CEMİL TELCİ SÖYLEŞİSİ

Ali İhsan Aksamaz

Çay üreticileri de özel şirketlerin insafına kaldı!”

(Ön açıklama: Bugünkü misafirim Cemil Telci. Kendisini etnografik çalışmalarından tanıyoruz. Makaleleri, “Sima Dergisi”nde yayınlanıyordu. Cemil Telci ile bir söyleşi yaptım; hayat hikâyesinden, Lazların kültürel mirasından ve insanlığın günümüzdeki durumundan konuştuk. Ali İhsan Aksamaz)

+

Ali İhsan Aksamaz:  Cemil bey, önce bize hayat hikâyenizden bahsedin, lütfen! Nerede, ne zaman doğdunuz? Hangi okullarda öğrenim gördünüz? Şimdi ne iş yapıyorsunuz? Günümüzde nerede yaşıyorsunuz? Evli misiniz? Çocuklarınız, torunlarınız var mı?

Cemil Telci: Merhaba! 1950 yılının 1 Nisan’ında Fındıklı ilçesinin bugün adı Liman Mahallesi olan Maisine’de dünyaya gelmişim. Doğduğum günü, saatine kadar benden on yaş büyük olan ağabeyim Aziz Telci, ‘daraba’ dediğimiz evin odalarını bölen tahta paravana kömürle yazmış. O zamanlar Hopa’ya bağlıydık; Nüfusa Dairesine gitmek ve kaydettirmek epey külfetli. Nihayetinde babam Haziran’da nüfusa kaydettirmiş. Bunu anlatmamın sebebi, o tarihlerde doğanlardan kimse doğum tarihlerini gerçek anlamda bilemiyor. Ben şanslıyım, böyle bir ağabeye sahip olmakla. Hatta ‘erkek kardeşim doğdu’ diye tüfek bile atmış. O dönemlerde erkek evlât önemli. İlkokulu Aksu İlkokulunda okudum. İki yıl kadar yatılı hafızlık eğitimi için (Atina’da) Pazar’da Cabat köyünde, bir yıl sonra da Aranaş köyünde yatılı olarak hocadan birebir hafızlık eğitimi aldım. Aynı zamanda ilkokula da devam ettim. Ne yazık ki, din eğitimi almama ilkokul öğretmenim Nazmi Sarı karşı çıktı ve 4. sınıfı tekrar etmek zorunda kaldım.

Bu hafızlık eğitimim hocamın vefât etmesiyle  son buldu. Okuluma geri döndüm. Daha sonra Fındıklı’da ortaokulu okudum. Devamında da büyük ağabeyim Metin Telci’nin astsubay olarak görev yaptığı Balıkesir’de liseye başladım. İşler orada da iyi gitmedi. Taşradan gidip büyük şehre alışmak benim için kolay olmadı. Başarısız olunca Fındıklı’ya geri dönmek zorunda kaldım. Bir yılım da böylece kayboldu. O zamanlar Fındıklı’da lise olmadığı için yakındaki Arhavi Lisesine devam ettim ve oradan da mezun oldum. Üniversite ve öğretmen okulu sınavlarında başarılı olamadım. Edebiyata merakım vardı. Şiir yazıyordum. Gazeteci olmayı çok istedim. Daha sonraları sosyoloji okumayı istedim ama olmadı. Hayat kavgası başlayınca da okumanın bir önemi kalmadı. 1973 yılında, askerlik öncesi sevdiğim kızla beş parasız evlendim. Akabinde askere gittim. İkinci Kıbrıs Barış Harekâtında dört ay  görev yaptım. Askerlik dönüşü eşimin görev yaptığı İzmit e gidip yerleştim. Önce Seka’da sonra da Tüpraş’da 26 yıl görev yaptım ve ardından da emekli oldum. İki evlâdım var. Kızım bir üniversitede öğretim görevlisi; evli. Oğlum ticaretle uğraşıyor. Oğlumdan iki torunum var. İnzivaya çekildim. Edremit’in bir köyünde önceden yapamadıklarımı yapıyorum. Hobi olarak müzik ve edebiyatla uğraşıyorum.

CEMİL TELCİ, ‘SİMA DERGİSİ’NİN DE YAZARLARINDAN

Ali İhsan Aksamaz:  “Sima Dergisi”nde yayınlanan kültürel- etnografik makalelerinizden haberdarım. O makalelerinizle Lazların eski kültürel yaşamlarına ilişkin bizlere ayrıntılı olarak önemli bilgiler veriyorsunuz. Lütfen, bize çocukluğunuzdan bahsedin! Çocukluğunuzdaki yaşantı nasıldı? Köy hayatı nasıldı? Kent hayatı nasıldı? Köyün insanları nasıl geçiniyordu? Kent insanları nasıl geçiniyordu? İnsanlar neler ekiyordu? Nerede çalışıyordu? Hangi işlerden para kazanıyordular? Neleri satarak para kazanıyorlardı? Ne satıyorlardı, ne satın alıyorlardı? Ne yiyordular? Çoğunlukla hangi yemekleri yiyordular? Hangi içecekleri içiyorlardı? İnsanlar çoğunlukla hangi destanları söylüyorlardı? Hangi şarkıları söylüyorlardı?  Köyünüzde eski kilise var mı? Çocukluğunuzda yaşantı nasıldı? İnsanlarımız durumu neydi?

Cemil Telci: Benim doğduğum yer Maisine. Oradaki arazimizi atalarım, Megrellerden satın alımışlar. Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u almasıyla, Karadeniz bölgesindeki Ortodoks inanç üzerine çeşitli baskılar başlamış. Bu durum uzun süre sürmesine rağmen, halk Müslüman olmaya pek yanaşmamış. Bu durum 1700’lere kadar sürmüş. Bunu anlatmamın sebebi, bugün yaşadığımız toprakların sahiplerinin eskiden Megrel olmaları. Atam olan İshak Paşa’nın oğlu Hacı Ahmet Efendi gelip 500 Gümüş Liraya o zamanki Maisine’yi, Maisinzki adlı Megrel’den satın almış. Onlar şimdiki Gürcistan tarafına göçerken arazi de bize kalmış. Arazinin tamamı 30 bin dönüm; iki dere arasında Güneyi orman, Kuzeyi deniz olan bir yer. Ben 9.  kuşaktanım. Bu konuda biyografik bir kitap da yazdım; gelecek kuşaklar yararlansın diye. Adı “Maisine Entrikaları”. Kitabımda, Laz insanının sevincini, azmini, yaratıcılığını, zaaflarını, inatçılığını ve paylaşma geleneklerini anlatıyorum. 20 yıl boyunca araştırdım. Gerçek tarihsel bilgilere dayanarak yaşlıların anlatımlarından da bilgi edinerek bu kitabımı oluşturdum. Kitapta, kısaca sülâlemi anlattım. Babam, arazinin verimsizliği ve geçim darlığı sebebiyle gurbetçiydi.  Biz, beş kardeşdik. Dördü erkek. Ben, en küçükleri. Bir de kız kardeşimiz var. Babam, bizi hiç bir zaman gurbete götürmedi. Biz hep toprağımızın başında kaldık. En büyük ağabeyim astsubay olup gitti. Ondan sonraki ağabeyim Almanya’ya, benim bir büyüğüm de askerî okulda bandocu oldu. Biz de orada kaldığımız sürece bir ineğe bakarak, önceleri pirinç daha sonra da mısır ve fındıkla hayatımızı sürdürdük. Bazen balıkçılık da yaptık. Sonrasında; 1960’larda yöremizde çay tarımı başlayınca gelirimiz biraz daha arttı.

Babam emekli olduktan sonra gurbetten döndü. Bu kez biz gurbetçi olduk. Bizim bir ineğimiz vardı. Ben doğduğum zaman, çalıştığı Zonguldak Maden Ocağı İşletmesi çocuk parası vermiş. İşte o parayla bize bir inek satın almış. Adı da “Nazara” idi. Diyebilirim ki 16 yaşıma kadar o ineğin bakımıyla bizzat uğraştım. O yıllarda ineği olanlar aç kalmazdı. Hele de bahçen varsa, bostan yapar sebzeni yetiştirirdin. Bizde de durum buydu. Süt, yoğurt, peynir, tereyağı Nazara inekten gelirdi. Bostanda Fasulye, yazlık- kışlık salatalık, biber, domates yetişirdi. Ayrıca baş yiyeceğimiz olarak karalâhanamız her zaman mevcuttu. Et olarak kümes hayvanı beslenir, tavuk yumurta olurdu. Bunun yanında, biz sahil kesiminde yaşadığımız için balık hiç eksik olmazdı. O yıllarda hamsinin dışında palamut, kefal zarganayı, mevsimine göre yakalar, evimizde yerdik, fazlasını da satıyorduk.  Her zaman tuzlu salamura balığımız olurdu. 1960’lı yıllara kadar denizde neredeyse palamut büyüklüğünde istavrit olurdu; açık ateşin isinde kurutulup çiroz yapılırdı. 2000’li yıllarda Batum’a gittiğimde dükkânlarda görünce çok şaşırmıştım. Ben 5 yaşımdan sonrasını iyi hatırlıyorum. Annem, bizi erkenden kaldırır, mısır unundan sütle yapılan mamalikayı bize kahvaltıda yedirirdi. Ondan sonra bahçeye, oduna ya da ineğin peşine gidilirdi. Okul başlayınca da bu durum pek değişmezdi. Sabah saat 6’da kalkar, iki saat iş yapar ve sonra da okula öyle giderdim. O yıllarda okul tam gündü. Akşam 5’te evde olurduk. Yine yakacak odun ve benzeri işlerle akşamı ederdik. Akşamları ıhlamur içilir, hatta içine bir miktar da bal konurdu ki ben çok severdim. Bunu içmek insanı deliksiz uyuturdu. Şimdi şimdi öğreniyorum da meğerse, ıhlamurun teskin edici etkisi varmış. Çay çok sonraları kahvaltımıza girdi. Biz ilçeye yakın olduğumuz için, yaşadığımız yer mahalle olarak geçerdi. Özellikle sonbaharda çok eğlenirdik. Mutlaka düğünler olurdu. Horon tepilir, karşılama türküler söylenirdi, doğaçlama, Hele imeceler; fındıklık temizlemekten mısır ayıklamaya kadar. Ev yapılırken kereste taşıma, ekin kaldırırken sürekli yardımlaşma vardı ve bu işler hep türküler eşliğinde yapılırdı. Özellikle mahallede bu konuda çok yeteneği olan bir yengem vardı. Adı Ciddiye. İnanılmaz güzel sesi vardı ve çok pratik bir kadındı. Onsuz zaten ‘meci’ olmazdı. Fındık bahçeleri sırayla temizlenir, mahallenin çoğu genci gelir ve iş bitmeden de bırakılmazlardı. Arada yenen süt böreğinin tadını hâlâ unutamam. Bizde cami yoktu; çok sonraları yapıldı. Torosi Limanında camimiz vardı, sahilde. Tamamı 20 metrekare kadar, minaresiz. Özellikle Ramazan aylarında ortalık şenlenirdi. Bizim, teravi gibi bir derdimiz olmazdı. Ama büyüklerle beraber olmak için cami cemaatinin arkasında dizilir ve namazda epey yaramazlık yapardık. Bizde Fındık ve sonrasında da çay satılıp para kazanılırdı. Balıktan da elimize iyi para geçerdi. Genelde kıyı balıkçılığı olurdu. Hele hamsi zamanı elimize iyi para geçerdi. Ağ kurma ve kaldırmada çalıştığım çok oldu. Babamın yeterli kazancı olmadığı için, beş çocuğa bakmak için 1950’den sonra gurbetçi olmuş. Dedem de dâhil hayatlarında iki şey önemli olmuş; sandalla balıkçılık ve az da olsa toprakla hayatlarını sürdürmeye yetecek kadar mücadele etmek.

“KİTABIMDA LAZ  İNSANININ SEVİNCİNİ, AZMİNİ, YARATICILIĞINI, ZAAFLARINI, İNATÇILIĞINI VE PAYLAŞMA GELENEKLERİNİ ANLATIYORUM”

Ali İhsan Aksamaz: Yaylacılık, yöredeki insanların ekonomik- sosyal hayatında çok önemli bir role sahipti. Önceleri yaylacılık nasıl oluyordu? Çocukluğunuzdan yayla anılarınız var mı? Büyükleriniz, eski yaylacılıktan bahsediyorlar mıydı? Yöredeki yaylaları biliyor musunuz?

Cemil Telci: Biz sahile çok yakınız,  beş yüz metre. İçerilerde çok engebeli bir arazi üzerindeydik. Küçük düzlüklerde mahalle kurulmuş. Bizde yan yana ev yapılmaz. Herkes, bahçesinin baş tarafına ev yapar. Kardeşi da olsa, aralarında elli metre mesafe olur. Biz hayvanlarımızı “isina” dediğimiz çalılık, bir çeşit merada otlatırdık. Yaylacılık, benim damat olduğum köyün adetlerinden; sonradan gördüm. Bizde deniz görmeyen yerlerde büyükbaş ve keçi beslenirdi. Aileler Haziran ayı ortalarında hayvanları yaylalara sürerler, Eylül ayında da dönerlerdi. Çocukluğumda hikâyelerini çok dinledim. Hatta ağabeyimden, bir akrabamızla ilk yaylaya gidişlerini yıllarca dinledim. Çok eğlenmişler. Ben de o kadar merak ettim ki Hindistan ailesine damat olduktan sonra, bacanağım teklif edince ben de yaylaya gidip kaldım. O kültürü yaşadım, tanıdım. Meğerse bambaşka bir yaşam ve kültür yatıyormuş yaylada. Öyle bir mücadele var ki anlatılmaz, yaşanır. Saatlerce sırtında yük, yüzde 45 eğimle dere tepe aşarak 40- 50 km. yukarıya çıkıyorsun. Rakım 3500 m. kadar. Kademeli konaklıyorsun. Yayla bir tane değil. Her platoda, bir isim altında yerler var ve her sülâle adına zilyet oluşmuş. Öyle bir hiyerarşik düzen var ki medenî kanun hak getire. Bu insanlara hayran olmamak hiç elde değil. Ne kadar güç, ne kadar erdem sahibi olmuşlar. Sadece Fındıklı’da, Arılı ve Çağlayan vadisi devamında 24 tane yayla var. Ağırlık dağ köylerinde ve Hemşinli dedikleri yaylacılara ve Aslanbey köylülerine ait. Benim tanışmam 30’lu yaşlarımda oldu bu nedenle. Hasret türkülerini dinledim. Ozanları yetişmiş, tulum eşliğinde. Cevdet Topaloğlu’nu tanıdım. Veysel Atagün’ü dinledim. Hâlâ dillerde olan türküleri var: “Yeme oğul yeme, yetim malidur”. Kısaca; yaylacılık bir yaşam biçimi; bir sevda adetâ. Ama bugünlere gelindiğinde, yaylalar zenginlerin keyif alanına dönüşmüş. Bana göre, yollar açılıp elektrik de gelince işin tadı kaçmış. Memlekete her gidişimde baldızım Emine ablayı yaylada ziyaret ediyorum. Dağlarında gezinerek bu çiçek cennetinde, yalnızlığımızın tadını çıkarıyorum. Orada en fazla olan şey, gök kubbe ve insana dinginlik veren sessizlik. Son gittiğimde, aklıma yayla çiçeği diye bir şey soktular. Güya her derde devaymış. Rehber arkadaş eşliğinde altı saat yürüdük, tırmandık. Az kalsın cenazem orada kalacaktı. Oksijen, yükseğe çıktıkça azalır; hesaplayamadım. Koroner yetmezliğim vardı. Göğüs ağrım tuttu. Arkadaşlarıma ‘yavaş olun’ dedim; durumumu belli etmedim. Bu yüzden kamp yerine ancak akşam ulaşabildik. Ama oralarda bir kiloya yakın yayla çayı da topladım. Yayla çayı dedikleri kayaların arasında yetişen mor bir çiçekmiş.

“FINDIKLI’DA, ARILI VE ÇAĞLAYAN VADİSİ DEVAMINDA 24 TANE YAYLA VAR.”

Ali İhsan Aksamaz:  Çocukluğunuzda hangi oyunları oynuyordunuz? Çoğunlukla hangi oyunları oynuyordunuz? Hangi oyuncaklarınız vardı? Ninenizin ve dedenizin masallarını şimdi hatırlıyor musunuz?  Çocukluğunuzdan hangi masalları hatırlıyorsunuz şimdi?  Eskilere ait cin, peri masalları biliyor musunuz?

Cemil Telci: Hani bir şiir var: ‘Affan dedeye para saydım, sattı bana çocukluğumu. ‘Artık ne adım var, ne yaşım, bilmiyorum kim olduğumu misali’ çocukluğum harikaydı. Hâlâ içimdeki o çocukluğu yaşatıyorum. Beş yaşımdan sonrasını hatırlıyorum. Özellikle kış gecelerinde annem masal anlatırdı. Çoğu korku üzerineydi. Hiç unutmam bir ‘germakoçi’ masalı vardı. Hâlâ tekerlemesi aklımda. Belki de yaşanmıştır, kim bilir! Bir de ayı masalımız vardı, köyün kızını kaçıran. “Ayu idi, mayu idi, kocam idi. Çali idi, çirpi idi, evum idi. Meyvalaru devşurur yedurur idi,” diye de bir tekerlemesi vardı. Annem her nedense, akşam olmadan bizi evde isterdi. Ben de aksine, ezan okunmadan eve girmek istemezdim. Her çocuk gibi oynamaya doyamazdık. Bir akşam yine geç kaldığımda yemek sonrası bana ve kız kardeşime ‘gelin buraya’ diye kuzine sobanın yanına bizi oturttu. Bana hitaben; ‘şimdi bir ‘çinka’ masalı anlatacağım,’ deyip hâlâ unutamadığım o masalı anlattı. Özetle; ‘çinka!nın akşam alaca karanlıkta çıktığını; ayağının ters olduğunu ve erkeklere musallat olduğunu anlattı. Bazen evli kocalara da dert olup karısından ayırdığını anlattı. O kadar inanmıştım ki, bir gün benim de başıma benzer şeylerin gelebileceğini sandım. Sonra dualar ezberlemiştim. O anlarda durmadan o o duaları okurdum. Kim bilir, belki o duaların hayrına ‘çinka’ ile tanışamadık! Sanıyorum ‘şamanizm’den kalma çok inanç vardı bizde: ‘Hava kararınca su kenarında çişini yapma!’ Sabah ilk rastlaştığın kişi ve hayvan o gününün uğurunu belirlerdi. Yılanı görmeden alabalığı yakalayıp yemek. İlk gördüğün yılanı mutlaka öldürmek.12 Ağustos’ta sabaha karşı gün ışımadan denize girmek vb. Ki bu olayı defalarca annem ve yengelerimle yaşadım; 2000’li yıllardan birinde Batum’da yapılan bir festivalde bunun ‘Deniz Tanrısı’ndan arınma olduğunu işte o zaman öğrendim.  Erginlik çağına kadar oynadığımız oyunun başında ‘met’ dediğimiz ‘çelik- çomak’ gelirdi. Ayrıca ‘poğuç’ diye taşları çukura atmak çabasıyla oynadığımız bir oyun vardı. Ağabeylerimin oynadığı bir ‘mğeci’ oyunu vardı ki, aman Allahım, seyretmeye bile korkardık. Yara bere içinde kalarak, bez toplarla eski şosede taştan kalelerle oynanan futbol.’Yokuş arabası’ yapıp, evden Vita yağı da aşırıp ben de çok  kaymışımdır. Kışın kar üzerinde naylonla kaymalar. Denizde oynanan oyunlar. Kış gecelerinde oynanan ‘kamçı’, ‘dama’ gibi oyunlar. Salıncaklar üzüm asmasından. Neler de neler!

“KIŞ GECELERİNDE ANNEM MASAL ANLATIRDI”

Ali İhsan Aksamaz: Siz de çok iyi biliyorsunuz, atmaca Lazların birkaç önemli sembolünden biri. Ardeşen’de bir atmaca heykeli var. Arhavi’de. Eski zamanlarda et yoktu, yeterince hiçbir şey yoktu. Şimdiki gibi insanların birbiriyle bağlantısı yoktu. Yol yoktu. Savaş zamanıydı. Seferberlik zamanıydı. O sebeple de insanlar avlanmak için atmaca sahipleniyordu. Eski zamanlar böyleydi. Sonra milletin durumu biraz düzeldi. Ancak yine de atmaca edinme adeti miras kaldı. Biraz da atmacaya olan sevgiden bahsedin! Lazlar atmacayı seviyorlar. Ancak bazı insanlar atmacayı çok seviyor. ‘Ğaç̆o/ çekirge kuşu’ ne zaman, nasıl, nerede yakalanır? Atmaca ne zaman, nerede ve nasıl yakalanır? Atmacanın alıştırılması nasıl olur? Atmaca evde ne kadar süre muhafaza edilir? Bu işi bize ayrıntılı olarak anlatın, lütfen!

Cemil Telci: Atmaca, benim bildiğim, Doğu Karadeniz’de 500 yıllık bir gelenek. Yavuz Selim’in (Atina’da) Pazar’da avcı köşkü olduğu bilinir; özellikle de bıldırcın avcılığı içinmiş. Bu traji-komik spor yıllardır hep aynı yöntemlerle yapılır. Benim delikanlılığımda ve sonraki yaşantımda bu sporu hep gözlemledim. Biraz vahşî bir spor olduğu için ben hep seyirci oldum. İzledim ama atmacayı çok az koluma alıp besledim. Almanya’dan kredi alıp Türkiye’ye gelen, bir ay içinde atmaca uğruna on bin Markı harcayıp giderken de benden borç isteyen yakınlarımı bilirim. Öylesi bir tutku! Aslında amaç atmacayı eğitip bıldırcın avlamaktır. Ama o aşamaya gelene kadar öyle çileli bir süreç vardır ki anlatamam. İnsanın bunu yapması için çılgın olması ya da atmaca aşkı olması lâzım. Rahmet ve minnetle anacağım; M. Recai Özgün ağabeyimizin ‘Atmaca’ adlı bir kitabı var; mutlaka okuyun. Bu kitap aynı zamanda Laz Kültürü, geleneğini ve aklınıza gelen her konuda kapsamlı bir çalışma. Benim bir İsmail amcam vardı; bu işin piri. Bazen bana da atmaca işinde yardımcı roller verdiği için ben de öğrendim. Önce Atmacanın kuşu olan ğaço kuşunu yakalamakla başlayayım söze. Ağustos itibarıyla, bu göçmen kuş, yağışlı havalardan dolayı Karadeniz’in karşı yakasından yorgun ve aç olarak bizim sahillere ulaşır. Ağaçlık bağ bahçelerde beslenmek için mola verir. Yemeyi en çok sevdiği çekirge ve danaburnudur. Atmacacılar,  topladıkları çekirge ve danaburnunu tel kafes içine koyarlar. Aslında bu bir tuzaktır. Ğaço, kafesteki bu hayvanları görünce kafesin etrafında uzun süre dolanır, etrafı kolaçan eder. Emin olunca da çekirge ve danaburnunu yemek için kafesin içine girer. Gözcüler, tuzağa düşen ‘ğaço’yu kafesten alırlar. Bazı ğaçolar eğitilemez. Bazı ğaçoları da av sırasında atmaca kapar. O yüzden de birden fazla ğaço yakalanır, beslenir; el altına birkaç tane bulundurulur. Ğaço, bir kaç gün dinlendikten sonra, bir buçuk metre kadar uzunlukta bir fındık çubuğuna, 60 cm’lik, ucu deriyle kaplı bir ip ayaklarına bağlanır. Et ince doğranarak çubuğun üzerine iple sarılır. Ğaço etoburdur. Elini kaparsa, çok fena ısırır ve kanatır. İnsan tarafından beslenmeye alışan ğaçoya, bir süre sonra kanat çırpma eğitimi yaptırılır. Çubuğa bağlıyken kanat çırpmaya başlar. Bir ay kadar böyle eğitilir, sonunda da evcilleşir. Atmacacı, atmaca tutmaya giderken ğaço’nun gözlerini yalnızca önünü görebileceği şekide bir deri parçasıyla kapatır. Gözünün bu şekilde bağlamasının sebebi, ğaço’nun atmacayı görüp ürkmemesi içindir.  Eylül başında atmacaların ters yönde göçü başlar. Atmacalar artık Rusya steplerinde, ormanlarda yuvalarını yapmış, yavrularını da büyümüş olur. Eylül’de atmaca akını başlar.  Atmacacılar, tepe üstlerinde, tamamen çalı çırpıdan yapılmış küçük gözetleme kulübelerinde gökyüzünü   takip etmeye başlarlar. Sabahın çok erken saatlerden itibaren gökyüzünde atmaca sürüleri görülür. Bir tentenin önüne, üçgen biçimindeki fındık çubuklarına bir ağ gerilir. Bu ağın arka kısmında kanat çırpan ğaçoyu gören aç atmacalar neredeyse saatte 200 km. hızla saldırırlar. Ancak ağı göremezler. Atmaca daha çarpmadan, ağ atmacanın üzerine kapanır. Atmacacı, o sırada ‘ğaço’yu atmacaya kaptırmamak için onu çubuğuyla çeker.  Atmacacı, atmacayı arkasından, kanatlarından kavrar ve dikkatle avuçlarının içine alır. Bir mendille kanatlarından kundaklar. Atmacacı, en önce atmacanın rengine, türüne ve sağlıklı olup olmadığına bakar.  Atmacacı şanslıysa, birden fazla atmaca yakalar. Atmacacının, atmaca yakalamak için gözetleme kulübesinde aç- susuz günlerce beklediği olur. Bazen tek bir atmaca yakalayamadan eve döndüğü de olur. Atmacacı, bütün bu işlerle uğraşırken dünyayla bütün irtibatı neredeyse kesilir. Bazen Hopa’nın Sultan Selim Tepesinde, bazen Selazur Tepesinde, bazen de Maisine’nin ‘isina’sında atmaca yakalayacağı anı bekler. Atmaca yakalamaya ekip halinde gidildiği de olur; çadırda haftalarca beklendiği bile olur. Sonunda atmacalar yakalanır. Atmacanın birçok türü var: ‘Açık Kara’, ‘Çam Kızılı’, ‘Boz Kızıl’, ‘İspiri’ ve diğerleri. Atmaca, bu familyasının dişi kuşudur. En avcı olandır. Yakalanan atmacalar seçilir; eşe, dosta, meraklısına da verilir. El altında en fazla iki- üç tane bulundurulur. Sonra bu atmacalar eğitilir.

Çam ve kestane gibi ağaçların üst kısımlarına gerilen ve ‘skence’ adı verilen ağlarla da atmaca yakalanır. Yorgun atmaca dinlemek için ağaca konar; önündeki ağı göremez, uçmak isterken ağa düşer. Ağ kepçe gibidir. Bu, genelde yağışlı havalarda gerçekleşir. Ağı kuran atmacacı, çok uzaklardaki ağları kontrol etmeleri için her gün gençleri gönderir. Ağa atmaca yakalanmışsa, o gençler nara atarak ya da daha değişik şekillerde atmacacıya müjdeyi uzaktan vermeye başlar. Benim gibi korkanlar, ağı kesip atmacayı öyle ağdan alır. Ancak ustalar, atmacayı ağdan sırtından tutarak alır ve mendille de hemen kundaklar. Bu işin bir de ‘oskure’ kısmı var. O da, ağı kuranın dışında bir meraklının görmesi ve atmacayı hemen sahiplenmesidir. Bu durum, çoğunlukla nizaya, kavgaya sebep olur.

Şimdi de, gelelim atmacanın eğitilip bıldırcın yakalayacak hale getirilmesine. İşte, mesele burada. Atmacayı eğitmek sabır ve beceri ister. Önce, boyu üç metreyi geçen kürek sapı kalınlığında iki sopa yere birbirlerine paralel olacak bir şekilde dikilir. Atmaca da ‘ğaço’ gibi, ama biraz daha kalın bir sicimle, uçlarında deri olan iple bağlanır. Buna çakşir denir. Bu ip, o yatay sopaya bağlanır. Atmaca zaman zaman kaçmak için uçmaya çabalar ama ip buna izin vermez. Kanatlarıyla dengesini kurup oxvani dediğimiz sopaya geri dönmek zorunda kalır. Yoksa bacaklarından asılı kalır ki bu da o atmacanın kalitesini belirler. Mutlaka sopanın üstüne tünemesı lâzımdır. Sonra yemeğe alıştırılır. Yemeği sabah ve akşam verilir. Bazen yumurta sarısı, kırmızı et ve canlı kuş. On gün sonra, on metrelik bir iple alıştırmalar başlar. Küçük canlı kuşlar uçurularak atmacanın onlara saldırması beklenir. Ya da yarı canlı kuş havaya atılarak havada kapması beklenir. Bütün bunların dışında, sahibi atmacayı her gün sol koluna oturtarak boğaz kısmından sırtına kadar tüylerini sıvazlar, okşar. Böylece  atmacanın, sahibine alışması sağlanır. Bütün bunlar yapılırken sahibi ıslık ve çeşitli seslerle de atmacayla arasında yakınlaşmayı sağlar. Bütün bunlar tamamlandıktan sonra, atmacanın ayaklarına ince zil de takılır. Bel bağı denen ince bir bezle, kanat altlarından çakşir dediğimiz ipe bağlanır. Bu, hayvanın saldırı esnasında kanatlarını koruduğu gibi, ipin hayvana zarar vermesini de önler. Şimdi de sıra geldi atmacaya av yaptırmaya. Bu arada Eylül ayı da yarılanmış olur. Yine göçmen bir kuş olan bıldırcın, Karadenizin kuzeyinden güneye doğru göçe çıkmıştır. Bıldırcın gece yolculuk yapar. Kıyıya ulaşınca ışık kümelerinde yere iner. Dinlenir ve sabahleyin de gider. Bazıları kıyıda daha uzun kalır, beslenmesi ve güçlenmesi lâzımdır. Hatta bazen birkaç ay kadar da misafir olur. Düzlük, ağaç olmayan, otlak ve mera gibi yerlerde avcı, atmacası elinde, köpeği önde, diğer elindeki bir sopayla çalı çırpıyı silkeleyerek ava çıkar. Bıldırcın, 45 derecelik açıyla havalanır. Atmaca, avcının elinde ve her an fırlatılmaya hazırdır. Bıldırcın havalandığı anda, atmaca arkasından fırlatılır ve birkaç saniyede bıldırcını pençeleriyle yakalar ve yere iner. Atmaca, önce bıldırcının kafasını gagasıyla delerek öldürür.  Avcı, köpeğinin de yardımıyla atmacayı bulur. Çeşitli sesler çıkartarak bıldırcını atmacanın pençesinden alır. Atmacaya ödül olarak da bıldırcının kafasını verir. Bu av, bıldırcın olduğu sürece devam eder. Günün sonunda xebge dolu, atmacacı mutlu, atmaca yorgundur. Bazen işler yolunda gitmez. Bıldırcın, zikzaklar çizemez ama kaçabilir. Eğer çalılığa girerse, atmaca boş gelir ve yakındaki bir ağacın dalına konar. İşte atmacacı için ızdırap da o zaman başlar. Yaşı 50- 60 yaş üstü olan bir avcının, ağaca çıkıp atmacayı ipinden yakalaması lâzımdır. Ya da eğitirken ıslık sesine alıştırılmıştır. Atmacaya ölü kuş göstererek yere çağırılır. Gelir mi, gelir. Ya gelmezse, o zaman sen o ağacın dalına çıkarsın. Tam ipi eline alırken atmaca uçar ve yüz metre ileride başka bir ağacın dalına konar. Hadi bakalım, yeniden sessizce o ağaca tırman. Artık iş Allah’a kalmıştır. Şansın yaver giderse, atmacayı o daldan alırsın. Ya da eve sürünerek dönersin. Lânet edersin atmacacılığa. Bu arada, atmaca iyi çıktıysa, ertesi seneye kadar büyük bir kafeste saklanır. Özenle beslenir. Özellikle kuyruk tüylerinin tam ve sağlam çıkması takip edilir. Bu durumdaki atmacaya da tülyek denir. Çok kıymetlidir. Meraklısına göre, bir inek parası ettiği anlatılır. Aslında atmaca işi asla ticarî bir meta olmamıştır. Alınıp satılmaz. Bir atmacacıdan atmacası istenmez. O isterse, fazladan tuttuğu atmacaları meraklısına hediye eder. Atmacacının, diğer avcılar gibi muhabbeti, palavrası çok bol ve keyiflidir. O insanların kimseyle işi olmaz. Zararları keselerine ve ailelerinedir. Bir çeşit aylakdırlar. Çalışmazlar. Kısaca atmacacılık, neresinden bakarsam, bakayım beni hep güldürmüş, tebessüm ettirmiştir.

ATMACA, LAZLARIN SEMBOLLERİNDEN

Ali İhsan Aksamaz: Vahşi kapitalist sisteme entegrasyonla birlikte Lazların çoğu adeti kayboldu. Eski güzel Laz evleri de kayboldu. Laz evleri de yenik düştü. Beton, Laz evlerini de yendi.  Çocukluğunuzdaki eski evler nasıldı? Ev yapımı nasıl oluyordu? Siz de gördünüz mü? Büyükleriniz anlatıyor muydu? Ev yapımında imece nasıl oluyordu? Hangi malzemelerle yapılıyordu?

Cemil Telci: Ben, eskiden patsha denilen bir barakada dünyaya geldim. Çarlık Rusyası’nın, bizim Doğu Karadeniz bölgesini işgali sırasında denizden atılan bir top mermisiyle 100 yıllık evimiz yanmış. Yıl 1916.  Babam ile dedem, Rize (Bugün Kale Mahallesi’nde) Filiboz’da yaşayan  akrabalarına sığınmış. Diğer amcam, halam daha Batıya kaçmışlar. Dedem Ahmet Efendi, o dönemlerde Batum’da kıraathane işletiyormuş. Tekneyle mal alıp satıyormuş. Bu nedenle de Rusçaya hakim. Çarlık Rusyası  askeri, Rizeyi işgal edince tercüman sorunu yaşamışlar. Dedem Ahmet Efendi’ye tercümanlık teklif etmişler. Dedem de, “Siz önce yaktığınız evimi verin. Sonra bakarız,”  deyince Rus komutan, mağaza diye anılan depolarından dedeme çeşitli ebatlarda tahta, lata ağaç verdirmiş. Dedem, o malzemeler ve kendi imkânlarıyla iki oda ve bir salonlu bir baraka inşa etmiş. Ben, o evde kardeşlerimle on yıl yaşadım. Daha sonra amcam ayrıldı. Kendine cumbalı, dolma taştan dört oda ve iki salondan oluşan tipik bir Laz evi inşa ettirdi. O evi, oğlu restore ettirdi. Halen kullanılıyor. Fındıklı ilçemiz, 1952’ye kadar Hopa’ya bağlı. Batum, bizden çıkana kadar biz Batum’a bağlı Mutassarrıflık yönetiminde yaşıyormuşuz. Bizde beyler varmış. Bu nedenle, 150 yıllık bey konakları bizde çok.

Evin zeminden iki metresi, siyah deniz taşıyla örülüyor ve ahır olarak kullanılıyor. Bunun da üzerine yine aynı cins taşlar küçük kare şeklinde yontularak ve aralarına da çapraz kestane kalasları yerleştirilerek evlerimiz inşa edilmiş. Bu cins evler 10 metreye 15 metre kadar  büyüklükte. Bu evlerin içi tamamen ahşap; tavanı ve tabanı, darabaları kestane ağacından. Bu evlerden bazıları hâlâ ayakta. Biz Lazlar, aslında bütün Kafkas insanları için ev çok önemli. Küçük evlerde barınamayız. Misafir için özel odalarımız olur. Ortada mutlaka salon gibi, ateş yanan yarı mutfak gibi bir bölmemiz mutlaka olur. Babamın, kendi imkânlarıyla inşa ettiği, bugün hâlâ kullanılan, yine altı taş duvardan ve üzeri de briketle örülmüş, içi tamamen ahşap olan bir evimiz var. Nüfusumuz çoğalınca 2002’de iki katlı betonarme bir ev yaptırdım. Ama o ahşap evimizdeki o güzel uykumu hep arıyorum .

GELENEKSEL LAZ EVİ (FOTOĞRAF: BAKUR GOGOKHİA)

Ali İhsan Aksamaz: HES-ler yalnızca doğanın değil, insanının ve insan kültürünün de düşmanı. HES-ler,  yalnızca doğayı değil, insanlığın kültürel mirasını da yok ediyor.  Vahşi kapitalizm, teknolojiyi şimdiye kadar insanlığın mutluluğu için değil, tatlı kazancı için kullandı. Yarın- öbür gün yöre insanlarının yaşantısı nasıl olacak? İnsanlar ne yiyecek, ne içecek? Siz ne düşünüyorsunuz?

“BUGÜN EN UFAK AKARSU BİLE ÖNEMLİ. 2035’DE TÜRKİYE’DE ÇÖLLEŞME VE KURAKLIK BAŞLAYACAK”

Cemil Telci: Bu konuda en büyük mücadele  benim ilçem Fındıklı’da veriliyor. Fındıklı doğuda Çağlayan deresi ve vadisi, batıda Arılı  deresi ve vadisi olan küçük bir ilçe. Ben, bildim bileli bu dereler akar. Bu bizim için bir yaşam kaynağı, bir yaşam alanı. Benim Maisine’mde bile küçük bir dere akar. Tüm anılarımda o dere ve deniz var. Orada yakaladığım alabalık, sazan, bıyıklı balığın haddi hesabı yok. Oralarda yakaladığım balıkları, daha iç kısımlardaki dereciklere üresin diye koymuştum.  O ufacık derede hâlâ balık var. Arkadaşlarımla oyunlarımızın çoğunu o dere boyunda oynadık. Şimdi çok uzaklardayım ama rüyalarımda hâlâ çocukluğumun güzel günlerini görüyorum. 2002’den sonra, vahşi kapitalizm siyasetini de arkasına alan madencilik ve HES faaliyetleri ülkemizi talan etti. Şu anda Altınoluk’un yakınlarındaki bir balıkçı köyünde yaşıyorum. Kaz Dağlarına yaslanmışız. Yıllardır dere- tepe gezerim. Ben böyle talan görmedim. İki yıl önce Yenice’nin ormandaki kaplıcasına gittim. Pek gelişmiş bir yer değil; Edremit’ten 40 km içeride. İnanamadım; yol boyunca altın uğruna o ormanları nasıl da talan etmişler! Burası su cenneti, buz gibi içilebilir su akıyor. Aynı Çağlayan ve Arılı gibi. Hepsi tehdit altında. Bir ülkenin doğasına siyaset ancak bu kadar zarar verir. Biz, ilçe halkı olarak, yaşlısı genci bir platform oluşturduk: “Derelerin Kardeşliği”. Yaşlısı, genci gönüllü olarak o akarsuları bekliyor; elinde telefon, yabancı bir araç gelip inceleme- ölçüm yapmasın diye. Sayısız davalar açıldı ÇET raporları çıktı. Defalarca SİT alanı ilân edildi. Ama vazgeçmiyorlar. Halen kuşatma altındayız. Ben inanıyorum ki başaramayacaklar. Son seçimlerde gerçek bir doğa dostunu, bir demokratı belediye başkanı seçtik. Diliyorum bu birliğimiz bozulmaz ve derelerimiz ilelebet akar. Aksi takdirde 2000 kadar endemik bitki doğamızla beraber tehlikede altında. Yakınımızdaki Arhavi’de her yer talan edilmiş vaziyette. Bugün en ufak akarsu bile önemli. 2035’de Türkiye’de çölleşme ve kuraklık başlayacak. Dileğim o ki bu kirli siyaset doğadan elini çeksin.

Ali İhsan Aksamaz: Eski köy yaşantısında insanlar bazı araçlar kullanıyordu. Hangi araçlardı bunlar? Adları neydi? Kimler yapıyordu bu araçları? Lütfen, bize o araçlardan da bahsedin!

“BUGÜN ADI LİMAN MAHALLESİ OLAN MAİSİNE’DE DÜNYAYA GELMİŞİM”

Cemil Telci: Ben 20 yaşıma kadar Fındıklı’da, mahallemde yaşadım. Köy yaşantısını çok iyi bilirim. Evde kullandığımız araçların çoğu toprak ya da ağaçtandı. Bu, 1970’lere kadar sürdü. Aydınlatmada ‘gedgimalu’yu kullandık; bir konserve tenekesine daldırılmış içinde gazyağı olan bir araç. O ‘gedgimalu’lardan bir tanesini hâlâ Maisine’deki evimde saklıyorum. Bir sehpanın üzerine yerleştirilen bu aydınlatma aracıyla akşam 9’a kadar aydınlanılır, oturulurdu. Sonra lâmbalı şişe kullandık. O da gazyağı ile çalışırdı. Daha sonra lüks lâmbaları çıktı. Bu durum 1965’te elektrik gelene kadar sürdü. Komşulara ya da gece imecelere giderken ise, yolumuzu aydınlatmak için ‘demokrat’ adı verilen bir araç kullanıyorduk.  ‘Demokrat’, gazyağına batırılmış bir bez parçası şişeye sıkıştırılarak oluşturulan bir aydınlanma aracı. Kısa mesafede aydınlanmak için çıra kullanırdık. Yemek kaplarımız, tencerelerimiz bakırdandı. Her yıl kalaycı belirli zamanlarda gelirdi. Mahallenin kapları kalaylanırdı. Çamaşır yıkamak için ahşap teknelerimiz vardı. Ekmek pişirmek için taştan oyma, tepsi gibi gresta vardı. Şimdi pileki de deniyor. Sarğa vardı; içinde sebze yemekleri için. Yemekler elle yenirdi. Kaşıklar tahtadandı. Hele bir Onçaxule vardı ki içinde tereyağı ve ayran yapılırdı. Toprak testiye ortası delik ahşap bir kapak yapılırdı. Testinin içinden geçebilecek kadar silindir şeklinde bir tekerlek ve ona bağlı bir sopası olurdu. Bir çeşit yayık. Tereyağı ayranı muhteşemdi. Dışarıda ‘oçambre’miz vardı. Devasa bir kaya oyulup ona denk gelen at başı gibi bir düzenek. Onu ayağıyla tahterevalli gibi hareket ettirecek gönüllü gençler olurdu. ‘Oçambre’de mısır dahil meyveler ezilir, üzüm ezilir şırası çıkarılırdı. Hayvanları için ot sakladığımız, mısır saplarından oluşan ‘bardi’miz vardı. Kimi zamanlar onun içinde saklanmak çok keyifliydi. Tabiiki ‘naylam’ız vardı, altı direkli. Tüm sebze ve kuru tahılın, meyvenin saklandığı kilerimiz vardı. WC, evin dışındaydı. Hele ‘çinka’ ve ‘germakoçi’  masallarını dinledikten sonra akşam dışarı çıkabilene aşk olsun! Her şey çok güzeldi. Hele el aletlerimiz. Kazma, kürek,  bel, orak, tahra gibi kesiciler. Butskhi; yaprak toplamak için yapılan tırmık. Fındık çubuğundan yapılan boy boy sepetlerimiz. Meyve topladığımız gudeli, tsantsa, khentskeli. Hepsi de el emeği üretim. Bizim, memlekette ‘nayla’dan bozma bir kamelyamız var. Orada tüm bu el ve ev aletlerimizi saklayıp sergiliyoruz. Hayat o zaman daha kolaymış vesselâm.

“ESKİ EL VE EV ALETLERİMİZİ SAKLAYIP SERGİLİYORUZ” (DİKYAMAÇ/ KAMPARNA YAŞAM TARZI MÜZESİ)

Ali İhsan Aksamaz: Eskiden insanlar köylerde yaşıyordu. Seferberlik zamanıydı, harp zamanıydı. Sıtma zamanıydı. İlâç yoktu. Çare yoktu. İnsanlar yalnızdı. Dağınık yaşıyorlardı. Yalnız başlarına yaşıyorlardı. Şimdiki gibi, teknolojinin nimeti de, külfeti de yoktu. Önceden insanlarımızın İstanbul’dan, İzmir’den ve benzeri büyük kentlerden haberi yoktu. Bu kentleri gurbet bilmiyorlardı. Gurbet, Çarlık Rusyası’ydı. O sebeple de ekmek parası kazanmak için Çarlık Rusyası topraklarına gidiyorlardı. Çoğunlukla da Batum’a, Anaklia’ya, Oçamçire’ye, Sohum’a, Gagra’ya gidiyorlardı. Bu yerlerde çalışıyorlardı ve ekmek parası kazanıyorlardı. Sonra da bazıları gittikleri yerlere yerleştiler. Çoğunlukla da günümüzün Abhazya topraklarına yerleştiler.  Abhazya’da şimdi de Lazlar yaşıyor. Çarlık Rusyası’na giden ve orada çalışan akrabalarınız var mı? Varsa, onların eski anılarını biliyor musunuz?

Cemil Telci: Ben bu konuda şanslıyım. Çünkü ilk ağızdan bilgi sahibiyim. Dedemin babası Mehmet Reis’den dolayı. 8-10 metrelik uzunluğundaki tekneleriyle Fatsa’dan Batum’a, hatta Sohum’a kadar kıyı şeridi boyunca ticaret yapıyormuş. Bütün bu hatta insan da taşıyormuş.  Ailemiz, kendirden halat yapımıyla da uğraşıyormuş. Telci soyadı da oradan geliyor. Denizciliklerinden geliyor.  Aile büyüklerimin anlattıklarından edindiğim bilgilere dayanarak söylüyorum. Zamanında Mehmet Reis’in Maisine’de inşa ettiği, 12 metre boyundaki kestane ağacından yaptırdığı tekneyi denize indirebilseydi, Telci sülâlesi belki de bugün ünlü armatörlerimizden biri olarak anılacaktı. O tekne, çok eğimli araziden denize indirilirken halatların birinin kopmasıyla tekne bayır aşağı sürüklenerek parçalanmış. Tekneyi denize indirmeyi idare eden büyük dedem tekneden çok, halatın iki tarafındaki insanların da sürüklenerek yaralanmasından duyduğu derin endişeyle oracıkta kalp krizi geçirmiş ve beyin kanamasından birkaç ay içinde 33 yaşında vefât etmiş. Ardında bıraktığı dedem ve ağabeyi, ablası ve eşi genç yaşta kimsesiz kalmışlardır. Dedem Ahmet Efendi, iki yaşından itibaren amcaları tarafından büyütülmüş. Ancak toprak hırsı ve paylaşımındaki adaletsizlik nedeniyle dedem, babasından kendisine düşen mirası alamamış. Çeşitli kavgalar sonucu mirasının ancak bir kısmını elde edebilmiş. Bütün bu trajik olaylar 1800’lü yılların sonlarında yaşanmış. Dedem Ahmet Efendi de, babası gibi geçimini sandalcılıktan ve Batum’daki kıraathanesinden sağlamış. Yolcu taşımış. Tuz, gazyağı gibi ürünleri memlekete getirmiş. Fatsa’dan karpuz, mısır gibi ürünleri de taşıyarak hayatını sürdürmüş. Daha sonraki dönemde yaşanan Osmanlı- Çarlık Rusyası Harbi’yle kapılar kapanmış. Maisine’deki atadan kalma evi, zamanın Rus Bahriyesinin attığı bir top mermisiyle isabet almış ve yanmış. Dedem, eşini ve çocuklarından küçük olanları o panikle en yakın yer olan Fatsa’ya yollamış. Kendi de, babam olan Osman Telci ile beraber Rize- Filiboz mahallesine sığınmış. O dönemde birçok akrabası da aynı durumda. Batum, insanımızın ekmek kapısıydı. İnsanlarımızın çoğu o zamanlar gurbet diye orayı görmektedir. Dedem gibi, onlar da çeşitli işlerde çalışıyorlarmış. Bir Musa dedemiz vardı. Ben de kendisini tanıdım. Eskiden Batum’da çalışırken yaşadıklarını biz çocuklara anlatırdı. Biz de masal dinler gibi dinlerdik. Balık avlarken dinamitin elinde patlamasıyla iki gözü kör olmuş. Elleri kopmuş. O haldeyken hayatını sürdürmüş. Arazisini imar etmiş. Çoluk çocuğa kavuşmuş. Onun anlattıklarıyla Rusya’yı tanıdık sanki. Ben dedemi tanımadım. Babamın anlattıklarından edindiğim bilgiler. Bahsettiğim gibi, dede Ahmet Efendi, hayatını Batum’da kazanmış. Doğu Karadeniz bölgemizdeki Çarlık Rusyası işgali sonrasında, Rusça bildiği için tercümanlık de yapmış. İşgal sırasında, Ruslar   ‘kazonli’ diye bilinen sahil yolunu yapmışlar. Büyük amcalarından biri de ne yazık ki 1915’de Batum civarında kalmış. Bir daha da kendisine ulaşılamamış. Ailesi bu tarafta, kendi Batum’da kalmış. 31 Ağustos 1988’de Sarp Sınır Kapısı tekrar açıldığında araştırıp büyük amcamızın izini sürdük ama bir netice alamadık. 

ÇARLIK RUSYASI’NIN DOĞU KARADENİZ’DEKİ İKİ LİMAN KENTİ SOHUM VE BATUM

Ali İhsan Aksamaz: Vahşi kapitalist sistemin gölgesi Türkiye’ye de, Karadeniz Bölgesi  yaşantısına da geç geldi. Ancak bu kapitalist sistem doğaya da, hayvanlara da, insanlara da, insanların doğal yaşamı ile kültürel mirasına da çok zarar verdi. Şimdi hiçbir şey önceki gibi değil. Koronavirüs günleri gösteriyor ki artık hiçbir şey de önceki gibi olmayacak. Eskiden insanların büyük kentlerde yaşamaya gözü vardı. Şimdi de küçük kentlerde ve köylerde yaşamaya gözleri var. Önceki doğal yaşam canlanacak mı? Durumumuz yarın- öbür gün ne olacak, siz ne düşünüyorsunuz? Şimdiden sonra insanlığın durumu ne olacak?

Cemil Telci: Her geçen gün dünyanın dengesi bozuluyor. Buna paralel olarak yurdumuzun dengesi de bozuluyor. Aç gözlü sermaye ve içerideki işbirlikçileri, kirli siyaseti de yanlarına alarak Karadenizi yok etmeye ve bizleri de göçe zorluyorlar. Bunu yaparken çeşitli dayatmalar uygulanıyor. 2000’lerden sonra,  bölgemizde kadastro uygulanmaya başladı. Bizden önce yörede yaşayanlara “tapulu yerlerinizde ağaç bırakmayın. Çam ağacı varsa, kökünden sökün,” dediler. Parası ve hırsı olanlar, dozerlerle her yeri tarlaya çevirdi. Ben dâhil mahallemizin çoğu insanı, “biz burada doğduk. 300 yıldır burada yaşıyoruz. Zaten elde edilen toprak geliri sadece bir aileye bakar. Diğer fertler okuyup büyük şehirlerde hayatlarını devam ettiler. Memleketleri de ata yadigârı olarak kalacak. Odunumuzu, evimizin ağacını, ineğimizin yemini kendi ormanımızdan karşıladık. Arazimizde çam, kestane, ıhlamur ağaçları, kızılağaç yetiştirdik. Tarlalarımızı, ağaçları keserek büyütmedik. Çaydan sebep fındık bahçelerimiz bakımsız kaldı. Ama 2008’de mahalleye kadastro gelince işin gerçek rengini anladık. Aileme ait 150 hektarın % 10’u tapulandırıldı. Fındık bahçelerimiz de ‘kestane ağacı çıktı’ diye Orman İdaresi’ne bırakıldı. Bu duruma itiraz ettik. Fakat elimizdeki tapular geçersiz sayıldı. Halen hakkımızı Adliye nezdinde arıyoruz. İlginçtir, bu tür davaların % 98’i Orman İdaresi lehine sonuçlandı. Biz Telci ailesi olarak, 340 yıldır sahip olduğumuz toprakları kimseye vermek istemiyoruz. Hadi bu bir yana, ya akarsularımız?! On- on beş yıldır biri gidiyor biri geliyor. Neymiş efendim, HES yapılacakmış! HES’in ne katkısı olacak ki?! 1000 mv. elektrik üretecekmiş! Kur bir ‘rüzgâr gülü’; daha fazlasını elde edersin. Ormanlar kesilecek, yollar açılacak! Sonra tünellerle limanlara taşınacak. Oradan da dünya piyasasına. O arada HES kandırmaca olacak. Artık halk uyandı; SİT alanı ilân edilen yerlerde hep direndi. He derede hak mücadelesi sürüyor. Ama düşman çok güçlü ve arkasında da siyaset var. Rize Bölgesinde 70’e yakın akarsu halkın elinden alındı; Rize-Potomyadakiler dâhil. Bu şartlarda memleketinde nasıl barınacaksın?! Ben, Kocaeli depremi sonrasında emekli oldum. Memlekete döndüm; ev yaptım. Yerlerimizi, en azından kalan yerleri, imar etmeye çalışıyorum. Meyve ve sebze yetiştirip sevdiklerimle paylaşıyorum. On hektar çaylığı olan bir aile, o kazancıyla temel ihtiyaçlarını karşılayabilir. Ama bugün çay tarımı da çok zorlaştı. Çay üreticileri de özel şirketlerin insafına kaldı. Her şeye rağmen, memleketle bağları devam ettirmek çok önemli. Pandemi sürecinde anlaşıldı ki en güzel izolasyon köyler ve sahil beldelerinde yaşamak. Bence, her bakımdan memleket daha yaşanabilir bir yer. Büyük şehirlerde kültür, dayanışma, insan ilişkileri, aile bağları yok olmuş. Para, insanları esir haline getirmiş. Zaten herkes bankalara borçlu. Tam bir modern kölelik. Bir köyü, bir baba ocağı olan bir insan bu ülkede daha şanslı. Bu bakımdan ben de kendimi şanslı buluyorum.

Ali İhsan Aksamaz: Şiir ve destanlar yazıyor musunuz? Eski destanları, ağıtları biliyor musunuz?

Cemil Telci: Ben Lazca şiir yazmadım ama şiirlerim oldu. ‘Saçmalık Defterim’ dediğim bir dosyamda yıllardır saklıyorum. Yirmi yıl yaşadığım, çocukluğumu, delikanlılığımı yaşadığım memleketimde çok destan, ağıt dinledim. Yerel sanatçıları dinledim, izledim. Beni en çok etkileyen bir destan var. Bunu, halk ozanları söylerdi, kemençe eşliğinde. Adı ‘Arhavi Destanı’, Lazca söyleniyor. Mahalli sanatçı Yaşar Turna’dan dinledim. Ayrıca ‘Avli skaniz gedgin’ diye başlayan destan var. Fındıklı’da Veysel Atasoy, Cevdet Topaloğlu çok güzel eserler vermiş. Halen dinleniyor. Sanıyorum bu konuyla ilgili yayınlanmış kitaplar da var. Benim bu alanda bir çalışmam olmadı. Fakat kayın pederimin doğaçlamalarını, atma türkülerini derleseydim, çok güzel olurdu. Ama zamanında kıymetini bilemedik, unutuldu gitti.

“LAZCA ‘ARHAVİ DESTANI’NI‘ YAŞAR TURNA’DAN DİNLEDİM”

Ali İhsan Aksamaz: Cemil bey, bu söyleşi için size çok teşekkür ederim. Siz de isterseniz,  bu söyleşiyi sonlandıralım. Ancak sizin söyleyecek başka sözleriniz varsa, lütfen, onları da söyleyin! Çoluk-çocuğunuzla beraber her zaman güzel günler görün! Sakalınız yere erişsin!

Cemil Telci:  Bana değer verdiğiniz için teşekkür ederim. Kafkas kültürü ilgi alanım. Bildiklerimi paylaşmaktan şeref duyarım. Bir katkım olursa, keyifle yardımcı olmaya hazırım. Sevgi ve muhabbetle. Başarılar diliyorum

+

(Önerilen okumalar: Cemil Telci, “Atmaca Üzerine”, Sima Dergisi, Sayı 4, Sima Laz Vakfı Yayın Organı, Fotosan Ofset Ltd Şti, İzmit, 2002; Cemil Telci, “Antik Laz Ev Aletleri”, Sima Dergisi, Sayı 5, Sima Laz Vakfı Yayın Organı, Fotosan Ofset Ltd Şti, İzmit, 2003; Cemil Telci, “500 Yıllık Gelenek: Yaylacılık”, Sima Dergisi, Sayı 7, Sima Laz Vakfı Yayın Organı, Fotosan Ofset Ltd Şti, İzmit, 2007; Cemil Telci, “Maisine Entrikaları”, Kendi Yayını, İstanbul, 2017; M. Recai Özgün, “Atmaca”, Kendi Yayını, İstanbul, 1994; M. Recai Özgün, “Lazlar”, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1996; M. Recai Özgün, “Atmaca” (Ali İhsan Aksamaz, “Lazlar”, Sorun Yayınları, İstanbul, 2000); Orhan Bayramin, “Laz Edebiyatı 1996’dan fersah fersah ileride!”, 16 III 2021, sonhaber.ch/ simavakfi.org/ circassiancenter.com)

+

Çkuni mzuğaşa dağepeşa, rak̆anepeşa toli uğunan!”

(Goʒ̆otkvala: Andğaneri musafiri çkimi Cemil Telci ren. Çkin mtelik etnografiuri mak̆alepe muşişen eya k̆aixeşa viçinopt. Muşi mak̆alepe jurnali “Sima”-s gamiçkvinet̆u. Cemil Telci k̆ala ar int̆erviu dop̆i; muşi biyografişen, Lazepeşi k̆ult̆uruli mirasişen do k̆oçinobaş aʒ̆ineri xalişen mskvaşa bğarğalit. Ali İhsan Aksamazi)

+

Ali İhsan Aksamazi:  Cemil begi, ipti biyografi tkvanişen molamişinit, mu iqven! So do mundes dibadit? Namu nʒ̆opulapes igurit? Aʒ̆i mu dulya ikipt? Andğaneri ndğas so skidut? Çileri reti? Berepe do motalepe giqonunani?

Cemil Telci: Ma, 1950 ʒ̆anaşi Ap̆riliz dobibadidoren. Ma nadobibadişi yerişi coxo Viʒ̆eşi  Maisine ren. Haʒ̆i Limanişi mahalle gyožin. Ma dobibadişi, didi cumak, çkimişen 10 ʒ̆ana didi ren, hemuk darabas noşkeriten nadobibadişi ndğa nonç̆arudoren. Aʒ̆iti gyožin. Hemorapes nufus- memuri Xopaz t̆u. Çkuni Viʒ̆e Xopaz mek̆ireri t̆u. Baba çkimi jur tutaşk̆ule idu do çkimi tişi-kart̆ali gamoğapu. Ma hemuşeni şansoni bore, didi cuma çkimi miyonun. Hemuk dobibadisteri komemonç̆arudoren. Didi cuma çkimik ‘biç̆i cuma mavu’ yado t̆ufeğiti kot̆k̆oçudoren. Dido ixelezdoren. İlkineri mektebi Abunoğaz bik̆itxi. İlkineri mektebiz 4. sinifiz bort̆işa, ‘xafizi ivaž yado Pazariz/ Atinaz meçetiz onciyoni komemçez. Jur ʒ̆ana hek hemi K̆urani ezberi p̆i, hemiti mektebişa bidi. Abunoğaşi mektebişi muellimi çkimi Nazmi Sarik var moşkumet̆u. ‘İgzalana, sinifiz gegit̆alare’ yado ar ʒ̆ana gomondinapu. Jur ʒ̆anaşk̆ule xoca domiğuru. Mati gzaz gebdgiti do Viʒ̆eşa gobikti. İlkineri mektebi heşo doboçodini. Ok̆açxe orta mektebi bik̆ixti. Heti diçoduşi, en didi cuma çkimişi yanişa bigzali. Heya Balikesiriz ç̆ut̆a zabiti t̆u. Hek lises komebinç̆ari. Ala dido k̆alabaluği yeriz var mak̆itxu do Viʒ̆eşa gobikti. Hemoraz Arkabiz lise goinʒ̆k̆udort̆un do hek komebinç̆ari. Ar ʒ̆anati heşo gomindunu. Heşo doboçodini liseti. Mağali mektebişi imtianepe var mak̆azanu. Muellimluğişi imtianiti var memaçu. Dido k̆ayi miʒ̆ont̆u gazeteci biva yado ala var ivu. Ok̆ule sosyoloji bikitxat̆i, heya dulyaz kamapti. Dobiçili do askerluğişa bigzali. Dunyaşi ğaile ok̆omabğu do handğalepeşa komopti. Ar bozo miyonun, komoceyi.  Didi mektebiz muellimi ren. Arti biç̆i miyonun, gemişi k̆apit̆ani ivu ala var axenu hem dulya. Haʒ̆i dukkani gonʒ̆k̆u do heşo içalişams. Çileyi yen do jur tane mota miyonun. Oxorca çkimi k̆ala İzmitiz Tupraşiz dulyaz kamapti. 26 ʒ̆anas dobiçalişi. Mati emekli dobivi. Sazi boç̆andinam. Kitabi bik̆itxam; gobulur heşo.

Ali İhsan Aksamazi:  Jurnali “Sima”-s gamiçkvineri k̆ult̆uruli- etnografiuri mak̆alepe tkvanişen k̆aixeşa ambai komiğun. Eya mak̆alepe tkvaniten, Lazepeşi mcveşi k̆ult̆uruli skidalaşen dido beciti ambarepe tişen k̆udelişa komomçapt. Mu iqven, beroba tkvanişen molamişinit! Beroba tkvanişi skidala muç̆o rt̆u? Oput̆eşi skidala muço rt̆u? Noğaşi skidala muç̆o rt̆u? Oput̆eşi milletik muten skidut̆u? Noğaşi milletik muten skidut̆u? Milletik muepe orgapt̆es? So içalişept̆es? Namu dulyapeşen para mogapt̆es? Mu gamaçamuten para mogapt̆es? Muepe gamaçapt̆es do muepe yeç̆opupt̆es? Muepe imxort̆es? Didopeten namu oç̆k̆omalepe imxort̆es?  Namu oşumonepe şupt̆es? Didopeten namu dest̆anepe ibirt̆u milletik? Namu birabape ibirt̆es? Oput̆e tkvanis mcveşi oxvame uğuni? Beroba tkvanis skidala muç̆o rt̆u? Mu xali uğut̆u çkineburi milletis?

Cemil Telci: Ma nadobibadi hemeyişi coxo Maisine ren. Didi p̆ap̆uli çkimik hemeyi Megrelepes yuç̆opudoren,1700-oni ʒ̆anapes. Fatih Sultan Mehmetik 1461 ʒ̆anas T̆rabuzani eç̆opuşk̆ule, hemyerepe xirist̆iyani t̆u. Muslimani p̆aten yado milletiz yobažguşk̆ule, hekoni xirist̆iyanepe Gurcistanişa idez. Ma nadobibadi yeri heşo xirist̆iyanişi t̆udoren. 500 Osmanli-gumuşi liraten eyiç̆opudoren. Hemoraz Maisineşi mance Maisink̆i yado ar k̆oçi t̆udoren. Hemuşeni Maisine gyožin çkuni ocağiz. Çkimişen oğine 300 ʒ̆ana kogolaxtu. Ma, 9. boyi bore. Çkimi en didi p̆ap̆uli İsak Paşa yen. Ma, heyaşi bere Xaci Ahmet Efendişi ç̆ut̆a mota bore. 20 ʒ̆anas gobik̆itxi do didilepes buuci. Natkves mebusimadi do sulale çkimi minoren, sole moxtes, mupe p̆at̆i uʒ̆ons, mupe k̆ayi uʒ̆ons, sevdaluğepe, inadepe,  ok̆ok̆idinupe, muperepe vezdoren ar kitabiz domç̆ari. Coxoti ‘Maisineşi Entrikape’ kogebodvi. Otxo cuma boret. Arti da miyonun. Teli otxo cuma; didi naren ç̆ut̆a zabiti divu. Daha ç̆ut̆a naren Alamanyaşa igzalu.  Ma bore biç̆epeşi eni ç̆ut̆a. Didi cumalepe çkimişi ariti asker- bandoci divu. Da çkimiti maliyeci ivu, Ğeraşe komoceyi yen. Çkuni oskidu; ar puci miyonut̆ez, baba çkimik ma dobibadişi, nameçez parate eç̆operi. Nazara gedveri miyonut̆ez. Txiyepuna, lazut̆luği, 1960 ʒ̆anaşkule çayiti domavez. Ala var emonç̆ut̆ez. Baba çkimi hemuşeni k̆urbetişa idudoren;  heşo moskedinez. Çku oç̆k̆omoni pucişi komiğut̆ez. Kapça mç̆opit. Lazut̆i mavet̆es karmat̆es do bomkvimapt̆it.  Heşoten 20 ʒ̆anaşe k̆onari Maisinez kobskidi. Nana çkimik k̆ayi moçalişapamt̆u. Puciz ma boʒ̆k̆ert̆i. Dişka bikomt̆i. Livadis, txiyepunaz biçalişamt̆i. Hemti mektebişa bulut̆i. Gzaleri Abunoğaşa k̆ata dğaz bulut̆- mobulut̆i. Ebiselayiz, nana çkimik mja do lazut̆işi nkfiyiten mamalik̆a mixenamt̆u. Heya bimxort̆i. Ndğa gontanais, emoselamt̆ez. Jur saatis dulya bikomt̆i. Ok̆açxe mektebişa mebulurt̆i. Mzuğaşa yak̆ini boret. Hemuşeniti feluk̆a miğut̆ez. Mundezti minonan, çxomi p̆ç̆opumt̆it. K̆işiz kapça, p̆alamut̆i dido ivet̆u. Ok̆açxe istavriti didi ivet̆u. Heya k̆eyemuliz boxombinamt̆it. Kapçati mcumorumt̆it. Yazis kefali bombaten p̆ilomt̆it. Oç̆k̆omuşi lu, xaci, şuk̆a, feli, baluržaği,  p̆ip̆eri, sut̆ulia mavat̆es. Bazi naren boxombinamt̆it. Kotumepe miyonut̆es. Makfali mavet̆es. Dido mʒxuli, uşkuripe, buli mavat̆es. Oç̆k̆omoni şeni, yerepe çkuni dido imralinet̆u. Yazi ivaşk̆ule, duğunepe ivet̆u. Bixoront̆it, ndğa gyont̆anuşa. Mecepe ivet̆u, txiri, lazut̆i ok̆ak̆aluşi. Hek mt̆rağudomt̆it, mek̆a- mok̆a, oxorcape ayri t̆rağudomt̆es. Txiyepuna omkvinuti meciten bikomt̆it. Ondğeşk̆ule mzuğaşa gebulut̆it. Nanape, dalepe, yengepe, teli mʒ̆k̆upaşa mzuğaz bimçvirt̆it. Baba çkimi, 1950 ʒ̆anaşk̆ule k̆urbetişa idu, ar daha emekli ivuşi, geri komoxtu. Heşo dido let̆a var mavez. Muncupalezdoren emucapek. Çkuni Lazi k̆oçepeşi Tangri cebiz uğunan. Maisinez cameti vart̆u. Torosi yen, yani çkunişi mahalle, heko ulut̆ez didilepe Ramazaniz nemazişa.

Ali İhsan Aksamaz: Magolaobas kuğut̆u dido beciti roli ekoni milletişi ek̆onomiur- sosyaluri skidalas. ʒ̆oxleşen magolaoba muç̆o iqvet̆u. Beroba tkvanişen tkvanti magolaoba gonoşinepe giğunani? Didilepe tkvanik mcveşi magolaobaşen molagişinapt̆esi? Ekoni namu golape giçkinan? Tkvanti golapeşen gonoşinepe giğunani?

Cemil Telci: Çku mzuğaşa yak̆ini yerepe miğunan. K̆ap̆ula k̆ele daği yen; haʒ̆i nçami gedgin dido. Oğine Mzuğa ren. 500 met̆re gextayiz mzuğaz dololam. Yerepe çkuni meoktayen, fazla zeni var miğunan. Hemuşeni puci, mali fazla var miyonut̆es. Teli oxoyiz ar jur puci kort̆u. Ma  gola, sica nabivi kyoyişi xisimepe k̆ala biçini. Bacanaği çkimi Tezioğli yenan. Piʒxalaz, kyoyiz uğunan yerepe. Henterez mzuğa mendra uğunan. Emuşeni puci, txa oskedinezdoren. Golaşa Kirazayiz eşulunan. Eylulayiz gulunant̆ez. Hek kfaşi oxori vezdoren, pucepe k̆ala meşaxenan. ʒ̆k̆ayi kuğunan.  Kyona, şuşeli- lambaten yen. Elekt̆riği var uğunan. Ma bidişi, gzati vart̆u. Oxorca çkimişi abula dido ʒ̆aneyi yen. K̆ata ʒ̆anas hek eşulun, pucepe, txape do komoci muşi k̆ala omcvinaman. Heşo cumalepe, dalepe; xut- aşi komoli- oxorcak sum tuta hek ivenan. Bere bortişa,  didi cuma çkimi idudoren, muşi steyi delik̆anlepe k̆ala osteru şeni, şenluğı oxenu şeni. Livori doloʒoneri, opşa ot̆k̆oçuten sefa dop̆it. Muxlamaşi yado biyucun. Mati sica bivişi,  nasibi mavu. Bacanağik ‘hayde, mendegiyona’ miʒ̆uşi, komebaoni. Ovro saatiz k̆ap̆ulaz oğmaleten puʒxoleri ar duzişa komeptit. Hem seri hek kodobgitit. Majurani nğaz daha keşaptit, otxo saati daha. Gza pucişi, txaşi gza tu, % 45 okti. Tangriz xvameyi keşapti. Heko sum nğa domadginu. Hek namengu ti çkimiz, ham k̆oçepez nak̆o eziyet̆i uğunan. Hemuşeniti ot̆rağudut̆es boyine; sevdaluği gencelu meraği itvapen. Heşo k̆olayi dulya vayen, oxenoni şeyi vayen. Jin Golaz t̆eni vayen ala şuriti var dişvanen. Şuri mʒika ren. Ma k̆ata memleketişa bit̆i, ‘abula, mobintfala ye’ yado keşapti. A-sum ndğa kodobdgiti, resimi dobizdi, gobingzali. K̆aymakli k̆vali, sariyaği, muxlama komomçez. Gebulut̆işa ti-k̆ap̆ulaz namazden k̆onayi komomçez. Çkuni şeni ostera yen, ala hentere şeni, dulya k̆işişi oç̆k̆omale nadoložin surişi daha k̆ayi mozdu ren. Hemuten skidunan. Sum ʒ̆anaşk̆ule ok̆obibğit do otxo- xut k̆oçi- oxorca keşaptit xolo. Arabaşi gza divudoren ala didi arabaşa. Abulak ‘ar gola çayi doʒ̆ili; dido k̆ayi şeri yen. Mtel derdişi nç̆ami yen” diye tiz komeşemixtu. Ar bacanaği, çkimden genci yen. Arti Xemşelli, gza nauçkin k̆ala gzaşa kogebdgitit. Sum saatiz do puʒxoleri bigzalit. Ar t̆oba kobžirit. Hek dobxedit do kapçoni gari k̆ala şuk̆a op̆ç̆k̆omit. Xemşellik ar k̆ayaluğişa mendemiyonez. Xayi dido didi kfape yen. Mele buk̆apit, kimi gzaleyi. ‘Hah ham şeri’ yen yado ar pukuri komegures. Ogzaluşi menceli domaçodu. Gurizti ʒ̆k̆una komeşemixtu. Guri çkimiz amʒika damarepes menžgiperi miğut̆u hemondraz. Zaten şuri mozdoni xali var miğun. Az daha şuri komepçi çayi yado. Henterez var bognapi; tamo tamo mʒ̆k̆upi oraşa oxoyişa mendemalez. Mutu domağoduk̆on hek domoxvat̆es. Amʒika nosi komobiği. Mažiʒinet̆u; hentere var, Sumlaşa oxoyiz kamapta yado ikomt̆es, ok̆açxe oxoboʒ̆oni.

Ali İhsan Aksamazi:  Berobas namu sterapape istert̆it? Didopeten namu sterapape istert̆it? Namu osteralepe giğut̆es? P̆ap̆u do Nandidi tkvanişi p̆aramitepe aʒ̆i kokşunani?  Berobaşen namu p̆aramitepe kokşunan aʒ̆i? Mcveşuri ç̆ink̆aşi, dunduşi p̆aramitepe giçkinani?

Cemil Telci: Ar dğaz xolo osteruşa var bižği do domilumcu. Oxorişa amaptişk̆ule nana çkimik gayi komçu. ‘Hak moxti, kuzineşi yanişa’ yado micoxu. Da çkimi k̆ala komebanç̆it. ‘Ar meseli gitkfaten, k̆ayi niyucit!’ Beropaz dido mskva ndğalepe goloboçvi. Haʒ̆i hem nğalepes gebaşure. Osterus var bižğert̆i. Nana çkimik k̆işiz kuzineşi bit̆ubinamt̆işa meselepe miʒ̆umert̆es, domçinadves. ‘Ç̆ink̆a mu noren, giçkinani’ yado mk̆itxez. Ma var mignaput̆u. Da çkimisti var uçkit̆u. Nanak hemoraz ‘K̆ayi iyuci’ yado domçinadu. Ç̆ink̆a genci, dido mskva k̆uçxe gokteyi, ar xizani şeyt̆ani yen. Dolumcaşi, oxoyişi yak̆inepes ikten. Genci berepez, komolepez nazmonen. Henteres mskva bozope steyi nosi unt̆alums. Heşo mskva renki k̆oçepez oxorca bile aven. Nauyonun oxorca toliz var ažiren. Heşo miti megagazna, vaşa konarona. K̆uçxez oʒ̆k̆edi, gokteri yenanna, ham ok̆itxu ik̆itxi. Toliz mot doloʒ̆k̆ede!’ Heşo şkurneyi buyucit̆i, ar daha varmʒ̆k̆upuşa, oxori bincupali. Bazi domilumcayişiti boyine duape bik̆itxi. Hemuşeni çkar var memagu Ç̆ink̆a. Heya steri Şamanizmişi dido xvamape domogures: ‘Domʒ̆k̆upaşi, ʒ̆k̆ayi nadiben yeris mot dopsum. Eselaşk̆ule gzaz gedgitaşi, mi megagu, nisimadi. Hendğas k̆ayi yati xayi şerepe gağodasen. ʒ̆iʒ̆ilaşen ordo k̆armaxa ç̆k̆omare. İlkineyi nažiyare ʒ̆iʒ̆ila ilare. Ağuzt̆ozi nagamandğalen seyişi gotaneyiz mzuğaşa idare, imçvirare.’ Mzuğaşi Tangrik̆ gunaxepe çkuni ibonayişi afi mixenamtoren. Çxe, hemu mu noren dobiguyi. 2000 ʒ̆anas Batumişa ‘fest̆ivali yen’ yado bidişi, hek oxoboʒ̆oni, mu noren.   Bere bort̆işa, osteruşa dido meraği miğut̆es. ʒ̆uk̆ali- ʒ̆ik̆op̆at̆i, rik̆işi osteru,  poğuçi; didilepek mğeci istert̆es. Rusepek navez k̆azoni gzas bezişi bultiten bistert̆it. Ma k̆ayi oktişi araba maç̆k̆adet̆u. Oktişen hem arabaten yarişi bikomt̆it. K̆ayi stvas yado nana çkimiz vitayaği, saponi mebuxiyamt̆i. K̆işiz ntviri t̆aşi, nayloniten, leğeniten gebustut̆it. Mzuğaş kçe kfa dolobobxat̆it ok̆açxe hentere dobk̆orobumt̆it. Jur t̆akimi bivet̆it. Mzuşaşi doloxe empi- gempi bistert̆it. Bayramepez ok̆anʒ̆uoni ivet̆u,  hek bulut̆it. Urženişi binexi ikomt̆es. Ey gidi, hemdğalepez oskiduz muperepe mepçat̆i!

Ali İhsan Aksamazi: Tkvanti k̆aixeşa giçkinan, sifteri, Lazepeşi ar- jur beciti simbolişen arteri ren, xoroni do guda steri. Noğa Art̆aşenis sifterişi heykeli geladgin. Noğa Arkabisti eşo. Mcveşi orapes xorʒi va rt̆u, mutu va rt̆u. Aʒ̆ineri steri artikarti k̆ala irtibati va uğut̆es. Harbişi ora rt̆u. Seferberluğişi orape rt̆u. Emuşeniti milletik avi oxvenu şeni, avi oç̆opu şeni sifteri şinaxupt̆u. Aya rt̆u ʒ̆oxleni orapeşi xali. Uk̆ule milletişi xali ik̆aru. Mara xoloti sifteri oşinaxuşi adeti milletis duskidu.  Armʒikati sifterişi qoropaşen molamişinit! Lazepek sifteris qoropan. Mara namtini k̆oçepek sifteris dido qoropan. Ğaç̆o mundes, muç̆o do so iç̆opinen? Sifteri mundes, so do muç̆o iç̆opinen? Sifterişi onʒ̆opulu muç̆o iqven? Sifteri muk̆os işinaxen oxoris? Aya dulya tişen k̆udelişa molamişinit, mu iqven!

Cemil Telci: Sifteri, çkuni Viʒ̆es 500 ʒ̆ana ren ixenen. Yavuzik ç̆opumt̆u doren. Sultan Selimik Atinas (Pazaris) avci- k̆oşk̆i uğut̆udoren. Hek mulun do ot̆rik̆e oç̆opu şeni.

Hem şeyi ma ožiʒinoni momixtams. Ma delik̆anli bort̆işa do daha mobirdiyiz, emuca çkimişen mižirun. Heya k̆ala mixenun. Ma mebuşfelamt̆i. Dido xayi k̆inçi yen, ma maşkurinet̆u. Emuca çkimiz k̆ayi uçkit̆u Siftericiluği. Muşi mota k̆ala çkuti eleboğoronamtit. Ham dulya, heşo žabunoba yenki ma dido k̆oçi biçini, sifteri ç̆opare- bidare yado Alamanyaşen borci eç̆opumz do memleketişa namulun.10-15 şilya Mark̆i borciten namulun do ulut̆aşa goktononi para ma namak̆vandu. Ham dulya oxenu heşo k̆olayi varen. Navare dulya, sifteri omç̆k̆are do ot̆rik̆es mutalare. Hek̆onayi k̆olayi dulya yen, heşo diʒ̆onen. Haʒ̆i memiyucit ma do ar meseli steri kogoxoʒ̆anapat tkva. Sifteri oç̆opu şeni ar k̆inçi uk̆ors; heyaz ğaço ucoxunan. ʒ̆oxle heya ç̆opare, omç̆k̆are uk̆ule sifteri ç̆opare. Hem k̆inçi Ağuzt̆ozis, mzuğaşi k̆inaris naren livadepes mk̆oli k̆ayi uʒ̆ons. Muti muhacir k̆inçi narenşeni hem tutaz Rusyaşen eyiselz do hakole gamulun. Amşkorinen do livadepez mk̆oliten korba ožğams. Arti lazmoni yerepez naiven ğotko koren. Heyati dido k̆ayi uʒ̆ons. Çku henteres telişi ragi gebudgamt. Ragi, k̆afesi steri yen. K̆inçi amaxtayiz, geyink̆olen. K̆inçi hentere ažirasi, evedi ragişa var dolulun. Amʒika koyilamz mebiç̆opareyi yado. Ala korba mboşi uğut̆aşi, emedeni kamulun do ragişa niç̆open. A-sum vana daha dido oç̆opu mik̆oroman. Sifterik noşkidam. K̆ayi navagamulun iven. Var imç̆k̆en. Hemuşeni sum- otxo sifteri oşinaxu unon. Hentere ar k̆et̆iz nok̆iten komebok̆oramt. K̆uçxesti meşinişi kobut̆k̆amt mot nak̆vaten yado. Hem nok̆epis çakşiri buʒ̆ument. K̆inçis xorʒi pçumt. Hemuti xorʒi imxors. K̆oçisti xayi nuç̆k̆omams. K̆et̆i txirişi bigaşi bikomt. Ar met̆reşen gunže iven. K̆inçi, sifteri oç̆upuşa ulut̆aşa, tolepe meşinişi parçaten mebuç̆abamt. Sifteri mot ažiraz yado. Dido emkutun. K̆inçepe xaziri miğunan. K̆et̆is k̆ayi isters. Haʒ̆i amʒika sifterişi dobisinapat: Sifteri; doğani, mamuliʒ̆a, ank̆e, ank̆eşi şahini, heşo epeyi ek̆raba kuyonun. Doloxe muşi enni k̆ayi naaç̆open sifteri yen. Sifteri bozo yen. Heyak makfali doskums. Muşi ʒ̆ip̆ili ordams. Obğe muşi didi capeşi enni dudiz ixenams. Sifteri dido cibgiri k̆inçi yen. K̆oçis xayi  ç̆angi geçams. Hemuşeni çvare. Boyine k̆ap̆ula k̆ele, msvaşen dikaçare. Sifteri, sifterişi k̆inçiten iç̆open, arti didi çamepez, felamuri-mşkvelapes mosa gebudgamt. Mosa ‘L’ steri, ar mşkeyişi bigaz mosa mobodumet. Heti caşi jindole mebuç̆k̆adamt. Sifteri mobişvacare yado gelaxuden hem bigas. Meputxayiz, oğine naren mosa var ažiren. Mosas komadven do dololams. Mosas kukuni oxun. Heşoten oyiç̆open. Çiseli, mç̆imoni ndğalepes gontanayis ondğeşk̆ule kobilamt. Kodololuna, ncaşa ebulut, komebuʒ̆k̆amt. Mendiliz kogemkoyumt, İsmaili cumadişa mendebulut. K̆ayi sifteri nart̆u, kogamabiuramt. Ma xayi maşkurinet̆u hemuşeni mosas meʒ̆k̆uşa fazla var bulut̆i. Bidana, ki mosa koçak̆vatumt̆i. Sifteri k̆inçiten oç̆opu şeni tente nabuʒ̆umet tepepeşi rak̆anis limxanaşi k̆et̆epeşi meterizi bikomt. Mjora nadibadens k̆ele ar toli mebaşkumet. Hekolen durbini vana toliten sifteri goluluni yado seyiri bikomt. Çiseli ndğalepes dotanayiz, baziti olumcuşa yak̆ini pçumet. Heşo havadan golulut̆aşa k̆inçi k̆ap̆ula gokteri osteruz kogeboç̆k̆amt. Ar k̆eleti ğormaşen muluni yado boʒ̆k̆edamt. Hem tenteşi yaniz txirişi sum met̆re jur tane bigaz mosa komobodumet. Sifteri, ğaço p̆ç̆opare yado yildirimi steri k̆inçişa putxun, saatiz 200 k̆m. axenen, heşo putxun. Mosa var ažiren do komaç̆k̆iden. Mosas konik̆iden. Zaten mosati geyikten, yolams. Sifteri k̆inçi ar saniyez geriye otkoment. Vana memişkidaman. Heti ust̆aluği uk̆oroms. Ar muayene dobikomt, mupeyi yen yado. Ok̆açxe mendiliten msalepete komebuk̆oramt. K̆ayi cinsi yenna, ar k̆ayi korgamabiyuten. Baziti t̆abanca kobot̆k̆oçamt. En k̆ayi sifteri, İspiri yen. Ma çkar varmižirun. Ala çam- k̆izili, açik̆-k̆ara, boz-k̆izili, ank̆eşi şahini enni k̆ayi t̆udoren. Başkapeti koren. Ma hak̆onayi gomaşinu. Sifteri op̆ç̆opit handğa. Bazi ndğalepe hek̆onayi k̆ismetli var ivenan. Hek̆onayi xavesluğiten çumenanki gayi oç̆k̆omuti goç̆k̆ondunenan. Çkuni hemerepes k̆ayi naiç̆open yerepe: Maisinez isina, Xopas Sultan Selimi, Selazuri tepez. Merak̆li narenpe muntereşi rak̆anepes yerepe uğunan. Hek çumenan golaxtasen yado. Çkunde k̆ele ham dulya dido nauçkin k̆oçepe yenan, tellik naiçinams. Çamur Memet, Pala Besim, İsmaili cumadi. Kitoğli Serveti. Epeyi korenan. Sifteri oxoyişa komobiyonit. Ar dişkaşi jur met̆re gunže, sum met̆re gondvoni skence dobikomt. Ayni k̆inçis nabuxenit steri, k̆irnapi steri tok̆işen mç̆ipe çakşiri nabuʒ̆umet toki k̆uçxepez gebudumet. Koxen nagebudumet yeri  meşinişi bikom. Mot dolužilams yado. 60 cm. k̆onayi yen hem tok̆i. Nayloni var bixmaramt. Pamuk̆li t̆asen. Hem tok̆iten skence nabuʒ̆umet xvaniz komek̆oropamt. İlkineyi ndğas kendik oputxinu şeni skencez gelexunen. Var gelaxunenna do kamik̆iduna, heya var ipelen bomt̆inamt. Hemen skencez kogelexeduna, k̆ayi cinsi yen. Amʒika imʒkayiz msvalepeşi araz kobra muşi k̆ala ar mç̆ipe beziten gayi, makfarişi guyi xorʒi, k̆inçi ndğaz jur oyini niçen. Ar- jur ndğaşk̆ule xeşe gelebixunant. Bazi  bezi goxus baği nabuʒ̆umet tok̆i steri gebudument. Msvalepes mutu mod ağodams yado. Arti t̆rik̆epes ç̆ut̆a zili mebuk̆idamt̆es, gobik̆oyamt. Xayi gomipoʒxelaman. Bazi siftericis hem gopuʒxolu dido k̆ayi uʒ̆ons. Sifteri xez kogaxuna, dido k̆ayi. Ti muşi, msva muşi xe gelasfuten omç̆k̆uşa kogeboç̆k̆amt. A- sum ndğas kogagen dimcken. Xeten gayiti aç̆k̆omen. Nadimimtayiş soren, maçkinaz yado k̆uçxepes zili gebudument. Ok̆açxe avi boxenapamt. Skenceşen gverdi şuroni k̆inçi mebutkomet. Heyaşa divalen do oç̆opuşa uluna, k̆ayi yen. Heşoten epeyi bosteramt. Ağuzt̆ozişi içodemt̆aşa ot̆rik̆e Rusyaşen eyisels do mzuğa golilams doç̆k̆indeyi çkuni sahilepes, livadepes, ona naren yerepes kogulun. Ot̆rik̆eti ayni sifteri steri gezgini ren. Hek yova ikoms, k̆işi var moxtaşa, daha tuʒa yerepeşa ulun. Golulut̆aşi memacoxaman. Hem dulya taa K̆arsi, Ardahani, Bayburtişa alenan. Bazepe korba ožğams, heşo ulun. Baziti ek içvans ar tuta k̆onayi. Çku hentereşi peşine boret. Ot̆rik̆e çiseli orapes dido dibğen çkuni livadepes. Mapxas jindolen golilams do daha mendraşa ulun. Çkunden moilams. Siftericişi ndğa haʒ̆i komoxtu. Ot̆rik̆e kogamaxtu. Coğori, sifterişen kogagu. Hem dulya muç̆o ivasen. Siftericis oncire var aven. Xebge kelik̆idams, coğori keç̆opums, arti biga  kodikaçams. Moyidumez çizme livadişa kogelulun. Coğoyi oğine sifteri xes dolokaçeri k̆et̆iten, coğoyiten ot̆rik̆e yoselams. Peşineti sifteri mutalams. Sifterik jur saniyes ot̆rik̆e ç̆opums, let̆aşa kogulun. Sifterik ot̆rik̆eşi ti, gaga muşite gamuxumez, heşo oğuyinams. Tamo- tamo mebanç̆et, bustvinamt, nena mepçamt ok̆açxeti ot̆rik̆e xeşen kebuç̆opamt. K̆inçişi ti komebçamt. Amʒika disteraz yado. Heşoten nak̆o tane ot̆rik̆e eşeluna, mobut̆alamt. Oxoyişa bulut̆aşa, sifteri doçk̆indeyi, ma k̆ayi bive. Ala sifteriz ot̆rik̆e var aç̆opuna, ulun mşkvelaşi daliz kogelaxedun. Haʒ̆i mu vare? Tamo- tamo cas extare, hekolen geronare. Heşo k̆olayi diʒ̆onen. Umğuzi ncaz do exti hayde. Heşo not̆k̆obare vana meputxun başka ncaz kogelaxedun. Ham dulyaşi enni xizani naren sifteri kaçaxani komamaxtudoren. Heko naobodi zaxmetiten naç̆opi k̆inçik şuri kegoxams. Hemindoraz oxorişa puʒxoleri galen. Dipişmane, siniri mogaselen. Naç̆opare ot̆rik̆epe dido inceden stikare.

Ağabeyik leyoni dogixenuna, heşo nostoni mutuz var uğun. T̆k̆ebişi tudele yaği uğun en nostonyayi hemu ren.

Ali İhsan Aksamazi: Mt̆k̆uri k̆ap̆italist̆uri sist̆emişa ent̆grasyoniten Lazepes dido adeti gundunu. Mcveşi mskva Lazuri oxorepeti gondunu. Lazuri oxoriti geicginu. Bet̆onik Lazuri oxorepesti geocginu. Tkvani berobas mcveşi oxorepe muç̆o rt̆u. Namu burmepe uğut̆u mcveşi oxorepes? Oxorişi ok̆idu muç̆o iqvet̆u? Tkvanti žiriti? Vana didilepe tkvanik oxoʒ̆onapapt̆esi, molagişinapt̆esi? Oxorişi ok̆iduşi noderi muç̆o iqvet̆u? Mçveşepek namu malzemepeten oxorepe k̆idupt̆es?

Cemil Telci: Ma mcveşepek paʒxa nauʒ̆umenan ar oxoyiz dobibadi.1916 ʒ̆anas Rusepek çkuni hemerepeşa moxtesşk̆ule, mzuğaşen naot̆k̆oçez bombaten oğoyi çkuni diç̆udoren. Baba çkimiti bere yen, p̆ap̆uli çkimik Ahmet Efendik Rizenayi ek̆raba çkunişa mendiyezdoren. P̆ap̆uli çkimik Batumişa feluk̆aten mulun, mali zdums. Heko k̆ave oçalişapams. Hemuşeni Rusişi nena kuçkin. Çkuni milleti hemindoraz hek ulunan do içalişaman. Nek̆na zaten gonʒ̆k̆imeyi yen. P̆ap̆uli çkimik Rizeni Rusepek işgali vest̆uşe tercumani nagoruman kognudoren. İdu do osinapuz geç̆k̆uşk̆ule, dulya mekçamt yado p̆ap̆uli çkimiz uʒ̆umenan. P̆ap̆uli çkimikti, oxoyi çkimi kogemiç̆vit, oğine heya domixenit, ok̆açxe biçalişa uʒ̆umes. Rusişi k̆omut̆anis, Viʒ̆es çkuni oxoyiz yakiniz, mzuğaşi k̆inayiz didi mağaza uğun. Hekoşen P̆ap̆uli çkimiz nca, k̆alasi, piʒari, mutu oxoyis uk̆orems komeçaman. Heşoten ma dobibadi paʒxa dikoms. Daha ok̆ule emuca çkimik ar oxoyi dok̆odapu. Ak̆oşk̆ape naeyizden cumba-balk̆oni nauğun otxo oda, jur saloni nauğun. Heşoten çku kodomoskides oxoyis. Vit ʒ̆ana daha hek komebincit. Moro, p̆ap̆uli çkimi 1946 ʒ̆anas domiğurez. Baba çkimik 1960 ʒ̆anas ar oxoyiz kogyoç̆k̆u. Jur met̆ro kfaşi duvarişi jindole brik̆et̆iten kokuʒ̆k̆ondu. Odapeşi tavani tude piʒariten dovu. Otxo oda, ar mut̆vaği, arti xarati domaves. Hem oxori xolo koren. Didi cuma çkimik ixmars. Ma 2002 ʒ̆anas bidi do jur k̆at̆li bet̆onişi oxoyi doboxenapi. Begepek dido didi oxoyepes meraği uğut̆ezdoren. Hemuşeni Uça mzuğaşi kvalepeten jur met̆ro duvayişi jindole daha ʒut̆a kvalepeten, oşkendas ç̆ubrişi nca gondveyi duvarepe dovezdoren. Doloxe muşi ar didi xarati nauʒ̆umenan mut̆vağiti naren oda dovezdoren Ar k̆eyemuliten kamok̆idozdoren. Daçxuri, k̆eyemuliş tude iven. ʒ̆uk̆ali gelobun. Hek nugzaman dumani amilamz bacasteri. Odapeti didi iven, telli ç̆ubrişi piʒariten iven, sediri yatağı iven. Bazi odapeş xamamiti ivet̆u. Ma leğeniz gexuneri didinanak xura nabibonu komşun. Çkuni Lazepe K̆afk̆asyaşi k̆oçepez en k̆ayi şeyi oxori avet̆es. İllaki misafiri şeni ar mskva oda ivet̆u. Namoxtayi misafirepe ar xafta dodgitut̆u. Nana çkimişi cumazti heşo oxori uğut̆u. Ma hek dayi çkimişi berebe k̆ala dido misterun. Heko nabincirişi nostoni soti var bžiri.

Ali İhsan Aksamazi: HES-epe xvala buncinaşi var, k̆oçişi k̆ult̆urişiti duşmani ren. HES-epek xvala buncina var, k̆oçinobaşi k̆ult̆uruli mirasiti mek̆arbups.  Mt̆k̆uri k̆apit̆alizmik t̆eknonoji aʒ̆işa milletişi xelak̆aoba şeni var, loqa mogapa şeni ixmaru. Ç̆umen- gendğani ekoni- akoni mteli milletişi skidala muç̆o iqvasunon? Milletik mu ç̆k̆omasunon, mu şvasunon? Tkvan mu izmont?

Cemil Telci: HES- işi ok̆obale eni dido Viʒ̆es niçapen. Çkuni Viʒ̆e ar k̆ele Abuşi Ğali, majorank̆ele Piʒxalaşi Ğali gelulun. 2000 ʒ̆anaşen beri badepe, kçinepe, gencepe deres HES-i ‘mot ivaz yado çumenan. Hemuşeni k̆itxeyi, amʒika nosi nauğun k̆oçepek ham dulyaşi soninde naivasen xizani şeyepe koxoʒ̆onez. Hemuşeni hameyi çkuni yen. Çku hak dobibadit. Ham xalepe çkuni şuri nadobizdamt yerepe yen yado t̆rik̆i nobažgaman. Hemuşeni ‘Ğalepeşi Cumapoba/ Derelerin Kardeşliği’ ncoxo gedveyi ar p̆lat̆formi gedgez. Milletiz naivasen şerepe koxuʒ̆onapes. Na moxtu toli užğu k̆oçepe ğaliz var amoşkvez. Navaren dulya koxoʒ̆onez. Hemuşeni didapek bigaten çumenan. Naiven toplantepes ak̆atenan. Kimi ÇED- rap̆ori, kimiti maxk̆emeşa ulunan. Çkuni yaniz naren Arkabiz ğali goskuyinez. Rizenayi ğalepe telli hem toli užğu k̆oçepek keç̆opez. Hem vadipe çkuniz 2000 k̆onayi endemuri nebati, pukri, but̆k̆a çayiri, nca, çxomi ʒ̆iʒ̆ila telli eyizdasen yado ham okletuşa kogyoç̆k̆ez. Var mekçaten çkuni ğali yado SİT Alani doxenapes. Toli-užğupekti hukumetişi k̆oçepe k̆ala bela domavez. Ar k̆ayi belediye başk̆ani komomiyonut̆ez. Hekti milleti k̆ala ham dulyaz nuşvelamz. Ham oraşa var mepçit ala toli-užğupes dido para uğunan, mu ivasen mati var miçkin. Namiçkin, 2035 ʒ̆anas Turkiye çkunişi % 80 çoli ivasen. ʒ̆k̆ayi dido mik̆oromanan. Ham ʒ̆k̆arişi yerepe do çamluğepe, ʒ̆ipronape, ç̆ubrişi onape xeşen goʒ̆omiğanen. Hemuşeni diki dobdgitaten. Ma haʒ̆i nabore yeriz ‘altuni bgorumt̆ yado dağepe dostikez, dok̆vates. Altunoluğiz bore; nagopti yerepez mažiru. Hakoni ğalepez, dağepes siyanurite altuni goruman. ʒ̆k̆arepe çkuniti ğurʒuli dovez. Guyiz nadolomangolen, ham siyaseti naçumenant̆es keyizdan do milleti diraxat̆az.

Ali İhsan Aksamazi: Oput̆eşi skiladas milletik namtini alet̆epe ixmart̆u. Mu rt̆u eya alet̆epe? Entepes mu coxont̆es? Miepek ikipt̆es eya alet̆epe? Eya alet̆epeşenti molamişinit, mu iqven!

Cemil Telci: Berobaşen 20 ʒ̆anaşa ma memleketi çkimiz, Maisinez birdi. Hek bik̆itxi, dulya p̆i. İlkineyi mektebişa var bidişa, mcveşi oxoyiz gedgimalu nauʒ̆umet̆ez ar k̆onserveşi k̆utiz yaği do fitili nauğun ar met̆re k̆onayi dişkaz gedgineyi amuntxaten oxoyiz kyona bikomt̆it. Ma mektebişa geboç̆k̆i şk̆ule, heyaten dersepe bikomt̆it. Oxoyiz mut̆vağiz telli heyaşi gobxutu. Seyi divuyi, fazla var dobxedut̆it. Uk̆açxe baba çkimik oxoyi muşi vuşk̆ule heko şuşeli-lambaten kyona mavez. Camişi şuşez gazyağı dolobamt̆es ar fitili ivet̆u. Daçxuyiten udvinamt̆ez. Arti şuşe gedgumet̆ez. Daha ok̆açxe hendereşi ezdoni- gezdoni mak̆aratenti dovez. Hekti seyi fazla miti var doxedut̆u. Heşoten 1965 ʒ̆anaşa komoptit. Hemindoraşk̆ule elekt̆riği komoxtu oxorişa. Bazi seyepez mecişa bulut̆aşa varna malteşa seyi golobut̆uşa nok̆ançxule nauʒ̆umenan teşi meşale vanati demok̆rat̆i nauʒ̆umenan ar mcveşi şuşez p̆aç̆avra dolonžgimeyi amʒika k̆azyaği dolopeyi şeyiz nudvinamt̆ez. Heşo seyiz gobulut̆it. Çkuniz, ek̆rabape en mʒika 50 met̆res oxorepe yen. Ok̆ule luksişi lambape kogamaxtu,100 mumluği, 300 mumluği. Henterek k̆ayi kyona meçamt̆ez. Mzuğaz çxomi, zargana oç̆opuşa hemuten bulut̆it. Ot̆rik̆e ok̆orobu şeni, luksişi lamba bixmart̆it. Çiseli oraz, doç̆k̆indeyi ot̆rik̆epe Ağuzt̆ozişi çodinas kyona naiven yerepez kogulut̆u. Çkuti ar ʒ̆ut̆a k̆op̆ate, luksiten henterez kyona dolaçxat̆est̆u, mosa ebotfamt̆it do p̆ç̆opumt̆it. Sifterişen dido mavet̆es. Gayi nabimxot̆it angepe bakirişi t̆u. ʒ̆uk̆ali, saxani bakirişi tu. Sağra miğut̆ez ncaşi. Nana çkimik heko tel şeyi naxvamt̆u. K̆işiz mtiri do ayazi ivasti, heyak̆ala gebust̆it̆it. Mskalape, sağrape dişkaşi ixenet̆u. Kvaşi dibeği miğut̆ez; heyaz gayi gebdumtit. Lazut̆işi gayi kapçon gayi hek iç̆vet̆u. Let̆aşi kyupi miğut̆ez. Turşi ivet̆u. Yaği- ayrani nabikomt̆it Onçaxule miğut̆ez. Onçaxule let̆aşi kyupiz tekerleği steri piʒarişi mek̆vateyi ar ti biga megideti şeyi kyupişi doloxe naamulun steri ixenet̆u. Ok̆açxe çku momçamt̆ez, hem bistert̆it hemti mçaxumt̆it. Heyaşi sariyaği do ayrani dido nostonyari t̆u. Arti gale oçambre miğut̆ez. Ar didi kfaşi guyi keşuğamt̆ez. Tencere steri divet̆u. Heyaz ʒxenişi ti steri didi k̆alasişi ar tehterevalliş steyi şeyiz godginamt̆ez. Ebulut̆it ti eyizdamt̆u. Mebaşkvayiti melamt̆u k̆alasi. Xormaşa heşoten mʒxuli, uşkuri, urženi, lazut̆i çxarumt̆it. Kari incaxatiz ʒ̆k̆ari muşi eyizdet̆u, pek̆mezi ivet̆u. Lazutişi burguri ivet̆u. Ma hentere osteru momixtamt̆u. Andğaz İsmaili emucaz oçambrez mebuşvelamt̆i. Fadime yenge çkimik mixvamu ‘oşi ʒ̆aneri naivare’ yado. Hemonderaz var oxoboʒ̆onidort̆un. Haʒ̆i megamne. Nxirişi k̆et̆epeten t̆ik̆inape, k̆alatepe şumt̆ez, oğmale ozdu şeni. Xenʒ̆k̆eli, gudeli ikomt̆ez. ʒanʒa ikomt̆ez; mʒxuli, txiri oʒ̆ilu şeni. Oxoyiz nauk̆oroms tel şeyi dişkaşi t̆u. Buʒxi miğut̆ez; txirişi pavri ok̆orobu şeni. Lazut̆işi bardi bikomt̆it buç̆iz oç̆u şeni. Lazut̆işi sapepe oxombinant̆it do ar xvanişi etrafiz ok̆ogomxamt̆it. Hek meşebilamt̆i. Berepura k̆ayi şeyi ren ma haʒ̆iti hemerepez nçum. Hem xalepe biduşunam. Nak̆o gayilesuzi bort̆itdoren. Hemuşeni doloxe naoskedinamt bere mot oğurinamt. Hemuk oskedimams k̆oçi.

Ali İhsan Aksamazi: Mcveşi orapes milletik oput̆epes skidut̆es. Seferberluği do harbişi ora rt̆u. Çaçxurişi ora rt̆u. Ç̆ami va rt̆u. Çare va rt̆u. K̆oçepe xvala rt̆es. Xvala- xvala skidut̆es. Goşobğeri skidut̆es. Aʒ̆ineri steri, t̆eknojişi nimetepeti, kyulfet̆epeti va rt̆u.  ʒ̆oxleşen noğa İst̆anbolişen, noğa İzmirişen do emusteri didi noğapeşen ambai aʒ̆ineri steri va uğut̆es k̆oçepe çkinis. Aya noğape texi va uçkit̆es. K̆urbeti, texi, ʒarobaşi Rusya rt̆u. Emuşeniti mç̆k̆idiş para mogapu şeni emorapeşi ʒarobaşi Rusyaşi dixapeşa nulut̆es; didopetenti Batumişa, Anak̆liaşa, Oçamçireşa, Soxumişa, Gagraşa nulut̆es. Em svalepes içalişept̆es do mç̆k̆idişi para mogapt̆es. Uk̆uleti entepeşen namtinepek naides svalepeşa dibarges. Didopetenti aʒ̆ineri Apxazetişi dixaşa dibarges. Lazepe aʒ̆iti skidunan Apxazetis. ʒarobaşi Rusyaşa namextu do naiçalişu mzaxalepe tkvanti giqonunani? Giqonunanna, entepeşen mcveşi gonoşinepe giçkinani?

Cemil Telci: P̆ap̆uli çkimi, Batumiz dulya naikomt̆u şeni ma şansli bore. Heko feluk̆aten milleti zdumt̆u. Gazyaği, ncumu moyiğamt̆u, gamaçamt̆udoren. Hakole Fatsaşa, hekole Batumi, Soxumi k̆ele feluk̆aten ulutu- mulutudoren. Baba çkimişen mignapun. Çkimi didi P̆ap̆uliz Mehmet Reisi gyožint̆udoren. Hemuk Feluk̆a çk̆adums, en didi 7- 8 met̆re xop̆eten nusiyaman mzuğaşen hekole Batumişa ulunan, k̆oçi do oğmale zduman. Heşoten skidunan. Daha didi feluk̆a oxenu unon p̆ap̆uli çkimiz. Hem orapes, 1880-oni ʒ̆anapes. Amʒika mordeyi feluk̆as didi çekturme nauʒ̆umenan ar feluk̆a Maisinez ç̆ubrişi dikoman. Maisineşen mzuğa 500 met̆re k̆onari yen. xayiti meyokta yen. Feluk̆a diçodariz meci ikomz jur k̆ele xalatepeten mzuğaşa goşkumet̆ez. Ar k̆eleni xalati meç̆k̆odudoren. Mzuğaşa amʒika doskiduşi, feluk̆a yarişi gemtumali doliragadu doren. Dincaxu, dot̆roxudoren. Didi p̆ap̆uli çkimik ‘eyvah, milleti, zayi domavu’ yado guri ok̆aʒ̆k̆udoren, hek melu do dizabunu.  Sum tutaşk̆uleti doğurudoren. P̆ap̆uli çkimişi didi cuma do da muşi, nana muşi kodoskidezdoren. P̆ap̆uli çkimi daha jur ʒ̆aneyi ren. Hem dulya divuk̆on, feluk̆a dimçviru k̆ona, çkuti k̆ayi para p̆ç̆kindaten. Korbaşi ožğuşi k̆ismet̆i var uğut̆esdoren. Heşo kodoskides. P̆ap̆uli çkimiz emuca muteperek eç̆opez, dordezdoren. Didinana çkimi, mujurani jur bereten baba muşişa igzalu doren. Yerepe çkuni didi cumalepek dipayenan. P̆ap̆uli çkimik irdu do ‘yeri çkimi so ren’ yado k̆itxuşi, nank̆apezdoren. Oç̆k̆omuşa kogyoç̆k̆ezdoren. Ma, hantere baba çkimik miʒ̆udort̆u. Çkuni Lazepeş ok̆ortu k̆ayi var daʒ̆onenan. P̆ap̆ulik mu vaz, iç̆k̆omu, iç̆k̆omu amʒika yeri heti navaripelen komeçaman. Hekti baba muşi steri feluk̆aten k̆oçi ozduz kogyoç̆k̆ams. Daha genci yen, feluk̆az k̆ayi xop̆e azden. Ok̆açxe Batumiz k̆ave gonʒ̆k̆umez. Çkuni korbaşi ožğonu yeri Batumi diven. Başka emuca çkimiti hemerepes içalişaman. Soxumik̆ele idezdoren. Ar Musa cumadi miyonut̆u. Ma biçinişk̆ule, tolepe kyori uğut̆u. Jur xe meç̆k̆iyeyi uğut̆u. Hemukti Batumiz içalişudoren. Toli kyori avuşk̆ule var aludoren. Maisinez let̆az mu axenu, heyaten skidudoren. Oxorca muşik let̆az nagotasuten korba ožğudoren. Ma bere bort̆işa, nana çkimik oç̆k̆omale meçamt̆u. Toliz var ažiret̆u ala mahallez galet̆u. Heşo k̆ayi meselepe miʒ̆umet̆eski ma buyucamt̆i tel. Hekti, Batumiz naiçalimt̆uşi ndğalepeşi meselepe misinapamt̆ez. Amʒikati eluk̆atamt̆u. Dest̆anepe miʒ̆umet̆ez. Ak̆onayi k̆ayi asinapet̆u, çkuti buyucamt̆it. P̆ap̆uli çkimi Ahmet Efendi,  1915 Osmanli- Rusi cengişa hemerepez dulya dovudoren. Sarpişi nek̆na geyink̆oluşk̆ule hakole kodoskidudoren. Rusepe, çkuni nek̆naz konodgituşk̆ule, milleti Samsunik̆ele kimi k̆uçxeten, kimi feluk̆apeten imt̆udoren. P̆ap̆uli çkimik didinana do emuca xala çkimi gzaz kogodginu, Fatsaşa oşkudoren. Hek k̆oçepe miyonut̆ezdoren. Muşiti, baba çkimi ezdu do Rizenişi Filiboz mahalles nauyonun ek̆rapa muşişa igzaludoren. Çkuni Maisinez namiğut̆ez oxoyi, Rusepeşi gemik naot̆k̆oçu bombaten diç̆udoren. Dido xizani orapes mu van. Oskidu şeniti nameşixanen ar yeri goruman. Heşoten ek̆rabape mance vez doren. Hekti Rusuli nauçkit̆u şeni dulya kožirudoren. Rusepez tercumani davudoren. Naiç̆u Oxoyi çkuni şeni nca, piʒari, telşeyi Rusepez koyuç̆opamz do ma nadobibadi oxoyi dikoms, paʒxa nabuʒ̆umet̆it. Çkuni Telci soyadi, p̆ap̆ulepe çkimik kendirişi xalati cimoşumt̆ezdoren. Hemuşeni Telci coxo geyidvezdoren. Sarpişi nek̆na goinʒ̆k̆uşk̆ule, hek naelik̆açu didi p̆ap̆uli çkuni dido bgoyum. İsa p̆ap̆uli çkunişi mutu var mažirez. Mati ogoruş bak̆ati ala dido ora goxtumeyi t̆u, var bžirit.

Ali İhsan Aksamazi: Mt̆k̆uri k̆ap̆it̆alist̆uri sist̆emişi lande Turkiyeşati, Uçamzoğaşi skidalaşati yano komoxtu. Mara aya k̆ap̆it̆alist̆uri sist̆emik buncinasti, skindinapesti, k̆oçepesti do k̆oçepeşi buncinaluri skidalasti do k̆ult̆uruli mirasisti dido zarari komeçu. Aʒ̆i çkar mutu ʒ̆oxleneri steri va ren. K̆oronavirusişi ndağalepekti moʒ̆irapanki çkar mututi ʒ̆oxleneri steri va iqvasen. ʒ̆oxleşen milletis didi noğapes oskiduşa toli kuğut̆es. Aʒ̆iti Ç̆it̆a noğapes vana oput̆epes oskiduşa toli kuğunan. ʒ̆oxleni buncinaluri skidala xolo ipukirasunoni? Tkvan mu izmont, çkin mu xali maqvasunonan ç̆umen- gendğani? Aʒ̆işk̆ule k̆oçinobas mu xali aqvasunon?

Cemil Telci: Dunya çkuniz denge tamo- tamo ok̆ixfen, ar k̆eleti çkuni memleketiz yerepe çkuniz. Toli-užğu k̆oçepe k̆ala xizani siyasetçepekti nuşvelaman. Ham dulyaz ma çamuroni siyaseti buʒ̆ume. Çkuni mzuğaşa dağepeşa, rak̆anepeşa toli uğunan. Oginde k̆adast̆roten yerepe çkunişi %  95 goʒ̆omiğez, ormani yen yado, nca gedgin yado. Txiyepunape kemiç̆opez. Çkuni tapupe çonçi divu. Maxk̆emez naniçepek tellik gondinez. Xut  ʒ̆ana ren maxk̆eme k̆ala biç̆k̆omet. Ham dulya naivasen. Daha oğine naognapes pipilati nauğunt̆es yerepe muşi dozeri amoşkvez do dontxorapes. Naren dişka, nca, çami yozk̆apes. Çkuti calepes gobuskurit. Çamepe var ebk̆vatir. Txirepunape var temizit. Çunki k̆urbetiz bort̆it. Moxtez, hak nca gedgin, hak ç̆ubri gedgin yado var minç̆arez. Yerepe çkunişi % 90 goʒ̆omiğez. 150 hek̆t̆ari yerişi 12 donumi domozk̆idez. Oxorişi etrafi do arti zendidi yado çayluği. K̆uyiş ona, k̆amanxali, mşkvelona, isina, meyaçveri, gesvayeri, noxali gedveyi yerepe ‘ormani çkimi yen’ yado tapu varmixenez. Çkuti maxk̆emez komepçit. Ama daha k̆anon varen. Didi didi p̆ap̆ulişen nadomoskidez yerepe goʒ̆omiğez. Haʒ̆i Maxk̆emez biç̆k̆omet. Ar heya t̆uk̆on, k̆ayi. Ğalepe çkunişa toli kuğunan, HES-i p̆aten yado. Milleti k̆uçxeş jin yen, namoxtasen toli-užğupe dadipek bigaten çumenan. Ar çkuni Piʒxala do Abuşi ğali doskidu. ‘Mavi gza’ yado golapeşe gza goroman, mʒudi, nak̆onari madeni yen eşebiğaten yado. Hukumetikti nuşvelamz hanterez. Tel yeri stikoman, ntoxuman. Calepe ek̆vatuman. Çku so bidat. Bela domavez. Milleti didi yerepeşa idan do kyole ivan. Çku amʒika daha k̆ismet̆li boret. Haşo yerepe miğunan. Ham žabunobaşi oraz omt̆inoni yeri komiğunan. Mati heşo p̆i. Yazluğişa bimt̆i. Balikesirişi Altinoluğiz bore. Hakti K̆azdağlariz ‘altuni bgorumt̆ yado dağepe dostikez. Siyanuri ğurʒuli ixmarnan. Hameyişi ʒ̆k̆ayepe ipisen. Tel tarafiz kok̆omabğez. Milletik mu van. Var miçkin, mu ivasen. Elbet Tangrik gelamʒ̆k̆edasen.

Ali İhsan Aksamazi: Tkvan şiirepe do dest̆anepe ç̆arupti? Mcveşi dest̆anepe, mgarape giçkinani?

Cemil Telci: Ma berepura do delik̆anluğiz memleketiz bort̆i. Hekoni tel şeyi nostoni mok̆ideyi kobžiri. Xoroniti dobisteri, dop̆t̆rağodi mecepes, k̆arşilamati dop̆i. Ğuraş çilambreti dido geboşkvit. Kapçati, çxomiti op̆ç̆opit. Dişka domzdi. Puciz gayi dobuxeni. Xeten k̆armaxa op̆ç̆opi. Navap̆i dulya varen. Hemuşeni Nana çkimiz buxvamam. Hek̆onayi k̆ayi mobirdiki ham ʒ̆anaşa komopti. Haʒ̆i emekli bore. Berobaşi nğalepes duğunepeşa oxtimu dido k̆ayi miʒ̆ont̆ez. Didi dest̆ani naaktven Yaşar Turna biçini. K̆emençez eloronamt̆u. Tulumci Cevdet Topaloğlus dido buyuci. Ar dest̆ani zop̆ont̆u: ‘Yeme oğul, yema. Haʒ̆iti iyuucen. Xemşelli Veysel Atasoy kort̆u, jur ʒ̆ana golaxtu nağuru. Hem k̆oçik heşo t̆rağudumt̆u. Mecepez çkimi xanumişi baba turkici ort̆u. Ar k̆alemite natkupe var mebonç̆ari. Var gomaşinu. Ar Pehlavanoğli Reşidi kort̆u, heya var bžiri ala dido bogni dest̆anepe muşi. Dido şansli bore, hantere telli kobžiri. Ham dunyaz amʒika haşo k̆ayi şeyepe navu k̆oçepes boyine buxvaman.

Ali İhsan Aksamazi: Cemil begi, ma aya int̆erviu şeni dido şukuri goğodapt. Tkvanti ginonanna, aʒ̆i aya int̆erviu voçadinat. Mara tkvan otkvaluşi çkva nenape giğunanna, entepeti miʒ̆vit, mu iqven. Bere-bari k̆ala p̆anda ixelit! Pimpili dixaşa!

Cemil Telci: Haʒ̆i telli milletiz korbaşi derdi uğun, arti žabunobaşi. K̆ayi guyiten doskidat!

+

Akaboyi Dest̆ani

 

K̆oçi mendeboşkvi memurluğişa,

Mati miyonat̆u xanumluğişa,

Mu moxtat̆u tiçkimis eyiluğişa,

Haşo şeri k̆oçis doğodamani?

 

Bidişk̆ule ar xanumi kuronun,

Buʒ̆viki si vaşa çili kiyonun,

Var ya miʒ̆u hamu odaci miyonun

Haşo şeri k̆oçis doğodamani?

 

Odaşa kamaxt̆es çili do k̆oçi,

Ma galemebolam duvaris, ğocis,

Guyik miʒ̆u gamaxti dikomoci

Haşo şeyi k̆oçis doğodamani?

 

Onʒoruten nkferi muşen ʒoruman,

Fayda renki emeğepe nʒoruman,

Heya şeni k̆oçis soyi koruman,

Haşo şeyi k̆oçis doğodamani?

 

Hanʒ̆o txiri dalis korkamincaru,

Gyuli ma ham sevda mon memanç̆aru,

Sağluğina kyoylik kogemancaru,

Haşo şeri k̆oçis doğodamani?

+