Hasan Kanbolat – Kamil Ağacam
Çin, 21.yüzyılda süper güç olmaya yönelmektedir. Bu nedenle tek kutuplu dünya oluşumuna karşı Rusya ile stratejik ortaklık kurmuştur. Çin, Kuzey ve Güney Kafkasya için ayrı politikalar uygulamaktadır. Rusya Federasyonu’nun doğu bölgeleri dışında Rusya toprakları üzerinde özel bir çıkarı olmayan Çin, Kuzey Kafkasya üzerinde Rusya’nın belirlediği çizgi dışında bir politika geliştirmemektedir. Ancak, Rusya’nın etkinliğinin azaldığı ve Batı’ya kayan Güney Kafkasya’ya Çin’in ilgisi giderek artmaktadır.
China heads toward becoming a superpower in the 21st century. It has formed a strategic partnership with Russia as a reaction to unipolar world system. It implements different policies for northern and southern Caucasus. China that has no special interest in Russian territories except its eastern part does not pursue a different policy for the Northern Caucasus from Russia. However, China’s interest in southern Caucasus has been increasing where Russian influence is waning and Western influence is gaining more ground.
20.yüzyılın son çeyreğinde ekonomik dev haline gelen Çin Halk Cumhuriyeti, büyüyen ekonomik gücünü nüfus ve coğrafyasının sağladığı güç ile de birleştirerek, 21. yy içinde siyasi güce dönüştürmeye hazırlanmaktadır. (1) Süper güç olmaya yönelen Çin, günümüzün tek süper gücü olan ABD’nin oluşturmaya çalıştığı tek kutuplu dünyaya ve Amerikan değerler sistemine karşı durmaya başlamıştır. Çin, ABD’nin başını çektiği küreselleşme akımını dengesiz ve eşitsiz bulmakta, küçük ve azgelişmiş devletlerin küreselleşme akımı karşısında gelişme ve yaşama hakkı bulamadığını iddia etmektedir.
Çin, ABD’nin sürekliliğini sağlamaya çalıştığı “Amerikan değerlerinin kabul edildiği, hukuksal, ekonomik, siyasal ve kültürel boyutları Amerikan değerlerine göre çizilmiş tek kutuplu dünyanın yarattığı barış ortamı” olarak özetlenebilecek Pax Americana (2)düşüncesine karşı durabilmek için, SSCB’nin dağılması sonrası süper güç kimliğini kaybeden Rusya Federasyonu ile stratejik ortaklığa yönelmektedir.
Böylece, en önemli ticari ortağı olan ABD’ye karşı bir denge politikası yürütmeye çalışmaktadır. (3) Tek kutuplu dünyadan çok kutuplu dünyaya yönelmek isteyen -ve bundan dolayı BM Güvenlik Konseyi (UNSC)’nin daimi üyelerinden biri olduğunu her platformda vurgulayan- Çin, bir dünya devleti olabilmek için Rusya ile geliştirdiği stratejik ortaklığın yanı sıra, dünyanın çeşitli bölgeleri ile ticari ilişkilerini geliştirmekte ve bölgesel projelerin yapımına da talip olmaktadır.
“Çin, ABD’nin sürekliliğini sağlamaya çalıştığı ‘Amerikan değerlerinin kabul edildiği, hukuksal, ekonomik, siyasal ve kültürel boyutları Amerikan değerlerine göre çizilmiş tek kutuplu dünyanın yarattığı barış ortamı’ olarak özetlenebilecek Pax Americana fikrine karşı durabilmek için, SSCB’nin dağılması sonrası süper güç kimliğini kaybeden Rusya Federasyonu ile stratejik ortaklığa yönelmektedir.”
Çin – Rusya İlişkileri
19.yüzyıldan başlayarak Rusya-Çin ilişkileri kültürel farklılık, karşılıklı güvensizlik ve sıkıntılı gerginlik içinde olmuştur. (4) II. Dünya Savaşı sonrası ABD’nin anti-komünist politikası, 1 Ekim 1949’da kurulan Çin Halk Cumhuriyeti ile SSCB arasında işbirliğinin gelişmesine neden olmuştur. İki ülke arasında oluşturulan Savunma Paktı 1950-1961 arasında geçerli olmuştur. (5) Ancak, 1950’lerin sonlarında ortak sınır ve ideolojik kaynaklı sorunlar nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkiler gerginleşmiştir. (6) 1959’da iki ülke arasında yükselmeye başlayan gerilim, Mart 1969’da ortaya çıkan sınır çatışması ile doruğa ulaşmıştır. (7)
Bu durum, anti-komünist bir politikadan anti-sovyet politikaya yönelen ABD ile Çin ilişkilerinin gelişmesine ve ABD’nin SSCB’ye karşı “Çin kartı”nı kullanmaya başlamasına neden olmuştur. Böylece, 1949-1971 arasındaki ABD-Çin düşmanlığı yerini, 1971-1989 arasındaki Anti-Sovyet Stratejik Ortaklığı’na bırakmıştır.
ABD’nin “Çin Kartı”ndan rahatsız olan Sovyet liderleri 1980’li yılların başında Çin ile ilişkilerin normalleştirilmesine karar vermişlerdi. 1982’de Brejnev’in ölümünden önce sınır ticaret ve sınır sorunlarının çözümlenmesi için iki ülke arasında görüşmeler başlamıştı. Temmuz 1986’da Gorbaçov’un Vladivostok’da yaptığı konuşmada, Çin ile SSCB arasındaki ilişkilerin normalleşmesini istediğini açıklaması, iki ülkenin yeniden yakınlaşmasını hızlandırmıştır. (8) 1978’de Çin Devlet Başkanı Deng Şiaoping’in ekonomik reformlarının yürürlüğe girmesiyle ülkeye giren Batı kaynaklı yabancı sermayenin, 1989 Tiananmen Meydanı olayları sonrası askeri teknoloji konusunda işbirliğini durdurması Çin-SSCB ilişkilerini daha da yakınlaştırmıştır. Mayıs 1989’da Gorbaçov Beijing (Pekin)’e giderek ortak sınır sorunlarının çözümlenmesi ve silahsızlandırılması üzerine görüşmeleri başlatmıştır. (9) 1989’da Deng’in “geçmişin bitirilip geleceğe açınıldığını” açıklaması ile devam eden bu süreç içinde, Haziran 1990’da Çin Genelkurmay Başkanı Yardımcısı Amiral Liu Huaqing’in Moskova’yı ziyareti sonrası 1990-1992 yıllarında Sovyet ağır silahları Çin tarafından satın alınmıştır. (10) SSCB’nin 1991’de dağılması ile Moskova’nın süper güç kimliğini de yitirmesini ve Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan’ın bağımsızlığı ile 4.300 km. uzunluğundaki Çin-SSCB sınırlarının kısalmasını değerlendiren Çin, ABD karşısında Rusya Federasyonu’na yakınlaşarak bir denge politikasına yönelmiş ve ABD’ye karşı “Rus kartı”nı kullanmaya hazırlanmaya başlamıştır.
1989’da Çin Devlet Başkanı olan ve 2002’ye kadar bu görevini sürdürecek olan Jiang Zemin, Çin’in değişen Moskova politikasını “geçmişi bitirip geleceğe bakmak gerekir” sözleri ile ifade etmiştir. Kasım 1992’de Güney Kore ziyareti sırasında Yeltsin,“Batı Avrupa ve ABD nüfuzu içinde bulunan Asya-pasifik bölgesine yönelik Rus siyasetinin başladığını” açıklamıştır. (11) Aralık 1992’de gerçekleşen Yeltsin’in ilk Çin ziyaretinde de “birbirine dost, barış içinde yaşamak” düşüncesi bir kural olarak kabul edilirken, Yeltsin Çin’e silah satışı için de söz vermiştir.
Bu söz üzerine, Ağustos 1992’de Çin Savunma Bakanı Qin Jiwel Moskova’yı ziyaret etmiş ve iki ay sonra Ekim’de Rusya Savunma Bakanı Birinci Yardımcısı Andrey Kokoşin Beijing’de “Çin Halk Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Askeri Teknoloji İşbirliği Anlaşması”nı imzalamıştır. (12)
Ocak 1994’de Yeltsin’in “yapıcı ortaklık fikrinin 21. yy.’da gerekli olduğunu” belirttiği mektubu Beijing’e götüren Dışişleri Bakanı A. Kozirev, “karşılıklı güven, BM Güvenlik Konseyi’nde işbirliği, ortak ticaret hacminin büyültülmesi ve ekonomik işbirliği temellerine dayanan yapıcı ortaklığın kurulmasını” istiyordu. (13) 1994’de iki ülke arasında “Nükleer Füzeleri Birbirlerine Karşı Hedef Yapmama ve Nükleer Gücü İlk Kullanan Ülke Olmama” üzerine iki anlaşma da imzalanmıştır.
Eylül 1994’de Zemin’in Rusya’yı ilk defa ziyaretinden sonra, Nisan 1996’da Yeltsin tekrar Çin’i ziyaret etmiş ve bu ziyaret sırasında yapıcı ortaklık içinde bulunan iki ülke arasında stratejik ortaklık kurulmasına karar verilmiştir. (14) Taktik değil stratejik bir birliktelik olarak görülen stratejik ortaklığın ardından iki ülke arasında 100’ün üzerinde anlaşma imzalanmıştır. (15) Zemin’in “tarihi anlamı olan bir karar” olarak nitelendirdiği stratejik ortaklık süreci içinde, ilk önce SSCB döneminde iki ülke arasındaki en büyük sorun olan -Moğolistan’ın doğusu ile batısında bulunan- ortak sınır üzerindeki anlaşmazlıkların çözümüne yönelinmiştir. Yeni devletlerin (Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan) ortaya çıkması ile kısalan ortak sınır, potansiyel çatışma alanlarının da daralmasına neden olmuştur. (16) Kasım 1997’de ortak sınırın doğu kesimi ve 1998’de sınırın batı kesimi, imzalanan anlaşmalarla kesinleştirilmiştir. Sınır sorununun ortadan kalkmasıyla, 1996 anlaşmasıyla çerçevesi belirlenen ve stratejik ortaklık temeline oturtulan Çin-Rusya ilişkileri politik, kültürel, eğitim, turizm, yüksek teknoloji, ekonomi, askeri, nükleer enerji alanlarında işbirliğine yönelinerek adım adım gelişmeye başlamış ve 7 milyar dolar olan ortak dış ticaret hacminin 20 milyar dolara çıkarılması hedeflenmiştir. (17)
“Nisan 1996’da Yeltsin’in Çin’i ziyareti sırasında yapıcı ortaklık içinde bulunan iki ülke arasında stratejik ortaklık kurulmasına karar verilmiştir.”
Mart 2000’de Devlet Başkanı olan Putin’de iki ülke arasındaki stratejik ortaklık ilişkisinin sürdürülmesini ve geliştirilmesini desteklemiştir. Bu nedenle, Eylül 2000’de Çin Meclis Başkanı Lipeng’in Moskova ziyareti sırasında Çin-Rusya arasındaki stratejik ortaklığı vurgulayan dostluk anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre, “Çin ile Rusya arasındaki ideolojik ve sistem farklılığı, ilişkilerin geliştirilmesi için bir engel olmayacaktır.
Her türlü ikili ilişkiler eşitlik, karşılıklı yarar, barış içinde birlikte yaşama temelinde geliştirilecektir. Çıkar çatışması olmayan iki ülke arasında anlaşmazlık çıkması durumunda, anlaşmazlık görüşmeler süreciyle, barış yoluyla çözümlenecektir. İki ülkede nükleer silahları ilk kullanan taraf olmayacaklardır. BM Güvenlik Kurulu’nun iki üyesi olan Çin ve Rusya, ortak çıkarları çerçevesinde uluslararası ilişkilerde ortak hareket edecek ve dünya barışına katkıda bulunacaktır”. (18) Söz konusu anlaşmada, Çin-Rusya stratejik ortaklığının müttefiklik ilişkisi olmadığı ve askeri yönünün bulunmadığı, sadece iki ülke arasındaki ilişkilerin eleştirilmesine yönelik olduğu vurgulanmakla birlikte, iki ülkenin ortak çıkarları çerçevesinde uluslararası ilişkilerde ortak hareket edileceğinin ve dünya barışına katkıda bulunulacağının vurgulanması, ABD’nin uluslararası alanda tek başına hareket etmesini kısıtlamak düşüncesinin var olduğu düşüncesini uyandırmaktadır. 1999’da ABD’nin öncülüğünde NATO’nun Kosova’ya müdahalesine ve Yugoslavya’yı bombalamasına Çin ile Rusya’nın tepki göstermesi ve iki ülkenin ortak açıklamalarında “ABD’nin kurmaya çalıştığı füze savunma sistemine karşı olunduğunun ve tek kutuplu dünya yaratılmasının kabul edilemeyeceğinin belirtilmesi” ABD’nin potansiyel tehdit olarak algılandığını doğrulamaktadır.
Çin-Rusya İlişkilerinin Kuzey Kafkasya Boyutu
Küreselleşmenin ”demokratikleşme”ye önem vermesi ve bu boyut kapsamında insan haklarının etnik boyutuna ayrı bir değer vermesi, ulus devletlerin egemenlik haklarının giderek kısıtlanması, Doğu Türkistan (Sinjiang-Uygur), Tibet, İç Moğolistan ve Tayvan ile sorunları bulunan Çin’i rahatsız etmektedir. Batı kaynaklı insan hakları anlayışını birleştirici değil parçalayıcı bulan Çin’e göre, “İnsan hakları bireysel değil kolektiftir. Birey ile devlet karşı karşıya gelirse, karşılaşılan olay bireyseldir, bütün toplumu kapsayamaz. İnsan haklarının evrensel boyutları yanında yerel boyutları da vardır. Her ülke için insan haklarının farklı yorumları olabilir. Batı’nın insan haklarını bir devletin egemenliğinin üstünde tutularak o ülkenin içişlerine karışması kabul edilemez bir yaklaşımdır” (19) Ayrıca, Çin Dışişleri Bakanı Qian Qiçen Eylül 1992’de yaptığı bir Parti içi konuşmasında, “ABD’nin hegemonik eğilimleri ve diğer devletlerin içişlerine karışmaya yeltenmesi Sosyalist Çin için büyük bir tehlikedir. Washington, Çin’in Japonya, Rusya, Güney Kore ve diğer komşularıyla ilişkilerini baskı altında tutmaktadır” demiştir. (20)
“İnsan haklarını kendi bakış açısından değerlendiren Çin, II.Çeçenya Savaşı’nı ve Çeçen soykırımını “her ülke için insan haklarının farklı yorumlanması gerektiği” ilkesi içinde yorumlamakta, Rusya’nın içişi olarak görmekte ve bu soykırımı insan hakları açısından sorgulamamaktadır.”
İnsan haklarını kendi bakış açısından değerlendiren Çin, II.Çeçenya Savaşı’nı ve Çeçen soykırımını “her ülke için insan haklarının farklı yorumlanması gerektiği” ilkesi içinde yorumlamakta, Rusya’nın içişi olarak görmekte ve bu soykırımı insan hakları açısından sorgulamamaktadır. Bu nedenle Çin, Kuzey Kafkasya’yı Rusya Federasyonu içinde değerlendirmekte ve bu bölgeye yönelik bir politika geliştirmemektedir.
Temmuz 2000’de yapılan Çin-Rusya görüşmelerinde de silahsızlanma, BM reformları, insan hakları görüşülmüş, radikal dini akımlara, uluslararası terörizme ve bölücü akımlara karşı çıkılması ve ortak hareket edilmesi kararı alınmıştır. Böylece, iki ülkede topraklarında olan veya olabilecek bağımsızlık hareketlerini “dinci, terörist, bölücü” olarak suçlayabilecek yeni bir zemin oluşturmuşlardır. Çin Halk Cumhuriyeti, stratejik ortağı olan Rusya Federasyonu’nun toprak bütünlüğünün korunması üzerine politikalarını belirlemiş, Rusya’nın Kafkasya politikasına destek veren ve Çeçenya sorununda Rus yanlısı bir tavır içine giren bir politika benimsemiştir. Çin’in bakış açısına göre, Çeçenya’nın bağımsızlığı ile Rusya Federasyonu’nun parçalanması, Kafkasya’nın ABD nüfuz alanı içine girmesine yol açar ve bu gelişme Çin’in aleyhine olacaktır. Çeçenleri Rusya Federasyonu’nun istikrarını bozan, radikal dinci, organize suçlara destek veren bir başağrısı halk olarak gören Çin, “Kafkasya’nın (21) büyük devletlerin dünyayı yeniden stratejik paylaşımının XXI.yüzyıl merkezi olduğunu” düşünmektedir.
Pekin hükümetine yakın bir gazete olan Çin Gençleri’nin 25 Ekim 1999 tarihli yorumuna göre, “Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu, Avrupa, İslam ve Slav uygarlıklarının buluştuğu yer olan ve dünyanın sıcak çatışma bölgesi Kafkasya’yı, Avrasya kıtasının kalbi ve Avrupa’yı Asya’ya bağlayan dünya geçiti olarak görmektedir. Çin’e göre, Kafkasya’ya egemen olan bütün dünyaya egemen olacaktır. Bu nedenlerden dolayı Kafkasya, İran ve Rusya Federasyonu’nun bölgedeki nüfuzunu azaltmaya yönelik bir politika içinde olan ABD’nin ilgisini çekmiş ve ABD’nin dış siyasetini belirleyen en önemli bölgelerden biri durumuna gelmiştir. Türkiye’de, ABD ile Rusya bölgede güç çatışması içindeyken Kafkasya ile olan tarihi, geleneksel, kültürel ilişkilerini ve coğrafi avantajlarını kullanarak hızlı bir şekilde kendi gücünü arttırmaktadır. Böylece Türkiye, Kafkasya’da Osmanlı devrindeki gücüne kavuşmayı amaçlamaktadır. Avrupa Birliği devletleri de bölge devletleri ile ekonomik ilişkileri geliştirmeyi ve enerji kaynaklarının boru hatlarıyla Avrupa’ya aktarımı üzerinde durmaktadır. Çeçenya, Rusya’nın birliğine tehdit oluşturmuştur ve Rusya’nın gerek Kafkasya ve gerek Orta Asya’daki nüfuzunu etkilemeye başlamıştır. Rusya’nın bütün gayretine rağmen, Kuzey Kafkasya’da nüfuzunun sarsılmasını önleyememiştir ve Rusya için yeni bir tehlike olmuştur. Dağıstan, İnguşetya ve Çeçenya’da ayrılıkçılık faaliyetlerini yürüten ve İslami radikalizmin güçlenmesi için çalışan Vahabi tarikatı bölgeyi tamamen Rusya’dan koparmayı ve İslami bir devlet kurmayı amaçlamaktadır. Dağıstan olayları ve Çeçenya savaşının tekrarı bu bölgede savaşların bitmeyeceğini ve devam edeceğini göstermektedir. Dağıstan’ın kaybedilmesi ve Çeçenya’daki savaştan daha da vahimdir. Domino teorisinde olduğu gibi Rusya’nın dağılması gerçekleşebilir”. (22)
Çin-Güney Kafkasya İlişkileri
Çin, Kuzey ve Güney Kafkasya için ayrı politikalar uygulamaktadır. Rusya Federasyonu’nun doğu bölgeleri dışında Rusya toprakları üzerinde özel bir çıkarı olmayan Çin, Kuzey Kafkasya üzerinde Rusya’nın belirlediği çizgi dışında bir politika geliştirmemektedir. Ancak, Kuzey Kafkasya ile ilgilenmeyen Çin’in Güney Kafkasya’ya ilgisi giderek artmaktadır. Bunun başlıca iki nedeni vardır:
- a) Çin, Rusya’nın Güney Kafkasya’dan çekilmesi ile ekonomik, siyasi, askeri, kültürel vb. konularda boşalan alanın yalnızca Batı ülkeleri (AB ve ABD) tarafından doldurulmasından rahatsızdır. Bu nedenle Çin, Güney Kafkasya Cumhuriyetleri ile ilişkilerine giderek daha fazla önem vermektedir. Batı’nın -ve Türkiye’nin- Gürcistan ve Azerbaycan’a öncelik vermesinden dolayı Çin, bölgede Rusya ile birlikte Ermenistan ve İran’a öncelik vermektedir.
“Batı’nın -ve Türkiye’nin- Gürcistan ve Azerbaycan’a öncelik vermesinden dolayı Çin, bölgede Rusya ile birlikte Ermenistan ve İran’a öncelik vermektedir.”
- b) Çin, Kafkasya’nın dünyanın önemli bölgelerinden biri olduğunun farkındadır. Bu nedenle Güney Kafkasya’ya yönelik resmi ziyaretlerini sıklaştırmış, bölge ile ortak dış ticaret hacmini arttırmaya yönelmiş ve Türkiye ile İran’ın da dahil olduğu bölgesel projeleri, finansmanını da bularak yüklenmeye talip olmuştur.
19 Nisan 2000’de Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin’in Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyarette, Çin’in Yeni Güney Kafkasya politikasının ayak izlerine rastlamak mümkün olmuştur. Çin ve Türkiye çeşitli konular yanında, Kars-Tiflis Demiryolu projesi üzerine de işbirliği yapılması ve Türkiye’nin Çin’den 100 adet lokomotif satın alması üzerine anlaşma imzalamışlardır. (23)
Çin, Ermenistan ile ekonomik ilişkilerini geliştirmek için adımlar atmaktadır. Bu amaçla, 26 Nisan 2000’de Çin’in Erivan Büyükelçisi Jao Şun Ermenistan Başbakanı Aram Sargisyan ile bir toplantı yapmıştır. Sözkonusu toplantıda, BDT’nin en büyük kauçuk-lastik üretim tesislerine sahip olan Ermenistan’ın Nairit firması ile Çin’in kimya sanayisi temsilcilerinin işbirliği talepleri ele alınmıştır. (24) Çin aynı ay içinde, Kafkasya’daki bölgesel projelere talip olmaya devam etmiştir. Erivan’a giden Çin’in Uanbao Engineering firması Ermenistan Enerji, Maliye ve Ekonomi Bakanları ile yaptığı görüşmeler de İran-Ermenistan arasında yapılması düşünülen doğalgaz boru hattını 120 milyon dolar krediyi temin ederek inşa etmek istediğini belirtmiştir. (25) Çin, Mayıs 1999’da Rusya’nın izni ve yardımıyla Ermenistan’a 60-80 km menzilli 8 adet “Tayfun” füzesi de satmıştır. (26) 3 Haziran’da Azerbaycan’ın bu durumu nota ile protesto etmesi sonrası, Çin Halk Kongresi Başkanı Lee Pen’in Doğu Avrupa ülkelerini kapsayan 11-26 Haziran 2000 tarihli gezisi kapsamında, 22 Haziran’da ziyaret ettiği Azerbaycan’da “Çin’in Azerbaycan’ın bağımsızlık ve toprak bütünlüğünden yana olduğunu ve Azerbaycan’la aktif işbirliğini istediklerini” belirterek Azerbaycan’ı küstürmemeye özen göstermiştir. (27)
Ancak, Batı’nın desteğini alan ve BDT içinde Moskova’nın bulunmadığı tek örgütlenme olan GUUAM’a (Gürcistan, Ukrayna, Özbekistan, Azerbaycan, Moldova) karşı Güney Kafkasya’da Rusya’nın Ermenistan ve İran’ı desteklemesi politikasını, Çin ve Yunanistan’ın da benimsediği açıktır. (28) Çin’in Güney Kafkasya’nın tamamen Batı kontrolüne girmesinden rahatsız olması ve Yunanistan’ın Türkiye’nin bölgedeki artan etkinliğini kırmak ve Türkiye’yi çevrelemek politikasına önem vermesi, bu iki ülkeyi Güney Kafkasya’da Rusya ile aynı cephede buluşturmaktadır.
Çin Dış Ticaret ve Ekonomi Bakanı Yardımcısı Keren Ju, 12 Haziran 2000’de Gürcistan ziyareti sırasında E. Şevardnadze ile yaptığı toplantıda “Çin’in Gürcistan’ın kalkınması için gereken çabayı göstermeye hazır olduğunu, Kaheti vilayetinde yapılması planlanan hidroelektrik barajının öncelikle inşa edilmesine, Şevardnadze’nin isteği üzerine Avrupa’ya ihracatı hedefleyecek şekilde bir aydınlatma-ampul entegre tesisinin kurulmasına sıcak baktığını” açıklamış ve Gürcistan’a 375 bin dolar yardımda bulunmuştur. Gürcistan Başbakanı Giorgi Arsenişvili ile de görüşen Ju, “kömür sanayisi üzerine işbirliğini, iletişim ve ulaşım alanlarında ilişkilerin geliştirilmesini” ele almıştır. (29)
Ju’nun ziyareti sonrası, Ağustos’ta Gürcistan Parlamento Başkanı Zurab Jvanya başkanlığında bir milletvekili heyeti Çin’e gitmiş ve Eylül’de Tsai U. Başkanlığındaki Çin Komünist Partisi Uluslararası ilişkiler bölümünden bir heyet Gürcistan’ı ziyaret etmiştir.
Çin’in Güney Kafkasya politikası Rusya ile paralel olmasına rağmen, Rusya’dan farklı olarak Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü desteklemektedir. Bu da Abhazya ile olan sorunlarını BM aracılığı ile çözmek isteyen Gürcistan için önemlidir. Çünkü Çin, aynı zamanda BM Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesinden biridir. (30)
Çin, Gürcistan’la ilişkilerini daha çok ekonomik alanda geliştirmeyi düşünmektedir. Keren Ju, Z. Jvaniya, Tsai U.’nun ziyaretinde daha çok ekonomik alanda işbirliği yapılması ve ticaretin geliştirilmesi vurgulanmıştır. Z. Jvaniya Çin ziyaretini değerlendirirken “ikili ticaret ilişkilerine olumlu etkisini umut ettiğini” dile getirmiştir. (31) Tsai U. Tifis’de yaptığı açıklamada “hem bölgeyle, hem de Avrupa Pazarına yönelik ortak girişimlerle ilgili olduklarını, ayrıca Gürcistan üzerinden yapılacak petrol taşımacılığına da katılmak arzusunu taşıdıklarını” dile getirmiştir (32)
Sonuç
SSCB’nin dağılmasından sonra belirginleşen ABD’nin yaratmaya çalıştığı Pax Americana’ya karşı, 1990’lı yılların başından başlayarak Çin Halk Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu özellikle ülkeleri için stratejik önemde olan bölgelerde güç birliğine yönelmektedirler. Söz konusu bu yönelişle birlikte iki ülke arasında oluşan stratejik ortaklık, Asya-pasifik bölgesinde ve eski SSCB nüfuzu altında olup günümüzde Batı’ya doğru kayan Doğu ve Güneydoğu Avrupa (Balkanlar ve Kafkasya)’da güvenlik ve istikrarın sağlanmasında iki ülkenin birbirine yardımcı olması şeklinde gelişmektedir. Nitekim bu süreç içinde, Çin için önemli olan Asya-pasifik bölgesinde Rusya Çin’e destek verirken, Rusya için önemli olan Güneydoğu Avrupa’da Çin Rusya’ya destek vermeye başlamıştır. Rusya’nın Asya-pasifik bölgesinde güçlenmeye çalışan Çin’e askeri teknoloji ve silah satışı; Çin’in Balkanlarda NATO’nun Kosova müdahalesine ve Yugoslavya’yı bombalamasına Rusya ile birlikte karşı çıkması, II. Çeçenya Savaşı’nı Rusya’nın içişi olarak değerlendirmesi, Güney Kafkasya’da Batı’nın artan etkinliği ve azalan Rus nüfuzuna karşı Rusya ile birlikte Ermenistan ve İran ile ilişkilerini öncelikli olarak geliştirme çabaları Çin-Rusya stratejik ortaklığının yansımaları olarak ortaya çıkmıştır. (33)
“Çin-Rusya stratejik ortaklığından dolayı, Çin madalyonun iki yüzü gibi Kafkasya’nın kuzey ve güneyi için farklı politikalar benimsemektedir.”
Çin-Rusya stratejik ortaklığından dolayı, Çin madalyonun iki yüzü gibi Kafkasya’nın kuzey ve güneyi için farklı politikalar benimsemektedir. Yakın dönemde, Çin’in Kuzey Kafkasya’yı Rusya Federasyonu’nun içişleri görmeye devam etmesi, Güney Kafkasya’da ekonomik içerikli projelere talip olması, ticari ilişkilerini geliştirmek istemesi ve Batı’nın artan etkinliğine karşı Ermenistan ve İran ile ilişkilerini geliştirmeye çalışması dışında somut adımlar atması beklenmemelidir. Uzun dönemde ise, Rusya doğu bölgelerinin ekonomik, etnik ve kültürel olarak sürekli olarak Çin’e doğru kaymasına sonsuza kadar seyirci kalamayacaktır. Bu nedenle, Çin’in Rusya’nın doğu bölgelerinde artan etkinliğinin Çin-Rus ilişkilerini tekrar gerginleştirmesi halinde, süper güç adayı Çin’in Kafkasya politikasını tekrar gözden geçirmesi beklenmelidir.
DİPNOTLAR
1) Çin, 1,236 milyar nüfusu (1997) ile dünya nüfusunun % 22’sine, 9.561.000 km yüzölçümü ile dünya yüzölçümünün % 6,4’üne sahiptir. Dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin, Rusya ve Kanada’dan sonra dünyanın en büyük yüzölçümüne sahiptir. Çin Komünist Partisi 1992’de 14. Ulusal Kongresi’nde “Sosyalist Piyasa Ekonomisi”ne geçişi kabul etmiştir. IMF’e göre, 1994-1998 arasında dünya ekonomisi % 3,6 oranında büyürken, Çin ekonomisi % 9,86 büyümüştür. Ayrıca, The World Military Expenditures and Arms Transfers’e (1996) göre, 1991-1995 arasında Çin’in askeri harcamaları yılda % 2,8 oranında artmıştır. 1 Temmuz 1997’de Hong-Kong’un Çin’e dahil olmasından sonra Çin’in dünya ekonomisi üzerindeki etkisi daha da artmıştır. Günümüzde sanayi devrimi yaşayan Çin’in GSYİH’sı 902 milyar $ (1997), kişi başına GSYİH 733 $ (1997), ihracatı (1998) 183,8 milyar $, ithalatı (1998) 140,2 milyar $’dir.
(http://www.igeme.org.tr/TUR/foyler/ulke/cin/Cin1.htm; Çin, Yeni Yıldız Yayınevi, ISBN 7-80102-728-0, Pekin 1997, s. 1; T. Clifton Morgan-Glenn Pamer, Chinese Foreign Policy in the 21st Century: Insight from the Two-Good Theory, http: // www.rice.edu/projects/baker/Pubs/BakerPub/publications, s. 9, 11).
2) T. Clifton Morgan-Glenn Pamer, Chinese Foreign Policy in the 21st Century: Insight from the Two-Good Theory, s. 3.
3) Çin, Japonya’nın arkasından ABD’nin ikinci büyük ithalatçı ülkesidir. ABD’nin Çin’den ithalatı 1996’da % 17 büyüyerek 39,5 milyar dolara ulaşmıştır. (Stanley B. Weeks, Charles A. Meconis, The Armed Forces of the USA in the Asia-Pasific Region, I.B. Tauris Publishers, ISBN 1 86064 498 8, 1999, London, s. 48).
4) Jennifer Anderson, The Limits of Sino-Russian Strategic Partnership, International Instıtute For Strategic Studies, Adelphi Paper 315,1997, Londra, ISBN 0-19-829427-1,s. 7.
4) Çin Halk Cumhuriyeti ile SSCB arasındaki Savunma Paktı çerçevesinde Temmuz 1960’da binlerce Sovyet teknisyeni ve uzmanı Çin’e gitmiştir (Jyotsna Bakshi, Russia-China Military-Technical Cooperation: İmplications For India, http: // www.idsa-india.org/ an-Jul-100.html.)
6) Çin Halk Cumhuriyeti’nin çok az sayıda müttefiki olmuştur. 1961’de Kuzey Kore ile Savunma Paktı ve 1960’da Guineya, Afganistan, Burma ile, 1961’de Ga8na ile, 1965’de Tanzaniya ile, 1978’de Japonya ile İkili Tarafsızlık Paktı yürürlüğe girmiştir. Günümüzde Hindistan tehditi altındaki Pakistan ile Vietnam tehditi altındaki Laos Çin’in yeni müttefikleri olarak ortaya çıkmaktadır. 1950’lerin ortalarında başlayan SSCB-Hindistan yakınlaşması ve 1965 ile 1971 Hindistan-Pakistan savaşları Pakistan’ı Çin’e doğru yöneltmiştir (T. Clifton Morgan-Glenn Pamer, Chinese Foreign Policy in the 21st Century: Insight from the Two-Good Theory, s. 10,11; Jyotsna Bakshi, Russian Policy Towards South Asia, http: // www.idsa-india.org/ an-nov9-9.html.)
7) Japon Denizi’ne dökülen Ussuri nehiri üzerindeki 175 km2 büyüklüğündeki “Büyük Ussuri” adası, Mart 1969’da iki ülke arasında çatışmaya neden olmuştur. Çin-SSCB geriliminden dolayı, 1965-1985 arasında SSCB, Orta Asya, Sibirya ve Uzak Doğu’da bulunan Sovyet askerlerinin sayısını 170 binden 500 bine çıkarmıştır. Ayrıca nükleer füze ve uçakları içeren pasifik donanmasını bölgede bulundurmuştur. Ancak bu durum, SSCB’nin ekonomik çöküşünün nedenlerinden biri olmuştur. (Jennifer Anderson, The Limits of Sino-Russian Strategic Partnership, s. 14, 43; Jyotsna Bakshi, Russia-China Military-Technical Cooperation: İmplications For India).
8) Gorbaçov, SSCB’nin Çin sınırı yakınında ve Japon Denizi kıyısında bulunan Vladivostok’da yaptığı konuşmada iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi için 1) Afganistan ve Moğolistan’da bulunan Sovyet askerlerinin azaltılacağını, 2) Çin-Vietnam ilişkilerinin normalleştirilmesini destekleyeceğini, 3) İki ülke arasındaki sınır sorunlarının uluslararası hukuk çerçevesinde çözümlenmesini kabul ettiğini açıklamıştır. (Jennifer Anderson, The Limits of Sino-Russian Strategic Partnership, s. 14).
9) Gorbaçov’un Beijing görüşmeleri sonrası SSCB Dışişleri Bakanı E. Şevardnadze 120 bini doğrudan Çin’i hedef alan toplam 250 bin Sovyet askerinin uzak doğu sınırlarından çekileceğini açıklamıştır. !990’dan başlayarak Çin sınırından çekilen birlikler doğu Avrupa ve Urallara kaydırılmıştır. (You Ji, The Armed Forced of China, I.B. Tauris Publishers, ISBN 1 86064 499 6, 1999, London, s. 205; Jennifer Anderson, The Limits of Sino-Russian Strategic Partnership, s. 14).
10) Jyotsna Bakshi, Russia-China Military-Technical Cooperation: İmplications For India; Jennifer Anderson, The Limits of Sino-Russian Strategic Partnership, s. 13.
11) Jennifer Anderson, The Limits of Sino-Russian Strategic Partnership, s. 18.
12) Rusya’nın Çin’e silah satışında nazlanmamasının nedenlerinden biri de Rusya’da bulunan 1.600 savunma sanayi tesisinde çalışan 2 milyon kişiye iş olanağını sağlamaktır. Ancak, Rusya’nın Çin’e silah satışı, 1950’li yılların Sovyet silah teknolojisine sahip olan kaplanın özgürlemesine neden olmaktadır. İki ülke arasında Ekim 1992’de imzalanan “Askeri Teknoloji İşbirliği Anlaşması”, Rus silahlarının lisans anlaşması ile Çin’de üretilmesini, Çin savunma personelinin Rusya’da eğitimini, Rus savunma uzmanlarının Çin’de çalışmasını da kapsamaktadır. Bu anlaşma çerçevesinde 4000’in üzerinde Rus savunma uzmanı ve teknisyeni Çin’de çalışmaktadır. Çin savunma personelinin de Rusya’da eğitimi başlamış, nükleer enerji ve denizaltı teknolojisi alanlarında da işbirliğine gidilmiştir. 1991-2000 arasında Rusya’nın Çin’e silah satışının değeri 7 milyar dolardır. 1999’da Rusya, 1 milyar dolar karşılığında Tifon sınıfı iki nükleer denizaltıyı Çin’e satmıştır. (Jyotsna Bakshi, Russia-China Military-Technical Cooperation: İmplications For India).
13) Jennifer Anderson, The Limits of Sino-Russian Strategic Partnership, s. 18.
14) J. Anderson’a göre “iki ülke arasındaki strtejik ortaklık, Asya-pasifik bölgesinde yeni bir güvenlik mekanizması oluşturmayı amaçlamaktadır. Batı’nın bölgede artan etkinliğine karşı bir güç birliği oluşturmak isteği iki ülkeyi birbirine yakınlaştırmıştır. Stratejik ortaklık sonrası Rusya’nın Çin’e askeri teknoloji ve silah satışının nedeni de Asya-pasifik bölgesinde istikrar ve güvenliğin Çin ve Rusya tarafından sağlanmak isteğidir” (Jennifer Anderson, The Limits of Sino-Russian Strategic Partnership, s. 10.).
15) Jennifer Anderson, The Limits of Sino-Russian Strategic Partnership, s. 7.
16) 1991 ve 1992 yıllarında sınır sorunlarının çözümlenmesi için ilk anlaşmalar imzalanmıştır. Şubat 1992’de “4+1” olarak adlandırılan Çin ile eski Sovyet sınırını oluşturan Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan arasında ortak sınırın silahsızlandırılması üzerine görüşmeler yapılmıştır. (Jennifer Anderson, The Limits of Sino-Russian Strategic Partnership, s. 15).
17) Jyotsna Bakshi, Russia-China Military-Technical Cooperation: İmplications For India; Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nden General Cao’nun “21. Yüzyılda Çin-Rus Stratejik Ortaklığı” üzerine yaptığı konuşma, 20.09.2000, ASAM, Ankara
18) General Cao, “21. Yüzyılda Çin-Rus Stratejik Ortaklığı”.
19) Jyotsna Bakshi, Russia-China Military-Technical Cooperation: İmplications For India; Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nden Araştırmacı Lü Dehun’un “Küreselleşme ve İnsan Hakları” üzerine yaptığı konuşma, 19.09.2000, ASAM, Ankara).
20) Jennifer Anderson, The Limits of Sino-Russian Strategic Partnership, s. 19.
21) Çince de Kuzey Kafkasya “İç Kafkasya”, Güney Kafkasya “Dış Kafkasya” olarak nitelendirilmektedir.
22) Ma-yü-jün (Çin Çağdaş Uluslararası İlişkileri Araştırma Kurumu uzmanı), Ar şi yi şi ji jiao li Gao jia suo, (XXI. Yüzyılda Kafkasya’da Çatışmalar), Jung-guo çing-nian bao (Çin Gençleri gazetesi), 25.10.1999, Pekin).
23) Çin-Türkiye ilişkileri 1990’lı yıllarda altın yıllarını yaşamaya başlamıştır. İki ülke arasındaki dış ticaret hacmi 1988’de 330.558 $ iken 1998’de 884.234 $’a çıkmıştır. Ancak, 1998’de Türkiye’nin 38.043 $ ihracatına karşın, Çin’den 846.191 $ ithalatı gözönüne alınırsa Türkiye’nin Çin mallarının pazarı durumuna geldiği görülebilir. Bu nedenle iki ülke arasında yaşanan altın yıllar yalnızca Çin için geçerlidir.
(http://www.igeme.org.tr/TUR/foyler/ulke/cin/cin4.htm; Çin’in ‘ayrıcalıklı ülkesi’ olduk, 20.04.2000, Hürriyet, İstanbul).
24) MEDIAMAX, Erivan, 27.04.2000.
25) Ermenistan ile İran arasında 1992 ve 1995’de imzalanan anlaşmalarla iki ülke arasında doğalgaz boru hattının yapılması kararlaştırılmıştır. Meğri’den (Ermenistan) Kajaran’a (İran) kadar döşenecek olan toplam 140 km olan bu doğalgaz hattının 100 km.’si İran ve 40 km.’si Ermenistan’dan geçecektir. Yunanistan’da bu projenin yapımında yer almak istemektedir. MEDİAMAX, Erivan, 21.04.2000, 18.05.2000, 15.06.2000.
26) http://www.president.az/azerbaijan/nk/conf3.htm;
The Caucasus Racing for arms, The Economist Web Sitesi:
http:// www.economist.com/archive/view.cgi?action=viewarticle&filenan
27) Güney Kafkasya’da Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ın 280 km. menzilli, 985 kg. ağırlıklı Rus yapımı Scud-B füzeleri bulunmaktadır. Çin’in Ermenistan’a füze satışı, Güney Kafkasya Cumhuriyetleri arasındaki füze dengesini Ermenistan lehine bozmaktadır. (Dean A. Wilkening, Ballistic-Missile Defence and Strategic Stability, The İnternational İnstitute for Strategic Studies, Adelphi Paper 334, 2000, Londra, ISBN 0-19-929004-0, Appendix 1, s. 75, 76;http://www.president.az/azerbaijan/nk/conf3.htm.
28) Ayrıntılı bilgi için bkz: Hasan Kanbolat – Gökçen Ekici, 21. Yüzyıl Başında Kafkasya’da İşbirliği Arayışları ve Ekonomik Boyutları, Jeo Ekonomi, Cilt: 2, Sayı: 2-3, Yaz-Sonbahar 2000, ISSN: 1302-261X, Ankara, s. 31-37.
29) Sarke Ajansı, Tiflis, 13.06.2000; The Georgian Times, 20.06.2000, Tiflis.
30) Gürcistan Devlet Başkanı E. Şevardnadze, bu konuyu Çin Komünist Partisi heyetinin Eylül 2000’de Gürcistan’ı ziyareti sırasında yaptıkları görüşmeden sonra dile getirmiştir. (The Georgian Times, 25.09.2000).
31) The Georgian Times, 21.08.2000, Tiflis
32) http://194.190.223.241/shtml/html/news/content.htm?newsid=632&lang=2
33) Revaz Gaçeçiladze, The Making of The New Georgia: Development Factors-Pluses and Mınuses, Caucasian Regional Studies, Vol.3, Issue 1, 1998, http:// poli.vub.ac.be/puli/crs/eng/0301-03.htm. Tiflis Üniversitesi profesörü ve 1998’den beri Gürcistan’ın İsrail Büyükelçisi olan R. Gaçeçiladz