“DIŞARIDAN BİRİ” -2

Dr. MEŞFEŞ’Ü Necdet Hatam

Tarih: 10 Ağustos 2011. On bir yıl önce idi…  Sayın Prof. Ayhan Kaya’nın
TÜRKİYE’DE ÇERKESLER
Diasporada Geleneğin Yeniden İcadı adlı kitabını eleştirdiğimiz, “Dışarıdan Biri” başlığı ile CC de paylaştığımız  3 yazının ikincisi.

“Organik Entelektüeller”

Sayın Kaya İtalyan Marksist Antonio Gramsci’nin entelektüel yaklaşımını şu tümcelerle aktarmış:

“…İtalyan Marksist Antonio Gramsci’nin iki farklı entelektüel tanımlaması vardır. (Gramsci, 1971) Bir tanesi profesyonel entelektüeller, diğeri ise organik entelektüellerdir. Profesyonel entelektüeller bizim kalem efendisi olarak tanımlayabileceğimiz, siyasal iktidar ile dirsek temasında bulunan, bir anlamda siyasal iktidarın çıkarlarını yansıtan ve temsil eden “memur” diyebileceğimiz entelektüellerdir. Organik entelektüeller ise, özellikle azınlıklar diyebileceğimiz, kadınlar, çocuklar, gençler, etnik, kültürel, dinsel azınlıklar gibi kendilerini kamusal alanda ifade edemeyen grupların sorunlarını ve taleplerini kamusal alana taşıyan entelektüellerdir. Bu entelektüellerin söz konusu gruplarla organik bağları vardır. “ Bu alıntıyı ben de benimsedim ancak, Sayın Kaya’nın şu değerlendirmesini çok sığ buluyorum:

“Çerkeslerin, Kürtlerin ve Alevilerin son yıllardaki küreselleşme, modernleşme ve kentleşme süreleriyle birlikte kendi organik entelektüellerini yetiştirmeye başladıklarını görüyoruz. Kaf-Der’in gerçekleştirdiği yayınlar, Nart dergisi ve İstanbul’daki Çivi yazıları, Nart Yayınları ve benzeri yayınlar ile birlikte son yirmi yılda bu alanda inanılmaz bir zenginliğin ortaya çıktığı görülmektedir.”

Evet, bu ne sığlık, bu ne denli bilgi yoksunluğu, anlamak güç. Oysa gerçekçi bir değerlendirme, son yıllarda özellikle Kaf-Kur’dan Kaf-Der’e geçildikten sonra organik entelektüellerin değil, profesyonel entelektüellerin sayısının arttığını, dahası, üzücüdür ki çok sayıda organik entelektüelimizin de profesyonel entelektüele dönüştüğünü ortaya koyacaktır. Sayıları daha da çok artanlar ise adları kendilerinde saklı “sanal entelektüeller” ve sevgili Ragıp Mete’nin deyimi ile “tatlı su Çerkesleridir”. Bunlara “dönemsel Çerkesleri” de eklememek kendilerine haksızlık olacaktır.

Sayın Kaya, Çerkeslerle olan dostluğunun etkisinde kalmış olmalı ki, konu Çerkesler olunca bilimsel kimliğinden uzaklaşmış, büyük olasılıkla danışmanlarının verdiği bilgilerle yetinmiş ve olanın tam tersi bir çıkarımda bulunmuştur. Üzülmemek elde değil. Sayın yazar, dönüşü bir “dönüşçülük” oyunu sanacak kadar dönüşün ruhundan uzak, izin verildiği ölçüde Türkiye mozayiğinin bir parçası, yok olduğu ölçüde Türkiye’ye temel, gerekli görülen zaman diliminde göreve sürülen güdümlü demokrat, yol gösterildiğinde yürüyüp dur dendiğinde zınk diye duran ve güya olmazsa olmaz gördükleri mücadelde cepheye gitmeyi göze alamayan aydınımsıları, “organik entelektüel” payesi ile ödüllendirmiştir.

Oysa bilindiği gibi organik entelektüellerin alamet-i farikası (ayırıcı özelliği) halktan yana, düzene karşı olmalarıdır. Bedel ödemeyi göze almalarıdır. Sıklıkla bedel de ödemeleridir. Bunları bildiğini sandığımız Sayın Kaya Çerkes entelektüelleri bağlamında Kaf-Der öncesi ve sonrasını karşılaştırmış olsaydı eğer, çalışmasının bilimsel yönünü neredeyse sıfırlayan bu büyük yanlışı da yapmaktan kedisini korumuş olacaktı.
Çünkü bizim bir altın kuşağımız var bilgi, bilinç, çalışkanlık ve özveride hala yakalayamadıklarımız ve yakalayamayacaklarımız… Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyetini kuranlar…Çerkes Kadınları cemiyetini Kuranlar.. Çerkes Numune Mektebini açanlar Ğhuaze gazetesi Diyane dergisini yayımlayanlar… Alfabeler düzenleyenler….anadilde kitaplar yayımlayanlar… Bunları koltuklarının altına alıp anavatana taşıyanlar… Bilgi ve görgülerini anavatanın gelişimine sunanlar… Anavatanda siyasi çalışmalarda yer alanlar ve kimi okullardan atılarak, kimi Türkiye’ye dönmek zorunda bırakılarak kimileri de yok edilerek bedel ödeyenler…

Diyelim ki bunlar Osmanlı’nın son dönemi… Peki, 1946 da günümüz tatlı su çerkeslerinin, salt adına takılarak dudak büktüğü Dosteli Yardımlaşma Derneğini kuranlar… 1952 de derneğin adına Kafkas’ı ekleyenler.. Kafkas, Yeni Kafkas dergilerini yayımlayanlar… Daha sonra, on iki yıl boyunca yokluk içinde Kafkasya Kültürel Dergiyi yayımlayan rahmetli İzzet Aydemir ağabeyimiz… Latin harfleri ile Adığece “Vatan Düşüncesi” adlı boyutları küçük içeriği büyük şiir kitapçığını yayımlayan Sefer Ersin Berzeg…

Altın Kuşağın izindeki “Çerkeslerin 68 kuşağı… “ Aylık ilk siyasi gazetemiz “Kamçı”… “Nartların Sesi” bülteni… Aynı dönemde birçok derneğimizin çeşitli adlarla yayımladıkları bültenler… Dönüşün amentüsü “yamçı” dergisi… Yayın politikasının derneğe zarar verebileceği ön görülerek dernek sahipliğinden alınıp bağımsız çıkması uygun görülen “Nartların Sesi” gazetesi… “Nıbceğhu” dergisi… Murat Özden kardeşimizin yayımladığı ve hapis yatarak bedelini ödediği “Çerkes Ulusal Sorunu” kitabı…

On iki Eylül öncesi derneklerimizin birlik çalışmaları… 5 Kasım 1977’de Ankara derneğimizdeki dernekler arası toplantı sonrası, birlik çalışmalarının engellenmesi amacıyla Emek durağında otobüs bekleyen Çerkeslerin taranması, arkadaşlarımızın yaralanması, Tsey Mahmut Özden’in katledilmesi… 14.06.1979 -Mersin ‘Kafkas Kültür Derneğine silahlı saldırıda bulunulması, Ali Öğe’nin katledilmesi… Şehitlerimizin cenazelerinin kaldırılması sırasında yaşananalar… Derneklerimizin uğradığı saldırılar… Gençlerimizin yollarının kesilmesi, hırpalanmaları…

Böylesi bir ortamda bile Sovyetler Birliği Elçiliği’ni ziyaret edebilenler… Teksir makinaları ile çoğaltılan alfabeler… Açılan okuma yazma kursları… Anavatanı ziyaretler… Anavatandan getirilen görsel materyalin derneklerde halkımızla paylaşılması… Ve 1979’da anavatana kesin dönüş başvuru dilekçeleri…

Şimdilerde Mıyequape’de birlikte olma mutluluğunu yaşadığımız sevgili kardeşimiz Nihat Bidanuk’un on iki Eylül’e beş kala, bir pazar günü alınabilen vize ile İstanbul Karaköy Limanı’ndan anavatana yolcu edilebilmesi… Yolcu ediş sonrası yaşadığımız başımıza ne gelebileceği korku ve kuşkuları…

On iki Eylül sonrası tutuklamalar, özellikle de Dönüş’ün önde gelenlerinden İsmel Özdemir ve Huvaj Fahri’nin sorgulanmaları… Başka sorgulamalar, tutuklamalar mahkumiyetler… Yeniden toparlanma çabaları.. Var olma mücadelemizde hep öncü olan Ankara’daki Kuzey Kafkasya Kültür Derneği’mizin 25 kuruluş yıldönümü kutlamaları… Kafdağı dergisi… Kafkasya Gerçeği dergisi Sevgili deli oğlanımız, rahmetli Gusar Sönmez Baykan ve Marjesi… Marje’nin yayım dillerinin Türkçe ve Çerkesçe olduğunu onaylatması onuru…

Ve… 1987 de kararı alınıp 1989 Ekiminde yine öncü derneğimiz Ankara’daki Kuzey Kafkasya Kültür Derneği ev sahipliğinde, Sayın Aslan Arı başkanlığında ve Rahmetli Süleyman Yançatoral’ın büyük katkıları ile gerçekleştirilen, bir hafta süren Sürgünün 125. Yılı Kültür Haftası (anma etkinlikleri)… Bu toplantının sürgünden bu yana farklı ülkelerde yaşayan çerkeslerin delegelerini bir araya getiren ilk genel kurul olma özelliği… Dünyadaki değişim rüzgarını arkasına alan bu genel kurulun anavatan dahil Çerkeslerin yaşadığı her ülkede ulusal hareketlere yeniden bir ivme kazandırması… Türkiye Çerkes Diasporasının ve bu diasporanın Almanya’daki temsilcisi Yedic Batıray kardeşimizin önemli katkılarda bulunduğu 1990 Hollanda Dünya Dernekler arası toplantısı… Ankara’da belirlenen yol haritasına vurgu yapılarak Mayıs 1991’de Nalçik’te Dünya Çerkes Birliği kurulması kararı… 1990 Ürdün Dernekler arası toplantısı..

Türkiye’de üçüncü dernekler arası toplantıda 16 Şubat 1991’de Kaf-Kur’un kurulması ve Kaf-Kur delegelerinin DÇB Kurucu Genel Kurulu’na Türkiye Çerkes Diasporasını temsilen katılmaları…

Perestroyka ile birlikte çok daha önce Suriye ve Ürdün’den anavatana dönmüş olanlara Türkiye Diasporası dönüşçülerinin katılmaya başlaması…
Benim de unutmuş olabileceklerim, bilmediğim ancak her biri ayrıca incelenmeye, üzerinde kitap yazmaya değer sayısız süreç… Bu süreçlerle birlikte yaşadığımız duygu karmaşaları sevinçler, travmalar, üzüntüler, yüreklerimizi dağlayan erken kayıplarımız…

Ve her şeye rağmen mutluluklar….

Evet Sayın Kaya bunları ve bir kez daha altını çizerek benim de bilmediklerimi, yaşayıp unuttuğum bir başka yaşayanımızın anımsayabileceği çok önemli olaylardan söz etmeyen gerçek organik entelektüelleri anmayan bir çalışma “Türkiye’de Çerkesler” adı verilebilir mi? Verilmesi haksızlık olmaz mı?…
Yoksa Türkiye Çerkes Diasporasını derinden etkileyen, etkileri hala süren bu olayların görmezden gelinmesinin nedeni hemen her önemli kavşakta en büyük rolü dönüşçülerin oynamış olması mı?

Ben adını duyduğumda, saygın bilim adamı kimliğiniz ile kitabın, tüm dönemleri kapsayan bir araştırma olacağı sevincini yaşamış, beklentisine de girmiştim. Çünkü kendi deyimizle “dışardan biri “, olarak yazacaklarınızın, tarihimizi kendileri ile başlatan “Tatlı Su Çerkesleri”, kerameti kendilerinden menkul “Eski-Yeni yetmeleri” uyaracağı, gerçekleri görmelerine yardımcı olacağı umudunu taşıyorum…