Notlar: 1) Terimlerin çeşitli dillerde
yazılışları / işareti ile ayrılmıştır
Adige/Adghe vs. gibi 2) Sözcüklerin
yazılışında Latin ve Kiril harfleri kullanılmış ve .-
işareti ile ayrılmıştır. Adige-Адыгэ 3)
Yabancı kaynaklı sözcüklerin Türkçe okunuşları
parantez içinde yazılmıştır; Schapsugh (Şapsuğ)
4) Kesme işaretinin alfabetik sıralamada önem
verilmemiştir.
Fare-фарэ,
Adige halk destanlarında adı geçen herkesçe değeri
olan çok aranan asil kanlı bir at türü.
Fars-Фарзэ
(Farze), Psıj nehrine dökülen Labe nehrinin yan kolu.
Farç-фарч,
küçük bir yelkenli türü.
Fasulye falı,
Adige halkı arasında çok yaygın bir fal bakma
geleneği. Fal’a üç kez bakılırdı. Birincisi köy için,
ikinci ve üçüncü de falı isteyen kimse için bakılırdı.
FaşIe-фаш1э, haraç
Fedz,
Adigey Cumhuriyeti'nin en batı sınırında bir Adige
yerleşim birimi. Ünlü bestekar Vımar Thabısım'ın doğum
yerdir.
Fe
tzIıne ğetıtlIın
- фэ ц1ынэ гъэтыл1ын, eve yeni getirilen gelin kaynana
ve kaynatanın huzuruna getirileceği zaman bir kurban
kesilirdi. Bu kurbanın pöstekisi kılları yukarı
bakacak şekilde yeni ebeveynlerin odasının kapı önüne
serilir ve gelin ona basarak içeri girerdi. Gelinin
yeni ailesi içinde bu pösteki gibi yumuşak ve sevimli
olması beklenirdi. Abhazlar da bu gelenekle ilgili bir
fıkra anlatılır. Gelin pöstekiye basmamakta inat
edince, nedeni sorulur ve şu cevabı verir: ’’Ben
kayınpederimin sırtına basmak istemiyorum.’’
Fehard ya da Fahard/Ferhad
Paşa, Alman asıllı, asıl adı Stein olan Macar
Generali. Daha önceleri Avusturya ordusunda albay
olarak görev yapmıştır. İstanbul İngiliz büyük
elçiliğinden birinci tercümanlık yapan Bisani ile
birlikte Paris Antlaşması'nı ihlal ederek, Adigelere
bir gemi dolusu savaş malzemesi gönderdiğinden dolayı
küçük Asya'ya sürgüne gönderilmiştir.
Fehard
yabancı bir prens olarak Tarabya'da bir otelde
yaşamaktaydı. Daha sonra sürgünden rüşvet vererek
kendini kurtarmıştır.
Ferraeh-id din Molla,
Hicri 10. yy da yaşamış bir arap alimi.
Ferraeh-id din Molla
kendi fantezisi ile Kabardeylerin ortaya çıkışları
hakkında bir masal uydurmuş ve Kabardeylerde hatta tüm
Adigeler de buna islam dininin de etkisiyle
inandırılmıştır.
Ferraeh-id din Molla
bunları yazarken eski coğrafyacıların ve gezginlerin
belgelerini okumadan hayal gücünü iyi çalıştırdığı
ortaya çıkmaktadır. Bkz.. Kabarda
Fesapşçı-фэсапщы,
misafir olarak gelenler için hoşgeldin anlamında
selamlama sözcüğü.
Fesıj apşçı-фэсыжь апщы,
gurbetten dönerek devamlı evinde, ülkesinde kalmak
için geri dönenlere, gelenleri selamlama şeklidir.
FeqotlI-фэкъол,
eski Adige sosyal düzeninde bağımsız hür çiftçilere
verilen addır.
Fiag
nehri, Adigeler; Pog-Auße (Avze), Ruslar; Pog ya da
Fajuk (Fayuk) derlerdi.
Filizin E. D- Филицин Е. Д.,
5.3.1848- 10.12.1903 ünlü kafkasoloğun yaşadığı dönem.
Stavropolde doğan araştırmacı, Adigelerin sosyal
yaşantıları üzerine değerli yapıtlar bırakmıştır.
FıpIaste, ya da ChupIaste,
darıdan yapılma, ekmek yerine soğuk olarak yenen Adige
milli ekmeği.
Firunze,
Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı. Sovyetler
kurulduktan sonra, Lenin kendisiyle İsviçre'de görüşen
bazı Adige bürokrat ve generallere verdiği sözü
tutarak Ankara'ya
Firunze'yi
göndererek Anadolu'dan Çerkesleri geri götürmek
istediyse de zamanın bürokratlarından Hüseyin Tosun ve
generalleriyle bir söylentiye göre Musa Kundukov ile
görüştürülerek, Çerkeslerin anavatanlarına geri dönmek
istemiyorlar cevabın verdirilmiştir. Alman gizli
istihbaratının verdiği raporlara göre: Osmanlılarca
kandırıldıklarını geçte olsa anlayan halkın % 80 gibi
büyük bir kısmı anavatana dönmeye hazırdı. Bunun tam
tersine rütbe ve servet sahibi olanlar ise Türkiye'de
kalmayı istiyorlardı. Dönüşe karşı olanların başında
gelen kişi ise Türk Ajans müdürü Gönenli Hüseyin Tosun
beydir.
(Kaynak, Werner Zürrer, Almanya’nın 1. Dünya Savaşında
Kuzey Kafkasya Politikası.)
Fuad Tchığo Paşa
(1835-1931), Kahire'de ilk okula gider. Orta dereceli
eğitimini İstanbul'da yaptıktan sonra tekrar Kahire'ye
giderek orada askeri okulu bitirir. Sultan
Abdülhamid'i tenkit edince tutuklanarak tüm askeri
rütbeleri sökülerek idama mahkum edilir. Ancak
taraftarlarından korkulduğundan Şam'a sürgüne
gönderilir. 1908'de İstanbul'a geri döner. Çerkes
Teavün Cemiyeti'nin kurucuları ve aktif çalışanları
arasındadır. Hiç çekinmeden düşüncelerini söylediğinde
'deli' lakabıyla da anılırdı.
|