rusya'da
kalamayacağını anlamıştı ve ülkesini Ruslara karşı
savunmak için Ukrayna'ya geri döndü.
Bu
harekete oldukça öfkelenen Korkunç İvan'ın şöyle
dediği anlatılır: "Dymitro bize bir köpek olarak geldi
ve bir köpek olarak geri döndü".
Ve sonunda
Prens Dymitro 1563'de Moldova'da yakalanıp İstanbul'a
Türk Devleti'ne teslim edildi. Türkler de onu
Tatarlara karşı yaptığı savaşlardan dolayı idam
ettiler.
Bir kaç ay sonra ise bir grup Çerkes Prensi -Dymitro
ile dostane ilişkilerinden dolayı- kendi Çerkes
savaşçılarından bir grubunu Kabarda'daki Rus
egemenliğine karşı işbirliği için Polonya'ya gittiler.
Korkunç Çar bu prensleri kendince ölüme mahkum
etmişti.
1561 yılının Ağustos ayında Polonya
Kralı Çerkesya'dan gelecek olan tüm savaşçıları kabul
edeceğini kendisinin özel "Kralın Kitabı"na yazarak
ilan etmişti. Böylece 1562'de beş Kabardey Prensi
yurtlarını terk edip aile ve savaşçılarıyla birlikte
Polonya'ya geldiler. Polonyalı tarihçiler bunların 300
kişi olduğunu yazıyor.
Polonya kralı onları
büyük bir şeref ve hediyelerle karşıladı. Bu karşılama
şekli Çerkesleri çok memnun etmişti.
Polonya'ya
gelen Çerkez Prenslerin adları şöyledir:
Kasım
Kambulatowicz (Czerkaski), Gawrila Kambulatowicz
(Czerkaski), Onyszko/Aleksander Kudadek (Czerkaski-
çok ünlü batı Çerkasya Prensi Sibok/Wasyl
Konsaukowicz'in oğlu, aynı zamanda da Temruk
Szymkowicz, Sibok'la akraba idi), Solgien Szymkowicz
(Czerkaski-Szymek Temruk'un oğlu), Temruk Szymkowicz
(Czerkaski-Szymek Temruk'un oğlu).
Korkunç
İvan, Çerkes Prenslerini tekrar kazanmak için Aleksiej
Klobukov'u temsilci olarak Polonya'ya yolladıysa da
sonuç alamadı. Çerkeslerin çoğu Ortodoks, bazıları
Pagan dinine mensuptu. Daha sonra bir kısmı Ukrayna
Ortodokslarına katıldı, bunların üst sınıfından
olanlarsa Polonyalı Katolik oldular.
Prens
Solgien ve Prens Temruk, Polonya ordusundaki özel
Çerkes/Kazak birliğinin kumandanlığına getirildi.
Fakat Çerkes komutanlığında, savaşçılığını en güzel
örneklerini Prens Temruk gösteriyordu. Bir çok yazılı
belge onun kahramanlıklarından bahseder. Örneğin, 13
Nisan 1572 de, güçlü bir Türk ordusu Moldova'da
Polonya ordusuna saldırdığında bütün Polonya
birlikleri panik halinde savaş meydanını terk
ettiklerinde, bir tek Prens Temruk ve yanındaki Çerkes
savaşçıları meydanında kalmış ve Polonya birlikleri
geri dönene kadar savaşmıştılar.
Prens Temruk'un cesaret dolu başarıları ödülsüz
kalmadı tabii; Polonya kralı onu Polonya aristokrat
sınıfına yükselten bir nişan verdi ve aynı zamanda ona
Polonya, Litvanya ve Ukrayna'nın ortak "Podolie"
bölgesinden, büyük malikaneler verildi.
Gün
geçtikçe bu beş Çerkes Prensi çok güçlü, zengin ve
nüfûz sahibi olup hepsi de Podolie bölgesine
yerleştiler. Her yıl yeni Çerkes savaşçıları
Polonya'ya gelip bu özel Çerkes/Kazak birliğine
katılmaya devam ediyordu. Bir kaç yıl sonra bu özel
birlikler öyle güçlendiler ki, artık Polonya ordusunun
ayrılmaz bir parçası haline gelmişlerdi. Ta ki, 1795
yılına kadar.
O yıl Rusya, Prusya ve Avusturya
Polonya'yı işgal etti ve burayı parçalara böldü.
Dolayısıyla Polonya ordusundaki Çerkeslerin sayısı
azaldı ve onların yerlerini artık daha çok Polonyalı,
Ukraynalı ve Tatar askerler alıyordu. Fakat bu özel
birlikler hiç bir zaman Çerkes görünümünü ve
karakterlerini kaybetmediler. Şöyle ki; Çerkes
adetleri, Çerkes silahları ve Çerkes savaş
taktiklerini korudular ve devam ettirdiler.
Bu
Çerkes Prenslerin çocukları zamanla Polonya toplumunda
asimile oldu. Fakat mizaçlarını ve savaşma isteklerini
-özellikle can düşmanları Ruslara karşı- her zaman
korudular. Ruslar Ukrayna'yı işgal ettiklerinde ise,
Polonya'daki Çerkesler varlıklarını kaybettiler.
Günümüzün Polonyalı tarihçileri, bu beş Çerkes
Prensi'nin Polonya ordusunun evrimi için sarf
ettikleri muazzam etkiyi kabul ediyorlar.
(Bu yazı, Amjad Jaimoukha'nın kişisel Web-Sitesinden
alınmıştır. Yazı:Martin Kruscynskiİngilizce'den
çeviren: Mustafa Naç)
Polonya gönüllü birliği, İngiltere ordusuna bağlı
olarak çalışan bir askeri birlik. Daha sonra Osmanlı
devletinin hizmetine gönderilerek, Osmanlı-Polonya
kraliyet kazak atlı alayı kurulur. Bu gönüllülerden
bir çoğu Sefer Paşa komutasında Anapa da ki Çerkes
cephesine geçmişlerdir. Başlarındaki komutan yine bir
Osmanlı ve İngilizler için çalışan Polonyalı subay
olan Theophil Lapinski'dir.
Polowzisch, (Polovziş)
Polowze/ Kuman/ Koman, Klaproth'a göre Güney
Rusya'da asimile olup yok olan bir Türk halkı.
Klimov günümüzde Karaçay ve Balkarlarla beraber
yaşayan Kumuk'ların
Polowzisch'dan
artakalanlardır demektedir.
Pontos,
Yunanca'dan gelmedir ve deniz anlamına gelir.
Pontos axeinos,
misafir sevmeyen istemeyen deniz anlamında Karadeniz
için kullanılırdı.
Pontos euxeinos,
Yunanlar Karadeniz kıyılarında koloniler kurunca
Karadeniz'in adını değiştirerek
Pontos euxeinos
vermişlerdir.
Porto de Sufaco/ Porto Suaco,
Anapa'nın diğer bir adıdır.
Portofolio,
Lord Palmerston ve David Urquhard tarafından 19. yy'da
yayınlanan politik derginin adıdır. Bu dergide
Adigeler hakkında da pek çok makaleler yayınlanmıştır.
Prischtaf(Priştaf),
Ruslarla barış içinde yaşayan halkların sınırlarındaki
nöbetçilere Ruslarca verilen addır.
Prometheus,
Adige inançlarına göre Oşha-Mafe dağının üstünde koni
görünümlü çok iri bir kaya parçası vardır. Bu kayanın
üstünde ak sakalları ayaklarına kadar uzamış tüm
bedeni kıllardan gözükmeyen bir adam oturmaktadır. El
ve ayak tırnakları kartalın pençe tırnağı gibi uzamış,
gözleri köz ateşi gibi kıpkırmızı. Boynundan,
ellerinden ve ayaklarından zincire vurulmuştur.
Bir zamanlar Tha'ya yakınlığı bilinen bu adam, Tha'yı
devirerek onun yerini almak isteyince, Tha'ya yenilir
ve bu acıklı duruma düşer. Onun yanına gidip onu
görebilenler bir kaç kişi olduysa da ikinci kez yanına
gidememişlerdir. Kim ikinci kez onu görmek istediyse
hayatıyla ödemiştir. Bu yaşlı adam genelde donmuş gibi
durmaktadır. Bekçilerine fırsat buldukça su
soruyu yöneltir:
"
Yerüzünde halen saz yetişiyor ve koyunlar doğuruyor mu
? "
"Evet" cevabını alınca, sazlar yetişmez ve koyunlar
doğurmaz olunca cezası biteceğinden, öfkesinden
vahşileşiyor. Zincirleri sökmek için debelenmeye
başlayınca yeryüzünde zelzele oluyor. Zincirler şimşek
oluyor, gözyaşları ise Oşha Macho dağından çıkan
köpüklü iki ırmak oluyor.
Ünlü bilim adamı G. Dumezil İndogermen efsanesindek,
'' Loki '' motifiyle karşılaştırmakta ve benzerlikler
bulmaktadır.
Propygus,
Kayser Justinian zamanında yaşamış bir tarihçi. Bu
tarihçi Adyghe adından ve halkından söz etmektedir.
Prusya’da yargılanan çerkesler.
20 Ocak 1851'de Bromberg’de (şimdiki Polonya'nın
Buydgoszcz kenti) jürili ağır caza mahkemesinde büyük
Kabarda doğumlu beş Çerkes yargılanmıştır.
1850 yılının Eylül ayının sonlarına doğru Rusya-Prusya
sınırını Lowieg'de geçerek, Jambot Erkinof, Bekmirze
Nasonof, Nadı Melbahof, Omar Kwasow, Mohammed
Pasmonof, Godzokuf Hapuf, Mirza Erkinof, Scholdoch
Godyokow, Hauf Giranduko ve Hacı Mustafa, polise
teslim oldular ve Prusya kralının emri altında
çalışmak için Berlin'e gitme müsaadesi isterler. Bir
Jandarma nezaretinde Inowraclaw’a getirilirler. Kaçma
gerekçesi olarak da Rus ordusunda gördükleri
hakaretler ve 1849 yılındaki Rus-Macar savaşı
için gönüllü olarak savaşa katıldıkları halde terhis
edilmediklerini gösterirler. Prusya ve Rusya
arasında 20 mayıs 1844 de yapılan sözleşme gereği her
iki taraf asker kaçaklarını geri verme mecburiyetleri
olduğundan geri göndermek isterler. Süvari yüzbaşısı
Ihlow Çerkeslere silahlarını vermelerini isteyince
’’Çerkes silahını vermez’’ diyerekten kabul etmezler.
Askeri garnizon’a götürülerek silahlarını zorla alma
planını yapan yüzbaşı Çerkesleri garnizona
götürür. Çerkesler içeri girmeden kurulan pusuyu
anlarlar ve içeri girmemekte ısrar ederler. 25 asker
hazır beklemektedir. Hemen on iki hafif süvari
askeri cephe oluşturur ve nişan alırlar.
Çerkeslerde tüfeklerini hazırlarlar. Yüzbaşının ateş
emri ile Prusyalılar başlarından yukarı ateş
ederek yüzbaşıyı dinlemezler. Çerkeslerde aynı
şekilde havaya ateş ederler. Diğer hazır
bekleyenlerde saldırıya geçerek kılıç kılıca bir
mücadele başlar. Bu kavgada Çerkeslerde ikisi
vurulur, üçü yakalanır beşi ise kaçmayı başarırlar.
Prusyalılardan bir subay, diğer bir subay ağır
yaralanır bir erde vurulur. Kaçan beş Çerkes
İnowraclaw yakınında bir eve sığınırlar.
Karşılıklı müsademede de üç asker yaralanır.
Prusyalılar evi ateşe verirler ve bir Çerkes yanar
diğer dördü komşu eve sığınarak müsademeye devam
ederler. Bu Kezev'e baskın yapılır ve ikisi Nasom ve
Melbacho vurulur Omar Kwasow yaralı ele geçirilir.
Mahkemede ise şunlar yargılanır; Bekmırza, Melbacho,
Scholdoch (Şholdoch),Granduko ve Mirza. Bu
müsademelerde de iki asker yaralanırken olaya
seyirci gelen halktan da bir kişi yaralanır.
Bromberg de mahkeme çok büyük ilgi görür. Salonda ve
etrafında askeri tedbirler alınırken, salonda şık
giyinmiş bayanların çoğunluğu teşkil ettiği
ilgililerin dikkatini çekmiştir Sanıklar ‘Devlete ve
devlet güçlerine karşı gelmek ve cinayetten’
yargılanırlar. Sanıkların avukatı, Çerkes tarihinden
söze başlayarak, Çerkeslerin yaşam felsefeleri,
bağımsızlığa olan tutkularında söz ederek, bilhassa
sanıkların adam öldürmeye niyetleri olmadığını olsaydı
ölü sayısının daha da çok olacağını nefsi müdafaa da
bulundukları ve suçlunun yüzbaşı olduğunu dile
getirirken bilhassa şu sözleri tesirli
olur: silahla doğup yaşamak ve ölmek sadece bir
gelenek değil doğma bir dindir inançtır bir Çerkes
için. Çerkesle silah birbirinden ayrılmaz bir
bütündür.Silah onun ruhu, düşüncesi, her şeyidir.
Ondan silahını almak onu ruhundan etmektir.
Dolayısıyla silahını koruması en ulvi dini
görevidir. Kanının son damlasına kadar silahını
korur ve bizim paragraflardan daha üstündür bu inancı.
Ceza olarak da adam öldürme suçunun yerinde olmadığını
sadece devlete karşı gelme suçunun kabul
edilebileceğini ve iki ay ile iki sene arası bir
kalebentlik hapisin verilmesinin adaletli olacağını
söyler. Jüri heyetinin kararı da bu teklif de çoğunluk
sağlar ve ikişer yıl hapis verilir diğerleri beraat
ederler. (Kaynak;Der Prozeß gegen die aus Rußland auf
Preußisches Gebiet übergetretenen Tscherkessen wegen
thätlichen Widerstandes gegen die bewaffnete Macht als
Abgeordnete der Obrigkeit. Bromberg, 1851)
Psape, sevap.
Pse, ruh, can.
Psebıde, Yincic nehri kıyısında ki şatosunda
yaşayan Adıyıfun eşi.
Psechech- Псэхэх, can alan, Azrail
Psetha, yaşam tanrısı.
Pseguashekha (Psıguşekha), su koruyucu perisi.
Issız dağlardaki göllerde ve akarsularda yaşadığına
inanılırdı. Şapsığ Adigeleri kuraklık olunca dağların
tepelerindeki ısız göllerden merasimlerle su getirerek
Karadeniz'e dökerek, yağmur yağdırması için su
perisinden yardım beklerlerdi.
Psekab, bkz. PsışuapIe
Psekoasch (Psıguaş) bkz. Pseguashekha
PsekIod- Псэк1од, günah
Psekusch (Psekuş), Nalçık kentinin içinden
geçen ırmağın adıdır.
Psetlıcho,
Adige toplumsal düzenin sosyal kurumlarından
birisidir. Bekar delikanlılar evlenme arzu ve
isteğiyle yanına en iyi tanıdığı bir kaç kişiyi alarak
beğendiği genç bir kızla konuşmaya sohbete gider.
Psetlıcho
esnasında edebi, çok ince düşünceleri içeren
karşılıklı zeka ve akıllığı ölçen hatta filozofik
konuşmalar düzeyinde yapılmaktadır. Gençler
birbirlerinin zekasını ölçerken zor durumlara da
düşebilirler. Bu tür konuşmalara da ' chorubze ' ya da
' çIeğ çIetlıbze ' de denmektedir. Genç kız,
kendisiyle konuşan delikanlı
Psetlıcho
sudur. bkz. Semerqev ve Teoant1.
«Чыг набгъо тэтым,
Ağaçta bir yuva var
Бзыу ц1ык1у ис къисхышурэп.
İçindeki yavru kuşu alamıyorum.
Пшъашъэр къыпэгушы1эжьы:
Kız cevaplıyor;
Чыгыр сят
Ağaç babam
Набгъор унер
Yuva evim
Бзыуыр сэры
Kuş ben
Ул1ымэ сыхь»
Yiğitsen kaçır beni.
Pseveğu,
atıcılıkta yarışma. Gösterilen bir hedefe ateşsiz yada
ateşli silah vs. ile ateş etme yarışı.
Psheshane (Psejane),
Adigelerin yurtlarını ve ocaklarını koruyan ilahları.
Psı-Псы,
su.
Psıchedze-псыхэдзэ,
kuraklıkta yapılan merasimlerden birisidir. Özel
yaşamlarında mutlu uyarlı ve düzgün olan bir aileden
bir kadının ayakkabısı çalınır. Ayakkabı uzun bir
sopaya takılır ve suyun dibine batırılır. Arkasından
ayakkabı sahibi kadın evinden alınarak elbiseleriyle
birlikte bir kaç kere suya batırılarak çıkarılır.
Arkasından hep beraberce yağmur duasına çıkılırdı.
Psıcheptle- псыхэплъэ, evlenmeyen genç kızlar
derince temiz bir kap alarak temiz suyla doldurduktan
sonra etrafında toplanarak suya bakarlar. Bu
bakışlarda gelecekteki eşlerini görebileceklerine
inanıyorlardı.
Psıj, Kuban nehrinin Adigece adıdır.
Herberstein ise 'Cupa' adıyla söz etmektedir.
Psıtha Guaşe, Adige sular ve denizler koruyucu
meleği (tanrıçası) dır. Bu tanrıça Meotis denizinde ki
su altı sarayında yaşamaktadır. Üç kızının Nartlarla
evlenmesini istemektedir. Kızları kumru olarak Nart
ülkesine gelerek, Nartların her yıl bir adet tılsımlı
gençlik veren, kutsal elma ağacındaki elmaları çalarak
saraylarına getiriyorlardı. Ne yaptılarsa da elmanın
hırsızlarını bir türlü bulamazlar. Nart Tatemqonun iki
erkek kardeşe nöbetçilik sırası gelir: Pıce ile
Pızığeş . En küçükleri olan Pızığeş gece sessizce uçup
gelen kumruları fark eder. Hemen yayını gerer ve
kumrulardan birini yaralar. Diğer kardeşlerini
uyandırarak kan izlerini takip eder. Pızığeş Kanlı
topraktan da bir avuç alarak mendiline sarar ve
beraberinde alır. İz süre süre Meotis denizine
gelirler. Pızığeş denize dalarak kumruları ararken bir
saraya gelir. Kapısını çalar ve açılır. Kendisini
saraya buyur ederler ve ağırlarlar. Ancak ev
sahiplerinin üzüntülerinden bir şeyler sezinler.
Sorunca olayı anlatırlar ve iyileşmesi için Nart
ülkesinde akan kanın gerekli olduğunu ilave ederler.
Pızığeş hemen beraberinde getirdiği kanlı toprağı
verir. Böylece sular tanrıçasının en küçük kızı
iyileşir. Karşılığında ne dilersen dile dileğin
gerçekleşecek denince iyileştirdiği kızla evlenmek
istediğini söyler ve isteği gerçekleşerek beraberce
Nart ülkesine dönerler.
PsışuapIe- Псышъуап1э, Şapsığ bölgesinde
günümüzdeki Lazerev'de Karadenize dökülen ırmak.
Lazerev kentininde Adigece adıdır.
Pscheduch (Pşeduch), Rommel 1808; 42 bkz.
Bjedığu
Pşçerıh- Пщэрыхь, üç değişik anlamda
kullanılır. 1. Thamete ya da herhangi bir gurup
başkanının arzu ve isteklerini yerine getirmek için
yanına verilen kimseye denilir. P. bu hizmeti yaparken
karşılığında herhangi bir para vs. almadığı gibi bu
görevi de devamlı değildir. 2.Aile reisi oğullarından
söz ederken oğul sözcüğünü değil P. kullanır. Misafir
de aynı şekilde P. sorar yoksa çocuklarını değil. 3.
Aynı şekilde haçIeşlerde geçici olarak misafire hizmet
eden kimseye de denilir.
Pşçı- Пщы Eski Adige toplum yapısında en üst
sınıf düzeyinde olan kişiye verilen addır. İkincil
anlamı da eve gelen gelin kayınpederi ve beyinden P.
sözcüğü ile tanımlar ve söz ederken üçüncü şahıslarda
senin P. nerede diyerek eşlerini sorarlar. Asla kocan
yada beyin nerede diye sormazlar.
PşçıIe ğesıj- Пщы1э гъэсыж, çift sürülürken
dinlenmek amacıyla geçici olarak küçük çardaklar
kurulurdu. Çift sürme işi bitince çardaktan odunlar
alınır geriye kalanlar bir araya getirilerek
yakılırdı. Geri kalan küle tüfek ya da tabancayla ateş
edilirdi. Bu yolla burada ve buradan kötülüklerin
çıkması ve yayılmasının önlendiğine inanılırdı.
PşçılIı- Пщыл1ы, beyin adamları, köleleri
anlamındadır. Eski sosyal sınıf yapısında üçüncü
sınıf insanlardır. Bu insanlar Adige kökenli olduğu
gibi Adige olmayanlar da vardır. Eskiden üst sınıftan
olup savaşla harp esiri olarak en alt sınıfa
düşenlerde vardır. Ünlü İngiliz seyyahları bu sınıfsal
yapıya liberal yapısından dolayı 'Slave' yani hiçbir
hakkı olmayan köle adını verememektedirler. Çünkü
Adige sosyal yapısında PşçılIıların da hakları
vardı ve haksızlığa uğrayınca beylerini mahkemeye
verebilirlerdi. Ancak aynı suç için ödenen cezalar
aynı olmuyordu.
Pşçıçev- Пщычэу, doğu Adigelerinde pşçıların
bir altında bulunan ve onların her türlü emir ve
kararlarını tatbik eden ve ettiren sınıfın adıdır.
Pşçınatl- Пщыналъ, Adige halkının kahramanlık
melodili destanlarına denilir.
Pşçıne- Пщынэ, birincil anlamı melodidir.
Günümüzde ise müzik aletlerine; akordeon ve armonika
gibilerine verilen addır.
Pşçınepchenc- Пщынэпхэндж, sürgünde yaşayan
Adigeler, Rus yapısı armonikaya bu ad altında
tanımaktadırlar.
Pşçınedıduaqo, doğu Adigelerinde kullanılan iki
ya da üç telli , ŞıçIepşçıne'ye benzeyen bir müzük
aletidir.
Pşıs- Пшыс, masal.
Pşıze- Пшызэ, bkz. Psıj
PIuabl- П1уабл, hasır
PIur- П1ур, evlenmekte olan genç damat adayı
kendi evinde kalmazdı. En iyi tanıdığı ve bildiği bir
arkadaşının evine giderek orada gerdek gecesine kadar
0kalırdı. Bu olaya PIur denilirdi. Damat
buradan gerdeğe gider ve bu aile kendi ailesi gibi
kabul edilirdi.
Üst sınıf çocukları doğar doğmaz, eğitmek için bir
aileye verilirdi ya da eğitmek isteyen aile çocuğu
kaçırırdı. Erkek çocuk 15/16 yaşına kadar PIur
yanında kalır eğitilirdi. Eğitimden sonra büyük bir
merasim ve hediyelerle birlikte öz anne ve babasına
geri getirilirdi. Eğiticiye hediyeler ve
mükafatlar verilirdi. Eğitilen çocuk için, eğitici
aile kendi öz ailesi gibidir ve onu her
yerde korur ve yardım eder. Erkek çocukların eğitim
için alan aileye Tatarca'dan gelme Gan’da denilir.
Literatürde atalık olarak da geçmektedir.
Merasimle baba evine getirilen için atalığının övgü
dolu konuşmaları ondan bir örnek:’gözleri kartal gözü
gibi keskin görür. Sinirleri aslan gibi sağlam.
Panter gibi atılgan ve çevik, dağ keçileri gibi
kayadan kayaya başı dönmeden sıçrar. Yabani
atlara binmede becerisi kabilemizdeki en usta
olanlarıyla yarışabilecek şekilde usta. Keskin
nişancı, kılıcı bazı düşmanlarının kalbini bir kaç kez
sırtına kadar deldi bile. Dağ fırtınaları gibi bir
orda bir burada esiyor. Kahraman düşmanları ona
‘şeytan’ Çerkes takma adını taktılar bile. Korku nedir
bilmez, ölüme şarkı söyleyerek karşı durur. Bazı
cengaverler umudunu yitince o destan söyleyerek
silahlarını kullanır. Bir baba olarak ondan gurur
duyabilirsin. Oğlun senin nam ve şerefine layıktır.’’
(Kaynak:Ambach, Eduard,
Danılewskı)
Püttmann, Herrmann,
19. yy'ın ilk yarısında yaşamış bir Alman şairidir.
''Çerkes şarkıları. İlkel ama Hür" adlı yapıtını
Çerkeslere ithaf ederek Hamburg'da 1841 yılında
yayınlamıştır.
Pylae Caucasie,
Darial geçidinin roma dilindeki adıdır.
Pytius/Pezonda/Bitschuinta/Pezonda/Pitzunda/Bitschwinda
(Bitşivinda) bkz. Besonta
|