JIR HAMİD

Derleyen: YISMEYL Özdemir
Yamçı Dergisi, Mayıs 1977-Şubat 1978, s. 125

Bu çalışmalara başlamadan önce şöyle düşünceler gelirdi aklıma; Çerkes insanının dağlı insanın yaşamında en güzel, en ilginç amaç olan, yaşamın ışığı olan öğrenme sevgisinin doğacağı çağ yakındır.
Toplumumuzun okuma, yazma, edebiyat, sanat yaratma günleri yakındır.
Naguma Sora

Edebiyat, yeryüzünde aydınlıkların en güzelini getiren güneştir. O, eski, küçük Abazin dünyasını aydınlığa çıkaran pencereyi genişleten bir araçtır. O, çağımızın, insanlığın göz nuru, yaşamın güzelliği olmuştur. Edebiyatı olmayan halkın tarihi de karanlıktır. O halk, yeryüzünde isimsiz yaşayan bir kişidir. Dört yüz yıl önce yaşamış ünlü yazar Shakespeare’in sözleri savımızı doğrulamaktadır.

Düşüncenin, ölümden korkmadığını anlıyorum. Ölsem bile, şiir yaşatacak beni. Okumamış, yazmamış, yapıt vermemiş halklardır kör ölümle kaybolacak olanlar…

Henüz çok eski bir kökeni olmasa bile bugün yaşayan bir edebiyatımız vardır. Okuyoruz, özgürce sesimiz yükseliyor, o halde, halkımızın bir ismi var yeryüzünde, halkları yok eden kör ölüm bugün bizden uzaktır. Tarihimiz gün geçtikçe aydınlığa kavuşuyor. Halkımızın bu aşamaya ulaşmasında kahramanca çabalar gösteren, Abazin edebiyatının saygıdeğer büyüklerinden sayılır Jır Hamid.

Bu bölümü Thaytsıuh Bemırza’nın Jır Hamid’in ”Amara Yağnartcıhxakuaz” (Güneşin Uyandırdıkları) adlı kitabına yazdığı ön yazıdan, sunuş yazısından aktardım. (1) Yazının başına koyduğum Negume Eora’nın sözünde ”okuma yazma-edebiyat yaratma” muştusunu gerçekleştiren Jır Hamid 5 Nisan 1972 tarihinde çok sevdiği halkından ebediyen ayrılmıştır. Onu, ölüm yıldönümünde yakın çalışma arkadaşlarının yargıları ile anmak istedik bu yazımızda.

Yine Thaytsıuh Bemirza’nın sözleri ile devam edelim; ”Kitabın satırları ile, harfleri ile halkına bilgi, kültür, uygarca yaşam mesajı götürülebileceğine inanan ve varlığını bu yola adayanlardandır, büyük yazarımız Jir Hamid.” ”Huıj Du köyü kırlarında düzgün pulluk çizgileri ile halkın üretim savaşına önderlik eden bu büyük insan, kalemi ile de halkın yaşamına doğru ve kestirme yollar çizmiştir.”

İngiliz ozanı Lord Byron şöyle der: ”Binlerin, milyonların aydınlatılması, uyandırılması için bir tek mum bile yeterli olabilir.” Abazin halkının aydınlığı için ilk yanan mum anadille yayınlanan küçük bir gazetedir ”Çerkes Khapşı”. ”Nasıl ki, çocuğu besleyen büyüten anne-baba yaşlılık yıllarında, büyüttükleri çocuklarının kanatları altında yaşamlarını sürdürürlerse, Jir Hamid de doğmasında etkin olduğu gazetenin sayfalarında büyüdü ve halkının yazarı oldu”. Thaytsıuh Bemirza bu gazetenin babası saydığı jır Hamid’i yukarıdaki cümlelerle tanımlıyor.

Karaçay-Çerkesssk Özerk Bölgesi’nden yetişen gazeteci, yazar ve ozanlardan, Jır Hamid’in uyarıcı, sıcak, sevecen elinin uzanmadığı kimse kalmamıştır. Kafkasya’dan uzakta, büyük kentlerde eğitimini sürdüren Çerkes gençlerinin vatan özlemini, anadilleri ile konuşma özlemini gidermek, kendi öz kültürüne bağlı kalmaları, ona yabancılaşmamalarını sağlamak için, çıkartılan her gazete sayısı, her kitapçık Jır Hamid’in elleri ile postalanırdı bu gençlere. Bu konuda şöyle derdi Jır Hamid; ”Halkımız sayısal olarak azdır. Bu nedenle kendi öz kültürüne bağlı oldukça güçlü olabilir. Uzak kentlerde eğitim yapan, Kafkasya dışında başka ülkelerde, özellikle Orta Doğu ülkelerinde yaşayan delikanlılarımız, kızlarımız, vatanı özledikçe, kendi anadilini özledikçe bu küçük kitaplarımızla, gazetemizle konuşsunlar, yayınlarımız kesintisiz ulaşmalı onlara, amacımız budur.” (2)

”Halkın düşüncesine mal edilebilen akılcılıktan daha güzel bir zenginlik düşünülemez. Bunun silahı ise kitaptır. Bu silahı üreten tipoğrafların baskı makinelerinin gücüne karşı koyabilecek hiçbir militarist güç, hiç bir devlet gücü yoktur. Yazara değer veriniz…”  Alexandr Puşkin

Yazarlara değer veriniz! Büyük ozanın bu sözü söylediği yıllar (Çarizm’in) egemen olduğu çağlardır. Soyluların, egemen güçlerin baskısı altında söylenen bu sözler bugün daha bir değer kazanmaktadır. Halkının düşüncesine akılcılığı maletmek, halkına bu zenginliği vermek, halkına en güçlü silah olan ”kitap”ı ana dili ile vermek Jır Hamid’in yaşam boyu uğraşısı olmuştur.

Thaytsıuh Bemirza, Jır Hamid’in ”Güneşin Uyandırdıkları” adlı kitaba yazdığı sunuş yazısını şu satırlarla bitirmektedir; ”Halkımızın güzel bir geleneği vardır, bir yaşlı, bir büyüğümüz gelince herkes ayağa kalkar. Bu kitap hangi Çerkes evine girerse büyük yazar Jır Hamid’in o eve girdiği unutulmasın. Güzel geleneğimize uyar biçimde ayağa kalkıp bu kitabı evimize buyur edelim. Bu kitaptaki yazılar, saygıdeğer mesajlar yolumuza ışık tutacaktır.”

Jır Hamid 1912 yılında Karaçay-Çerkessk Özerk Bölgesi’nde bulunan Huıj Du adlı Aşkarıua köyünde doğmuştur. Babası Jır Davut adlı bir şahıstır. Ünlü Abazin eğitimcisi ve yazan Tobil Talustan’ın önce öğrencisi sonra en yakın arkadaşı ve yardımcısı olmuştur. Abazin ve Adige kültürünün, edebiyatının oluşturulmasında bu iki güçlü insan omuz omuza çalışmıştır. Çalışmaları hakkında en yakın arkadaşlarının yargılarını sunduğumuz için bu sözlere fazla katkı yapmamayı daha uygun bulmaktayım. Ancak yapıtlarını burada topluca tanıtmakta yarar vardır: ”Kadın Özgürlüğünün Olmayışı”, ”Oğlunun Kahramanlığını Göstermediler Anaya”, ”Küt Burunlu Prens”, ”Mutlu Karşılaşma”, ”Doğru Yoldan”, ”Yaşamı aramak”, ”Dağların Uyanışı”, ”Yeni Deniz”, ”Toprağımın Halkı”, ”Ateşten Diken” ve öldüğü yıl basılan ”Güneşin Uyandırdıkları”.

Bunların dışında ”Çerkes Kapşı”, ”Alaşara”, ”2 Nur”, ”Oşhamahue”, ”IMovi – Mir” adlı gazete ve dergilerde Abazince Kabardeyce ve Rusça olarak yüzlerce araştırma ve makalesi yayınlanmıştır.

‘Nesir edebiyatın olgunluk ürünüdür. Nesirin temeli güçlü atılırsa, edebiyat’ta pekişmiş demektir. İnsancıl, realist sujeler nesirde daha belirgin olmaktadır. Genç edebiyatlar, tema, üslup, ağıt, yakarı, yalvarma biçiminden çabuk kurtulup romana dek geldi ise, o edebiyat güçlü adımlarla ilerlemektedir. Edebiyatımızda bu aşamayı gerçekleştiren Jır Hamid’tir. Onun romanı ”Dağların Uyanışı” 1950’ler sonunda doğdu. İlk baskısı 1962 yılında yapıldı, Abazin halkının geçirdiği evrimleri göstermesi bakımından bu roman büyük değer taşır. ”Bu satırları araştırmacı Tığuı  Vladimir’in (Abazin Edebiyatının Doğuşu-Abaza Literatura Aşakugrtara) adlı yapıtından aktarmış bulunuyoruz. (3)

Bu büyük saygıdeğer yazarımız 1972 baharında değerli yapıtlarını bırakarak göçtü. Ölümü üzerine anayurtta yaşayan Abazin halkının ve yazar arkadaşlarının duyduğu acıyı yine Thaytsıuh Bemirza’nın yazdığı ve Jır Hamid’in son kitabı olan ”Güneşin Uyandırdıkları”na eklenen yazı ile bağlayalım sözümüzü…

”Bu kitap basımevine verilmeden önce ön yazı yazmam istenmişti. Görevi sevinçle kabul ettim. İçimden geldiği gibi, duyarak, büyük insanın bana öğrettiği usuma soktuğu kurallarının çerçevesinde yazdım ön yazıyı… Bugün Jır Hamid yaşasaydı, birlikte, kitabın basımevinden çıktığını görseydîk, onun 60. doğum yıldönümünü  kutlamak amacıyla     hazırlanan bu kitabı birlikte inceleseydik, bundan büyük sevinç, bundan büyük mutluluk olmazdı benim için.”

‘Ne yazık ki, bu sevince ulaşamadık. Ölüm bir rüzgar gibi esti, büyüğümüz, sevgilimiz olan büyük yazarı aramızdan alarak götürdü.”

‘Hamid’in yokluğu haberi yayılınca; o, güzel Nisan günü, bahar aydınlığı Abazin halkı için karardı. O gün eyaletimizin en uzak köylerinden başlamak üzere, binlerce öğretmen, öğrenci, araştırmacı, çiftçi, işçi onun naaşı ardında toplandı. Özerk eyaletimizde yaşayan tüm Abazin, Karaçay, Çerkes ve Rus halkları, çok sevdikleri yazarlarının son yolculuğunda, onu uğurlamak için toplandılar. Yüzlerce arabalık konvoylar, yazarımızın doğduğu, onun sanat yaşamında büyük yer etmiş, sevgili Aşkanua köyü Hıuj Du (Büyük Hıuj) köyüne ulaştılar. Köy halkı büyük evladının cenazesini karşılamak için bekliyordu. Kırlarda, bağ ve bahçelerde ekim-dikim işlerinin başlaması nedeniyle dağılmış olan halk işi gücü bırakarak köye giren yolun iki tarafına koşmuştu. Çiftçilerin acı ve üzüntülerini dile getiren siyahlarla süslenmiş iki yas traktörü, yolun iki tarafında bekliyordu. Herkesin yüzünde acı ve üzüntü izleri vardı Yaşamlarının bir parçasını Jır Hamid’e vererek yaşamını uzatmak ister gibiydiler. Ama ne… olanak dışıydı bu…

Ancak, o ölmemişti. Yapıtlarıyla, düşünceleriyle, atasözü gibi değerlenip klasikleşmiş sözleri ile aramızda yaşıyordu. Onun toprağa verildiği dakikalarda, yüreğinin sıcaklığını, yüreğinin atışlarını duyduğumuz yazıları, satır satır basımevinde Iitograflardan çıkıyordu. Aydınlık, sevecenlik, insanlık dolu yapıtlarını, romanlarının sayfalarını okullarda, kitaplıklarda okuyucular, öğrenciler karıştırıyorlardı. Kırlardaki çobanlar, birbirlerine onu anlatıyorlardı. Hamid yaşamımızdan çekilmedi. Yüreğini, aklını parça parça halka bölüştürdüğü için kalbi durdu, kanı durdu. Abazin halkı sonsuzluğa dek onun ismini anacak, kitaplarını okuyacak, yapıtlarından gurur duyacaktır. Bu nedenledir ki, bu yazıyı son söz olarak kabul etmiyoruz. Bu nedenledir ki, bu yazıyı onun yokluğundan sonra, onunla ilgili yazılacakların ön sözü saymaktayım.”

”Jır Hamid’in sesini en son hastanede duymuştum. ”Dün profesör geldi, muayene etti, yarın Stavropol’a götürecekler beni. O gelen doktor yararlı olacağını söylüyor” demişti. Bu sözler dışında hastalığından bir daha bahsetmedi. Sağlığında olduğu gibi tüm konuşması; kitap, dergi,  basım­evi, gazete üzerineydi. (Ne yapıyorsunuz? Gazetede ne var? Edebiyat çevrelerinde ne gibi yenilikler var? Gazetemizin sayfaları artacaktı, ne oldu? 8. sınıf için okuma kitabının baskı işi bitmiş dediler, çok sevindim. 9’uncu sınıf için de basılırsa, görürsün o zaman   edebiyatımızı yüceltecek kuşakların çoğalışını. Hele bir dakika bir şey    soracaktım! Moskova’da senin kitabın hala basılmadı mı? Tembellik yapmayın, Rusça’ya çevrilen yazılarınızı mutlaka yayınlatın. Bu yazılarınız bu birlik (S.S.C.B.) içinde halkımızın varlığını duyuracak, dilimizin gücünü kabul ettirecektir.) Bu sözler sanki onun bize bırakacağı vasiyetname gibi hala kulağımda çınlıyor. Ölüm döşeğinde bile halkının sorunlarıyla doluydu. Başka düşüncesi yoktu.

‘Dünyada küçük ulus yoktur. Sayısal olarak az olan halklar vardır. Benim halkımın bireyleri az olabilir ama benim halkım büyük bir halktır” derdi, zaman zaman. Tüm uğraşı sayısal olarak küçük olan halkının dünya halkları arasında saygınlığını arttırmaktı. Tek başına bir halktı o, tek başına bir halka bedeldi. Yalnız kendi halkının üstün halk olduğunu savunan, diğer halklara tepeden bakan kişi büyük olamaz. Aksine sayısal açıdan az olan halkını yapıtları ile büyüten kişidir büyük olan. Hamid büyüktü, halk insanıydı. Halkın içinde idi, halklara bedeldi.”

1) Razbyjennıe Solitsem (Hamid Jirov) Çerkessk, 1972
2) Bu satırlar, 1971 Kasım’ında Jır Hamid’in Yismeyl Ozdemir’e yazdığı mektuptan alınmıştır.
3) Stanovlenie Abazinskoy Literatun (Tığu Vladimir) Çerkessk-1966.