HAŞOKO ADEL MIHAMKERIY (1933-1984)

Dr. YEDİC Batıray Özbek

HAŞOKO Adel Mıhamkeri, 1933’de Amman’da dünyaya geldi. Gençlik yıllarından itibaren halkı ve halkının sorunlarıyla ilgilenmeye başladı. Bilhassa İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ünlü Adige ozanı KUBE Şaban’ın Amman’a gelmesinden sonra, ondan aldığı bilgilerle hayatını tamamen Adige kültürüne ve halkına adadı.

Amman’daki “Çerkes Yardımlaşma” ve “Çerkes Gençlik”  derneklerinde görev aldı ve etkinliklerine katıldı. KUBE Şaban ile birlikte, “Keberdeyme ya ceş tev”  ile “Psi Yiçij”  adlı tiyatro eserlerinin sahneye konmasında etkin rol aldı ve kendiside bizzat sahneye çıktı. Ürdün’deki derneklerde Adigece okuma yazma kursları düzenledi. Bu etkinlikler Adigeler arasında uyanmalara neden oldu. Uyanış ve kültürel çalışmalar; rejimle iç içe olmuş, enseleri kalın, karınları tok Adige kökenli yüksek mevkideki bürokratların işine gelmiyordu. Kendisi gibi düşünen vatansever gençlerle, Adige halkının sorunlarına çözüm aramak için düzenlenen gizli toplantılara katılıyordu. Ürdün gizli servisinin dinlemesinden çekindiklerinden dışarıda açık arazide ve çölde toplantılarını yapıyorlardı. Bir millette hainler kendi içinden çıkar. En çokta kendi aramızdan çıkanlar satarlar, kendi çıkarları için kendi halkını ve “Adige (!)” kökenli Ürdün gizli emniyet başkanının emriyle Adel ve kader arkadaşı olan Semih Thabısım tutuklanır ve sahraya götürülürler. Aylarca çırılçıplak boynuna kadar gelen suda bekletilirler ve sonunda da serbest bırakılırlar. Her iki kader arkadaşının bu işkence sonunda böbrekleri iltihaplanır ve her ikisi de onları yakinen tanıyanların bildiği gibi, böbrek yetersizliğinden birer hafta arayla ADEL Mıhamkeri  Wuppertal’de, Semih Thabısım ise anavatan Nalçik’te hayata gözlerini yumarlar.

HAŞOKO Adel Mıhamkeri  Ürdün’de yaşayamayacağını anlar, zaten öğretmeni Kube Şaban’da Ürdün’deki baskılara dayanamayarak Fransa’ya gitmişti. Ancak Adel’in hedefinde anavatan vardır. Anavatana giderek oraya yerleşmekti amacı. Bu arzuyla 1960’da önce Varşova’ya oradan da Moskova’ya geçer. Her nedense anavatan Çerkesya’ya giderek yerleşme izini alamaz. Üzgün  kolu kanadı kırık Sovyetler Birliği’nden ayrılmak zorunda kalır. Artık Adel’in gideceği ülkesi yoktur. Almanya’ya gelir, Wuppertal kentine yerleşir. Burada eşi Elke’yi tanır ve onunla hayatını birleştirir. Bu evlilikten bir kız çocukları “Diyane” dünyaya gelir.

Adel Çerkes’siz yapamayacak kadar halkına tutkusu vardır. Bu tutkusu normal bir insan gibi yaşayamayacak kadar sağlığına mal olmasına rağmen, yinede halkından vazgeçmedi. O hayatı pahasına da olsa da halkına, diline, kültürüne aşık bir insandı. Nitekim sağlığını bozan kraldan daha fazla kralcı hainler bir mektupla kendisinden özür dilemişlerdi. Hainlerin tarihimize geçmeleri için mektubu vermesini ve adlarının hain olarak ilan edeceğimizi söyleyince; “Babalarının hainliğinden çocuklarının ve sülalelerinin utanarak halkımızdan kopmalarını istemiyorum” diyerek ret etti ve mektubu da yok etmişti.

60’lı yıllarda Almanya’da yabancı hemen hemen yok gibiydi. Hele hele Türkiyeliler hiç yoktu. Bir şeyler yapmak, çalışmak istiyor, fakat bir türlü Adige bulamıyordu. Türkiye’den işçiler gelmeye başlayınca aralarında Adige arıyor ancak bulamıyordu. İşte bu aşamada eşi Elke, Adnan ve eşi Helga Mahmud, Memduh ve eşi Melek, Maik Job ve eşi ile birlikte 1973’te ilk kez kendi halkının adını taşıyan ADİGE ÇERKES Kültür Derneğini Schwelm’de kurar. Adige adı zamanla bazı çevreler arasında sıkıntı yaratarak değiştirmek istendiyse de başarılamamıştı. Nitekim daha sonra kurulan bir çok derneklere (Zwingenberg, Nürnberg, Oyten, Hamburg olmak üzere) onu örnek olarak derneklerine Adige adı alırlarken, zamanla da Kafkas adlı derneklerde isimlerini değiştirerek (Münih, Köln vs.) gerçek tarihi adları olan Adige Çerkes adını alarak  özlerine, öz kaynaklarına dönmüşlerdir.

Adel yaşamı boyunca tam bir Çerkes gibi yaşamıştır. Hatta diyebiliriz ki, davranışlarıyla gelenek ve görenekleriyle en son Adige şövalyesiydi. Büyükle büyük küçükle küçük olur, herkese karşı Adige xhabze yapardı. Son kez evinde ziyaret ettiğimde yatağında dahi yatamayacak kadar hasta olmasına rağmen kendisini zorlayarak sandalyede dimdik oturmaya kalkmıştı. Adel Mıhamkeri  yaşamının büyük bir kısmını halkına adamış ender büyüklerimizden birisidir. Adige halkının geleceğinden endişe eden Adel yaptığı çalışmaları az sayarak daha çok çalışmaya başlayarak ailesini ihmal etmeye başlar ve sonunda aile hayatı da yıkılır.

Kişiler ölür giderler ama yaptıkları işler, bıraktıkları eserler asla yok olup gitmez. Kişileri ve milletleri yaşatan, ölümsüzleştiren başardıkları işler ve insanlığa bıraktığı eserlerdir. Adel genç yaşlarında Ürdün ve Almanya’da Adigelerin istifadesine şu yapıtları sunmuştur: Di Anabze 1958, Adige Alfabe 1959, Chechitev Adige Vered zavıl 1960, Mefepç 1960, Nart Tchidecher 1972, Adige alfabem yiğuaz 1977, Zı Mafegorem 1977, Adige Alfib 1977, Vıbleğum paye Bzexabz 1979.  Ayrıca dört dilde Nıbjeğu dergisinde (1974- 1976) yayınlanmasında emeği geçmiştir. Wuppertal derneğinde de yayınlarının yanı sıra sayısız müzik kasetleri hazırlayarak tüm Adigelere parasız dağıtmış, dernekte Akordeon kursları, halk dansları çalışmaları yaptırmış, en önemlisi ise okuma yazma kursları açmasıdır. İsrail Kfar Kame ilkokulunda Adige dili öğretmeni Recep Hatukuay’ın şu sözleriyle yaşam öyküsünü bitirmek istiyorum:

“Adel hocamızın Wuppertal’den gönderdiği alfabe, dil bilgisi ve okuma kitapları olmasaydı işimiz çok zor olacaktı. Allah ondan razı olsun. O paha biçilmez kitaplar sayesinde yüzlerce Adige çocuğu Adigece okuma yazmayı öğrendi ve öğreniyor.”HAŞOKO Adel sen rahat uyu. Halkın günümüzde cumhuriyet oldu. Artık tarihten silinmeyecektir. Adel ölmedi,  hep gönlümüzde yaşayacaktır. Kendisini rahmetle anıyor, saygıyla eğiliyorum.