Notlar: 1) Terimlerin çeşitli dillerde
yazılışları / işareti ile ayrılmıştır
Adige/Adghe vs. gibi 2) Sözcüklerin
yazılışında Latin ve Kiril harfleri kullanılmış ve .-
işareti ile ayrılmıştır. Adige-Адыгэ 3)
Yabancı kaynaklı sözcüklerin Türkçe okunuşları
parantez içinde yazılmıştır; Schapsugh (Şapsuğ)
4) Kesme işaretinin alfabetik sıralamada önem
verilmemiştir.
Tabaklama,
Adigeler tabaklamada peynir suyu kullanırlardı. Peynir
suyuna yatırılan ham pösteki, belirli bir zaman sonra
çıkarılarak etleri sıyrılarak deri haline getirilirdi.
Tabu,
Adigelerde yapılması ya da söylenmesi uğursuzluk ve
felaket getireceğine inanılarak kaçınılan olaylar da
vardır. Örneğin; gelinin kaynana ve kaynatayla
konuşmamaları, haftanın belirli günlerinde belirli
işleri yapılmasının yasaklanması vs. gibi.
Tabun,
mustang, yılkı.
Taman/Temen,
Adigey topraklarının batıya doğru uzanan yarımadaya
denilir. Burada klasik çağına Phanagoria kenti
bulunuyordu.
Taman
kelimesi Adigece'den gelmekte, sulak ve bataklık
anlamına gelir. Evliya Çelebi zamanında bu yarımadada
80 pare Adige köyü vardı. Bunlar Netıkuac
Adigeleridir.
Tamerıs Özbek.
Antalya doğumlu olan
Tamerıs
Türkiye’den ilk olarak anavatana giderek
üniversite öğrenimi yapan kızımızdır. O zamanlar
Sovyetler Birliğine gitmek bir yana adının bile
ağıza alınmasının zor olduğu dönemde gitmesi ona
dönüşçülerin piyoneri unvanını kazandırmıştır.
Başarılı öğrenimden sonra oranın vatandaşlığını
alarak Nalçık kentine yerleşmiştir.
Tamm,
küçük ve büyük Laba nehirlerinin kaynaklarında yaşayan
kabilelere denilir.
Tamığe-Тамыгъэ,
bkz. Çıpche
Tamtereqan,
bkz. Tmurtakan.
Tanais,
bkz. Don
Tanc-Тандж,
miğfer.
Tanrı ve Tanrı inancı,
Literatürde, Adigelerin ülkelerinde düzen intizam ve
bolluk getiren üç kız kardeş olan Tanrıçalarının
olduğu yazılmakta ise de, adlarını vermemektedirler.
Bu penatlar yine Adige yaşlılarınca üç sınıfa şöyle
ayrılıyorlardı; ailede birlik ve beraberliğin,
komşularla dost ve sevgiyi yaratan ve geziye
çıkanların yolcuların koruyucuları. Her kim ki evini
değiştirir ya da seyahate çıkar, daha önceden onlara
bir şeyler adak yaparlardı. Ulu ağaçların altında dini
merasimlerin yapıldığını ve bu ağaçlara haç
astıklarını bir çok seyyah yazmaktadır. Ulu ve kutsal
ağaçların altında Tanrılara dua ederler, Tanrılara
adak olarak hediyeler, kamalar, kılıçlar vs. takılır
ve bunlara kimse dokunamazdı. Takılan eşyalara değeri
ne olursa olsun asla dokunulmazdı.
TapIanta,
bkz. Altı Kesek
Taphne,
diğer Adige kabilelerine karışarak yok olmuş bir Adige
kabilesi.
Tapşı,
Abhazlar T. denilen çok iri ve kocaman ağaçlara
taparlardı. Doğrusu Thapşı şeklinde olması olasılığı
vardır.
Tapşı
Meryem, nikahlanan çiftlere getirilen hediyeler
Tapşı'nın altına koyarlardı. Daha sonra Tapşı
Meryem'in adının geçtiği dualar yapılır ve hep beraber
yemekler yenilerek eğlenilirdi.
Taş doğumu,
mitolojik anlatımı, eski ön Asya halklarında çok
yaygındı. Hitit'lerden Araplara kadar çeşitli halk
anlatımlarında rastlanmaktadır. Adige Nart
efsanelerinde de bu mitolojik anlatımlar vardır.
Nartlar içinde en kahraman olarak tanınan ve bilinen
Sawsırıqo da taş doğumludur. Bkz. Sawsırıqo
Tauli
bkz. Lawlinzi
Tavıç-Тауч,
kadınlar için hakaret kelimesi olarak kullanılır.
Utanmaz, ahlaksız anlamlarına gelir. ''Habzı tavıç''
Tchıye-Тхые,
Achin bkz.. için yapılan merasimde beraber götürülen
ve dualarla pişirilen hamurdan bir yiyecek.
Tchojıy- Тхъожьый,
Nart efsane kahramanı Sawsırıqo'nun atının adıdır.
Tchojıy
uçabilen, düşünebilen, konuşabilen ve Sawsırıqo'ya
tavsiyelerde bulunarak tehlikelere karşı uyaran Nart
efsanelerinin Pegasusu'dur. Sawsırıqo'nun annesi
Setenay guaşçe onu yer altında gün ışığı göstermeden
oğlu için büyütmüştür.
Tchuvatle-Тхъууалъэ,
yayık.
Techutay-Тэхъутай,
okluk.
Tecal-Тэджал,
Arap -islam inancından kaynaklanarak Çerkeslerin
inançlarına Adigeleştirilerek sadece ismiyle geçen bir
motiftir. Deccal dünyanın sonunu getirecek olan
motiftir. Bu motif hemen hemen tüm halkların inancında
yaşamaktadır. Germen efsanelerine göre de Olrik'tir ve
Gottlar (bkz. Dumezil; Loki) vasıtasıyla Adigelerden
alınarak German efsanelerine geçtiğini iddia eden
bilimciler de vardır. Adigelere göre
Tecal
çok iri dev bir yaratıktır. Kafkas dağlarının
derinliklerinde kuş uçmaz kervan geçmez kayalıklara
zincirlerle bağlanmıştır. Dünyanın sonu yaklaşmaya
başlayınca kendini bu zincirlerden kurtararak, şarkı
ve türkülerle insanlara gelerek kendini Tanrı olarak
ilan edecektir. Bkz.. Nesren JaçIe
Teffik Bey,
bkz. Lapinski, Theophil
Tekeli General,
1785 yılında Anapa kalesini kuşatan çar askeri
birliklerinin komutanı. Sırp asıllı ve gaddar ve vahşi
bir asker olarak bilinir. Başarısız olan bu kuşatmada
Kabardeylerin de vatanlarının yakılıp yıkılmasında ve
binlerce kardeşlerinin boğazlanmasında Rusların
yanında yer almışlar. (Ketmann, Paul;23)
Temeq,
boyunduruğun sağa sola kaymaması için takılan sopalar.
Temenşıv-Темэншыу,
sözlük anlamı 'Taman atlısı' dır. Nart Efsanelerinde
adı geçen bir kahramandır.
Tem,
Adige kemerinin üstünde bulunan gümüş düğmelere
denilir.
Temeps,
boyunduruğun düşmemesi için takılan ipler
Temirgoi
/Kemerquahe/ÇIemguy, Laba nehri kıyılarında yaşamış
olan bir Adige kabilesidir. Rommel (1804; 41) onlardan
şöyle söz etmektedir;" Çerkeslerin en ilginç en zengin
ve temiz kabilelerinden birisidir. Etrafları iyi
korunan 40'a yakın köyde yaşamaktadırlar ve 2000
savaşçıları vardır."
Temleç /Темлэч,
zengin ve asil sınıfa mensup kişilerin kılıçlarının
sapına gümüşten yapılma taktıkları takı.
Temrjuk
/Temryuk/Temürk, Taman yarımadasında Kerç boğazına
yakın yerde kurulu olan ve Evliya Çelebi zamanında 800
hane Adige'nin yerleşik olarak oturduğu kalenin
adıdır. Halkı balıkçılıkla ve kamçı yapımıyla
geçinmektedir. Evler sazdan yapılma ve damları
ise topraktandır.
Temruk
/Temçuk, Kabardey Adigelerinin 16. yy'daki Beyleri.
Tatar-Türk baskılarına karşı vatanının bağımsızlığını
koruyabilmek için IV. İvan ile anlaşır ve kızı
Goşenay'ı 1561 de çarla politik evlilik yapar. Halkını
tekrar Hıristiyanlaştırmak için papazlar getirir ve
kiliseler yaptırır.
Tene
Gubğo-Тенэ Губгъо, Nart efsanelerinde Nart
Kahramanlarının at koşturdukları ovanın adıdır. Kuban
nehri ile Don ve Volga nehirlerinin kavuştuğu yere
kadar uzanan bölgenin adıdır. Buraları tarihin eski
devirlerinden MS.1500 yıllarına kadar Adigelerin
topraklarına dahildi.
Tenefe,
Paskalya bayramının Abhazca adıdır. Bu günde
ölenlerin ruhunu şad etmek için yemek dağıtılırdı.
Teoant-Те1уант1,
Konya ilinde yaşayan Adigelerin 'Semerqev' için
kullandıkları addır.
Terç,
Kabardey'de Oşha-Macho dağından kaynağını alarak Hazar
denizine dökülen ırmak..
Terek,
bkz. Terç.
Terse Gubğo- Тэрсэ Губгъо,
Nart efsanelerinde adı geçen diğer bir ovanın adıdır.
Teşçe-Тещэ,
gelinin aileye entegre edilmesi merasimine denilir
Tha-Тхьэ,
Tanrı. Adigeler arasında Tha diye bir yaratığa
tapılır. Ancak işlevi ve hakkında yapılan herhangi bir
merasim vs. den hiç bir yerde söz edilmez. Günümüzde
ise Allah inancı ve kelimesiyle eş değer olarak
kullanılmaktadır.
Thabze-Тхьэбзэ,
küçük baş hayvanların sahiplerince tanınabilmesi için
yavru iken kulaklara kesilerek yapılan damgalara
denilir.
Thaçet-Тхьэчэт,
Hindi. Sözlük anlamı 'Tanrının tavuğu' şeklindedir.
Amerikanın keşfinden sonra Avrupa ve Asya'ya yayılan
Hindi için bir fıkra anlatılır: Günlerden bir gün bir
Adige ağaca çıkarak Tanrıya çekişmeye başlar; "Tanrım
sen adaletliyim diyorsun. Ama seninde adaletin yokmuş.
Kendi tavuğunu kocaman yarattın da bizim tavuğumuzu
küçücük yarattın." O anda gök gürlemeye başlayınca
ağacın altında durun diğer Adige arkadaşına
seslenerek; "kızdırdın, kızdırdın, in aşağıya" diyerek
aşağıya indirir.
ThaçIeğ-Тхьэк1эгъ,
ormanlarda tapınılan ve kutsal sayılan ulu ağaçların
olduğu yerlere denilir. ( Bkz. Achin )
Thağelıc-Тхьэгъэлыдж
/Thekhaleik/Thağelec/Thekofeshu, Nart kahramanlarından
birisidir ve daha sonraları çiftçilerin ve bereket
Tanrısı rolünü üstlenmiştir. İki kardeşi vardır; Amış
ve Mamış.
İlkbaharda çift sürmeye gitmeden önce gençler el
ele tutuşarak bereket Tanrısı için şarkılar
söyleyerek, yalvararak toprakları dolaşırlardı.
Çiftçiler gurup gurup olurlar ve onlara "zetzey-зэцэй"
ya da "zetzeğu-зэцэгъу" denirdi. Meş1odz Serbi'nin
yazdıklarına göre her gurubun bir thamatesi olurdu.
Thamate ilk toprağa karasabanı saplayacağı belirlerdi.
Orada öküzlerin boynuzlarına, karasabana, sabanın
devirdiği ilk toprağa bachsıme dökerek
Thağelıc
adak yapılırdı.
Toprağın sürüldüğü yere bir bayrak dikilir ve bu
bayrağa bakarak dinlenme zamanları tespit
edilirdi. Çift sürme günlerinde önceleri pazar,
müslüman olunduktan sonra cuma günleri dinlenilirdi.
Çift sürme günlerinde yeni evlilerin hiç biri
eşlerinin yanına gidemezler gidenler
cezalandırılırlardı.
Thağelec'ın duası;
Тэ
ти Тхьагъэлыджэу, оу-оу,
Цобзэ ш1обзыр тэупс, оу-ра,
Цобзэ 1улъхьэр, оу-оу,
Гъэ мэщыш1эр дэтэгъэк1,оу-ра,
Дэщ-дэк1 дэшъхьалъэу, оу-оу,
Шъэхьалъэ ш1ой хэмытэу,оу-ра,
Цэу тэтыр джэнэ гуапэм фэдэу ушъуашъоу оу-оу,
Ашъо гъуапэм фэдэу онтэгъоу, оу-ра,
Жъогъэ бзыгъэр зэрищэу оу-ра,
Щаум тешъхьаукъэу, оу-ра,
Гъэжъо конибгъур зэбгъурытэу, оу-оу,
Азыфагу дэтым нысэщэ джэгу хэтш1ык1эу, оу-ра,
О
къытэт, къытэт, къытэт, оу-оу-ра.
ThağeptzI-Тхьэгъэпц,
Tanrı'yı aldatan, yalancı.
Thalırqeb- Тхьэлыркъэб,
Su kabağı. Su taşımaya yarayan içi boş kalın kabuklu
kabaklara denilir.
Thamate/Themade-Тхьэматэ/Тхьэмадэ,
sözlük anlamı 'Tanrı'nın babasıdır.' Hıristiyan
dininden gelmedir ve İsa Mesih'in üç özelliğinden
birisidir. Gürcülerin 'Tamada' dedikleri kişi hemen
hemen tüm Kafkas halklarında, içki ve eğlence
masalarının başkanı olarak geçer. Ayrıca Adige sosyal
düzeninde çeşitli anlamlarda ve işlevlerde kullanılır.
1.
Bir toplumda en yaşlı kişi ya da önder olan
kimseye denilir.
2.
Ailede gelinler beylerinden ya da kayın babasından
toplumda söz ederken kullandığı tanım şeklidir.
Tharqoj ane-тхьаркъожь анэ,
Adige sofrasına denilir.
Thaşxo-Тхьэшхо,
ulu Tanrı. Adigelerde sözü edilen inanılan ancak
hakkında herhangi bir dini merasim yapılmayan
görevinin ne olduğu açıkça bilinmeyen bir Tanrı'dır.
Ancak Adige toplumunun düşüncesiyle böyle görünmeyen
bir Tanrı düşüncesine gelmeleri, ileri bir kültür
düzeyine ulaşmış olmalarının bir göstergesi olarak ta
kabul edilebilinir. (Knobloch; 1991, 51)
Thateer,
ünlü yunan coğrafyacısı Strabo'nun Taman'da ve Kuban
nehri kıyılarında yaşadığını yazdığı bär halk adıdır.
ThatleIu-Тхьэлъэ1у,
Tanrı'ya yalvarma yakarma.
ThatzIık-Тхьэц1ык,
küçük Tanrılar, simgesel doğa güçleri.
Thawadi,
Abchaz ve Cigetlerde Gürcü kökenli asilzadelere
verilen addır.
Theodosia,
Kaffa kentinin yunanca adı.
Thulme,
Milattan önce tarihi Adigey topraklarında yaşamış olan
efsanevi bir halkın kralının adıdır. bkz. Emeçler.
Tığemıs,
Karadeniz kıyısında Soçi'ye yakın günümüzdeki
Dagomys'un Adigece adıdır.
Tıram-Тырам,
soylu Adige atlarından birisidir. İhtilal yıllarında
bu at soyu tamamen yok edilmiştir.
Tlepe tewıçu,
hemen hemen kaybolmaya başlamış olan güzel bir Adige
geleneğinden söz etmek istiyorum. Bu gelenek
diasporayı bilmiyorum amma, Kafkasya'da halen
yaşatılmaktadır. Bu geleneğin tekrar
canlandırılmasının geleceğimizin garantörü olan
çocuklarımızı genç yaşlarda çok iyi etkileyeceğine ve
toplumumuza bağlayacak faktörlerden birisi olacağına
inanıyorum.
Tlape tevuç eğlencesi çocuk ilk defa ayaklanarak
yürümeye başlayınca, -beş altı yaşına kadar da
olabilir- düzenlenir.
Gerekli eşyalar:
-
Yuvarlak Çerkes sofra masası. Mayasız 10-15 cm çapı
olan yuvarlak ince açılmış ve pişirilmiş
ekmek. Her tlepe tevuç yapılacak çocuk için bir tane
pişirilecek.
-
Meslekleri gösteren sembole eden (makas, telefon,
steskop, kitap defter, para vs.) gibi minyatür çok
çeşitli eşyalar.
Çocuklar için milli elbiselerin diktirilmesi ve
Adige melodilerinin canlı olarak çalınması daha da
güzel olur.
Çocuğun yakın arkadaşları ve yakın akraba ve dostlar
davet edilir. Bir oda da masanın üzerine mesleklerle
ilgili minyatür eşyalar konulur. Herkes yerini alır ve
müzik çalmaya başlar. Çocuğun elini çocuğun güveni
olduğu her hangi bir kişi tutarak odaya alkışlarla
getirir. Daha sonra masanın çevresinde üç kez
dolaştırılır ve üç adet eşya seçmesi istenir. Çocuğa
baskı yapılmaması gerekir ve çocuğu gezdiren kişiden
başkasının konuşmaması gerekir. Yoksa çocuk şaşırır.
Çocuğun seçtiği eşyalara (bazen uç değil iki ya da bir
tane seçebiliyor etkilememek gerekiyor) göre
davetlilerden isteyenler sırayla düşüncelerini
söylerler, hangi mesleği seçeceğine dair konuşmalar
yaparlar.
Arkasından çocuğun çorapları çıkarılır, masa toplanır
ve yufka ekmek masanın ortasına konulur. Çocuk
iki ayağı ile yufkaya basar. Aileye en yakın bir kişi
elindeki bıçakla çocuğun ayağına göre yufkayı
keser. Kesilen ekmeğin sağ kısmı anneye, sol ayak altı
babaya , geri kalanı da oturanlara parça parça
dağıttıktan sonra çocuk hakkında iyi temenniler içeren
konuşmayı yapar ve kesilen ekmekler yenilir.
Daha sonra eğlence yapılır ve en son olarak da hep
beraber yemek yenilir ve dağılınır.
TIırğotav- Т1ыргъотау,
Polyainos'un anlattıklarına göre Meot kraliçesidir.
TIırğotav
kurduğu krallık ve disiplinli ordusuyla Sindleri ve
hatta Bosfor İmparatorluğu'nu dahi mağlup etmiştir.
Agyrion Dioder'in (Diodorus Siculus adıyla bilinen)
Aripharnes hakkında yazdıklarına göre, Aripharnes'in
Meot başkentine yaptığı saldırıyı Thatei Kraliçesi
başarıyla karşı koyar. Bosfor Kralı Satyros'un
komutanı Aripharnes'in ordusunda Yunan, Trakyalı ve
İskit kökenli paralı askerlerde vardı.
TIırığu- Т1ырыгъу/Къэнакъ
bkz. Ğurğur
Tırışav- Тырышъау,
Abedzeh, Şapsığ, Bjedığu kabileleri ile Şhaşefıj
köyünde oturan Adigelerce bilinen ve sevilen bir Nart
kahramanıdır.
Tısaşe- Тысашэ,
Adige geleneklerine göre gelin getirildikten iki üç ay
sonra kendi ailesine büyük bir merasimle geri
getirilme olayına denilir. Aile ziyaretinde her
ferdine ufak da olsa bir hediye getirmesi bir
gelenekti. Dayılara muhakkak en güzel hediyeler
verilirdi. Bu da Anaerkil aile düzeninden günümüze
aktarılan kalıntılardır. Gelin kendi ebeveynlerin
yanında birkaç ay kalırdı. Hatta eğer çocuğu olacaksa
çocuğunu burada dünyaya getirirdi. Gelin, beyinin
evine geri getirilince yine aynı şekilde hediyelerle
geri gelirdi. Daha sonraki ziyaretlerde hediye verilen
kişiler daha dar bir çerçeveye indirgenirdi.
Tlachş Ğepsk- Лъахъш гъэпск1,
kuraklıkta yağmur yağması için yapılan törenlerden
birisidir. Kuraklık olunca dul bir kadından demirden
köstek ödünç alınır ve suda yedi gün yedi gece
bırakılır ve yıkanırdı. Bu büyüsel merasimden sonra
yağmur yağacağına inanılırdı.
Tlap-Лъап,
deriden yapılma su taşımaya ya da peynir basmaya
yarayan gereç.
Tlaqotleş-Лъакъолъээш,
literatürde Ozden/Wezden/Uzden Tatarca tanımlarıyla
sözü edilen Adige sosyal sınıflarından en kalabalığı,
kuvvetlisi ve zengini olan tamamen bağımsız halk
sınıfıdır.
Tlaquatz1e- Тлъакъуац1э,
Şapsığların Ağup dedikleri ve çok büyük bir aileyi
kapsayan kan birliğine dayanan gurup. Literatürde
Klan/Clan adıyla söylense de, klanın gerektirdiği
özelliklere sahip oldukları gibi bazı Tl. Sippe /kin
(ship) özelliklerine sahip olanlarda vardır. Örneğin;
Yedicler, Yenemıqolar, Davırlar atalarını Orman
Tanrısı Mezıtha'da görmektedirler.
Tlach- Лъахъ,
köstek.
Tlaschü- Лъашъу,
ziraat aleti. Toprağı sürdükten sonra düzlemeye
yarayan alet.
Tlay- Лъай,
yumuşak deriden yapılma ayağa giyilen tozluk.
Tlav- Лъау,
hastalık ya da sağlık nedeniyle kan almaya denilir.
Adigeler yılda iki kez bu yolla kan akıtarak sağlıklı
olarak kalacaklarına inanırlardı. Bu metot sülük
olmayan yerlerde tatbik edilmektedir. Sülük olan
yerlerde ise sülük ile yapılırdı.
Tlchonç- Лхъонч,
ocakta devamlı takılı olarak duran zincir.
Tlchonç
ucunda 'şoven' asılı durur ve yemek vs. pişirilir.
Tlchonç
Adige ve diğer kuzey Kafkasya halklarının sosyal
düzeninde çok büyük önemi ve değeri vardır kutsaldır.
Kim ki eve girerek bu zincire eliyle değer o
kişi, o evin çocuğu sayılır ve her türlü kan
davasından kurtulurdu. Politik asil ve dokunulmalık
hakkı alırlardı.
Tlchonç
şoven asılı olarak durmuyorsa katlanarak
kancasıyla kısaltılarak asılması tabuydu; asılırsa
ailede kuraklık ve kıtlık olabileceğine
inanırlardı. Eğer zincir kullanılmayacaksa tamamen
ocaktan çıkarılarak gereken yere ya uzunluğuna konur
ya da asılırdı.
Tlebıtz-Лъэбыц,
Nart efsane motiflerinde bir devin adıdır .
Tlechu- Лъэхъу,
esirlere takılan esaret zinciri.
Tlepako- Лъэпако,
iki sözcükten bir araya gelmiştir. 'Tle' ayak, ayak
ucu, 'pako' küt kısa, küt ayaklı, kısa ayaklı ve
'Türk' anlamında kullanılmaktadır. 'Bzemı1u', 'dili
söylemeyen ' sözcüğü de kullanılmaktadır. Bkz.
K1ak1o
Tlepsk1e psıhın- Лъэпск1э псыхьэн,
demir ve demircilerin Adige inancında sihirli özellik
ve kuvvetleri vardır. Yeni doğan çocuk demirciye
götürülerek demirhanedeki suda yıkanırdı. Bu yolla
çocuğun kuvvetli ve sıhhatli olacağına inanırlardı.
Tlepş- Лъэпшъ,
Nart efsanelerini, daha sonra Adige folklorunun en
önemli ve değerli figürlerinden birisi Tlepş'dir.
Tlepş,
Nartlar'ın demirciler Tanrısı aynı zamanda
demircisidir.
Tlepş
Sıcak kızgın demiri çıplak elleri ve yumruklarıyla
işliyor ve elleri yanmıyordu. Kültür getiren bir
kahramandır. Orak ve tırpanı Jıspı-prensesinin
mırıldanmalarına dayanarak yaparak insanlığın
hizmetine sunmuştur. Daha sonra Setenay-
Guaşe'nin yardımıyla maşa ve çekici de bulmuştur.
Maşayı yaptığı andan itibaren elleriyle sıcak demire
elleyemez olmuştur.
Tlepş
aynı zamanda tılsımlı silahların da yapımcısıdır.
Örneğin; ustası olan Nart Debecin yaptığı tılsımlı
kendi kendine ot biçen tırpandan yaptığı ok, yayından
çıkmadan önce, öldüreceği düşmanlarının adını söyleyip
de havaya atınca bu kişileri nerede olurlarsa olsun
bulup öldürdükten sonra yere düşer ve hemen tılsımını
yitirirdi. Bununla ilgili resimler MS. 1. yy'dan kalma
seramik testilerde bulunmuştur.
Tlepş,
20.yy'ın ortalarına kadar Demirciler Tanrısı olarak
Adige sosyal yaşam ve dini inançlarında yerini
almıştır. Onunla ilgili literatürde pek çok bilgiler
aktarılmıştır.
Neumann Telebs, Marigny Tliebs adları altında
tanımaktadırlar. Kadınlar çocuklarını demirhanede
dünyaya getiriyorlardı. Demirin sağlığa kavuşturucu
tılsımlı özellikleri olduğuna inanırlardı. Hasta
ziyaretine gidenler kapı eşiğindeki örse ya da demir
parçasına çekiçle var gücüyle vurduktan sonra hastanın
odasına girerlerdi. Çift sürmeye gitmeden önce saban
demirine adaklar adanarak merasimler yapılırdı. Bkz..
Ç1apş
Tlequaptz1e- Лъэкъуапц1э,
Araplara verilen addır. Etimolojik anlamı
'Çıplak ayaklılardır.' Arapların giydikleri uzun
mintandan dolayı şu sözleri söylemişlerdir: evleri,
elbiseleri ve tuvaletleri bir ve aynı olan bir halk.
Tlerığ- Лъэрыгъ,
üzengi.
Tleteğevıtzu- Лъэтэгъэуцу,
çocuk yürümeye başlayınca yapılan bir eğlencedir.
Odanın ortasına çeşitli mesleklerden aletler ortaya
konduktan sonra çocuk içeriye bırakılır. Çocuğun seçip
aldığı alete göre bir meslek sahibi olacağına
inanılırdı.
Tlevas- Лъэуас,
kan davasında ödenen kan parası. Adige geleneklerinde
kan davasının takip edildiği ve çok Brutalca yapıldığı
yazılmaktadır. Köy ya da yöre ihtiyarlarının kararıyla
verilecek ceza miktarı kararlaştırılırdı. Sosyal
düzende herkes herkesi mahkemeye verebilirdi; aşağı
sınıftan biri asiller sınıfını da mahkemeye
verebilirdi ve davayı kazanan taraf kim olursa olsun
cezasını çekmek zorundadır. Üst sınıfa karşı
kararlarda cezalar daha az olabiliyordu. Yargı
önündeki eşitlik Adige Chabze'nin yani sosyal
hukukunun temel unsuru olduğunu hemen hemen tüm
seyyahlar birleşmektedirler. Verilen cezayı
kabullenmeyen ya da ödememekte ısrar ederse, kan
davası güdülürdü.
(Kaynak: Rommel 1808;49, Bodenstedt 204, Thümmel
1854;41, Stücker 1862;247)
Tl1ıchuj- Л1ыхьужь,
kahraman.
Tl1ık1o-Л1ык1о,
elçi.
Tl1ıtz1e-Л1ыц1э,
soyadı, babasının ya da dedesinin öz adına dayanarak
verilen tanınan addır.
Tlokhumysh,
bkz. Sheberis
Tmurtaqan.
Bizanslılar; Tmartaka/Cenevizliler;
Matreca/Tmurtaraqan, Adigece; Tamtaraqan, Taman
yarımadasında bir kaledir. Adigelerin atalarınca
kurulan bir kaledir. Dominik rahiplerinin
anlatımlarına göre 14. yy'da Yunan kilisesine
bağlı hıristiyan Adigeler yaşıyordu.
Thabısım Vımar-Тхьабысым Умар,
16 Ağustos 1919-1999 yılları arasında ünlü bestekar ve
artist sanatçımız Fedz köyünde dünyaya gelmiştir.
Adigey Cumhuriyetinin milli marşının bestekarıdır.
Yüzlerce bestesi vardır. Adige müzik sanatının en
ileri gelenlerinden birisidir.
Tığuptloq-Тыгъуплъокъ,
hırsızların ve haydutların koruyucu meleğidir.
Tiyatro ve tiyatroculuk,
ilk Adigece tiyatro 1913 yılında Yekaterenodar
kentindeki Çerkes kültür derneğinin çabalarıyla
‘'Qunçuko ile Gulere’’ adlı yapıt sahnelenerek
perdelerini açmıştır.
Sovyet devriminden sonra yazılı edebiyata geçişle de
yazılı tiyatro eserleri verilmeye başlamıştır. Ancak
geçiş kolay olmamış, bilhassa kadınların sahneye
çıkarak rol almaları gelenek ve dinle
bağdaştırılmadığından bugün dahi kolay olmamaktadır.
1 Eylül 1936'da Lunaçerske Devlet Enstitüsü'nde Adige
Tiyatrosu Stüdyosu'nu yaşama geçirilir. 16 Haziran
1923'te ‘’Şamil'in İşi’’ adlı tiyatro Krasnodar kış
sezonunda Adigece sahnelenmiştir.
(1953
yılında Amman'da yayınlanan Takvim yaprağından)
Totreşç-Тотрэщ,
Nart efsanelerinde bir motif.
Tramkt,
tanınmış ve ünlü bir at ırkıdır.
Transkuban Çerkesleri,
bu tanımla Batı Adigeleri kast edilmektedir.
Trerer'ler,
Kimmerlerle beraber Karadeniz kıyısından güneye inen
halktır.
Trerer'ler
bir kısmı Batı Kafkasya'da kalarak yerli halkla
karışmışlardır.
(Gött.Myt.1986;3)
Tscha1ade-Ч1адэ/Pcheçay- Пхъэчай,
fıçı.
Tschagar(Çagar)/ Tschagrai/Tschegreh,
literatürde doğu Adigelerinde asillerinin koruması
altında bulunan bağımsız bir sınıf olarak
yazılmaktadır. Batı Adigelerinde böyle bir sınıf
yoktur.
Tscha1k1o-к1ак1о,
yünden ve kıldan yapılma diz uzunluğunda kepeneğe
benzer erkek mantosu. Eteği genelde geniş yapılır.
Binici ve atını soğuktan korur. Tüm Kafkas halklarınca
giyilen bu giysi (Bodenstedt 1849;76) su ve soğuk
geçirmeyecek şekilde en iyi kalitesi ve arananı
Kabardey'de yapılmaktadır. (Petzhold, Cilt 2 1867;23 )
Tschamtschen (Çamçen),
Ermeni tarihini yazan ve Adigelerden de söz eden bir
yazar.
Tschamtuch (Çamtuch),
kara koyuna verilen addır. Bu koyunlar beyazlardan
daha iri olur, tüyleri kıvırcık ve kuyrukları da çok
iri olur. Adigeler bu koyunların etini daha lezzetli
bulurlar ve çok değer verdikleri misafirleri için
keserlerdi.
Tscha1apşç-
Tschapsugh (Çapsuğ) bkz.. Şapsığ
Tschate-
Чатэ, kılınç. bkz.. Seşcho
Tscherkess (Çerkes)/Cherkess
/Cherkets
Tscherkesag
bkz.Qerkesse.
Tschirkaß
(Çirkaz) Tscherkeß (Çerkez) sözcüklerini Reinegs
1790'da kullanıyor.
Tsemetz,
Sudschuk Kale koyuna denize dökülen nehir.
TIuapse- Т1уапсэ/Trubsa/Tuab/Tugapsse,
Karadeniz kıyısında Şapsığ'da bir liman kentidir.
Tube- Chase,
tarihi Abzech bölgesinin bir kısmıdır.
Tube- Chase
şu
kişilerce idare edilirdi; Yebrem Chej, Zey Jınt,
Tl1ışe Sudin, Kube Pe1oç1ın, Aşnec Qosıs, Beşçıqo
Hasan, Ğunçeko Tefan.
Tubi,
Ubuhça'nın ve Ubuhların diğer bir adı olarak
kullanılır. Bu diyalekti konuşan halkın beyleri vs
yoktur ve iki üç hanelik evler halinde ormanlarda
dağılmış olarak yaşarlar. Şapsığlarla Cigetler
arasında yaşarlar.
Tula gümüş işçiliği,
Kafkas el sanatında gümüşün işlenme şekline denilir.
Gümüş üstüne gravüre şeklinde işlenen motifler.
Gümüşün beyaz bakır, kurşun ve kükürt karışımı ile
işleme sanatının adıdır.
Tume,
melez.
Türkleştirmek,
Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu toprakları üzerinde
yaşayan tüm halkları kabullenen M. Kemal Atatürk, Türk
olmayan ancak müslüman olan etnik gurupları kendi
yanına çekmiştir. Savaş bittikten sonra ise bu etnik
gurupları tanımamalıktan gelerek hepsini Türklük
potasında eritme planları yapılmıştır. Halbuki Lozan
antlaşmasının 39. paragrafına göre her etnik halka
kendi anadilini kullanma serbestiyeti tanınmıştır.
Türkleştirmenin birinci kademesi olarak, Çerkes Ethem
bahane edilerek Batı Anadolu'dan Balıkesir'den Sinop'a
kadar doğuya sürgün hazırlıkları yapılmaya başlanarak,
Balıkesir'den 14 köy sürgüne gönderilmiştir. Batı
Anadolu'nun bir çok Çerkes köylerinde pogromlar
düzenlenmiştir.
İkici kademede 1930 yılından itibaren Türkçe haricinde
her dilde konuşma yasağı konularak konuşanlar
hapishanelere atılmış, işkence görmüş, yüksek
okullardan atılmış para cezaları ödemek zorunda
kalmışlardır. İçişleri Bakanı E. Mahmut Bozkurt
verdiği basın bildirisinde şunları söylemiştir: "Bu
vatanın efendisi ve sahibi Türklerdir. Türk
olmayanların bu ülkede tek hakları vardır oda Türklere
kölelik yapmaktır." Örneğin Düzce'de açılan Orta Okul
1 Eylül 1926Eda Milli Eğitim Müdürü Mustafa Necati
tarafından, Çerkeslerin okumalarını önlemek amacıyla
kapatılmıştır. Bu yolla halka psikolojik baskı
yapılarak susmaları sağlanmıştır.
Üçüncü kademe olarak soyadı kanunuyla diğer
etnik guruplara öz Türkçe adlar verilmiş böylece
Türkleştirmenin (Kosswig 1974; 354) kendi etnik tarihi
soyadlarını almaları yasaklanmıştır.
Dördüncü kademe olarak 1950'den sonra Balkanlardan
geri getirilen Türk kökenli muhacirler Çerkes
köylerine yerleştirilmiştir. Resmi açıklamada "etnik
guruplardan iyi Türk yapmak" şeklindedir. Başarılı
dört basamaklı Türkleştirme politikası meyvesini
vererek TC dahilindeki Çerkesler Türkleşmişler ve
kendi etnik kimliklerini inkar etmeye başlamışlardır.
Tzarcasen
(Tzarkazen), 435 yılında ilk kez Bizanslı yazar
Chalcocondylas tarafından kullanılmış
terimdir. Bkz. Eichwaldt 1838:356
Tzatze- Цацэ,
şiş.
Tzık1uaç ğet1ıtlıj-
Цык1уэк1 гъэтылъыж, kadınların vefatından bir yıl
sonra yapılan dini merasime denilir. Bu merasimde
fakirlere yemek dağıtılır ve hayır işlenirdi.
Tzıye- Цые,
Adige erkek milli giysisinin adıdır. Literatürde
Çerkesska adıyla bilinir. Bu milli giysiyi zaman
içinde diğer Kafkas halkları da Çerkeslerden
etkilenerek giymişlerdir. Yüksek Adige kültürünün
etkisinde kalan birçok Kafkas halkları Gerek Gürcüler
gerekse Azeriler hatta Kazaklar bile buna
sahiplenmeğe kalkışmaktadırlar. Buda ileri Çerkes
kültürünün dışa yansıma şeklidir.
Tzochumi /Soghum kalah,
bkz. Soghum
Tzon Pass
/Tzur Prokopis 'Cor' adını verdiği Terek nehrinin
yukarı kaynaklarındaki geçidin adıdır.
|