DENİZİ GEÇENLER, DEREDE BOĞULUR MU HİÇ?

YEMUZ Nevzat Tarakçı
23.06.2014

Bir dönem, bu kültür hareketinin yöneticileriydiniz.

Sorumluluğunuz ziyadesiyle ağırdı.

Sizi zor işler bekliyordu.

Büyük düşünmeniz, çok çalışmanız gerekiyordu.

Kültür derneğinin iki yıllık sorumluluğu omuzlarınızdaydı.

Çözüm bekleyen dağ gibi sosyal ve kültürel sorunlar vardı.

Etkili hizmet için samimiyet, gayret ve iyi bir ekip çalışması şarttı.

İnançlıydınız, uyumluydunuz, umutluydunuz.

 

“Kim ne diyecek?” endişesine hiç kapılmadınız.

Bu kültürün yaşatılabilmesi için ne gerekirse cesaretle onu yaptınız.

En önce ezberleri bozdunuz.

Samimiyet ve gayretle işe koyuldunuz.

Fedakâr, anlayışlı, uyumlu güzel bir ekip kurdunuz.

Yönetim olarak kendi aranızda sağlıklı bir iş bölümü yaptınız.

Vakit geçirmeden dört elle ve samimiyetle öncelikleri belirlediniz.

Ve hemen hizmete koyuldunuz.

Kültürel yok oluşun ayak seslerini yüreğinizde duydunuz, bu yüzden bu dönemi, “kültürel ve sosyal alanda şahlanış dönemi” kabul ettiniz.

Bu samimi gayretin eseri olmalı ki kültürel ve sosyal alanda büyük açılımlar yaptınız.

Geniş ufkunuz, dik duruşunuz ve sıcacık tavırlarınızla ilinizdeki yöneticiler, siyasiler ve STK’larla uyum içinde çalışmaya başladınız.

Bununla da yetinmediniz Ankara’yla, Kafkasya’yla son derece uyumlu, anlamlı çalışmalar yürüttünüz.

Bu çalışmaların sonucunda derneğiniz bir anda kabuğunu kırarak büyük bütçeler gerektiren son derece önemli çalışmaların mekânı oluverdi.

O dönem için yönetim kurulunuzca hazırlanan yıllık çalışma takviminizi görmüş, şaşırmış, heyecanlanmıştım.

“İşte bu!” demiştim, kültüre hizmet bu!

Planlı, programlı, uyum içinde proje temelli çalışmak bu işte, demiştim.

Yanılmamışım!

Gecenizi gündüzünüze kattınız, çok büyük fedakârlıklarla kocaman işler başardınız, yüreğinize sağlık.

 

“Bayanlar olamadan dernek faaliyeti olmaz!” dediniz, bayanlara eğildiniz.

Bayanlar çayı, sohbetler, yemekler, özel günler, konserler, kermesler…

 

“Gençler olmadan olur mu hiç, gençler değil mi geleceğimiz!” dediniz.

Gençlik seminerleri, yoğun katılımlı ana dili kursları, tiyatro çalışmaları, bilgi yarışmaları, büyük emek ve masraflarla Kafkasya’dan getirttiğiniz usta eğitimci yönetiminde Kafkas halk dansları çalışmaları, futbol turnuvaları, geziler, piknikler…

“Maddi imkânları sınırlı olan üniversite öğrencilerine eğitim bursu vermeliyiz!” dediniz. İmkânlarınızın çok üstünde büyük gayretlerle hatırı sayılır sayıda öğrenciye eğitim bursu imkânı sundunuz. Bu hizmeti aksatmadan yürüttünüz.

Minikler ihmale gelmezdi, hemen minikler ekibini oluşturdunuz.

Hafta sonları kocaman salon miniklerle doldu taştı.

Ya zahmetli ve masraflı ekip kıyafetleri ya yedek akordeonlar, garmonlar…

 

“Thamade”ler olmadan nasıl olurdu?

Onların bilgi ve birikiminden faydalanmak gerekirdi.

“Thamade”lerle gençleri buluşturma programları:

Xabze toplantıları, pazar sohbetleri…

Üyelerle sık sık bir araya gelmeler, istişareler, beyin fırtınaları:

Nasıl daha iyi olalım?

Nasıl daha uyumlu çalışalım?

Ortak akılı nasıl bulalım?

Özel günlerde yapılan kutlamalar ve anma günler.

Sadece 21 Mayıs mı?

Dünya ana dili günü.

Adige dil günü.

Aşureler, geceler, müzik eğlence programları, yarışmalar…

Çok hızlı gittiğinizi söyleyenler oldu.

Aldırmadınız.

“Zaman aleyhimize çalışıyor, bu dönem sosyal, sanatsal ve kültürel anlamda şahlanış dönemi olmalı!” dediniz.

Gereğini yaptınız.

Yönetim kurulu olarak her hafta adeta ibadet şuuruyla somut ve kalıcı çalışmalar yapmak için toplandınız.

Saatler süren her toplantıda gündeminizdeki konuları enine boyuna tartıştınız, planladınız, karara bağladınız ve cesaretle uyguladınız.

Bir taraftan da dernek binanızın yapı kullanma vs. işlerini yüklü masraflarla karşıladınız, derneğinizdeki düğün salonunu, lokantayı sisteme oturttunuz.

Artık daha büyük işler yapma, dışa açılma vaktiydi.

Büyük programlarla bu kültürü toplumun her kesimine tanıtma, tabanla kültürü kucaklaştırma zamanıydı.

 

İşte bu ufkun, bu gayretin neticesidir ki “Uluslararası Kafkas Kültür Şenliği” yurt dışından davet edilen popüler sanatçılarla toplumu buluşturdu.

Değişik etkinliklerle bir hafta süren şenlik kucaklaşmalar, sevinç gözyaşlarıyla hiç unutulmayacak gibi.

Peki ya “Uluslararası Kafkas Kültür ve Sanat festivali”

Değişik ülkelerden gelen, protokol üyesi, tiyatro oyuncusu, ses sanatçısı, halk dansları oyuncusu, müzisyen, gazeteci, yazar, politikacı ve STK temsilcilerinden oluşan 70 kişilik gurup nasıl da dalgalandırdı bölgeyi?

Bir haftayı aşkın süreye neler neler sığmadı ki!

Protokol ziyaretleri, konserler, tiyatrolar, açılışlar, salon gösterileri, köy şenlikleri, film ve kitap tanıtım programları…

Ve yaklaşık 15 bin davetlinin katıldığı, Kabardinka, Elbruz, Nalcıuk ve Maze ekiplerini aynı sahnede buluşturan, katılımcıları Kafkasya’nın en popüler ses sanatçıları, en tanınmış tiyatrocuları ve sunucularıyla buluşturan rüya gibi muhteşem bir final programı.                                              

Tebrikler, sizler bu festival sayesinde bölgenizde sanatı, sevgiyle, kültürü dostlukla buluşturdunuz.

Bu hizmetleriniz asla unutulmayacak!

Sizler bu iki yıllık dönemde çok harika işler başardınız.

 

Siz denizi geçtiniz, tebrikler ama ya birileri derede boğulursa?

Yazık olur, topluma çok yazık olur!