DİLİ KULLANMAK GEREKİYOR

SEAUH Goşnağu
Adige Mak Gazetesi, Temmuz 2012
Çeviri: AÇUMIJ Hilmi

Rusya Federasyonu Onursal, Adigey Cumhuriyeti Ulusal Artisti VUCIHU Mariyet Ulusal Tiyatrodaki görevinin yanısıra Adige Devlet Üniversitesi Adige Cumhuriyeti Sanat Koleji’nde de çalışıyor.

Adige Cumhuriyeti Gimnazyumunun kuruluş aşamasında çağrılan sanatsal çalışmalar yapanlar arasında Mariyet bulunuyordu. Yukarıda andığımız okullarda Çerkesce güzel konuşma ve sahne dili öğretiminde çalışmalar yaptı. Konu ile alakalı kendisinin yazdığı senaryolarda şiirler, pşıseler, söylencelerden faydalanıyor. Çalışkanlığı, aktifliği, titizliği ile pek çok konuda başarılı. Çerkescenin bu günkü durumu hakkında düşüncelerini bizimle paylaştı.

Çocuğa ‘ böyle yapmalısın, düzgün davranmalısın’ demekle olmaz. Gösterdiğin örneklerle bu şekilde hareket eder, anlar. Dil de kültür de aynen bu şekildedir. Benim işim de yaşantım da dille ilintili, dili ilerletmek geliştirmek benim vazifelerim arasında.


VUCIHU Mariyet

Tiyatro Enstitüsünü bitirerek tiyatroda işe başladığım günden itibaren çocuklarla çalışıyorum. Bu konuda ilk başlangıcı Kuyeko Nalbıy’in çocuklar için yazdığı kısa şiirlerle yaptım. İlk davet edildiğim yer Mıyekupe merkez ana okuluydu. Ardından Cumhuriyet Gimnazyumunda çalışmam için çağırdılar. O tarihlerde Çerkesce’nin önemine varılıp okullarda Çerkes sınıfları kurulmaya başlanmıştı. Benim vazifem ise çocukların artist gibi okuduklarını çok iyi anlayarak ve şiirleri duygulu bir şekilde okumaları sahne dilini kullanmalarını sağlamaktı.

Böylece çocuklar farkına dahi varmadan dili candan sahiplenmiş oluyorlardı. Onlarla çalıştığım yıllar boyunca bunu daha iyi kavradım. Dili bilmeyenler diğer bilenlerin yaptıklarına özeniyorlar, dili daha iyi kullananlara daha uzun roller verildiğini çocuklar anlıyorlar. ‘Bana da ver. Annem bana öğretir’ diye ağlayanlar da çıkıyordu. Bu şekilde velilerin yoğun daveti üzerine 11 numaralı okulda da bir müddet çalıştım. O çocuklar bu gün de aklıma geliyorlar, kendilerinin de beni unutmadıklarını düşünüyorum. Onların Çerkes olma istekleri, ilk karşılaşmamızda yüzlerinden okunuyordu. Kendi kendime Nart eposondan ‘Tlepşın orağı buluşu’, ‘Setenaye’nin çiçeği’ vd. gibi yazdığım piyesleri oynatıyordum.

Bizim milletimiz nasıldır biliyor musun, ordu kadar kalabalık olsak aramızda bir yabancı varsa onun diliyle konuşuurz. Bu başka milletlere saygı gösterdiğimizin bir belirteci ama kendi milletine de değer vermiyormuş gibi gösteren bir şey…

Bu günlerde Kuyeko Nalbıy’in ‘İlk Aşkın Krgınlık Nuru’ isimli poemi sıkça aklıma geliyor:
Хъатэп, сикъош, хъатэп,
Дунаир пшысэжъ пхъуантэп,
Къызэтепхымэ орэд зэхэпхынэу,
УдэIабэмэ шIулъэгъу къыдэпхынэу.
Esfel, yarenim, esfel,
Dünya esatir sandığı değil,
Açtığında şarkı işiteceğin,
El attığında içine, aşkı çıkartacağın.

Günümüzde milli bilincin azaldığını sanıyorum. Fakat Allah’a daha da artması için dua ediyorum.

Yoğun bakımda yatan ağır bir hastaya bir damla su ile basit tedavilerle faydalı olunamaz. Kuvvetli ilaçlarla gerçekten tedavi etmek gerekir. Dilimizin bu günkü konumu böylesi bir durum. Ağır hasta bir bayana ‘vallahi saçları biraz yapılmış olsa, yüzünü yıkasa, biraz da makyaj yapsa daha güzel gözükür’ diyerek başucunda baklemekle hastalığı iyileşir mi? Yoksa yapılması gerekenler mi yerine getirilmeli?

Bu gün Çerkesce dersler azlar, şehirli çocuklar dili bilmiyorlar, tahtaya yazdıklarını anlamıyorlar, ders te onlara enteresan gelmiyor. Derslerin çocuklara enteresan gelmesi için yeni metodlar oluşturulmalı bulunmalı. Herşeyden önemlisi ise dili kullanmıyor olmamız, dilin çalışmıyor olması. Kullanmadığın çalıştırmadığın nesneler işlerliğini yitiriyor. ‘Hiç kimsenin giymediği bir elbise giy’ demekle, böyle bir elbise giymeyenlerin bunu anlamayanların arasında bu kıyafeti giyecek kimse çıkar mı? Çerkescenin bu günkü hali işte öyle.

Çocukların anadillerini bilir bir şekilde yetiştirilmesi için masalların önemi çok. Bizleri de öyle yetiştirdiler, masallar dilin daha derin öğrenilmesini sağlayan şeyler. Dilin öğrenilmesinde devlet desteğininde çok önemi var. Öğretmeninde çocuklara Çerkesce öğrenmelerini teşvik edici olması gerekiyor.

Bir buçuk yıl kadar önce, dönmüş soydaşlarımızdan bir grup bana çocukları ile çalışmam ricasında bulundular. Bir program hazırladım. Bu programa göre sadece dil konusunda değil Adige Xabzelerini de kullanarak yaşlarına uygun anlayacakları şekilde onlarla çalıştım.

Adige Cumhuriyeti Sanat Koleji Müdürü Şhonçbaşe Murat’a rica ederek diğer öğrencilerin okula gelmediği pazar günleri bu çocuklarla çalıştım. İşte o zaman kendi kendime üstlendiğim bu işin devlet desteğinde olması gerekli olduğunu anladım. Devlet desteği olmadan böylesi bir işin altından kalkmak zor.

Çocuklarla çalışırken bir başka önemli konuyada vakıf oldum. Çocuklara Çerkescenin öğretiminde onu oyunlarla ilintilendirmenin gerektiğini gördüm. Bunun anlamı büyük. Günümüzde çocuk ekipleri var, dans ediyorlar, şarkı söylüyorlar ama konuşmuyorlar. Benim bu gün özendiğim şey gülerek eğlenerek dans ettikleri gibi dilide kullanmaları. Dilin sesleri hiç durmadan duyulmalı. Benim sık sık aklıma ‘Maykop şafakları’, ‘Maykoplu minikler’ ekipleri benzeri dil üzerine çalışan stüdyoların olması geliyor. Eğitim, Bilim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığının bilgisi dahilinde devlet bütçesi ile finanse edilerek çocuklarla çalışılması gerekiyor. Gençlerin anadillerini bilmelerinde bunun faydalı olacağına kanaatim var. Özlemini duyduğum şey bu.