BUĞULU CAMDAN KÜLTÜR MANZARALARI

YEMUZ Nevzat Tarakçı
31.01.2012

Günlerden pazar.
Kahvaltı vakti.
Yemek masası cam kenarında.
Masada kahvaltılıklar ve sıcacık çay.
Dışarıda doyumsuz yağmur manzarası.
Keşke şu camın buğusu da olmasa.

Yağmur, sakin, sesiz haliyle bana hep huzur vermiştir.
Kimileri için huzur,  kimileri için hüzün demektir yağmur.
Bazen “Git!”, bazen “Kal!” demek.
Coşkulu zamanda ise ıslak saçlarınla yürü demek.

Çayımı yudumlarken yağmura dalıp gidiyorum.

“Şu buğulu cam olmasa keşke!” diyorum.
Yerimden kalkıp huzurumu gölgeleyen camın buğusunu bir güzel temizliyorum. Dışarıyı seyretmeye devam.
Yine buğu.
Buğu mani oluyor manzarama.

İlkokulda öğrenmiştik buğunun nasıl ve niçin oluştuğunu.
Buğu, ısı farkından oluşurmuş.
Demek ki odamdaki camın bir tarafı sıcak diğer tarafı soğuk.
Bu durumda buğu kaçınılmaz olur elbet.

Kahvaltı, çay, yağmur…
Ohh kahvaltı ne güzel!
İyi ama iyip içip oturmayla bitmiyor ki iş.
Biraz sonra dernekte toplantı var.

Dernek, kültür, gençlik, gelecek, kimlik, yağmur, buğu, cam…
Kafam  karmakarışık.

Camdaki buğu artıyor.
Buğu arttıkça görüş alanımla birlikte ruhum daralıyor, huzurum azalıyor.

Acaba diyorum, derneklerimizle toplumumuz arasında da bu camdaki gibi buğu mevcut mu?

Mevcutsa, bu buğu da mı insanların ufkunu azaltıyor, ruhunu daraltıyor?

Buğu, sıcaklık farkından oluşuyordu değil mi?

Derneklerimiz ve toplumumuz arasında buğulu camların olduğunu düşünürsek işin rengi değişir.

Demek ki bir sıcak, bir soğuk var.
Sıcak olan toplum mu?

Ya soğuk olan?

 

OYUNCULAR SAHNEDE SEYİRCİLER NEREDE?

Kurumlarımız, yöneticilerimiz ve toplumumuz.
Hangisi diğerinden daha sıcak?
Veya hangisi daha soğuk?
Öyle ya !

Buğuyu geçtik, ya duvarlar, ya kapalı demir kapılar?

Söyleyin bakalım, kim sıcak kim soğuk?

Toplum, derneklerimizde gereği gibi kucaklaşamıyorsa elbette var bir yerde bir sorun.

Ya yöneticilerimiz soğuk ya da toplumumuz.

Kimin gönlü razı olur ki örülmüş kalın duvarlara, paslı demir kapılara?

Bırakın duvarları, kapıları kültürel duyarlılığı olan hangi şahıs razı olabilir ki cama, camın buğusuna, buzuna…

Ne yazık ki teşkilatlarımız, yöneticilerimiz ve toplumumuz arasındaki cam şeffaf değil.

Bu kesin.

Peki, cam buğulu mu buzlu mu?
Buğuluysa silmek, buzluysa eritmek mi lazım?
Elbette!

Ama nasıl?

Sözün özü, ne yazık ki gayretlere, iyi niyetlere rağmen  kurumlarımız ve toplumumuz arasında engeller var.

Bu engeller ovalar, dağlar mıdır, yoksa camlar, buğular mıdır?

Burası tartışılır.

Nerden mi çıkartıyorum bunları ben?

Siz hiç kurumlarımızda sahnelenen “Oyuncular sahnede, seyirciler nerede?” manzaralarını seyretmediniz mi?

Yoksa sizin de mi camınız buğulu?