Notlar: 1) Terimlerin çeşitli dillerde
yazılışları / işareti ile ayrılmıştır
Adige/Adghe vs. gibi 2) Sözcüklerin
yazılışında Latin ve Kiril harfleri kullanılmış ve .-
işareti ile ayrılmıştır. Adige-Адыгэ 3)
Yabancı kaynaklı sözcüklerin Türkçe okunuşları
parantez içinde yazılmıştır; Schapsugh (Şapsuğ)
4) Kesme işaretinin alfabetik sıralamada önem
verilmemiştir.
Sabroni, Rusçadır, sözlük anlamı toplantıdır.
Adige komando guruplarına Ruslarca verilen addır.
Safa, Asetinlerde Demirciler Tanrısı'dır.
Sachum/Soghum Kala/Saghumi/Dor Dup/ gürücüce;
Tzchomi/ abulfeda; Sachum, Abchazya'nın başkentinin
değişik yazılış ve söylenişleri.
Saç ayağı, Adige inançlarına göre gök gürlemeye
başlayınca saç ayağının hemen ocaktan alınarak dışarı
atılması gerekmektedir. Bu geleneğin nedeni,
yıldırımın eve çarpmasını önlemektir.
Sağındaq- Сагъындакъ, ok kuburu. Moğolca
' sağdak ' sözcüğünden geldiği sanılmaktadır. Bkz..
Prof. Dr. J. Knobloch, 1991; 45
Sağındaqış- Сагъындакъыш, bkz. Şebzaşe
Sakubanzi, Rusların Psıj nehrinin Güney'inden
dağlara kadar olan yerlere ve oralarda oturan halklara
verdikleri addır.
Salatalık, bitki kökünden kurur inancıyla
erkeklerin salatalığı koparmalarına izin
verilmezdi.
Sale, Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde
Taman'da bulunan Tatar köylerine Çerkesler tarafından
verilen addır.
Samalta, Bıjışkjan Minas'ın yazdıklarına göre
Abchaz yaşlılarının halk mahkemelerine ve
mahkeme yerinin adıdır. Davalı ve davacının
ifadeleri alındıktan sonra, mahkeme kurulu bir yere
çekilir ve verilecek karar üzerinde tartışılırdı.
Verilen karara her iki tarafta uymak zorundadırlar.
Uymayanlar çok ağır cezalar alırlardı.
Samır, Adige hikaye ve masallarında iriliği ve
kuvvetiyle söz edilen bir köpek cinsi.
Samursachan/Ssamursakan, Bodenstedt'e göre
İngur ve Galidsa nehirleri arasında, Berger'e göre
Ochur ile İngur arasında yaşayan, 1839/40 yıllarında
Rus egemenliğine giren bir Abchaz kabilesi.
Sane, Şarap
Saneps, üzüm suyu.
Saneşha, üzüm meyvesi
Sander,
Alexander, Nikuradse pseude adıyla eserler veren bir
yazar.
Sany (Sanı)/Sanich/Schani, bkz. Jane
SapI- Сап1, kılıçın kını.
Sasdeni, Bzıb ile Mdsymtha kaynaklarında
yaşamış olan Ubuh-Abchaz kabilesi.
Saurmaten/Sarmaten/Serbmaten, Sarmatlar
Saşçka, Adige kılıcının Rusça adıdır. Bu kelime
Adigece 'Seşcho' kelimesinden türetilerek Rusça'ya
girmiştir.
Save-Сао, kılıçla vuran, savaşan.
Savıt, gümüş işlemeciliğinde savat
çalışmalarına denilir.
Savserez /Sosresch (Sosreş) /Sosrezh /Seozeres
/Soseresch /Sseoße=res, Sular ve denizler tanrısıdır.
Nart efsanelerinde ise aile ve ocak tanrısı olarak
kendisinden söz edilmektedir. Trubetzkoy'un bize
1900 yıllarda Şapsığlar arasında tespit ederek
aktardığı tanrılardan birisidir. Savserez deniz
üstünde yürüyerek gidebildiği gibi daha başka
mucizelere de sahipti. Bu nedenle çok gururlandığından
Tha bir ayağını keserek onu cazalandırır.
Savsırıqo'nun ağacı tek bacaklı kabul edilir.
İlkbaharda onun adına kurban kesilir, üç gün boyunca
merasimler düzenlenirdi ve şölenler yapılırdı.
Adigeler onun çok ünlü bir denizci ve dalgalarla
rüzgarın onun egemenliği altında olduğuna inanırlardı.
Bilhassa Çerkesya kıyısında yaşayan Adigeler arasında
daha çok saygınlığı vardır. Kıyı boyunca onun adına
ulu kabul edilen ağaçlar ibadet yeri olarak
kullanılmakta ve ondan yardım beklemektedirler. Her
bahçede bulunan kurumuş bir armut ağacı onu sembolize
ederdi. Daha önce kesilmiş böyle bir ağaç yıl boyunca
iyice korunur ve kimse ellemeye ya da yakmaya kırmaya
cesaret edemezdi. Kutsal günün akşamı bu ağaç
korunduğu yerden alınır suya atılır ve yıkanırdı.
Arkasında en üst tepesine peynir bağlandıktan sonra
kutsal ayine katılan misafirlerin sayısı kadar mum ya
da meşaleler takılarak bezlerle vs. süslenirdi. Daha
sonra da evin içine taşınırdı. Aile büyük sevinçle,
tanrının gelmesini karşılar ve sevinirdi. Rüzgarların
ve dalgaların tanrısı evin içine alınmadan önce bir
kurban da kesilir ve şölen de hazırlanırdı.
Şölenler arada sırada dualarla kesilerek üç gün üç
gece devam ederdi. Dualarında tanrının insanları
fırtınalardan ve dalgaların şerrinden koruması için
yalvarılırdı. Üç gün sonra peynir alınır ve merasime
katılanlar arasında dağıtılarak yenirdi. Kutsal ağaç
merasimle avluya alınır ve bir dahaki ilkbahar ayına
kadar korunduğu yerine konulur tanrıya da iyi
yolculuklar dilenirdi. Savserez in yolculuğa
çıktığına ve ertesi yıl aynı mevsimde geri geleceğine
inanırlardı. Savserez iki kardeşi olduğuna
inanırlardı; onlar hayvan sürülerin ve çiftçilerin
tanrısıdır.
Bodenstedt (1849, 210-202) bulutların da tanrısı
olduğu ve kara sularına da egemen olduğunu
eklemektedir. Çiftçiler yağmur yağması için,
kuraklıktan yanan toprağa su dökerek; Psetlıcho
Geşçenın'ı, kadın beyini, anne oğlunu suyla ıslatır ve
bu suyun akarsuda denize ulaşacağına neticede de
kurban adaklarını akarsuların götürerek S. ulaşacağına
inanırlardı. Merasimde " kutsal Meryem, Tanrı'nın
annesi, bizlerden dertleri üzüntüleri uzak tut, sağlık
ve zenginlik ver " diyerek dua ederlerdi. Dobrovin
eserinde aynı dini merasimin ayrıca tüm yerleşim
alanında yaşayanların da katılımlarıyla yapıldığını da
eklemektedir.
Savsırıqo, Nart efsanelerinde en aktif ve devrimci
kahramanı olarak bizlere aktarılmaktadır. Annesinin
adıyla Setenay'ın oğlu Savserez diye
geçer. Setenay dere kenarında çamaşır yıkarken,
Nartların inek çobanı nehrin karşı kıyısına
hayvanlarını sulamaya gelir. Savserez görünce
ona anında aşık olur. Setenay ise bu bakışlardan
rahatsız olur ve kızararak kalkıp gitmek isteyince,
çoban üzerinde oturduğu taşı alıp gitmesini söyler.
Savserez söyleneni yapar ve taşı sararak ocağın
başına koyar. Gün geçtikçe taş büyür ve etrafını
sardığı yün iplikler kırılır. Aradan dokuz ay on gün
geçince taşı demirciler tanrısı Tlepş'e götürür. Tlepş
yedi gün yedi gece durmadan taşı döver ve içinden
ateşler içinde yanan bir erkek çocuk doğar. Tlepş onu
maşasıyla dizlerinden (diğer bir anlatıma göre
belinden) tutar ve yedi kez soğuk suya batırır ve her
seferinde suyu kaynatır. Böylece Savserez'nın
her tarafı çelikleşir ve çok çabuk büyür. İşte bu
nedenle adınıda "yanan çocuk" anlamında Savsırıqo
konulur. Savserez'da anası gibi tanrısal
özellikleri vardır; fırtınalar, şimşekler, soğuk
havalar, sis vs gibi tabiat olayları ona itaat
ederlerdi. Sawsırıqo Nartlar arasında devrimciliğiyle
bilinir korkulur ve saygınlık görürdü. Devler, diğer
Nartlar ve tanrılar ondan korkarlardı. Ateşi, üzüm ve
şarap kültürünü tanrılardan alarak insanlara armağan
etmiştir. Onun sadık dostu Tchojıy adlı atıdır. Ancak
onu dinlemediğinden zayıf tarafı olan diziyle
Şanşereche vurunca ayakları kopar ve hayata gözlerini
yumar.
Savsırıqo ağacı /Sausruqo /Sosruqo, günün
döndüğü ayda (Bodenstedt'e göre sonbaharda,
Hancerı'nin yazdıklarına göre kışın başlangıcı olan
aralık ayında kutlanırdı.) Adigeler Sawserez adına bir
ağacın dallarını keserler süslerler ve anarlardı. Buna
Savsırıqo ağacı derlerdi. Bu ağaç tek
bacaklıdır. bkz. Savserez. Onun adına kışın yiyecekler
adak olarak adanırdı. Onun adını taşıyan odaya
yiyecekler ve içecekler konur, ahıra da atı için ot ve
saman konurdu. O günlerde yerleşim alanına gelen bir
misafir, iyiye yorumlanarak, büyük merasimlerle
karşılanır ve ağırlanırdı.
Savsırıqo ve kadınlar, Nartlar, ''kadınlar dedikoducu
oluyorlar'', diyerekten bir gün kadınların hepsini bir
araya toplayarak, ''bakalım neyin dedikodusunu
yapacaklar'' diyerekten, kocaman bir odaya kapatırlar.
Odada ondan bundan söz ederek dedikodu yaparlarken,
içlerinden birisi, "gökten yıldız düştü/ota kıvılcım
düştü" der ve akşam olunca da dedikodu "Savsırıqo
öldü" de düğümlenir. Kadınlar akşamleyin dışarı
bırakılınca, gerçekten de Savsırıqo ölmüş olarak
cesedi köye geri getirildiğini görürler.
Saye-Cae, Adigelerin, işlemeli kadın milli giysisinin
adıdır.
Saymalar-лъытак1эхэр. Çocuklar oynarken ebe yi
belirlemek için kullanırlar.
Енэ енэ
Лык1э ук1ы
Къэсэхь
Енэмыкъу
Ангъэн
Сэхьэжь
Мы
къушьхьэл Лъэнгъэн
Сэщхыжь
Шхьэлкъут
Бынакушь
Аш1угъэ дэлъыр си1эхь
Къутэрау
Къожъ хэдз.
Ае -гъуае дэлъыр уи1эхь
Сампал
Сызыхьэжьырэм
Палыжь
Хьан ямыжъожъ тэсэгъэожь.
Дэе, дэе
Дэе бэш
Бэш мыгъо
Бэш маф.
Sayvante-сайуантэ,
üstü açık ağıl.
Sebastopel, bkz. Dioskurias
Sefer Paşa Zanıqo,
hakkında pek çok bir birini tutmayan bilgiler çağdaş
Avrupa kökenli subaylarca bizlere aktarılmıştır.
Bunlardan C.Stücker (1862;171,249-250) onun Türk
kökenli olduğunu ve Kırım Savaşı öncesinde Osmanlı
hizmetinde bulunduğunu ve geri çağrıldığını ancak geri
gitmediğini yazmaktadır. Osmanlı rütbelerini geri
vererek Anapa civarına yerleşmiştir. Sefer Paşa,
Osmanlı Sultanınca Çerkesya'ya gönderilen bir çok
subayı şikayet ederek; '' Ruslarla ilişki
içerisindedirler '', diyerek geri götürtmüştür.
Suçlanan subayların hepsinin suçsuzluğu ispat edilmiş
ve affedilmişlerdir. Stücker söylenenlerin doğru olup
olmadığını öğrenmek isteyerek subayları arasa da
bulamaz. Çünkü subayların pek çoğu daha sonra
İran Şahının hizmetine girmişlerdir. Bu nedenle de
kendileriyle görüşme imkanı olmadığını,
yazmaktadır. Sefer paşanın kardeşinin
anlattıklarına göre kendisi, sekiz genç cariyeyi
satmak için İstanbul'a giderken, Rus devriye
gemilerinin eline geçer. Olayı duyan Sefer bey derhal
olaya müdahale edince, kardeşi serbest
bırakılmıştır. Öz kardeşine göre Ruslarla iyi ilişki
içerisinde yaşamaktadır. Jakub beyin anlattıkları da
bunu kanıtlamaktadır. Sefer bey devamlı olarak
Ruslardan fıçı dolusu sert içki hediye gelmekte ve ne
gariptir ki bu fıçıların gelmesinden sonra da muhakkak
Ruslar saldırıya geçmektedirler. Bunu tasdik
edici bilgileri de Theophil Lapinski'nin
eserinde de okuyabiliyoruz.
Sekchi,
bkz. Eskesch
Sekutha/Seikutch,
gezginlerin ve yabancıların tanrısıdır. Misafirlere ve
gezginlere yardım eden misafirperverlerin evlerini
korur ve onlara bereket getirirdi. Misafir gelince ve
evden ayrılınca onun şerefine bir kadeh içki
adak ederlerdi. Thummel'e göre ise bu tanrı akına
gidenlerin tanrısıdır.
Selentschu,
nehrine Noğaylar Kitschi İndschik ya da Ulu İndschik
derler.
Semerqev, Adige toplumsal yaşantısının
kurumlarından birisidir. Genç kız ve erkeklerin bir
birleriyle yaptıkları flört ve şakalara denilir. Bu
kelimenin çeşitli dialekt ve ağızlarda daha başka
söyleniş şekilleri de vardır.
Sempal- Сэмпаль, tüfekle ateş esnasında
hedefe rastlatmak için üstüne konularak ateş
edilen üç ayaklı çatal.
Senechu, Şarap anlamına gelir. Kislovod
kentinin Adigece bir adı da Senechu. bkz. Nart-Sane
Serasker Mirlam Bej, bkz. Stücker, C.
Sero, islam dinin inancından evvel Adige
inançlarında Cebrail'in görevini yapan yaratıktır.
Ölen kişi gömüldükten hemen sonra Sero gelerek
ölüyü sorgulardı.
Seşcho, kılıç, Rusça; Şaşka denilir ve
Adigece'den alınmadır. Adige kılıcı tek yönlü keser ve
hafif meyillidir ve kesici tarafı yukarıda olacak
şekilde takılırdı. Tutacak yeri ancak el sığacak
genişliktedir ve ucu yarıktır ve stilize edilmiş
kartal başı görülmektedir. Rusça'ya Saşka şekliyle
girmiş ve Çerkesce'den alınmadır.
Setenay, Nart efsanelerinin kadın
kahramanlarından birisidir. Setenay bilge,
akıllı ve güzelliği ile bilinen kadın motifidir. Beyi
olan Verzemec onun direktifleriyle hareket etmektedir.
Setenay yalnız Nartlara değil demirciler
tanrısı Tlepş'e de Nartlara yayarlı olacak alet ve
gereçleri yapmada akıl vermektedir. Bunlara maşa, örs
ve orağın bulunmasındaki yardımları örnek olarak
gösterebiliriz. Setenay tanrısal özellikleri
vardır. Güneş, fırtınalar vs. onun sözlerini
dinlemektedirler. Bu özellikleri nedeniylede onun
kişiliğinde çok daha eski devirlerden kalma ve daha
sonra ise anlamını yitirmiş bir tanrıçayı
görebiliyoruz.
Setımqocher- Сэтымкъохэр, Nart Setım'ın üç
çocuklarıyla ilgili efsanelerdir. Nart-Setım ile
ilgili efsaneler daha çok Yecerkuay ve Ç'emguy
Adigelerince bilinmektedir. Nartların gömülü
olduğuna inanılan kurganlar halen kutsal kabul
edilmektedir. Adigey'de kuraklık baş gösterince
bu Nartların mezarlarına gidilir, dini merasim yapılır
ve mezardan toprak alınarak bir kumaş parçasına
sarılır ve su dolu testiye atılırdı. Akabinde
yağmur yağacağına inanılırdı. Öyle zannediyorum ki,
çok eski devirlerden kalma yağmur tanrıları
anımsatmaktadır. bkz.. Hanzeguaşe
Seyin Time, asıl adı Hüseyin Şemi Tümerdir.
(1875-1962), Yunanistanın Serez sancağına bağlı
Demirhisar köyünde dünyaya gelmiştir. İstanbulda
ilahiyat ile hukuk öğrenimi yapmıştır. Fatih camisinde
imamlık yapmıştır. Latin harfleriyle Adigece şiirler
yazmış ve bunları ' Ğesefetchıd ' adlı yapıtında
toplayarak yayınlamıştır. Devletin hışmından
korktuğundan Seyın Time takma adını
kullanmıştır.
Seytuq- сэйтук, 1 Mayıs ile 15 Haziran
arası çam ağacının kabukları sıyrılır, çıkan su
tolanarak içilirdi Çık suy seytuk denilirdi.
Shana /Shani /Jane, 19. asrın başlarında
Klaproth'a göre altı köyden ibaret olan bir Adige
kabilesidir. Bodenstedt zamanında Şhaguaşe ile Afıps
nehirleri arasında yerleşiktiler.
Sheberis /Şeberiz, Adigelerde bolluğun
bereketin tanrısı
Sıcı-Сыджы,
örs.
Sınıfsal yapı,
Adige Nart efsanelerinde sınıfsal yapının olduğunu
gösteren motiflere rastlanmamasından hareketle,
Adigelerde başlangıçta sınıfsal yapının olmadığı
sonucuna varılmaktadır. Nitekim antik çağ seyyahı
Strabo da bunu kanıtlamakta ve şöyle yazmaktadır: ''Bu
halklar kutsal asa taşıyan thamatelerce
yönetilmektedirler''. Sınıfsal yapının daha sonra
dışardan, Doğu'dan gelen Turanilerden daha sonra
Çarizmden etkilenerek Adigelere yer yer egemen olan
halkların mirası olarak kaldığı sanılmaktadır. Bunu en
iyi kanıtlayan da dağlarda yaşamış Adige kabilelerinde
çok basit (5 sınıf) bir sınıfsal yapı gözlenirken,
Kırım Hanları ve Ruslarla devamlı ilişkisi olan
kabilelerde 15'in üstünde sınıfın gözlenmesidir. Yine
dağlarda yaşayan Abedzech kabilesi ihtilallerle
1750 ve 1791 da, sınıfsal yapıda reformlar yaparken,
diğer çok ayrıntılı sınıfsal yapısı olan Adigelerde,
örneğin Kabardey kabilesinde, ne ilginç ki yine dış
güç, Ruslarca 1860'larda sınıfsal yapılar kaldırılmağa
başlanmıştır.
Bunu kanıtlayan diğer örnek de Kölemenler'dir. Bkz.
Kölemenler
Mısır'da Eyyübiler Dünasti'si zamanında, müslüman
olmayan halklardan köleler alıp, asker olarak
yetiştiriyorlardı. Müslümanların köle olarak alınıp
satılmaları yasaktı. İşte bu İslami kanun gereği
Ukranya'dan, Moğollara kadar her yerden tabii ki,
Çerkeslerden de köleler geliyordu Mısır'a. Cengiz
hanın ölümünden sonra Güney Rusya'da kurulan Altınordu
devleti hanları durmadan çok kazançlı olan köle
ticaretini devam ettirirler. Sonuçta Mısır'da Çerkes
köleleri çoğalır ve Dünasti'yi ellerine geçirirler.
Sırb- Сырб, içi boş sert bir bitkiden yapılan
bir çocuk tabancasıdır. Atılan 'kurşunları' ise
kenevirin liflerinden yuvarlanarak yapılır ve hava
basıncıyla üflenerek atılırdı.
Sicci, Plano de Carpini Adigelerin atalarından
Sicci olarak tanımlamakta ve söz etmektedir.
Sichi, bkz. Eskesch
Sihirli sayılar, Nart efsanelerinde ve
Adigelerin günlük yaşamlarında tek sayılar sihirli ve
tılsımlı kabul edilirdi. Bu sayılar; 3,5,7,9 ve 15.
Düğünler yedi gün yedi gece devam eder. Kozmoz alta ve
üste doğru her biri yedi kattır.
Silah taşıma kultu, Gnrl. Stücker'in (1862;43)
anılarında, ''Adigelerin dini inançlarında silah
taşımanın ve her zaman yanlarından ayırmamaları
gerektiğini'', yazmaktadır. Bu nedenle de
Constantinopel'de herkese her türlü ateşli ve
ateşsiz silah taşıma yasağı konurken, sadece Çerkesler
kamalarını taşıyabilme serbestiyetine sahiptirler.
bkz. qame.
Simurg, Oşha-Macho dağlarının insan ayağı
basmamış tepelerinde binlerce seneden beri tanrısal
kuş olan yaşlı Simurg yaşamaktadır. Bu kuş
bir gözüyle geçmişi, diğeriyle de geleceği
görebiliyordu. Simurg uçup gökte dolaşmaya
başlayıp kanatlarını çarpınca yeryüzü sallanmaya,
fırtınalar oluşarak korkunç sesler çıkarır, denizlerde
korkunç yüksek dalgalar oluşur, uyuyan cinleri deniz
dibine çeker. Tanrısal kuş Simurg yükseklerden
aşağıya acıyarak ve şikayetlenerek bakar, -o an bütün
kuşlar susarlar, çiçeklerin başları aşağıya düşer, dağ
ırmakları daha da vahşice akar, dağlar ve ormanlar yas
tutuyormuşçasına kara peçeye bürünürler. Binlerce
hava perisinin kutsal ilahileri gelir
yükseklerden aşağılara. O anda gökyüzü açık maviye
dönüşür, güneşin altın huzmeleri dağların beyaz
tepelerinde aydınlanır, dağ suları sakinleşir,
çiçekler açar ve kokuları göklere yükselir.
Sindii, bkz. Zigoi
Sintler /Sindler, Herodot'un bize aktardığı ve
Meot denizinin kuzey kenarlarında oturan, şehir
devletleri olan ve Adigelerin ataları kabul edilen
halktır. En yeni Sovyet arkeoloji araştırmalarında
Adigelerin ataları olduğunu Arkeolog Kruşkol, Ju.
Sintler yazmaktadır. Sintler MÖ. 3000
senesinden beri hayvancılık yapmaktalar, çok ustaca
değerli seramik eşya yapmaktalar ve aynı zamanda
balıkçılık da yapmaktadırlar. Daha sonraları
çiftçiliğe de başlamışlardır. MÖ. VIII-VII yy'dan beri
de demiri işlemesini bilmektedirler ve yazıyı da
kullanmaktadırlar. Arkeolojik kazılarda bulunan yazılı
belgelerle, Kuban Kültüründe bulunan yazılı belgeler
büyük bir benzerlik göstermektedirler. MÖ. VI. yy'da
kent devleti kurmuşlar, para basmışlar, kanunlar
çıkarmışlar hatta güzel sanat önem vermişlerdir.
Mısır'dan Roma'ya kadar her yerle ticari ilişkilerde
bulunmuşlardır. Sintler demokratik düzene sahip bir
kent devletiydi. Krallık babadan çocuğa geçmiyor
bilakis demokratik olarak kendi aralarından seçimle
krallarını seçiyorlardı. En başarılı krallarından
birisi de 433 ile 388 yılları arasında yaşamış
olan Hek'otey'dir. Gotlarla devamlı olarak savaş
içinde yaşamaları bu krallığı zayıflatır ve Hunlar
tarafından mağlup edilmelerine en büyük etken olur.
(Kaynak; Крушкол, Ю.С. Антически Синдикэ. Москва,1971)
Sixu Seferbiy- Сихъу Сэфэрбый, nisan
1918'de hazırladığı Adige alfabesini Şocen Mos'ın da
yardımıyla yayınlaması.
Slukhukol, bkz. Çagar
Soghum, bkz. Bsubbeh, Suchum-Kala
Sotej (Sotey), Don nehri ile Terek arasındaki
geniş araziye Adigeler Sotej demektedirler. Bu
arazide Osmanlı Sultanı II. Selim'in ordusu ile Dolet
Girey beraberce Çar'a karşı yürüyüşe geçerler. Ruslar
Kuzey'den, Adigeler Güney'den saldırarak Turko/Tatar
ordusu kıskaca alınarak yok edilmiştir. Bu nedenle
savaşa da Sotej savaşı denilmektedir.
Sovcuk, Adachun kalesinden güneye doğru iki
saatlik uzaklıkta 450 hanelik, Bey Barzok
egemenliğindeki Taman'daki bir Adige köyüdür.
Sovyet devrimi ve idaresi, Adige topraklarında
Sovyet devriminin gerçekleştirilerek kanunlarının
geçerli olduğu tarih 9 Ocak 1918'dir.
Spy, bkz. Yısp
Ssani, Kral Adrian zamanında Karadeniz
kıyılarını gezen Arrian, Ssani halkından söz
etmektedir. Ssani günümüzdeki Adige
kabilelerinden Janelerdir.
Sserkessen, Persçe'dir. Haydut, elebaşı
anlamına gelmektedir. Bazı gezginler bu isimle
'Çerkes' kelimesini benzerlik bularak, bu halk için
kullansalar da tutarsızdır ve yanlıştır.
Ssotscha, Ubuh ülkesinde Nawaginskaya'da denize
dökülen ırmağın adıdır.
Stanovtza, Sırbistan/Kosovo'da, bölge başkenti
Priştina'nın Batı'sında 30 km kadar uzaklıkta bir
yerleşim yeri. Burada Sırplar, Arnavutlar ve Adigeler
yaşamaktadırlar. Nato-Kosova savaşından sonra hemen
hemen hepsi anavatanlarına geriye göç etmişlerdir.
Stein, bkz. Fehard Paşa
Stücker, C. İngiliz lejyoner askerliği
yapmıştır. 1856 yılında Osmanlı devletinin hizmetine
Serasker Mirlam Bey adıyla girmiş ve Jandarma
teşkilatını kurmuştur. Görevi bitince J. Paşa
aracılığıyla "Çerkes Komitesi" ile tanışarak
anlaştıktan sonra Sefer Paşanın kardeşi Mustafa ile 15
mayıs 1857 de Çerkesya'ya gitmiş ve Çerkes
cephesini düzenleyerek bir ordu kurmaya kalkmışsa da,
kabilesel ve klansal toplum yapısı ve Osmanlı ve M.
Emin arasındaki çıkar çatışmalarının bir sonucu olarak
başarılı olamamış ve Constantinopel'e geri
dönmek zorunda kalmıştır. Anılarını ‘Türkiye ve
Çerkesya’da Karakteristik İnsan Manzaraları’ adlı
yapıtında yayınlamıştır.
Suchai, MÖ. 5. yy'da yaşayan Herodot'un
gezi notlarındaki bu halk daha sonra Adigelerin
ataları oldukları bilim adamlarınca kabul
edilmektedir. bkz. Zichia.
Suchia, bkz. Zichia
Sudschuk Kale. bkz. Cugo- Cuk kale
Sumç, Osetince'dir. bkz.. Cumaruk.
Süleyman ve İsmail bey, Adige kökenli, maaşlı
olarak Osmanlı hizmetinde çalışmış ve TuIapse'de
yaşamışlardır.
Süleyman efendi. Şamilin Hacı Mohamet'den sonra
gönderdiği ikinci naip. O da katı şeriat kanunlarını
uygulamaya kalkışınca meçhul kişilerce öldürülmüştür..
Süt hakkı, herhangi bir kişi düşman olsun dost olsun
bir eve sığınarak o evin kadınlarından birisinin
göğsüne dudağını değdirdiği andan itibaren o kişi asil
hakkı alır ve o evin evlatlığı olur her türlü
tehlikelere karşı korunurdu. Bu gelenek Adige
mitolojisinden 20 yy sosyal yaşamına kadar her zaman
ve yerde geçerliliğini korumuşsa da göçten sonra
diasporada anlam ve değerini yitirmiştir.
Aynı zamanda evlenen genç kızın annesine damadın
ailesi tarafından verilen sembolik paradır.
Svan Bej, Ciget kökenli, binbaşı rütbesiyle
Rusya hizmetinde görev yapan ve 1845 yılında da
Ardiller kalesi komutanlığını yapmıştır. Çeçen ve
Dağıstan halklarına karşı başarılı mücadeleler
yürütmesine karşın kendi anavatanına karşı savaşmayı
ret etmiştir.
Sswäta=wo Ducha, bkz. Ardiller.
|