ADİGELERDE SOSYO-KÜLTÜREL YAPI

Wuppertal-Xase

1.2. Adigelerde Sosyokültürel Yapı

Toplum birlikte yaşanan ve faaliyette bulunan bireyler grubudur. Toplum, bireylerin örgütlenmesi, sosyal sistem ise düşüncelerin örgütlenmesidir.

Sosyal sistemler genellikle iki unsura sahiptirler. Bunlardan biri sosyal yapı diğeri ise değer yönelimidir (oryantasyon). Rol, statü ve yetki sosyal yapıyı; amaç, hedef normlar ise toplumun değer yönelimlerini ortaya koyar. Sosyal yapı sosyal sistemin normatif değerlerini açıklarken değer yönelimi toplum içindeki durumları gösterir. Kısacası sosyal yapı, herhangi bir sosyal grubun içe ilişkin örgütüdür.

Gerek komşuları ile yaptıkları savaşlar, gerek kendi içlerindeki sınıf çatışmaları nedeniyle sosyal yapı değişiklikler gösterir, bir kabile küçülürken (Jeney, Khigak, Adeley, Hatıkuay, Yegerikoy, Mehos, Bjedugh, Mamkhig), diğer bir kabile de büyüyordu (Abzegh, Shapsugh, Natukuay). Devrim öncesi yazarlar sonraki kabileleri demokrat olarak niteler. Büyüme nedenleri de pşiye çalışmak istemeyenlerin gelip bunlara katılmasıdır. Etnik düzenlemeler konusunda en hızlı ve en büyük değişiklik, 18.yüzyılın ikinci yarısında, Balk, Baksan, Secem ve Terç sularını kapsayan alanda oturan Kabardeyler de olmuştur.

18.yüzyılda sosyal yapı, önceden olduğu gibi feodalitenin kırılarak her çiftçinin dilediği yerde çalışabilmesi yönünde gelişme göstermiştir. Diğer taraftan da pşıler arazileri bölüşüp yerlerini sağlamlaştırmaya çalıştılar. Çiftçilere yapılan baskılar aralarındaki kini büyütüyordu. Bu ayaklanma bir tek kabileyle sınırlı kalmamış bir çok kabileye sıçramıştır.

1.2.1. Soy bölüştürülmesi

Adige kendilerine Adige derler. Adige kavmi, Abzegh, Besleney, Bjedug, Cemguy, Hatukuay, Kabardey, Mehos, Natuhay, Shapsugh, Wubıh vb. kabilelerden oluşmaktadır. Her kabile büyük ailelerden oluşur. Yalnız ‘kheku’ (anavatan) Kafkasya’da değil, dünyanın bir çok ülkesine dağılmış bulunan Adigelerin büyük bir bölümü de halen sülale adlarını ve damgalarını korumaktadırlar.

Büyük tarihi göçlere köprü olan Kafkasya’da yaşayan yerli kavimlere çeşitli biçimlerde sonradan karışan kavimler de olmuştur. Birçoğu, Mafedz S., ‘Haji’, ’Muhamed’, ‘Kumuk’ vb. adlar taşıyan bugünkü bir çok kabile, Dağıstan tarafından İslami bildiri vermek amacıyla gelip yerleşen ve zamanla Adigeleşen kişi ve ailelerden türemiş olduğu görüşündedir. Kan davası, hırsızlık vb. nedenlerle dışlanan Çeçen ve Dağıstanlıların güçlü Adige pşilerine sığınıp onların korumasında yaşamaya başlaması da bir başka Adigeleşme biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurallara uyum sağlayamayan mülteciler xabzeyi bozmamaları için toplumdan soyutlanarak ayrı bir bölgeye yerleştirilirdi. Kabardeyips Karamirzalar ile Jiristler Karaçay’a gidip onların yöneticileri olduktan sonra Karaçay dilini almışlardır.

18.yüzyılda yaşayan insanların anlattığına göre Kafkasya ile Kırım ve Osmanlı arasındaki ticaretin en önemli kalemi köle ticaretiydi. Peysonel; ‘Adige ticaretinin en önemli kalemlerinden biri esir-köle ticareti idi.’ demektedir.

Kırım hanları, anlaşma gereği verilen kölelerden başka baskınlar düzenleyerek esir alıp satıyorlardı.

1.2.2. Sosyal sınıflar

Sosyal sınıf; aşağı yukarı aynı ekonomik güce sahip olan, yaşam biçimleriyle birbirine uyan, aynı kültür ve eğitimi almış olan, ortak ekonomik çıkarları olan ve bu dört özelliğe göre kendilerini aynı durumda gören bireylerin oluşturduğu topluluğa denir.

Kafkas toplumunda sınıf yoktu, çok az sayıda esirlerden oluşan köleler vardı ki, bunlar toplumsal yapıya etki etmiyordu. “13-15.yüzyıllarda feodalite yaygındı.  Sınıflar vardı (psi, znatni, vasal, serf, rabi, köle gibi). Psilar mülkleri ve nüfuzlarıyla üstünlük sağlıyorlardı. Interiyano’nun anlattığına göre zamanlarının çoğu at sırtında geçerdi. Psiler feodaldi. Çiftçileri çalıştırıp yaşıyorlardı. Kendileri ‘zekoe’, ‘tewe’ gibi kolay zengin olma yollarını seçip çiftçilik ve ticareti hor görüyorlardı. Nakış vb. zevkli işler dışında kadınları iş görmüyordu. Evlerinde altın kap kacak bulunur, gümüş alet edevat kullanırlardı. Psi, yönetiminde bulunan insanların doğan iyi taylarına el koyar, insanlarda bu size göre, deyip verirdi. Kuzeybatı Kafkasya’daki köleler ‘vuneut’, Abazin diyalektiyle ‘wunav’ (kapıcı) esirlerden oluşuyordu ve çok kötü durumdaydılar.”

Feodal sistemde sınıflar şu biçimde oluşmuştu:

Pşı; köyün, bölgenin lideri,
Tlekotles; prens, pşı adayı,
Dijinigo;
altın kaplama gümüş anlamında prensin bir altı,
Worksawe, Tliguse;
kendi başına buyruk, bağımsız. Pşı ona yer ve hayvan, araç gereç verir, o da isçilerini çalıştırıp ürün toplar, pşıye vergi verirdi.
Beykoel;
karın tokluğuna çalışan işçi,
Tlkhokotl;
bağımsız insan. Pşının onayı ile dilediğini yapabilir , dilediği tarafa gidebilirdi.
Tlekosawe;
bağımsız işçi, anlaşma ile istediği yerde çalışabilirlerdi.
Wuneut;
ot kesip getirir, hayvan besler, vb. getir götür işlerini yapardı.
Shasekhuj;
sözleşme yaparak bağımsızlığını satın alan köle.

Kabardeyler, Adigelerin bir koludur. Tlekoles yöneticileri vardı; Tambiler, Kundetler, Anzorlar gibi. Pşıleri, psitleri, werkleri vardı. Tlekolesler istediği yere gidip istediği ile çalışırdı. ‘Kodz’ diye adlandırdıkları yöneticilerini kendileri seçerdi. Kodz, pşı ile birlikte onları yönetirdi. Bunlar kendi denkleriyle evlenirdi. Onların evini soyan öldürülürdü. Pşıler yalnız pşı kızı alır pşılere kız verirlerdi. Pşı öldürmenin cezası çok büyüktü, kanla ödemek çok daha kolaydı. Pşıyi öldürenin ailesi öldürülür, çocukları köle olarak satılırdı. Psşı, pşı olmayan birinden çoçuk sahibi olursa buna ‘tuma’ derler, tlekolesten büyük, pşıden küçük sayılırdı. Workler ‘ase-fase’leriyle (Adigeka ve silah takımlarıyla) pşıye eşlik ederlerdi.

Tlekoleslerden sonra dijinigeler gelir. Sözlük anlamı altın kaplanmış gümüş demektir. Çevreden gelen Karaçay, Balkar ve Abhaz beylerini bu statüye indirirlerdi. Bu kategorilerin hepsinin kendi vasallari (werkleri) vardı. (H.Yehutenitl; sonra Beslan Werk), sonra, work sawetliguse gelirdi.

İşçiler de sını sınıftı: Abzegh, Shapsugh ve Nathoylarda daha çok görülen ve Adigey’de ‘dekhefetet’, Kabardey’de ‘leguneut’ denen tflekotller pşının bahçesinde oturan, kendi ailelerinden olan yarı hizmetçilerdi. Bir de wineutler vardı ki, esirlerden oluşur ve köle gibi çalışırlardı.

18.yüzyılda Kafkasyalılar arasındaki sosyal ilişkiler, önceden olduğu gibi farklılık gösteriyordu. Bir tarafta feodalizm egemenliği sürerken diğer tarafta bu daha hiç bilinmiyordu. Sosyal gelişme farklılık gösteriyordu. Bu durum kabileler arasında olduğu gibi kabile içinde de görülürdü. Örneğin Adigelerde aristokrasi de [Kabardeylerde) demokrasi de [Abzegh ve Shapsughlarda] vardı. Avar, Dargin ve Lezgilerin bir bölümü feodal, bir bölümü bağımsızdı.

Avrupa’da değişen feodal düzende artan lüksün senyörlerin sömürüyü tırmandırması sonucu köylülerin kaçması sonucunun doğması süreci, Kafkasya Adigelerinde de yaşanmıştır. 1790’dan 1810 sonlarına dek, Kuban havzasında yaşayan Adige köyleri ayaklanarak feodaliteyi devirdiler, pşı ve workleri Ruslara ya da Kırım’a sığınmak zorunda bıraktılar. Kuban havzasında 1790’da halk yönetimi ele aldı, pşı ve workleri devre dışı bıraktı. Bunu isyan olarak değerlendirenler olmakla birlikte, gerçekte toplumsal bir hareketti. Bu hareket, bölgede yayılmış olan feodaliteyi ortan kaldırdı.

18.yüzyıl boyunca, özellikle 2.yarısında,  Psij ötesi kavimlerde ayaklanmalar sürüp gitti. Kaçıp pşı olmayan yerlere gidiyorlardı. Aristokrasiden kaçıp demokrasiye gidiyorlardı. Abzegh, Shapsugh ve Natuhaclar yalnız Adige değil, Abaza vb. kavimlerden gelenleri de içlerine alıyor ve onları koruyorlardı. Bu nedenle nüfusları hızla büyüyen bu üç kabile tüm Adigeya‘da ağırlığını göstermeye başladı. Pşısı olan kabilelere karşı koyabiliyorlardı. Büyük zorluklara karşın sığınmacıları kabul etmeye devam ediyorlardı. Bu çatışmalarda bazen pşıler bazen de işçiler üstün geliyordu. 1792’de Shapsugh’daki tüm çiftçiler ayaklandı. Bu ayaklanmaya Abazeh ve Natukoylar da destek verdi. Shapsugh workleri kovuldu. Bu hepsine ders oldu. Workler de Bjedugh pşısı çevresinde toplandı. 1793’te Petersburg’a heyet gönderip ayaklanmayı bastırmak için yardım talep ettiler. Bunun üzerine II.Katerina bir Kazak askeri birliği gönderdi.

Adige tarihinde önemli bir yeri olan Bziyika çatışması 1796’da oldu. Shapsugh, Abzegh ve Natukuay çiftçileri ile Bjedugh pşısı komutasındaki workler çatıştı. Önce çiftçiler baskın geldi, ama pşıler onları hile ile ormanlara çekip top eşliğinde gelen Kazak birliğine kırdırdılar.
18.yüzyılda Kafkasya’da her bölgede sınıf çatışmaları baş gösterdi. Nedeni feodalitenin yayılıp işçilere yapılan baskının artmasıyla isyanların çoğalmaya başlamasıydı. Başlıca yöntem pşiden kaçmaktı. Daha özgür bölgelere kaçıyorlardı. Han-Ceri’nin anlattığına göre Batı Kafkasya’da insanlar pşının baskısını görür görmez başka bölgelere gidiyorlardı. Hatta Rus köylerine sığınanlara bile rastlanmıştır. Ruslar onları pşılere geri vermiyorlardı. Çünkü Rus çarı onları kullanıyordu.

1767’de gittikçe artan kaçma olayları üzerine Kabardey pşıleri winafe yaptı. İşçileri Balk ve Terç arasındaki sularından uzak tutma kararı aldılar. Kum suyu yakınına götürürek kaçışı zorlaştırmak istedilerse de bu karar üzerine on bin kadar işçi pşılerinden ayrılıp Balk ve Terç arasında Bestamak yaylasındaki Rus kalesine sığınma kararı aldılar. Pşıler saldırırsa Terç’i geçebilmek için köprü kurdular. Kip Kalebek, Spigates Musa, Bisow Merem, ayaklanmacıların liderleriydi. H. A.Kızlar kumandanı Kinaz H.A.Patrapov bu ayaklanmaları kendi lehine değerlendirmek istedi. Psij ve Kum nehirleri yönüne gitmelerini istemiyordu. Elçi gönderip ayaklanmaya destek verdiğini bildirdi. Pşıler de ayaklanmanın şiddetle bastırılamayacağını anlayınca otuz ünlü pşı gönderip onlardan köylerine dönmelerini istediler. Efendi değiştirebilme hakkı tanınması ve vergileri azaltma koşuluyla anlaştılar.

Bazı Arap ülkelerinde, Rusya’da ve Türkiye’de ordu hiyerarşisinin oluşmasında, buralarda görev yapan Kafkas kökenli üst düzey subayların etkisi olmuştur ki bunun ‘psi-werk-psitl’ sınıf sisteminden esinlendiği söylenebilir.

1.2.3. Sosyal tabakalaşma

Sosyal tabakalaşma ile ilgili tartışmalar ele alınırken genellikle sınıf ve statü kavramları kullanılır. Statü kavramı ile ilgili olarak yapılan analizler, bunu ilk kullananlardan olan Max Weber’e, sınıfla ilgili analizler de Karl Marx’a dayandırılır.

1.2.4. Dini inançlar

16-18.yüzyıllarda Adigeler sonbaharda ormana giderek kutsal saydıkları büyük bir ağacın altında her zaman gökte olduğuna inandıkları ‘Thaskho’ (Büyük Tanrı)’ya dua ederlerdi. Adigeler arasında Hıristiyanlık olanlar da vardı. Bu yüzyıllarda yazılı dualarla yapılan koruyucu büyüye çok önem verilirdi. Bununla bağlantılı olarak demire saygınlık gösterilir, demirin yararının görüldüğü yerlerde (ekim, hasat vb. zamanlarda) şölenler yapılırdı.

Ekinlerin bereketi, yağmurun bolluğu vb. için de büyüler yapılırdı. 16-18.yüzyılda Kafkas halklarının dinleri birbirinden farklıydı. Dağıstanlılar, Nogaylar ve Çeçenler, Gürcistan’a yakın bir kaç köy dışında çoğunlukla İslamiyet’i benimsemişti. Adige-Abazinlerin yarısı Hıristiyan, yarısı Müslüman’dı. 17.yüzyılda Kabardeylerin çoğunluğu İslam’ı kabul etmişti. O zamanlar putperestler de vardı. İslam’a girdikten sonra da bir süre bu eski adetlerini sürdürdüler. Bölgeye gelen turistler dinlerini anlamakta zorlanıyordu. Bu durum İslam’ın Adige adetleri tümüyle yok edemediğini göstermektedir.

Kafkas halkları ne tam Hıristiyan ne de tam Müslüman’dı. 1859’a kadar Mezitha (orman tanrısı), Psitha (su tanrısı) vb. putperest inanışlara rastlanmaktaydı.

Bir zaman Hıristiyan olan Temirguey’in tanrı inançları çok çeşitliydi: Thaskho (Meryem’in baş tanrısı) Sergups’dur. Tanrının Elbruz dağında bağlandığına ve yerde ot bitmez, hayvanlar çoğalmaz, insanlar nefretle birbirini öldürür olunca çözüleceklerine inanılan kötü cinler; su, ateş ve gök gürültüsü tanrısı olan Sible; baskına (zekoe, tewoe) gidenleri koruyan tanrı Zeykuth; su, deniz ve deniz hayvanları tanrısı Kodes; orman ve av tanrısı Mezitha; demir, silah tanrısı, bunlarla yaralananları iyileştiren, kendisi de usta bir demirci olan Leps; hayvan sürülerinin koruyucusu Ahin.

Adigeler İslam’ı Türklerden ve Kırım Hanlarından aldı. Ondan önce bir bölümü Hıristiyan bir bir bölümü putperestti. Çok çeşitli tanrıları vardı; hasat, harp, sevgi, rüzgar, deniz vs. tanrıları vardı. Kurban kesip tapındıkları, putları bulunan mabetleri vardı. Dini törenlerini genellikle açık alanlarda, özellikle kutsal bir ağacın altında yaparlardı. Dini ayinleri, özel bir kahin yönetirdi.

Rum imparatoru Jüstinyen zamanında Hıristiyanlık yayıldı, kiliseler inşa edildi. İlk ruhban Nalçik’in 5 km. Kuzey’inde yerleşmişti. Kilise kalıntıları yanında bugüne dek süren Hıristiyan adetleri de vardır. Bu adetler, siyah giyme, miladi yılbaşını kutlama, pazar gününe ‘Tanrı günü’ (Thamafe) deme gibi. İsa Mesih’e çok saygı duyarlar. Kafkasya’da İslam’a ilk girenler Gürcüler, sonra Dağıstanlılar, sonra Kabardeyler olmuştur. (MS.12. yüzyılda). Onlardan da tüm Adigelere yayılmıştır. Adigeler ‘Hadrikhe’ dedikleri bir ölüler aleminin varlığına inanır, buranın korkunç bir yer olmadığını, oraya gidip dönmenin olası olduğunu kabul ederlerdi. Adigeler Tha, sible, bestetha, mezitha, tleps, goase vb. birden çok tanrıya inanırdı.

Adigey’de İslamlaşma 16.yüzyılda başlamıştır. N.Sora’nın yazdığına göre aralarında, 1717’de öldürülen ve kitapları yakılan son ‘Socen’ gibi ‘socen’ ya da ‘dekan’ unvanlı din adamları yaşardı. İslamiyet’in ilk önce Dağıstan tarafından tebliğciler eliyle geldiğini belirten Mefedz S., komünizmin en şiddetli dönemlerinde yetişmiş olmanın olumsuzluklarından tümüyle kurtulamamış olmalı ki İslam’ın Adigelere kan ve kılıçla geldiğini iddia etmektedir. Adigeler 16-18.yüzyılda sonbaharda ormana giderek kutsallık atfettikleri büyük bir ağacın altında Thaskho’ya (hep gökte olduğuna inanılan büyük tanrıya) dua ederlerdi.

1.2.5. Eğitim Yöntemleri

Etnolog J. Thamowko’nun belirttiğine göre eğitim çoğunlukla ailede yapılırdı. ‘Zekhes’lerde deneyimli, akıllı, bilgili ve ahlaklı büyükler, genç kuşağı eğitirdi. Erkek çocuğa ‘pur’ verilir, binicilik, atıcılık vb. konularda eğitilirdi. Kızlar evlenene kadar serbest hareket ederlerdi.

Atalığa verme (pur) geleneği Kafkas halkları gözünde önemli bir yere sahipti. Adige, Abaza, Asetin, Balkar, Karaçay, Kumuk ve Darginler de çok yaygındı. Zamanla pşıler werklere, werkler çiftçilere atalık vermeye başladılar. Erkek çocuk erginleşinceye, kız çocuk evlenecek yaşa gelinceye dek yetiştirilirdi. Kendi öz çocuğundan daha çok purun beslenme ve eğitimine önem verirdi. Atalığın en önemli görevi puru, iyi bir savaşçı olarak yetiştirmekti. Bu nedenle 6 yaşındaki çocuk, güreş, dövüş, ok atma, silah atma, at binme, açlığa, sıcağa ve soğuğa dayanma gibi özelliklerle donatılırdı. Kızlara xabze kuralları yanında biçki dikiş, mutfak ev işleri vb. öğretilirdi. Atalık tüm kabileye yakın akraba sayılır, hatta pur, öz anne babasından çok atalığına bağlanırdı. Çocuk bebeklikten başlayarak yaşamın ve xabzenin içinde yoğrularak büyütülürdü. At binip, silah kullanabilen, güçlüklere katlanabilen bir kişilikte yetiştirilirdi. Evde ve haçeslerde eğitilirlerdi. Pşı çocukları toplumun bilginlerine verilip eğitilirdi. Başka kabilelere de pur verilirdi. Örneğin Asetin çocuklar Adigelere, Adigeler Kumuklara verilirdi. Çocuk ya doğar doğmaz ya da birkaç aylıkken pur verilirdi. 8 ile 13, en geç 17 yaşına dek atalıkta kaldıktan sonra geri ailesine verilirdi. Kız çocukları genellikle 12-13 yaşında ailelerine verilirdi. Eğitmen, çocuğa sınıfına uygun davranma, binicilik, atıcılık, ev yönetimi, tarla işleri konusunda eğitirdi. Kız çocuklarına ‘pur’un hanımınca dikiş, nakış vb. beceriler kazandırılır, ev hanımı olmaya hazırlanırdı. Eğitmen çocuğu at, fase, ase vb. ile süsleyip törenle babasına teslim ederdi. Bunun için büyük düğün törenleri düzenlenirdi. Eğitmene de değerli armağanlar verilirdi. Sonraları pur kalma süresi 3-7 yıla inmiş ve ailesine geri verilmesi sırasında yapılan törenler hafiflemiştir.

Eğitmen akraba kabul edilerek otorite kazanması sağlanırdı. Mr. Bell, Adigelerin düşünce yapısı konusunda şöyle yazmaktadır: “Adigeler Kafkasların yerli halklarıdır ve düşünce biçimlerinin zaman zaman Hıristiyan ve Müslüman komşularından etkilenmelerine karşın tümüyle kendilerine özgü bir eğitim sistemine sahip bulunuyorlar.” Adigelerin tarih boyunca eğitim ve öğretim faaliyetlerini nasıl yürüttüklerine ilişkin bağımsız bilimsel çalışmalar da yayınlanmış bulunmaktadır.