ÇETAWE İbrahim
Büyük bir merakla almış olduğumuz kitapları okuduktan sonra kütüphanemizin uygun bir köşesine bırakırız. O andan itibaren onun adı “eski kitap” olur. Oysa bu dünyada eskimeyen tek varlık kitaptır. Okumamızın üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra dahi aynı kitabı büyük bir zevkle yeniden okuduğumuz olur. Aradan geçen zamanda edinmiş olduğunuz bilgi ve birikimle tekrar okuduğumuzda ilkinde farkına varmadıklarımızı farkederiz. Yeniden okuduğumuz için mutlu oluruz. Bu nedenle kütüphanelerimizi süsleyen “eski kitap”ları fırsat buldukça yeniden okumakta fayda vardır.
Bu yazımda basım tarihi itibariyle bir “eski kitap”tan sözedeceğim. 1980 basımlı bir şiir kitabı. Kaberdeyli şair THAĞAZİT Zuber’e ait. Resimde de görebileceğiniz gibi şair kitabını Hasan isimli bir dostuna armağan etmiş. Aradan geçen zaman içerisinde kitap kütüphanedeki “eski kitap” statüsünü de kaybedip “lüzumsuz kitap” olup Nalçık pazarına düşmüş. Pazarda yerde ıslak zeminde satışa sunulmuşken kısa bir süre önce benim elime geçmiş oldu. Bir taraftan kitabın bu acıklı serüvenine üzülürken bir taraftan da böylesi bi “eski kitap” ile buluşmaktan mutlu oldum.
Kitap şairimizin onaltıncı kitabıymış. İçinde kendi yazdığı şiirlerin yanısıra Balkar edebiyatının önemli şairi MEÇİYEV Kazım’ın Çerkesçe’ye çevirdiği şiirleri de yer alıyor.
Şair kitabını “Guapağe” olarak adlandırmış. Kelime Türkçede samimiyet, içtenlik sıcaklık anlamına geliyor. Şair samimiyetin yaşamın temeli olduğunu, ana sütü gibi insan vücuduna zikredildiğini, zor durumlarda umudu yeşerttiğini,ona her canlının ihtiyacı olduğunu aşağıdaki mısralarında dile getiriyor.
Гуaпагъэр ары сф1ощ1ыр
Мы щ1ыр зэтезы1ыгъэр.
Анэ быдзыщэрщ,дауи,
Ар ц1ыхум хэзыпщар.
Гуапагъэрщ зи псэ еджэм
Игу изылъхьэжыр гугъэр.
Абы хуэныкъуэщ хэти-
Псэ пыту къигъэш1ар.
“Beş Kardeşler” adlı şiirini ÇIŞEKO Alim, KULİYEV Kaysın, HAMZATOV Rasul, KUGULTİNOV David, MUSTAY Karim gibi şairlere adamış.
“Beş kardeş artık saçlarınız ağarmışsa da, Tlepş’in beş parmağı gibi birliktesiniz” -diyerek sesleniyor onlara. Bu şairlerin şiirleri ile Kafkas dağlarını olduğundan daha da yükselttiklerini, halkların gönüllerini biribirine bağlamış olduklarını dile getiriyor.
“Sizin şarkılarınızı dinliyor:
Yaşlanmış ak sakallılar,
Yiğitlik çağına gelmiş gençler,
Yaşama ilk adımlarını atan bebekler”
– diyerek toplumun onları sevip benimsediğine vurgu yapıyor..
Balkar şair MEÇİYEV Kazım (1859-1945) Balkarya’da doğmuş, ortadoğu ülkelerinde bulunmuş, Balkar halkı ile birlikte sürgün edildiği Kazakistan’da ölmüş.
Kafkas halklarından okur yazar olanların parmakla gösterildiği yıllarda okuyup yazmakla kalmayıp Balkar edebiyatının temeli olacak eserler bırakmış. Şahsen adını duymuş ama bir eserini okumamıştım. THAĞAZİT Zuber’in çevirdiği şiirlerini okuyunca hayran kaldım. Sosyalist Ekim Devrimi olmadan yıllar önce sınıf bilinci oluşmuş, devrimci, vatansever, hak ve adalet arayan, yaşadığı zamanda toplumuna ışık olabilmiş bir aydın, şair ve filozof.
Oğlu Muhammet de iyi eğitim almış. Ekim Devrimi esnasında bir partizan birliğinın başında savaşırken Dağıstan’da öldürülmüş.
Şam, İstanbul, Mekke, Bağdat şehirlerinde yazdığı şiirleriyle emekçilerin,ezilenlerin sesi olabilmis bir şair.
Aşagıdaki mısralarına bir göz atalım:
” Yaşamımda çok zorlu yollar katettim,
Türk ülkesinin misafiri oldum,Araplara kadar gittim,
Hangi ülkeye gitmişsem fakirler ezilenler var.
Gücü olmayanlar,üflüyorlar güçlünün zurnasını.”
İstanbul 1910
“Bağdat’ı gördüm ben,
İstanbul’u da,
Mekke’de de vakit geçirdim.
Anavatanıma geldiğimde,
İkinci defa doğdum” –
1910
“Arap ve türk ülkelerini dolaştım,
Sonunda Bezengi tepeleri ile buluştum.
Her şeyin en güzeli,
Köyümün evlerinin bacalarından tüten dumanı içime çekebilmemdi”
1910
Ülkemin mutluluğunun olduğu yeri bilebilseydim,
Nasıl olsa,at bulamasamda,iki ayağımla giderdim oraya.
Akan kanlar,taşan seller yolumu kapatmış olsa da,
Kalbimi kendime sal yapar,ülkemin mutluluğuna ulaşırdım.
Mekke 1910
Yas tutuyor toprağımız,
Ağlıyor şelalelerimiz,
Güçlüler inletiyor güçsüzleri…
Ülkemin bir ” Ohhh!” Dediğini duyabilseydim-
İnsanlarımızın özgürlüğü adına, yalvarıyorum tanrıya.
1911
Talihsiz halkım gözyaşı döküyor,
İstiyorum ona destek olmak,
Oysa ben okuyorum,yazıyorum…
Elimden bir şey gelmiyor,
Olamıyorum onun derdine derman!
1911
MEÇİYEV Kazım Kafkasya ve Rusya edebiyatlarında adet olmadığı halde Türk halk ozanları gibi şiirlerinin son dörtlüğüne kendi adını koyduğu olmuş, bu durum onun şiirlerine ayrı bir renk katmıştır.
“…Dostun olduğumu sanma,
Aynı dini bile paylaşamam sizinle.
Garip Kazım’ın bir şiiri
Sizin tüm mülkünüzden değerlidir!”
1907
-diyor “Prensin övünen oğlu” adlı şiirinin son dörtlüğünde.
MEÇİYEV Kazım yaşamını halkına, toplumuna, sosyalizme adamış bir şair olsa da ömrünün son yıllarında halkı ile birlikte sürgüne gitmekten kurtulamamış. Tıpkı çağdaşı bir çok Sovyet aydınının talihsiz sonu gibi olmuş onunda sonu.
THAĞAZİT Zuber’in şiir kitabındaki nalkut- nalmeslerin ancak çok küçük bir kısmını sizlere aktarabildim.
THAĞAZİT Zuber ve MEÇİYEV Kazım mensup oldukları halkların olduğu kadar Kuzey Kafkasya’nın da ortak değeri olmuş iki şairdir, emekleri unutulmayacaktır.