Notlar: 1) Terimlerin çeşitli dillerde
yazılışları / işareti ile ayrılmıştır
Adige/Adghe vs. gibi 2) Sözcüklerin
yazılışında Latin ve Kiril harfleri kullanılmış ve .-
işareti ile ayrılmıştır. Adige-Адыгэ 3)
Yabancı kaynaklı sözcüklerin Türkçe okunuşları
parantez içinde yazılmıştır; Schapsugh (Şapsuğ)
4) Kesme işaretinin alfabetik sıralamada önem
verilmemiştir.
Hable,
önceleri bir büyük ailenin adını taşıdığı (örneğin;
'Azmeskohabl') yerleşim birimi. Şimdi ise anlam
değiştirerek mahalle anlamında kullanılmaktadır.
Habzvıd,
iki deniz arasında yaşayan tılsımlı atlardan yılkısı
olan kadın bir dev. Nart Verzemec (bazı anlatımlarda
Sawsırıqo olarak geçmektedir) Psetın Guaşe'nin
yardımıyla, kendisini kaçırarak yedi yıllığına
tutsak kılan Arcon-Archonıj'dan kurnazlıkla atı
Jaq-Jaq'ı nereden aldığını söyletir. Yaşlı bir
çoban'ın verdiği sıkı talimatlarla Verzemec bu ülkeyi
bulmaya yola koyulur. Yol boyunca zorda kalan bir
kurda, kuşa ve balığa yadım eder. Habzvıd’ın ülkesine
varınca fark ettirmeden yaklaşarak omuzlarından arkaya
beline kadar sarkan göğüslerine dudaklarını değdirir.
Böylece gelenek gereği Verzemec evlatlığı olur. Ancak
Verzemec'ın geliş nedenini ve istediğini öğrenince
Habzvıd
ona üç gece peş peşe yılkısını yayıltarak eksiksiz
geri getirirse, istediği atı vereceği sözünü verir.
Verzemec teklifi kabul eder. Birinci gece
Habzvıd
ıslık çalınca atlar bozkırda kaybolurlar. Ancak yol
boyunca yardım ettiği kurt yardımına gelerek birinci
gecenin, ertesi gece yine çalınan bir ıslıkla atlar
göklere çıkarak uçup kayıp olunca yine yolda yardım
ettiği şahin gelerek atları toplayarak geri getirerek
ikinci gecenin, son gece atlar aynı şekilde denize
dalarak kayıp olsalar da yol boyunca yardım ettiği
balık yardım ederek, atları denizden geri çıkararak
üçüncü gecenin sınavını da kazanır. Verzemec en son
gece denizde doğan bir tayla yılkınının bir fazlasıyla
çoğaldığını
Habzvıd'da
söyler. Verzemec bu tayı seçer ve almak ister, sahibi
Habzvıd
isteksiz verir. Yolda tay Verzemec'e şöyle seslenir;
'kardeşim benden daha çok anne sütü içti. Beni bırak
anneme gideyim kardeşimden daha çok süt içeyim ve
ondan sonra geri gelirim. Ancak o zaman kardeşimi
geçebilirim'. Verzemec ister istemez tayı bırakır ve
gerçekten de kısa bir zaman sonra geriye yetişmiş bir
at olarak gelir. Bu atın yardımıyla Verzemec Nart Kızı
Psetın Guaşeyi devden kaçırarak Nart ülkesine geri
getirmeyi başarır. (bkz. Vıd)
Hacemıko Hacı,
bağımsızlık savaşı yılları sırasında Abzechlerin
tanınmış thamatelerinden birisidir. Çar II.
Aleksander, Adigey'e gelince onunla Chımış ÇIey'de
görüşme yapan bir kısım Abzech delegelerinin başında
olan kişidir. Önce çar bir konuşma yaparak ''barış
istediğini, herkesin din ve geleneklerini serbestçe
tatbik edeceğini, tek isteğinin güney Kafkasya'ya
askerlerinin rahatça gidebilmesi için emin bir yol
istediğini, gelin savaşı durduralım ve barışı
gerçekleştirelim '’ der. Bu konuşmadan sonra
Hacemıko
ayağa kalkarak çara şu tarihi cevabı verir;
''Vatanımı çok seviyorum. Buraların çocuklarımın da
vatanı olarak kalmasını istiyorum. Savaşla vatanımıza
sahiplenemeyeceğimizi anlamış olmamız gerekir. Türkler
bize ne yardım etmek istiyorlar ne de edebilecek
durumları var. Ben sayın Çar Aleksander'in dediğini
kabul ediyor ve barış antlaşması taraftarıyım'' der.
Arkasından diğer bir delege Zeyko Şutzejıko TlIışe söz
alır ve şu konuşmayı yapar; ''Sayın çar önce tüm
askerlerinizi çekiniz. Son savaşçımıza kadar savaşa
devam edeceğiz.'' Daha sonra yanındaki torbadan
bir avuç tuz alarak Şhaguaşe nehrine atarak sözlerine
şöyle devam eder; ''Gördünüz mü tuzun nasıl eriyip
gittiğini ? İşte bu tuz gibi bizler de Rusların
arasında eriyip gideceğiz.'' Bu cevaptan sonra
Absechler bir birleriyle anlaşamazlar ve sonu gelmez
tartışmalara girerler. Durumu iyi kavrayan çar
ayağa kalkarak; '' önce kendi aranızda anlaşın, daha
sonra konuşuruz. Ancak savaş istiyorsanız, ben de
sonuna kadar bu savaşa devam edeceğimi unutmayın,''
diyerek oradan ayrılır. Zaman ise Hacemıko'yu haklı
çıkarmıştır.
Hacı Ahmet,
C. Stücker Adigey'e gelince kıyı boyunda bazı küçük
kalelerin onarımında çok yardımı dokunan bir Adige.
bkz. Stücker
Hacı Mohamet.
Şamil’in Abedzechlere gönderdiği naip. Halkın gelenek
ve göreneklerini bir tarafa iterek şeriatı uygulamaya
kalkınca meçhul kişilerce öldürüldü.
HaçIe, HaşIe, HaIe,
konuk sözcüğünün çeşitli Adige diyalektlerinde
söyleniş şeklidir.
HaçIeş,
konuk evi. Adige köylerinde avlu içinde ancak asıl
evden uzakta, misafirin rahat edebileceği şekilde
kurulmuş bir misafir evi bulunurdu ve köye gelen konuk
burada ağırlanırdı. Misafir genelde H. sahibince
ağırlansa da, daha önce ev sahibine söylenerek izni
alınarak komşular ve köy halkı da ağırlayabilirdi.
HaçIeşlerin
Adige sosyal yaşamında özel bir yerleri vardır. Burası
haberleşme, eğitim ve öğretim merkezi görevini de
yerine getirirdi. Yakın akraba ve dostları genelde
asıl ev kısmında misafir odasında ağırlanırdı.
HaçIeş
günümüzde anlam ve fonksiyon değiştirerek 'Otel'
anlamında kullanılmaktadır.
Hadağe-хьадагъэ,
vefat edenler için düzenlenen merasim ve ağıtlar.
Hade-хьадэ,
ceset.
Hadağe maşIö-хьадагъэ
маш1о, cenaze olan bir ailede en az üç gün ne ateş
yakılır nede yemek pişirilirdi. Akrabalar ve komşular
hazır pişmiş yemekler getirerek yas tutan aileyi ve
gelen misafirleri ağırlamaları geleneklerdendi.
Hadağe maqeğe1u,
komşu köylere ölüm haberini götüren haberciye denilir.
Bu kişi yas haberini atlı olarak götürüyorsa atının
kuyruğunu bağlamadan giderdi ki bu acı bir haber
götürdüğünü gösterir ve atı her gören acı bir haberin
olduğunu anlardı. Çerkesler atlarının kuyruğunu topuz
şeklinde bağlamadan binmezlerdi.
Hadrıch,
öbür dünya, ölülerin gittiği yer. Ahiret. Ölümden
sonra ebedi bir yaşamın olduğun inanırlardı. Öbür
dünyada ceza olmadığı ve tam tersine her şeyin çok
güzel ve iyi olacağı inancındaydılar. (Bkz. Th.
Lapinski s. 161)
HadeIus,
cenaze kalktıktan sonra beraberce yenilen yemeğin
adıdır.
Hakurate Şahençeriy Vmar oğlu,
28 Nisan (10 Mayıs) 1883 yılında Chaştuk-Хаштук
köyünde dünyaya gelmiştir. Penejıkuay köyünde 1899'da
ilkokula başlar ve 1905 de bitirir. 1905-1907 yılları
arasında Yeketeranidor'da yapılan yürüyüşlere
katılmıştır. Sovyet devriminden sonra Adige Özerk
Bölgesi’nin kurulmasında, Aralık 1922’de parti
sekreteri olarak en önemli rolü oynamış kişidir.
Moskova'da 5 Ekim 1935'de parti hastanesinde vefat
etmiş bir varyanta göre de 'Adige halkının sorunlarını
her yerde ön plana çıkardığından 'Stalin tarafından
zehirlettirilerek öldürülmüştür. 10 Ekim'de anavatanı
Adigey'e getirilerek toprağa verilmiştir. Yaşamı
boyunca halkının ve kültürünün yok olmaması için
elinden geleni geriye bırakmamıştır. Halkının
çağdaşlığı yakalayabilmesi için tüm güçlerini seferber
ederek, gençleri devlet parasıyla okutmuştur. Arada
bir Yekeradinora giderek eğlence yerlerini gezerek
okutmaya gönderdiği gençleri kontrol ederdi. Sağda
solda haylaz gezerken yakaladıklarına önce; "Halkın
senden çok şey ümit ediyor. Sen burada eğleniyorsun"
diye ihtarda bulunurmuş. Eğer aynı kişiyi ikinci
üçüncü kez yakalarsa elinden düşürmediği kamçısıyla
dövermiş.
1925 yılında onun adını taşıyan teknik öğretmen okulu
açılır. Daha sonra Andrıchuaye Chusen Pedagoji
Öğretmen Okulu adını alır.
Haluju-хьалужъу,
ince açılmış hamur içine peynir, patates ya da kıyma
konularak, yarım ay şekline getirilerek kızgın sıvı
yağa atılarak kızartılan bir nevi börek.
Hamit Abdülhak,
ünlü Osmanlı yazarlarından birisidir ve annesi Çerkes
kökenli cariyedir.
Hanwan Jonas,
1752 yılında güney Rusya ve Kafkasya'ya gezi yapan bir
seyyah.
Hantzeguaşç-хьанцэгуащ,
kuraklık olduğu zaman yağmur yağdırmak için yapılan
dini merasimlerden birisidir. Odundan bir kürek
şeklinde yapılan bir bebeğe kadın elbiseleri
giydirilir. Köyün kız çocukları bebeği ellerine alarak
koro halinde; 'HantzeguaşçIer keteşeçI, Veşch
kıtfeğeşch titha tlapI (Kürek prensesini gezdiriyoruz,
yağmur yağdır ulu Tanrı)' dizilerini söyleyerek kapı
kapı dolaştırırlar. Her kapıda bebek suyla ıslatılır,
hane sahipleri kız çocuklarına börekler çörekler
verirler, sonunda da
Hantzeguaşç
dereye ya da ırmağa atılır, toplanan yiyecekleri de
çocuklar beraber yerler. Bu merasim başından sonuna
kadar tamamen kadınlar tarafından düzenlenir ve
yürütülür. Gezdikleri sırada önlerine gelen her erkek
kişiyi bol suyla ıslatırlar ya da suya atarlar. Üç gün
suda kalan
Hantzeguaşç
çıkarılır ve kırılır. Aksi taktirde fırtınalarla sel
felaketi olacağına inanırlardı.
Şapsığ
Adigeleri Psıgoşçah-Псыгощахь derlerdi ve merasim
bittikten sonra birbirlerini suya attıkları da olurdu.
Хьацэгуащэр зэтэщэра
Псыгощахь орэд Хьэнцэгуащэр зэтэщэра
Тыгъурыгъор псышъхьэ мапэ
Ощхыр къэщха !
Титхьэ лъап1 къегъэпэпэха...
Ныхэтхы къыщэгъуэгъо-
Хьэмц1ыир псышъхьэ мапэ-
Ощхыр къэщха !
Титхьэ лъап1, къэгъэпепеха...
Лыгъотхы къыщегъэщха !
Фыгъожъыер псышъхьэ мапэ,
Ощхыр къещха !
Ситхьэ лъап1, къегъэпэпэха...
Шъэонахъор къоепсы рагъашъуа !
Haş1e-Хьааш1э,
baba
Haş1e
diye çağrılırdı.
HaramIuaşçh-хьарам1уащхь,
masallarda ve beddualarda kullanılan bir dağ adı.
Haram sözcüğü Arapça'dan alınma yabancı bir kelimedir.
Hasan Efendi Hadji,
İngiltere’ye Çerkesya elçisi olarak giden kişi.
Hasta tedavisi,
19. yy.'ın ortalarına doğru yapılan gezi notlarında
rastladığımız bu tedavi usulü islam diniyle birlikte
batıl bir inanç olarak Adigeler arasında yaygınlaşarak
yer tutmuştur. Hastalar için uygulanan bu tedavi şekli
tüm islam halklarında yaygındır. Hasta olan ya kendisi
ya da yerine birisini Yefendi'ye gönderir. Yefendi
kurandan ayetleri kağıtlara yazar. Bunlardan birisi su
dolu bir bardağa konarak, suyu bittikçe yenilenerek
yedi gün boyunca içilir. Diğeri de yedi kat mumlu beze
üçgen şeklinde sarılarak bedende ya da yastık altında
taşınır. Bu sayede hastalıkların iyileşeceğine
inanılırdı ve inanç olduğundan hafif derecede ruhi
nedenlere dayanan hastaların iyileştiği de olurdu.
Diasporada yaşayan Adigeler arasında halen bu tedavi
şekli yaygındır. Hatta perestorıkadan sonra Adigey
Cumhuriyeti'nde bu dualar Adige olmanın belirleyicisi
olarak boyunlara takılmaktadır.
Haşçır Killar- Хьащыр Киллар,
Oşhamafe dağının tepesine. 11Temmuz 1829'da ilk ayak
basan alpinisttir.
Haşoko Adel Muhamçeri,
1933-1984, Amman'da dünyaya geldi ve orada okula
gitti. Gençliğinden beri halkı ve halkının
sorunlarıyla ilgilenmeye başlar. Bilhassa ikinci dünya
savaşından sonra ünlü Adige ozanı Kube Şaban'ın
Amman'a gelmesinden sonra ondan aldığı bilgilerle
hayatını tamamen Adigelere ve Adige kültürüne adar.
Amman'daki " Çerkes Yardımlaşma ve Çerkes Gençlik
derneklerinde'' görev aldı ve faal olarak çalıştı.
Kube Şaban ile birlikte "Kebardeyme ya ceş tev" ve
"Göç" adlı tiyatro eserlerinin sahneye konmasında
etkin rol aldı. Derneklerde okuma yazma kursları
düzenledi. Bu tür çalışmaları rejimle iç içe olmuş,
enseleri kalın Adige kökenli yüksek mevkideki
bürokratların işine gelmiyordu. Bu nedenle kendisi
gibi düşünen vatansever gençlerle, Adige halkının
sorunlarına çözüm aramak için gizli toplantılar
düzenliyorlardı. Ürdün gizli servisinin dinlemesinden
çekindiklerinden dışarıda geniş arazide ve çölde
toplantılarını yapıyorlardı. Bir gece evine baskın
yapan 'Adige!' kökenli Ürdün gizli emniyeti
görevlileri onu ve Semih Thabısımı tutuklarlar ve çöle
götürürüler. Aylarca boynuna kadar gelen suda
bekleterek işkence yaparlar ve sonunda bırakırlar. Her
iki kader arkadaşının bu işkence sonunda böbrekleri
iltihaplanır ve her ikisi de aynı böbrek
yetersizliğinden bir hafta arayla Adel Muhamkeri
Wuppertal'de, Semih Thabısım ise Anavatan Nalçık'ta
hayata gözlerini yumar.
Adel Muhamkeri'nin tutuklandıktan ve gördüğü
işkenceden sonra artık Ürdün’de yaşayamayacağını
anlar. Zaten Kube Şaban'da Fransa'ya geçmiştir.
Ancak onun hedefinde anavatan vardır. Anavatana
giderek oraya yerleşmek en büyük amacıdır. Bu amaçla
1960’da önce Varşova’ya gider oradan da Moskova'ya.
Ancak her nedense Anavatan Çerkesya'ya giderek
yerleşme izni alamaz. Üzgün olarak zamanın Sovyetler
birliğinden ayrılmak zorunda kalır. Artık gideceği
ülkesi yoktur. Almanya'ya gelir. Kaderi Wuppertal
kentine yerleşmek olur. Burada da eşi Elke'yi tanır ve
onunla hayatını birleştirir ve evlilikten bir kız
çocukları "Diyane" dünyaya gelir.
Adel Çerkes'siz yapamayan sıhhati pahasına olsa
halkına, diline, kültürüne aşık bir insandı. 1960'lı
yıllarda Almanya'da yabancı hemen hemen yok gibiydi.
Hele hele Türkiyeliler hiç yoktu. Bir şeyler yapmak
istiyor, çalışmak istiyor. Fakat Adige bulamıyordu.
Türkiye'den işçiler gelmeye başlayınca Adigeleri
aralarında arıyor ancak bulamıyordu. İşte bu aşamada
diasporada ilk kez kendi halkının öz adı olan ADİGE
Kültür derneğini Schwelm’de kurar. Kurucu üyeler
arasında Türkiyeli tek bir Adige yoktur. Bu ad bazı
çıkarcı çevreler arasında sıkıntı yaratarak,
vefatından sonra değiştirilmek istendiyse de başarı
sağlanmamıştır. Bu ad daha sonra kurulan bir çok
derneklere (Zwingenberg, Nürnberg, Oyten, Hamburg
olmak üzere) örnek olacak ve zamanla Kafkas adlı
derneklerde isimlerini değiştirerek (Münüh, Köln
vs.) Adige ya da Çerkes adını almışlardır ve özlerine
kaynaklarına dönmüşlerdir.
Adel yaşamının büyük bir kısmını halkına adamış ender
büyüklerimizden birisidir. Kişiler ölür giderler amma
yaptıkları çalışmalar asla yok olup gitmez. Kişileri
yaşatan, ölümsüzleştiren başardıkları işler ve
insanlığa bıraktığı eserlerdir. İşte Ürdün'de genç
yaşlarında hazırlayarak Adigelerin istifadesine
sunduğu eserleri. Bu eserleriyle Ürdün'de gerekse
İsrail'deki yüzlerce Çerkes çocuğu anadilimizde okuma
yazmayı öğrenmişlerdir. Eserleri; Di Anabze 1958,
Adige Alfibe 1959, Chechığev Adige Vered zavıl 1960,
Mefepç 1960, Adige alfabem yığuaz, Zı mafegorem,
Nart Tchıdecher, ayrıca Nıbjeğu adlı üç dilli
dergininde yayınlanmasında emekleri geçmiştir.
Wuppertal derneğinde de yayınlarının yanı sıra sayısız
müzik kasetleri hazırlayarak tüm dünya Adigelerine
Adige parası karşılığında dağıtmıştır.
Adige kültürüne olan tutkusu aile yaşamını yıkmıştır.
Wuppertal Elberfeld’de kiraladığı tek odalı apartman
odasında yaşamına devam ettirmiştir. Yatalak hasta
olduğu zamanlarda bile Çerkes geleneklerini uygulayan
tavizsiz bir Adige idi.
Hatichquahe,
russ. Attigoi, Gatuqoy, Klaproth; Hattukai,
Bodenstedt; Gatjukoi, Rommel; Hattukei, Anadolu'da
1960'larda çalışan L. Kossiwig; Khatuköy, Hatsuköy
adlarını Türkçeleştirerek kullanarak yanılgıya
düşerken kendi kendilerine Hit ya da Hetıquay
(хьэтыкъуай) derler. Şhaguaşe ile Afips nehirleri
arasında oturuyorlardı ve Adigey'de bir köy olarak
kalırken, Sürgünde Uzunyayla'da 15 köy kadar en
kalabalık olarak vardır. İsrail'deki Kfar Kama'nın da
hemen hemen pek çoğu Şapsığ Adigece'si konuşan
Hetıkuay’dırlar.
HatiyaqIo-хьатияк1о,
Adige düğün, eğlence ve şölenlerinde halk oyunları
oynanırken, oyun boyunca düzenden ve kurallardan
sorumlu kişidir. Erkek
HatiyaqIo
ile birlikte kızlarında
HatiyaqIo
orada seçilirdi. Bunlar genellikle herkesi tanıyan ve
herkesin sevdiği ve saydığı kişiler olmaktadır. Erkek
HatiyaqIo
sembolik olarak elinde basit bir değnek yada dejıye
blağe taşırdı. Bu geleneğin kökü çok eski devirlere
kadar gitmektedir. Strabo, ''bu halklar kutsal asa
taşıyan kişilerce yönetilirler'' diye yazmaktadır.
Tarihi Adigey'de yapılan kazılarda da bunu doğrulayıcı
olarak mezarlarda üzerlerinde ve uçlarında hayvan
rölyef ve şekilleri bulunan kutsal asalar bulunmuştur.
Zaman içinde değer yitirse de düğünleri idare
edenlerin taşıdıkları sembolik bir araç olarak
günümüze kadar yok edilmeden gelmiştir.
HatiyaqIolere
sorulmadan düğünden çıkıp gidilemez, onlar müsaade
etmeden ortaya çıkılarak oynanmaz. Kim ki, geleneklere
karşı harekette bulunur
HatiyaqIo
kanalıyla cezalandırılır. Kimi Adige kabilelerinde bir
düğün ya da eğlence
HatiyaqIo
tarafından yapılan halk dansıyla açılır ve
kapatılırdı.
Hatko Ahmed,
24 Eylül 1901-1937. Hatığujıkuaye köyünde doğmuştur.
1910-1912 yıllarında köyde okula gider. Ufa kentinde
din okulunu daha sonrada Batalpaşınk'de öğretmen
okulunu bitirir. Sovyet devriminden sonra Ğobekuay
köyünde öğretmenlik yapar. İlk şiirleri 1923'de Adige
Makhe'de yayınlanır. Adigey'de ilk defa Adigece
şiirler yazarak yayınlayan ilk şairdir. 1926'da
Moskova'da Doğu Üniversitesi'ni bitirir. Adige Makhe
gazetesinin ikinci redaktörlüğünü yapar. 1934'den
itibaren vefat edinceye kadar Adige yazarları
birliğinin sekreterliğini yapmıştır. Eserleri; Bılım
Fek1od 1927, Ç1er 1930, Mekhamecher 1931, Çasovoy
1935, Tz1ıfır şere1 1959, Stıchcher 1967, Mujestvo
adlı eseri de 1938 de Rostov na Don kentinde
yayınlanmıştır.
HatrantıkIu-хьатрантык1у,
Adigeler arasında ''tanrı seni
HatrantıkIu
Dağına götürsün'' şeklinde kullanılan beddua
sözcüğüdür.
HatrantıkIu
bir toponomi'dir. Bazı dil bilimciler Anapa kalesi ile
HatrantıkIu
aynı görmektedirler. Çünkü oraya esir olarak getirilip
satılanların, bir daha geri dönmeleri çok zordu.
Haynape,
Adigelerde bir kişiye söylenecek en ağır kelimelerden
birisidir. Bu söz söylendiği zaman kişinin ne kadar
olumsuz tutumu olsa dahi anlaşma en azından tarafsız
kalma yoluna giderdi. Ayıp anlamında olmasına rağmen
çok daha detaylı ve yaptırımcı caydırıcı bir anlamı
vardı. Knobloch (1991;14) şu şekilde açıklama
yapmaktadır:'' ha 'köpek' + (y)i ' toprak; pislik' -
na 'göz' + pe 'ağız'. Karşısındakine reel ya da manen
suratına yaptığı işin iyi olmadığı anlamında yüzüne
söylemek ve atmaktadır.
Heble-хьэблэ,
mahalle.
Hebzvıd-Хьэбзуд,
kancık köpek cadaloz.
Hedağepaşe-хьэдагъэпашэ,
taziyeye giden gurubun başkanına denilir. Gurup avluya
girince
Hedağepaşe
bir kaç adım ileriye çıkar ve gurup adına taziyede
bulunur ve daha sonra geri çekilerek guruba katılır ve
taziye yerinden ayrılırdı.
Hedetej-хьэдэтеж,
faili meçhul cinayetlerde, öldürülen kimsenin yanında
bulunan malı mülkün, belirli bir zaman, akrabaları
bulunarak gelinceye kadar saklanmasına denilir.
Hek1otey,
433-388 yıllarında yaşamış ve Sind krallığını
yapmıştır. Adına paralar bastırmış, kanunlar çıkarmış,
güzel sanata değer vererek gelişmesini sağlamıştır.
Hel-хьэл,
kama. Odun yarmada kullanılan kama.
Heluğ mıkumıpş
mayasız pişirilen ekmek
Hendırquaqoe-хьэндрыкъуэкъуэ хуэпэ,
yağmur yağıp yağmayacağını tespit etmek için yapılan
bir merasimdir. Bunun için bir kurbağa yakalanır ve
kadın elbiseleri giydirilir. Daha sonra havaya atılır.
Kurbağa yere düşer düşmez bağırır ve sıçrarsa yağmur
yağacağının habercisi olarak kabul edilirdi.
Diğer bir merasim ise ilkbaharda kurbağalar bağırmaya
başlayınca düzenlenir. Çocuklar kollarını
pantolonlarının kolundan çıkararak dört ayaklı bir
kurbağa şeklini alırlar ve avluda sağa sola sıçrayarak
yedi tane taş toplanır ve aşağıdaki şarkı söylenir;
''Var var
'' Ти1 ти1
Neyimiz var, neyimiz var
Сыд ти1 сыд ти1
Olmayan yok
Тимы1эж шъы1эп
Olmayan yok !''
Тимы1эж шъы1эп ''
Henepşıf Habl,
bağımsızlık savaşı yıllarında Kuzey Abezechlerin
reisliğini yapmış, bkz. Muhammed Emin'in oturduğu
köyün adıdır. Adigey Cumhuriyeti'nde Lağo-Naqe'ye
giderken, solda yüksek tepede kurulu olan Dache
köyünün yakınındaydı.
Heneter
bkz. Budinen
Heniochen,
Karadeniz kıyısında yaşayan bir halk. Bunların
Argonautlarla beraber gelen Spartalar olduğunu ileri
sürenler vardır. Ancak
Heniochenlerden
söz eden Yunan yazarlar her nedense bunların Spart
asıllı olduklarını yazmamaktadır.
Hepeşçıpche-хьэпэщыпхэ,
koyunu kayıp olan kimse koyununun kurtlarca
parçalanmasını istemiyorsa eline bir ip alarak
Yefendinin evine gider. Hoca bu ipi ayetler okuyarak
üfler ve üç ya da yedi adet düğüm atar. Daha sonra eve
gelir, ipliği kamasının ucuna dolar ve kapının
arkasına kamanın ucu yukarı gelecek şekilde kayıp olan
hayvan bulununcaya kadar dikili tutulurdu.
Herberstein von Siegmund Freiherr,
Humanist ve filozof. Rusya ve Rusya halkları üzerine
eserleri vardır. Eserlerinde Çerkeslerden de söz
etmektedir.
Hesha,
bkz. MequIate'nın Hatıkuay diyalektinde adıdır.
Heschaha
bkz. MequIate'nın Kabardey diyalektinde adıdır.
Hızel İbrahim,
tarihi Adigey'e geri dönerek Peneches'te okul açarak
halkına hizmet eden vatansever Adige'dir. Ekim
ihtilalinden sonra Düzce'ye geri dönerek 1960'da vefat
etmiştir.
Hieros
bkz. Gelendsik
Hippisch-Lippisch
(Hippiş-Lippiş), Kabardey Adigelerinin Oşchıtchu'a
verdikleri addır.
Hippus,
Tschenistzchale, Rion nehrine Kuzey'de katılan bir yan
nehir.
Hiristiyan
dini, bu semavi din IV. yy'dan sonra Bizans kanalıyla
yayılmaya başlamıştır.. Herberstein şöyle
yazıyor: Yunan kilisesine bağlı hıristiyandırlar. Dini
İbadetlerini ve seremonileri kendi anadillerinde
yaparlar.
Hordgaei
(Hordgaay) Abghaz, Megrel ve İberia bölgesi dağlarına
verilen ad.
Horschelt
Theodor (1829-1871) 1858’de Tiflis'e gelerek,
1859'da Şamil'in teslim alınması savaşına bizzat
katılmış 1863'de Münih'e geri dönmüştür. Savaş
alanını canlandıran birçok resimler yapmış ve Şamil'in
teslim alınışı tablosunu da 1865'de yapmıştır.
Eserleri Rus Çarı tarafından satın alınmıştır.
Hurame,
о хьурамэ хьурамэ
хьурамэ такъэ
такъмакъыр зи аша
зи ашэр л1ыук1а
л1ыук1ыр devamını yaz!
Hüseyin Tosun, (Shaplı)
(1875-1935) Türk ajans müdürlülüğünü yapmıştır.
Balıkesir Gönen Üçpınarlı'dır. Adige tarihini yazmış
ve Abdülhamit II tarafından tutuklanmıştır. İstanbul'a
yürüyen ordunun komutanı Mahmut Şevket paşa ilk iş
olarak
Hüseyin Tosun
beyi zindandan kurtarır.
Hüseyin Tosun
su ekmek istemeden 'Çerkes tarihi müsvettelerini'
istemiştir. Ne bu müsvetteler, ne de kitap haline
getirilmiş olarak ortada yoktur. Ancak daha sonra bu
müsvetteler ‘’büyük bir ihtimalle Gnrl. İsmail Berkuk
ele geçirerek bazı düzeltmelerden sonra
yayınlamıştır’’, denmektedir.
Alman istihbaratının raporlarına göre T.C.nin
kurulmasından sonra Çerkeslerin geriye dönmelerine
şiddetle karşı gelen ve geriye göç etmelerini önleyen
yüksek bürokratlardan birisidir.
Hypanis
(Hipanis), bkz. Psıj
Hyrgis
(Hırgis), Don nehrinin yan kolu olan Denetz'in adıdır.
|