GÜNÜMÜZ ÇERKES HALKI GÜÇSÜZDÜR

Dr. MEŞFEŞ’Ü Necdet Hatam

(Rus uçağının düşürülmesinden sonra yaşanan olaylar sırasında yazılmıştı.)

Güçsüzlüğümüz, geleceğe kalma şansımızdır…

Başlarken çok sayıda yazı yazmak zorunda kalacağımı sanmıştım. Ama dizi bu yazı ile son buluyor. Nedenlerine gelince…

Diziye başlarken eski yazılarıma da bir göz atayım dedim. Bu konuda kimi öfkeli kimi daha alttan alan, rica eden, dileklerde bulunan meğer ne de çok yazı yazmışım. Kimilerini okumak bile beni çok yordu. Hele haklılığımı olumsuz gelişmelerde yaşamanın mutsuzluğu dayanılabilecek gibi değil.

“Ben demiştim” yaklaşımı ise hiç tarzım değil. Keşke olumsuzluklar hiç yaşanmasaydı ve tarzıma ters bu yazıları yazmak zorunda kalmasaydım.

Yazılara başlarken, eski polemiklere, bizleri  üzen, hiç  te yararlı olmayan polemiklere neden olma korkusunu da yaşamadım değil.

Ama korktuğum gibi olmadı, halkımın sağduyusu öne çıktı… Bir nebze de olsa umut oldu… Ayrıca Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin’in demeçlerinde ῝halka karşı bir düşmanlık olamayacağı yaklaşımının öne çıkması, Türkiye Cumhuriyeti kimi yetkililerinin “Rusya’nın dost ülke” olduğunun altını çizmeleri de umudumu büyüttü.

Bilindiği gibi yaşam her insana aynı şansı sunmuyor. İnsanların kimileri güçlü kuvvetli kimileri de engelli olarak geliyor dünyaya. Ayrıca, dünyaya geldiği ülke, mensubu olduğu halk, kişiye, daha doğumla birlikte olanaklar sunabiliyor… Ya da tersi, yaşam kimilerin yoluna hiç aşılamayacak engelleri birbiri peşi sıra dizebiliyor. Kimi insanlar da çok güçlü olarak dünyaya geldikleri halde yaşamın bir döneminde kaza geçirip engelli duruma düşebiliyorlar.

Halklar da böyledir! Örneğin bizim iliklerimize kadar duyumsadığımız, halkımızın yok olacağı korkusu, güçlü halkların uzağından bile geçmez.

Kişi, engelli olduğunu içselleştirebildiği ölçüde başarılı olacak, mutlu olacaktır. Açıktır ki, güçsüzlüğünü kabullenebilen, içinde yaşadığı zaman diliminin koşulların sağlıklı analizini yapabilen halkların da mutlu olma ve geleceğe kalma şansları daha büyüktür.

Günümüz Çerkes halkı güçsüzdür! Çerkeslerin, yaşadıkları ülkelerin hiçbirini karıştırabilecek potansiyel güçleri yoktur. Belki paradoks gibi gelecek ama halkımızı geleceğe taşıyacak olan da bu güçsüzlüğüdür. Çerkeslerin kitlesel olarak kullanılmalarını engelleyen bu güçsüzlük, en güçlü sigortamızdır.

Halkımız barışa mahkumdur. Geleceğe kalma ve mutlu olma şansımız da bu mahkumiyet ölçüsünde büyüyecektir.

Dilleri, dünya görüşleri, yönetim biçimleri, demokrasi ve insan haklarına yaklaşımları farklı birçok ülkede yaşayan halkımız için öncelikle içselleştirilmesi gerekli kavram da empatidir.

Anavatan insanı bu konuda hep duyarlı olmuştur. Gezilerde, bir araya gelişlerde diaspora insanına önerilen tek şey, her zaman devleti ile iyi geçinmesi olmuştur. Diasporadaki kardeşlerinden beklentisi de aynı duyarlılığı anavatan insanı için gösterebilmeleridir.

Başlarken belirttiğim gibi bu yaklaşım birçok yazımızın da anafikridir. Adığey Adığe Xase ve Fesıjapşi Vakfı’nın 1999’da, DÇB’nin Genel Kurul kararı ile 2003 yılında yayımlamış olduğu bildirilerin ikisinde de yer alan şu bölüm görüşlerimizin kriz dönemi bağlamında olmadığının bir kanıtı olarak algılanmalıdır.

Umudumuz kardeşlerimiz!

Bizler yaşadığınız ülkelerin hoşuna gitmeyecek davranışlardan kaçınıyoruz. Sizlerin de devletimiz Rusya Federasyonu ile ilişkilerimizi göz önünde bulundurmanız, bizi birbirimizden koparacak olanların politikalarına aldanmamanız gerektiğini düşünüyoruz.

Birbirleri için kaygı duyanlar birbirlerini sakınırlar, birbirlerini korurlar…

Dolayısı ile değerli kardeşlerimiz sizlere sesleniyor, yalvarıyoruz.

Halkımızın çok sayıda ülkede parçalar halinde dağıtıldığımızı hiçbir zaman unutmayalım.

Yönetimleri farklı ülkelerde yaşadığımızı hep düşünelim.

Düne kadar birbirimize ulaşamadığımızı hep göz önünde bulunduralım.

Çağın birbirleri ile yüzyıllarca savaşan büyük devletlerin de birleşip güçlerini büyüttükleri düzeye ulaştığının bilincinde olalım.

Henüz buluşmuşken bizi birbirimizden uzaklaştıracak davranışlardan kaçınalım.

Ülkelerimizin barış içinde olması, kalkınmaları, ilişkilerinin gelişmesi için çaba gösterelim.

Kafkasya’yı kapsayacak ateşin, halkımıza getireceği perişanlığı, yaşadığımız yılların halkımız için bir sınav dönemi olduğunu kavrayalım.”

Bu yaklaşımın, geleceğe kalma şansımızı büyütebilecek, bizlere huzur ve mutluluk getirebilecek biricik yol olduğu da hiç unutulmamalıdır.