22 MAYIS

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Acı dolu, karanlık 21 Mayısların sabahında aydınlık 22 Mayısları yaşamak ne çok yakışırdı halkımıza.
Zaten öyle değil mi, demeyi çok isterdim!
Öyle değil işte!
160 yıldır yaşıyoruz bu travmayı.
Sürgün ve soykırımı unutalım diyen yok, bu karanlık zaman diliminden ders almayalım diyen de…
Konu; travmayla yaşama düşüncesinin yeteri kadar sorgulanmaması konusu.

DÜN, BUGÜN, YARIN…
“Yarınlar güzel olacak, denir. Oysa bugünler, dünün yarınları değil midir?”
Yine Mayıs ve ben yine Victor Hugo’nun bu sözünü iyi anlayabilme çabasıyla meşgulüm.
21 Mayıslardan gerekli dersi çıkarıp 22 Mayısları daha güzel yaşama düşüncesi.
Dün yaşanmıştır, dünden ders alarak, dünün getirisinden yararlanarak bugünü daha iyi kurgulamak, daha sağlıklı ve yaşanabilir kılmak, yarınları güzelleştirme düşüncesi, çok değerli kanaatimce.

ZAMANLA ÇOK ŞEY DEĞİŞİR, DEĞİŞMELİ
Değişir, inanın bizim değişiminize bağlı olarak dünle ilgili çok şey değişir ve bugünle, yarınla ilgili nice umut yeşerir.
Bu halk, değişen dünyada, gelinen noktada, dünü de bugünü de sorgulayarak yarını yeniden kurgulayabilmeli.
Dünün bize getirdiklerine yarın ihtiyacımız olup olmadığını düşünmek ve ona göre ilerlemek.
Dünden bugüne birçok parametrenin de değiştiğini hesaba katarak sürekli “yeniden değerlendirmeler” yaparak daha doğru uygulamaları hayata geçirmek sanırım en doğru adım olacaktır.
Ne yazık ki dün yaşadığınız, bugün unutmak, asla içinde olmak istemediğiniz birçok durum var karşımızda, tıkandığımız, aşamadığımız, çözüm bulamadığımız.

22 MAYISLAR 21 MAYISLARA BENZEMESE
Eğer biz, dünyanın geldiği noktayı da unutmadan, duygulara biraz daha düşünce katarak, zihnimizi biraz daha fazla yorarak 22 Mayısları daha akıllıca planlasaydık bugün farklı yerde olurduk.
İşte 22 Mayısları 21 Mayıslara benzeten talihsiz tarafımız da bu!
Aynı yanlışları defalarca denemekle doğruya ulaşılmıyor ki!
Kısaca konu; dünü doğru değerlendirebilmek, bugün yapılması gereken doğruları görebilmek ve gereğini yapabilmektir.

DAHA SOMUT OLARAK…
Daha somut anlatmak gerekirse, biz, 160 yıldır “Neyi unuttuk, neyi unutmadık; neyi unutturduk, neyi unutturmadık!” bunun derin mütalaasını yapmalıyız.
Çerkes toplumunun dili, kültürü ve kimliğiyle nasıl var olacağını, nasıl varlığını sürdüreceğini, “Xabze” kavramından uzak büyüyen bir neslin geleceğini, eksiklerimizi gidermek için hangi somut adımları atmamız gerektiğini, bu projeler için gerekli kaynağı nasıl temin edebileceğimizi, kültürümüzün yaşatılması konusunda neden devlet gücünü yeteri kadar kullanamadığımızın mantıklı bir açıklamasını yapabilmeliyiz.

BU KONULAR YENEDİN MASAYA YATIRILMALI
Ülkeyi yöneten iktidarlarla bugüne kadar kaç sosyal veya kültürel sorunumuzu çözebildik, bunu tartışalım.
Siyaset anlayışımızı bir kez daha masaya yatıralım.
Ana diline hâkim olmasına rağmen evde dahi ana diliyle konuşmayan anne babalarını durumunu soğuk kanlılıkla gözden geçirelim.
Konuşarak, tartışarak ortak akılda buluşalım.

22 MAYISLARI YENİDEN PLANLAYALIM
22 Mayısların programını birlikte yapalım.
Kültürü ve kimliğiyle barışık donanımlı gençlik yetiştirmek için her türlü fedakârlığa katlanalım.
Kurumlarımız nasıl daha sıcak olur, nasıl daha kucaklayıcı olabiliri tartışalım.
Kültürel duyarlılığı daha yüksek bir nesil için neler yapmalıyız, bunu konuşalım.
Yetmez mi bu düşmanlıklardan çektiğimiz?
“Hep konuşuyoruz, sadece konuşuyoruz!” diyorsanız, sesimizin boşlukta yankılanmaması için farklı şeyler yapmak şart!

“BİZ, BÖYLE ÖLDÜK!”
Her 21 Mayıs’ta, ne kadar feci öldüğümüzü ispatlama gayretindeyiz.
Bakarsın bir 22 Mayıs’ta da küllerimizden nasıl doğduğumuzu anlatırız!

22 MAYISLAR İÇİN NEYİ PLANLAYALIM?
Uyumsuzluk girdabında, kimlik ve kültür bunalımı yaşayan gençleri…
Okumayan toplumumuzu, az satan kitaplarımızı
İşsiz, mutsuz ve huzursuz Nartları, Setenayları…
Teşkilatlarımızın hantallığını…
Yaz, “Gençlik kültür kampları” nı…
Tatil çocuk programlarını…
Ana dili’ nden, anavatanından bihaber gençleri…
Sanatsal ve kültürel etkinliklerden habersiz bir nesli…
Umursamaz, vurdumduymaz “üç maymunları” oynayan etkili ve yetkilileri…
Kuru hamasetle kültürünü yaşatılabileceğini sanan yalancı pehlivanları…

TARİHİN ACILARINDA BOĞULMADAN…
Şüphesiz, “Tarih, zalimler ve zulümlerin meydanıdır!”
Tarihin yaşadığı en trajik ve dramatik olaylardan biri, bu yürek dağlayan büyük acıyı, şüphesiz kimse unutmamalı!
Ancak tarihin acılarında boğulma tehlikesini de fark etmeli.
Bu halkın, mutluluk şarkıları söyleme hakkı da bâki kalmalı.

SELAM OLSUN
Ayrıca, sürgün ve soykırımın 160. yıldönümü etkinliklerine mümkünse bedenen ve ruhen, değilse ruhen katılarak duyarlılığını gösteren, bu kültürel bilinçlenme programlarına yüreğinin yettiğince destek olan tüm kurumlarımıza fedakâr yöneticiler ve duyarlı dostlara gönül dolusu selam.
Daha güzel 22 Mayıslarda buluşmak temennisiyle…