CEHALETLE VAR (!) OLMAYA ÇALIŞMAK “Çerkesya Yurtseverleri ХЭКУПСЭХЭР”-3

Dr. MEŞFEŞ’Ü Necdet Hatam

Philip Wylie’nin ‘’ Cehalet, mutluluk değil kayboluştur.’’ sözü tam bunlar için söylenmiş…

Biz de “Çerkesya Yurtseverleri”nin önemli başka bir özelliğinden, özelimize ilişkin cehaletlerinden söz edelim. Örnekleri de kendi sayfalarında yer bulan ve kimileyin de kendi içinde çelişen yazılardan seçelim. Sayıları çok olmayan izleyicilerinin de birikimleri yeterli olmasa gerek yapılan yanlışlıklar pek düzeltilmiyor gibi.

Örneğin Adığe dili ve Yazın günü kutlama haberine bakalım. Gün önemsenmiş ve de renkli başlık atılmış.

Адыгабзем ыкıи Адыгэ Тышъуфэгушıо! 14 Mart Çerkes(Adığe) Dili ve Yazın Günü Kutlu Olsun!

Ancak başlıkta cümle eksik. Başlığın “…ыкIи Адыгэ Тхыбзэм я МафэмкIэ”   bölümü unutulmuş. тышъуфэгушIо!

Aşağıda doğru yazımı gördüğümüze göre bu yanlışlık yeterince özenli olunmadığı  ile açıklanabilir.

Адыгабзем ыкıи Адыгэ Тышъуфэгушıо! 14 Mart Çerkes(Adığe) Dili ve Yazın Günü Kutlu Olsun! (infocherkessia.com)

Gelelim haberin ayrıntısına:

Bersey Wımar’ın kitabı için “modern tarihin ilk Çerkesçe kitabı “Çerkesçe Sözlük” (Адыгэ псалъэлъэр) 14 Mart 1853 yılında Bersey Wumar tarafından yazılmıştır” deniyor. Oysa Bersey Wımar’ın kitabı bir sözlük değil temeli Arap harfleri olan bir alfabe ve okuma kitabı. Dört dersten oluşan kitabın bir dersi de dilbilgisine ayrılmış. Ayrıca bilim insanımız on iki masal da vermiş kitapta.

Dilbilimcimizin adı günümüz alfabesi ile “умар” olarak yazılıp [wımar] okunmaktadır. Günümüz dilbilgisi kuralına göre “y” harfinden sonra gelen [ı] sesleri yazılmaz. Dolayısı ile latin harfleri ile aydınımızın adı “Wmar” ya da [ı] sesi de yazılmak isteniyorsa -ki ben yazılmasının daha doğru olduğunu düşünenlerdenim- “Wımar” yazılmalı idi.

Bugün Batı ve Doğu yazımında “y” harfi ünsüzlerden sonra geldiğinde Türkçedeki [u] ünlü sesini: дз, жъ, ц, шI, шъ, ünsüzlerinden sonra ise Türkçe’deki [ü] sesine yakın bir ses verir.

Ünlülerle hece oluşturduğunda ise Latin w harfi ile gösterdiğimiz Arapça’daki waw ünsüzünün sesini verir.

Ancak önemlisi hiçbir Adığe sözcüğünde ister ünlü ister ünsüz olsun “y” harfinden sonra hiçbir zaman [o] ya da [u] sesinin gelmediği de bilinmelidir. Yani Wumar yazımı yanlıştır.

Fotoğrafteki metne dönersek; Tükçe’de 14 Mart yazılabilir ancak Adığabze’de гъэтхапэм 14  yazımı eksiktir. Гъэтхапэм и 14 diye yazımalı idi.

Şimdi yazacaklarım ise bir eleştiri değil katkı olarak alınsın lütfen. Yakınlarda çıkacağını umduğum “Açıklamalı Bersey Wımar” alfabesini hazırlarken edindiğim bilgilerin bir bölümü. Yukarıda ilk sayfasını gördüğünüz kitabın ilk baskısı 14 Mart 1853’te Tiflis’te taş baskı yöntemi ile yapıldı. Kitabın 2. baskısı da yine Tiflis’te 2017 yılında yayımlandı.

Neguıme Şore Beçmırze’nin Kiril harflerini temel alan alfabesi ise 1840 yılında hazır olmasına karşın ancak 1956 yılında yayımlanabildi. Bersey Wımar’ın çalışmasının “Adığe Dili ve Yazını günü”ne temel alınmasının gerekçesi de kitabın yayımlanmış ve okullarda okutulmuş olmasıdır.

Şimdi de “infocherkessia” nın yine adığabzeye ilişkin bir başka haberine bakalım:

“Ançok Hajibeç (Анчок Хаджибеч), Arap harflerine dayalı Çerkes alfabesini oluşturmak için uzun yıllar çalıştı. Çalışmalarını 1878’de büyük oranda tamamladı. H. Anchok, alfabesinde 68 harf vardı.

Hajıbeç Ançok, alfabesinin yardımıyla dini ve etik konularda makaleler, sözlü halk sanatı eserleri yazdı.

Ançok’un yazıları içerik açısından derin ve biçim olarak zarifti. İlgiyle okunuyorlar.  

Çerkesya Hareketi Haber Merkezi”

Ançok’un kitabı yayımlanmış da ilgi ile okunuyormuş gibi bir izlenim. Oysa müzede korunan ve sadece birkaç bilim insanın ilgilendiği, çok rahat da okuyamadıkları el yazısı notlar. Arkadaşlarımızın bu metinleri bir yerlerden alıntıladıklarını bilmiyor değilim. Ancak bu gördükleri her paylaşımı doğru sandıkları, yani özelimize uzak oldukları gerçeğini ortadan kaldırmaz.

Bir de Çerkesçe’ye uygun yazımın Ançoque H. Olduğunun, soyadının önce yazılması gerektiğinin altını çizelim.

Biraz da Bersey Wımar paylaşımındaki  görüşlerle ilişkin:

Metinde; “Çerkesçe’nin varlığının garanti altında olmamasının başlıca nedeni nüfusumuzun az, dilimizi öğrenmenin zor, Çerkes halkının anadiline ilgisiz olması değil; Rusya Federasyonu dahil, içerisinde yaşadığımız ülkelerin anti demokratik karakterleri ve asimilasyon politikalarıdır.” denmiş ki çok yanlış.

Bir kez nüfus azlığı sadece “Çerkesçe’nin varlığının garanti altında olmamasının…” değil, akla gelebilecek her sorunumuzun başlıca nedenidir. Ancak bunun başlıca neden olarak sunulması mümkün olan en kısa sürede anavatana dönülmesini zorunlu kılacaktır. Rusya Federasyonu’nun anavatana dönüşe engel olması amaçlı söylem ve eylemlerde bulunanların nüfusumuzun azlığını gerkçe olarak kabullenmelerini beklemek de safdilik olur. Ayrıca, dilimizin öğrenilmesinin zor, yöntemlerin çağdaş olmaması dahası halkının anadiline ilgisiz olması da “Çerkesçe’nin varlığının garanti altında olmamasının…” önemli nedenleri arasında sayılabilir.

Ancak bizce en büyük, dahası tek nedenin; “anavatan dahil yaşadığımız hiçbir ülkede sadece çerkesçe ile konforlu bir yaşam kurulamaması ve Çerkesçe bilmemenin konforlu bir yaşam kurmaya engel olmaması”olduğunu düşünüyoruz. Bu ülkelerimizin politikalarının etkilerini yadsıdığımız anlamına alınmamlı. Ancak bilinmeli ki yaşanılan ülke ne kadar demekratik, sağladıkları olanaklar ne kadar büyük olursa olsun bu nüfus azlığı ile dilimiz devlet dili bundan böyle devlet dili olmayacaktır.

Bu konudaki görüşlerimi daha 2003 yılında dernek adına yetkililere yazdığımız bir yazıda dile getirmiştim:

“…Етlани сыд фэдэрэ къэралыгъо амалхэр егъэгъотыгъэми, изэгъэшlэн  сыд фэдэрэ егъэзыгъэ lофы шlыгъэми адыгабзэр, урысыбзэм фэдэ хъун зэримылъэкlыщтыри тинэрылъэгъу. Адэ,  бзэшхохэм афэдэ къэралыгъуабзэ хъун ымылъэкlыщтмэ, сыда адыгабзэм тызыкlыпылъын фаер,  сыд уаса адыгабзэм фэтшlын фаер?..

Dahası her türlü devlet olanağı sağlansa, öğrenim ne kadar zorlansa da adığe dili rusça gibi olamayacağı da çok açık. Peki büyük diller gibi devlet dili olmayacak olduğuna göre adığabze ile neden ilgilenmeli, adığabzeye nasıl bir değer vermeliyiz?..

Бзэр псэмэ, бзэ зимыlэм лъэпкъ имыlэмэ, лъэпкъэу зытэ-лъытэжьэу ти хэгъэгушхуи лъэпкъэу тыкъелъытэмэ, лъэп-къыбзэр гъэпсэун, хэхъоныгъэхэр егъэшlыгъэн фае. Бзэр, орэдыр, усэр лъэпкъым игушхоныгъ. Ыбзэ зызэхихыкl, иорэдышъо зедэlукl ары лъэпкъым щыщ цlыфым ыгу бакъмэры зыхъурэр. Джащэгъур ары зыщыгушlукlы, зыщыгушхукlы зыхъурэр. Цlыф шъхьазакъоу щымытэу, лъэпкъэуи дунаим зэрэтетыр зызэхишlэрэр, нэмыкl лъэпкъмэ афэдэу зызщыхъужьырэр… Адэ,  джащ фэдэ шъхьэ-кlэфэ зэфэшlыр арыба зэгурыlоныгъэм, зэфыщытыкlэ дахэм, хэгъэгу лъэ пытэм, лъэпсэшlу афэхъун зылъэкlыщтыр.

Dil cansa, dili olmayanın ulusu yoksa, bir halk olduğumuzun bilincindeysek ve büyük ülkemiz de bizleri ayrı bir halk sayıyorsa halkın dilini yaşatmak geliştirmek gerekir. Dil, şarkı, şiir halkın coşkusudur, dilini işittiği ezgisini dinlediği zaman halkın bireyi gmnlünce mutlu olur. Kişi işte o zamanlarda kendisi ile barışık olur, güven duyar.  Dünyada tek bir birey değil bir halk olarak yaşadığının bilincinde olur, halkını diğer halklarla eşit sayar… Peki bu karşılıklı saygı değil midir karşılıklı anlaşmaya, iyi ilişkilere, güçlü ülkeye temel olabilecek yaklaşım.      

А шъхьэкlафэр мынэрылъэгъумэ, зыкlуачlэ гъунэнчъэмрэ кlоджаджэмрэ, иlэм ибагъэ зымышlэжьырэмрэ зигъот макlэмрэ, ыгу къэмыкlыгъэри зыфагъэкlуатэ-рэмрэ зыфэхъуапсэрэ lуагъэкlотырэмрэ, бэмрэ бэм ыгъэмэкlагъэмрэ ягуфэбэныгъэ ухъумэгъошlу хъуна?.. Лъэпкъ зэрэлъытэ зэрымылъ хэгъэгум лъэпкъ зэрэгъашlо илъын илъэкlына?.. Илъ зэгурыlоныгъэми кlэныгъэ ышlынба?…”

“Bu saygı görülür değilse, somut değilse eğer güşlü ile güçsüz, sınırını bilmeyecek kadar varlıklı ile fakir, düşlemediği şeylerin bile kandisine uzatılan kişi ile imrendiği şeylerin kendisinden uzaklaştırıldığı kişiler, çoğunluk ile çoğunluğun azalttığı halk arasındaki içtenlik korunabilir mi? Halklar arası karşılıklı saygının bulunmadığı ülkede: karşılıklı halk sevgisi olabilir mi? Var olan karşılıklı anlaşma da eksilmez mi? “

Demiş dilimizin korunması geliştirilmesi için devletimizin yapması gerekenleri de sıralamışız.

Bu da derneğimizin son genel kurulunda yaptığım konulmanın bir bölümü:

“Günümüzde dilleri hak dilleri, devlet dilleri ve dünya dilleri olarak üç grupta toplayabiliriz.

Sadece Halk dilleri ile konforlu bir yaşam kurmak, meslek edinmek, bu meslekte ilerlemek olası değildir. Yanında öncesinde mutlaka yaşanılan ülkenin devlet dilinin de bilinmesi gerkir.

Devletler devlet dillerinin her vatandaşlarına öğretmek için her türlü olanağı sağladığı gibi yaşamı da devlet dilinin bilinmesi ile sınırlar.

Dilin sahibi devletlerin ekonomik ve askeri güçüne göre kimi devlet dilleri zaman zaman dünya dili olur. Bir dönem dünya dili Fransızca iken daha sonra bir dönem de Almanca olmuştur. Günümzde ise dinya dili İngilizcedir. Son zamanlarda Rusça ve Çince de dünya dillerinden biri lmaya adaydırlar. Bu dillerden birini bilmek kişiye de kişilerin vatandaşı olduğu ülkelere de ek gelir getirdiği içi devletler bu dilleri okullarda okutmakta, aileler de ek paralar ödeyerek çocuklarını bu dilleri öğretmektedirler.

Özet bir halk dilinin korunup geliştirilmesi için yaşanılan ülkenin diller politikası elbette çok önemli ancak politikaları da etkileyecek olan nüfus çok daha önemlidir. Anadilin yaşatılmasını önemseyediğini söyleyenlerin hedefi en kısa sürede anavatana dönmek olmalıdır. Bunun için de RF’nin şartları oluşturmasını beklememeli var olan koşullarda nasıl dönebileceğinin yollarını aramalıdır.

(sürecek)

YALANIN BÜYÜĞÜ “Çerkesya Yurtseverleri ХЭКУПСЭХЭР”-1

NEDEN GERİ ZEKALILIK OLAMAZ “Çerkesya Yurtseverleri ХЭКУПСЭХЭР”-2

CEHALETLE VAR (!) OLMAYA ÇALIŞMAK “Çerkesya Yurtseverleri ХЭКУПСЭХЭР”-3