Prof. Dr. Ufuk Tavkul
SUNUŞ
Son yıllarda, dünya genelinde toplum bilimleri ile ilgili alanlarda sıkça karşımıza çıkmaya başlayan etnisite, etnik gruplar, etnik kimlik, azınlıklar, azınlık diller ve kültürler gibi kavramlar, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri sürecinde Türkiye’de de konuşulmaya ve tartışılmaya başlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde etnik kimlik, azınlık diller ve kültürler gibi tartışmalara konu olan unsurlardan biri de, Çarlık Rusyası tarafından 19. yüzyıl ortalarında başlayıp 20. yüzyıl başlarına kadar devam eden bir süreçte Osmanlı İmparatorluğu’na sürgün edilerek, Anadolu’ya, Balkanlara ve Orta Doğu’ya yerleştirilen Kafkasya göçmenleridir.
Kesintisiz olarak 270 yıl süren ve 1864 yılında Rusya’nın Kafkasya’yı işgali ve Kafkasya halklarının hürriyetlerini ellerinden almasıyla sonuçlanan Kafkas-Rus savaşlarının ardından, değişik kabilelere mensup bir buçuk milyondan fazla Kafkasyalı göç yollarına düşmüş ve âdeta bir soykırım halini alan bu sürgün hareketi neticesinde Osmanlı İmparatorluğu topraklarına sığınmıştır.
Farklı etnik kökenlere ve farklı dillere sahip olan Kafkasya göçmenleri, gerek Osmanlı İmparatorluğu’nun resmî kayıtlarında, gerekse onları aralarında misafir eden Anadolu halkının dilinde Çerkesler adıyla tanınmış; dış görünüm, giyim-kuşam, âdet-gelenek yönünden birbirine çok benzeyen Kafkas göçmenleri, Çerkes adı altında tek bir halk veya etnik grup gibi kabul edilmiştir.
Aslında birbirinden son derece farklı, çeşitli dillerde konuşan ve Abhaz, Adige, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş ve Dağıstan etnik alt kimliklerini taşıyan Kafkasya göçmenlerinin tek bir halkmış gibi algılanmalarına sebep olan etken, onların ortak değerleri olan kültürleridir.
Asırlar boyunca kahramanca savaşarak, Rusya İmparatorluğu’nun sıcak denizlere inmesini ve Osmanlı İmparatorluğu için bir tehdit oluşturmasını engelleyen Kafkasyalılar, Sovyet ihtilaliyle birlikte kurulan yeni düzen içersinde küçük etnik gruplara, sözde özerk bölgelere ve cumhuriyetlere bölünerek, aralarındaki birlik ve dayanışma duygusu zayıflatılmıştır.
Dünya üzerinde son yıllarda meydana gelen siyasî ve ekonomik gelişmeler, Kafkasya’yı Türkiye açısından son derece önemli stratejik bir bölge haline getirmiş, ancak siyasî ve ekonomik kararlara temel oluşturacak tarihî ve sosyolojik bilgi ve tahlillerin eksikliği yüzünden, Türkiye Kafkasya’daki gelişmeleri anlamakta güçlük çekerek, sağlıklı bir biçimde değerlendirememiştir.
Gerek Türkiye’nin Orta Asya pazarlarına ve Hazar bölgesi enerji kaynaklarına açılabilmesi, gerekse Kafkasya’da yaşamakta olan çok çeşitli etnik gruplarla arasında mevcut olan tarihî ilişkiler ve sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşamakta olan Kafkas kökenli nüfus açısından, Türkiye’nin Kafkasya’ya ve orada meydana gelen olaylara ilgisiz kalması düşünülemez. Bu sebeplerden dolayı, Türkiye’nin kalıcı ve gerçekçi bir ‘Kafkasya Politikası’ belirlemesi zorunludur.
- yüzyılda, toplumlar arasındaki siyasî ve ekonomik farklılıkları açıklamada ve anlamada kültür giderek daha fazla başvurulan bir faktör olmaktadır.
Kafkasya’nın etnik ve sosyal yapısını, Kafkas halklarının özgürlük ve bağımsızlık ideallerini karakterize eden kültürlerini derinlemesine analiz ve idrak etmeden, Kafkasya’yı ve Kafkas halklarını anlamak mümkün değildir. Dolayısıyla, Kafkasya hakkında strateji ve politika üreteceklerin öncelikle bunu göz önünde bulundurmaları kaçınılmazdır.
Prof. Dr. Ufuk TAVKUL
ANKARA 2009
İÇİNDEKİLER
Sunuş
GİRİŞ
BÖLÜM I
TEORİK ÇERÇEVE
BÖLÜM II
COĞRAFİ YAPI-NÜFUS
Kafkasya’nın Fizikî Coğrafyası ve Nüfus Kompozisyonu
Abhazya
Adigey-Kabardey
Karaçay-Malkar
Osetya
Çeçen-İnguş
Dağıstan
Kafkasya Halklarının Nüfusları
Kafkasya Adının Kökeni
Kafkasya’nın Jeopolitik Önemi
BÖLÜM III
TARİHÎ PERSPEKTİF İÇİNDE KAFKASYA
Tarih ve Sosyoloji
Tarih Öncesi Anadolu-Kafkasya Kültürel İlişkileri
Andronova Kültürü
Kimmerler
İskitler
Kafkasya’da Yunan-Roma Kolonileri
Hunlar-Bulgarlar
Alanlar
Hazarlar
Kıpçaklar
Kafkas-Rus Savaşları
BÖLÜM IV
KAFKASYA’DAKİ ETNİK TOPLULUKLAR
Abhazlar-Abazalar
Adigeler
Abzehler
Şapsığlar
Bjeduğlar
Natuhaylar
Janeler
Temirgoylar
Besleneyler
Kabardeyler
Karaçay-Malkarlılar
Osetler
Çeçen-İnguşlar
Dağıstan Halkları
Lezgiler
Dargılar
Laklar
Avarlar
Kumuklar
BÖLÜM V
KAFKASYA HALKLARI ARASINDA ETNİK İLİŞKİLER
Kafkasya Halkları Arasında Etno-Linguistik Etkileşim
Kafkasya Halkları Arasında Etnik Bütünleşme
Bazı Kafkas Soylarının Etnik Kökenleri
Etnik İlişkiler Açısından Kafkasya’da Soy-Klan Örgütlenmesi
Ataerkil Toplumlarda Soy Örgütlenmesi
Kafkasya Toplumlarında Soy Örgütlenmesi
Kafkasya Toplumlarında Soy Adları ve Soy Damgaları
Etnik İlişkiler Açısından Kafkasya’da ‘Atalık’ Geleneği
BÖLÜM VI
SOSYAL YAPI
Toplumsal Sınıfların Ortaya Çıkışı
Kafkasya Toplumlarında Sosyal Tabakalaşma
Kabardey ve Adigey’de Sosyal Tabakalaşma
Karaçay-Malkar’da Sosyal Tabakalaşma
Abhaz ve Abazalarda Sosyal Tabakalaşma
Osetlerde Sosyal Tabakalaşma
Diğer Kafkas Toplumlarında Sosyal Tabakalaşma
Kafkasya’daki Sosyal Tabakalaşma Sisteminin Analizi
BÖLÜM VII
GELENEKSEL HUKUK
Sosyolojik Yönden Geleneksel Hukuk
Kafkasya Toplumlarında Geleneksel Hukuk
Karaçay-Malkar’da Geleneksel Hukuk
Adige, Abhaz, Çeçen-İnguş ve Dağıstan Toplumlarında
Geleneksel Hukuk
BÖLÜM VIII
AİLE
Aile Kavramı
Kafkasya Toplumlarında Aile
Abhazlarda Aile Yapısı
Adigelerde Aile Yapısı
Karaçay-Malkarlılarda Aile Yapısı
Aile İçi İlişkilerde Sakınma Gelenekleri
Evlenme Düğün Törenlerindeki Gizlenme Geleneği
Eşler Arasında Sakınma Geleneği
Anne-Baba İle Çocukları Arasındaki Sakınma Gelenekleri
Kadın İle Eşinin Akrabaları Arasındaki Sakınma Gelenekleri
Erkek İle Eşinin Akrabaları Arasındaki Sakınma Gelenekleri
Sakınma Geleneğinin Ortaya Çıkışı ve Fonksiyonları
BÖLÜM IX
DİN VE ESKİ İNANÇLAR
İlkel Toplumda Dinî İnançların Doğuşu
Totemizm
Kafkasya’da Eski İnançlar ve Din
Karaçay-Malkar’da Eski İnançlar
Adigelerde Eski İnançlar
Abhazlarda Eski İnançlar
Osetlerde Eski İnançlar
Çeçen-İnguş ve Dağıstan’da Eski İnançlar
Kafkasya’da Eski İnançlarla Semavî Dinler Arasındaki Çatışma
SONUÇ
KAYNAKÇA
DİZİN
SÖZLÜK
SOY DAMGALARI
Abaza Soy Damgaları
Abhaz Soy Damgaları
Adige Soy Damgaları
Abzeh Soy Damgaları
Besleney Soy Damgaları
Bjeduğ Soy Damgaları
Hatukay Soy Damgaları
Mehoş Soy Damgaları
Ubıh Soy Damgaları
Kabardey Soy Damgaları
Şapsığ Soy Damgaları
Temirgoy Soy Damgaları
Karaçay-Malkar Soy Damgaları
Oset Soy Damgaları
GİRİŞ
(11-14. sayfalar)
KAFKASYA NERESİDİR?
Karadeniz ile Hazar Denizi arasında Doğu-Batı paralelinde uzanan ve yüksekliği orta kısımlarında beş bin metreyi aşan sıradağlar günümüzde Kafkaslar adıyla tanınmaktadır.
Bugün siyasî, coğrafî, etnik ya da kültürel sınırlar açısından ele alındığında, karşımıza birbirinden farklı sınırlara sahip bir kaç Kafkasya tanımı çıkmaktadır. Coğrafyacılar Kafkasya’yı Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye bölmüşler; bölgenin tarihî, etnik, sosyolojik yapısını derinlemesine bilmeyen siyaset bilimcileri de bu bölünmeyi kabul ederek, Kuzey Kafkasya – Güney Kafkasya isimlerini literatüre sokmuşlardır. Bu tarife göre Kuzey Kafkasya denildiğinde, bugün Rusya Federasyonu sınırları içinde kalan sözde özerk Adige, Karaçay-Çerkes, Kabardin-Balkar, Kuzey Osetya, Çeçenistan, İnguşetya ve Dağıstan Cumhuriyetleri akla gelmektedir. Yine bu tarife göre, Güney Kafkasya ise Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan Cumhuriyetleri ile Abhazya, Acara, Dağlık Karabağ, Nahçivan Özerk Cumhuriyetleri ve Güney Osetya bölgesinden oluşmaktadır.
Ancak masa başında uydurulmuş olan Kuzey Kafkasya – Güney Kafkasya isimleri o bölgenin tarihî, etnik, sosyolojik ve kültürel gerçeklerine uymamaktadır. Bilimsel açıdan gerçekte tek bir Kafkasya vardır, o da bugün pek çok çevre tarafından Kuzey Kafkasya olarak adlandırılan bölgedir. Fakat bu sınırlandırma da eksik kalmaktadır, çünkü bugün siyasî açıdan Gürcistan’a bağlı olan Abhazya ve Güney Osetya da etnik ve kültürel açıdan Kafkasya’nın bir parçasıdır ve tarih itibariyle de Kafkasya’ya dahildir. Güney Kafkasya tabiri ise tamamen uydurmadır. Bu bölgenin literatürdeki asıl adı Kafkas Ötesi’dir. Rusların bu bölgeye verdikleri Zakavkaz, İngilizlerin verdikleri Transcaucasus, Osmanlı ve Arapların verdikleri Mavera-i Kafkasya adları Güney Kafkasya değil, Kafkas Ötesi anlamındadır (Tavkul 1997: 11).
Dolayısıyla Kafkasya, Kafkas Halkları adı verilen Adige, Abhaz-Abazin, Kabardey, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş ve Dağıstan halklarının yaşadığı etnik ve kültürel coğrafyanın adıdır. Kafkas halkları yüzyıllar boyunca aynı coğrafyada benzer tarihî, etnik ve sosyo-kültürel şartlar altında birbirlerinden etkilenmişler ve birbirleriyle karışarak akraba topluluklar haline gelirken, ortak bir Kafkas kültürü etrafında birleşmişlerdir. Bu bakımdan, Kafkasya halkları toplumsal yapı ve kültür açısından Kafkas Ötesi’ndeki milletlerden oldukça farklı özellikler taşımaktadırlar. Tarihî, etnik ve sosyo-kültürel sınırlar açısından ele aldığımızda bu bölgeyi Kuzey Kafkasya-Güney Kafkasya biçiminde değil, Kafkasya – Kafkas Ötesi biçiminde tanımlamak ve değerlendirmek doğru olacaktır.
Jeopolitik ve jeostratejik konumuyla Kafkasya, her dönemde uluslararası siyaset alanında önemini ve değerini korumuştur. Tarihî, siyasî, kültürel ve ekonomik açılardan Türkiye ile yakın ilişki içinde olan ve Türkiye için büyük önem taşıyan Kafkasya konusunda siyasî, sosyal, ekonomik, stratejik politikalar üretebilmek için Kafkasya’yı ve Kafkas halklarını yakından tanımak gerekir. Özellikle, Kafkasya’nın etnik ve sosyo-kültürel yapısındaki Türk unsurları dikkate alınmadan, Türkiye’nin yararına bir Kafkasya politikası oluşturmak mümkün değildir. Bu bakımdan, Kafkasya’nın etnik yapısının oluşumu ayrıntılı bir biçimde tahlil edilerek, sosyo-kültürel yapısının etnik ve tarihî kökenleri ortaya çıkarılmalıdır.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Kafkasya’da başgösteren etnik çatışmalar bu bölgeyi dünyanın gündemine sokmuştur. Önce Güney Osetya ve Abhazya’da meydana gelen bağımsızlık hareketlerini Oset – İnguş etnik çatışması izlemiş, bu arada Karaçay-Malkarlılar ile Kabardeyler ve Rus Kazakları arasındaki küçük çatışma ve gerginlikler de her an patlayabilecek büyük bir etnik çatışmanın habercisi olmuştur. Dağıstan’da Kumuklarla Avarlar arasındaki etnik çatışmaları Lezgilerin Azerbaycan’dan toprak talep etmeleri izlemiş ve nihayet Çeçenlerin Rusya’dan bağımsızlıklarını ilan etmeleriyle, Kafkasya’da kanlı savaşlar baş göstermiştir.
Gerek Abhaz – Gürcü savaşına, gerekse Çeçen – Rus savaşına Kafkasya’nın her tarafından gönüllü savaşçıların katılması, Kafkasya halkları arasındaki Birleşik Kafkasya idealinin yaşadığını göstermesi açısından önemlidir. Ancak bu birliğin sağlanması engellenmek istenmekte, Kafkasya halkları arasındaki ayrılıkçı hareketler desteklenmekte ve Kafkasya halkları farklı etnik gruplara bölünerek her biri diğerine karşı kışkırtılmaktadır.
Kafkasya’daki istikrarsızlık Türkiye’yi ekonomik ve siyasî açılardan olumsuz yönde etkilemektedir. Bu bakımdan Türkiye’nin Kafkasya’daki halkların birliğini destekleyici yönde politikalar üreterek, bölgedeki etnik grupların tarih, etnik ve sosyo- kültürel yapı açısından birbirleri ile akraba milletler olduklarını belgeleyecek araştırmalar yapması gerekmektedir.
Kafkasya halkları arasındaki etnik ve kültürel birliğin vurgulanması ve Kafkasya halklarının yüzlerce yıllık bir tarihî süreç sonunda akraba milliyetler haline geldiklerinin belirlenmesi Türkiye ile Kafkasya halkları arasında daha rahat iletişim kurulmasını sağlayacak ve bazı dış güçlerin bölgede yaratmaya çalıştıkları etnik ayrılık ve çatışmaların son bulmasına yardımcı olacaktır.
Bir ‘Etnik ve Sosyo-Kültürel Yapı’ araştırması olan çalışmamız, tarihî süreç içinde Kafkasya’da ortaya çıkan etnik grup ve milliyetlerin meydana getirdikleri sosyo-kültürel yapının kökenlerini ve gelişimini inceleme gayesini gütmektedir. Konuya tarihî perspektiften yaklaşılarak, Kafkasya’da etkili olan çeşitli kavim ve medeniyetlerin buradaki etnik grupların oluşumundaki rollerinin belirlenmesi amaçlanmakta ve sosyal tabakalaşma, geleneksel hukuk, aile, din ve eski inançlar gibi kurumlar ele alınarak, sosyo-kültürel yapının tarihî kökenlerinin ortaya konması düşünülmektedir.
Kafkasya yüzyıllar boyunca pek çok kavim ve medeniyetin göç ve istilâ hareketlerine maruz kalmıştır. Birbirinden farklı elliden fazla dil ve lehçenin konuşulduğu Kafkasya’da, her dil grubunun çevresinde bir etnik kimlik oluşmuş ve kendilerini komşularından ayıran farklı etnik gruplar ortaya çıkmıştır. Her grup kendine özgü bir sosyo-kültürel yapı geliştirmiştir. Ancak yüzyıllar boyunca bir arada yaşayan bu etnik gruplar arasında etnik ve kültürel temasların gerçekleşmemesi imkânsızdır. Kültürel yayılma (difüzyon) ve kültürleşme sonucunda Kafkasya halklarında benzer sosyo-kültürel yapılar gelişirken, göç, savaşlar, kan davaları, ekonomik zorluklar, sosyal baskılar sebebiyle etnik gruplar arasında da bir hareketlilik yaşanmış ve asimilasyon ve amalgamasyon yoluyla Kafkasya halkları büyük ölçüde birbirleriyle karışmışlardır.
Araştırmamızda ileri sürdüğümüz varsayım, Kafkasya halklarının etnik açıdan birbirleri ile karışarak akraba milliyetler haline geldikleri ve birbirlerinden etkilenerek benzer sosyo-kültürel yapılar oluşturdukları yönündedir.
Kafkasya’nın etnik ve sosyo-kültürel yapısının kökenlerine yönelik olan araştırmamız, öncelikle tarih, etnik yapı, kültür teorileri üzerine oturtulmuştur. Bu amaçla, önce geniş bir literatür taraması yapılarak konu ile ilgili teoriler ve bilgiler toplanmıştır. 1990-2000 yılları arasında Kafkasya’ya yaptığımız inceleme-araştırma gezilerimizde elde ettiğimiz doküman ve kaynaklar, araştırmamızda geniş ölçüde değerlendirilmiştir.
Tarihî bir süreç içinde ele alınan etnik yapı ve sosyo-kültürel yapı, sosyal olaylar arasındaki karşılıklı ilişkiler açısından incelenmiştir. Sosyal hayatın evrensel kalıpları olarak adlandırılan sosyal organizasyon, hukuk kalıpları, aile, din gibi kurumlar ele alınarak, Kafkasya halkları arasında benzer bir sosyo-kültürel yapının olup olmadığını araştırılmıştır. Bir toplumla ilgili kültür kalıpları her şeyden önce o toplumun değer ve normlarının damgasını taşır gerçeğinden hareketle, Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapılarında, özellikle aile içi ilişkilerde ve eski inançlara dayalı toplumsal norm ve davranışlarda dikkati çeken kültür kalıplarının kökeni ve Kafkasya halkları arasındaki yayılışı araştırılmıştır.
TEORİK ÇERÇEVE
(17-22. sayfalar)
Araştırmamıza konu olan Kafkasya halklarının bugün sahip oldukları sosyo-kültürel ve etno-sosyolojik yapıyı iyi anlamak ve açıklayabilmek için, onların tarihî geçmişlerini ve eski tarihî devirlerden günümüze kadar geçirdikleri dönemleri ve gelişmeleri bilmek gerekir. Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapılarının tarih perspektifi içinde değerlendirilmesi bu sosyo-kültürel yapının etnik kökenlerinin ortaya çıkarılması açısından da önemlidir.
Kafkasya tarihi, genel Türk tarihinden ayrı düşünülemez. Sistemli bir biçimde incelendiğinde Türk tarihinin bir bütünlük arz ettiği görülmektedir. Kafkasya halklarının etno-sosyolojik yönden tarihî geçmişlerinin araştırılmasında öncelikle Kafkasya ve çevresinde yüzyıllar boyunca hâkimiyet kurmuş olan Türk kavim, devlet ve boylarının tarihlerinin ele alınması gereklidir. Kimilerine göre Hint-Avrupa, kimilerine göre ise Proto-Türk kavimlerinden olan Kimmerler ve İskitlerden sonra M.Ö. 120’li yıllardan itibaren Kafkasya’da egemen olan Hun Türkleri ve onların Kafkasya’da yerleşen bir kolu olan Kuban Bulgarları, bu araştırmanın ilk basamağını oluşturmaktadır. Daha sonraki yüzyıllarda Kafkasya’da hâkimiyet kuran Hazarların, Alanların ve Kıpçakların tarihleri de Kafkasya halklarının etnik ve sosyo-kültürel yapısının kökenine yönelik araştırmalarda en ön sırada yer almaktadır.
Kafkas halklarının tarihleri bir arada düşünülmeli ve gözden geçirilmelidir. Yüzyıllar boyunca aynı coğrafyada yaşayan çeşitli Kafkas halkları arasında etnik ve kültürel yönden büyük bir karışma ve bütünleşme meydana gelmiştir. Özellikle Kabardey, Abhaz, Abaza, Karaçay-Malkar, Oset ve Gürcü-Svan halkları arasında etnik ve kültürel yönlerden büyük ölçüde bir karışma mevcuttur. Kumuk, Avar, Lezgi, Çeçen halkları arasında da bu tür etnik karışmaların ileri derecede olduğu görülmektedir. Araştırmamızın önemli bir bölümünü teşkil eden, Kafkas halkları arasındaki kültürleşme hadisesinin tespiti ve açıklanması yönünden Kafkas halklarının tarihlerinin de incelenmesi büyük önem taşımaktadır.
Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapısındaki farklılaşmayı tayin eden etno-sosyal olaylar çeşitli olmakla birlikte, bu sürecin teşekkülünde coğrafya, değişik kültür kalıplarıyla çatışma, ekoloji gibi unsurlar rol oynamıştır.
Coğrafya faktörleri göz önüne alınmaksızın sosyal olaylar analiz edilmeye kalkışılırsa eksik bir iş yapılmış olur. Sosyal hayat alanı ile coğrafî çevre arasındaki ilişki şekilleri coğrafî faktörlerin etkisi altında çevresel özellikler gösterir. Çevre şartları bazı sosyal faaliyetleri ve ilişkileri gerektirir ve hatta sosyal davranışları belirtir. Coğrafî çevrelerinin imkânlarını değiştirmeye çalışan insan toplulukları, değiştiremedikleri hususlarda kendi hayat tarzlarını ona uydurmaya çalışmışlardır (Nirun 1991:10).
Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapılarının da belirli bir ölçüde coğrafî şartlar altında şekillendiği düşünülebilir. Kafkasya’nın sarp dağlarla, sık ormanlarla, geniş düzlüklerle kaplı bölgeleri Kafkas halklarının hayat tarzlarını etkilemiş ve buna bağlı olarak sosyo-kültürel yapılarını şekillendirmiştir.
İnsan grupları arasındaki fizikî türden farklılıklar, farklı toplumsal ya da kültürel grupların birbirleriyle bir araya gelme derecelerine bağlı olan nüfusun karışmasıyla ortaya çıkarlar. İnsan nüfus grupları bir süreklilik gösterir. Nüfus içindeki, görünür fizikî özellik farklılıkları, bunlar arasındaki çeşitlilik kadar fazladır. Bu olgular yüzünden pek çok biyolog, antropolog ve sosyolog ırk kavramının tamamen bırakılması gerektiğine inanmaktadır (Giddens 2000: 226).
Biyo-sosyal yapı yönünden ele aldığımızda Kafkas sosyo-kültürel yapısının kökeninde, oluşumunda ve gelişmesinde nüfus ve ırk faktörlerinin önemli derecede rol oynadıkları görülmektedir. Kafkasya halklarının tarihlerini incelediğimizde, Kafkasya halklarını oluşturan çeşitli soy ve klanların çok eski dönemlerden itibaren birbirleriyle ilişki içine girdiklerini, nüfuslarını komşu Kafkas halklarından gelen unsurlarla beslediklerini görmekteyiz. Nüfus ve ırk yönünden komşu Kafkas halklarıyla karışmanın izleri Kafkas sosyo-kültürel yapısında kendini göstermektedir. Ancak bu karışma tek yönlü değil, karşılıklıdır. Dolayısı ile bütün Kafkas halklarının sosyo-kültürel yapıları da bu karşılıklı nüfus ve ırk karışımının etkisinde şekillenmiştir. Bugün Kafkasya halkları arasında kesin fizikî-antropolojik sınırların olmayışı ve dillerin farklılığına rağmen ulaşılan kültür birliği, tarihin çok eski dönemlerinden itibaren Kafkasya halkları arasında süre gelen nüfus ve ırk karışımını belgelemektedir.
Bir kültür içinde her zaman var olduğuna inanılan, sosyal olarak bir nesilden diğerine sözlü anlatma yollarıyla aktarılan alışkanlıkların, normların toplamı gelenek adını alır. Gelenekler bir insanın bütün davranışlarını düzenlerler. İnsan beşikten mezara eski alışkanlıklarının esiridir. Hayatında hiç birşey özgün ve orjinal değildir (Park-Bourgness 1969:100).
Âdetler, örfler, görenekler ve gelenekler sosyal grupların dinamik merkezler olmalarına hizmet ederlerken, sosyal organizasyonların teşekkülüne de yardım ederler. Âdetler, örfler, görenekler ve gelenekler bireyleri sosyal hayat alanına ve sosyal yapının gruplarına intibak ettirmede çok önemli bir yer tutarlar (Nirun 1981:153).
Kafkasya halkları arasında yüzlerce yıllık tarihî süreç içinde meydana gelen kültürleşme ve kültürel yayılma, Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapısının oluşmasında ve şekillenmesinde son derece etkili olmuştur.
Kültürleşme için iki ya da daha çok kültürün birbirleriyle uzun süreli temas ve etkileşimde bulunmaları gerekmektedir. Kültürleşme sürecinde, temas içinde bulunan kültür gruplarından biri diğerine oranla baskın olsa bile neticede her iki sistem de bu kültür ilişkisinden etkilenmekte ve değişmektedir. Dolayısıyla Kafkasya halklarının birbirleriyle giriştikleri kültürel temaslardan tek yönlü etkilendikleri düşünülemez. Her etnik grup ya da halk çevrelerindeki halkların sosyo-kültürel yapılarının değişmesinde ve şekillenmesinde etkili olmuşlardır. Bu kültürleşme süreci sonunda Kafkasya halkları arasında benzer sosyal ve kültürel yapılar oluşmuştur.
Kültürel yayılma yolu ile Kafkasya halkları arasında yayılan kültürel özellikler her halkın kendi coğrafî çevresi ve sosyal yapısı içinde yeniden biçimlendirilmiş ve kendi kültürlerine uyarlanmıştır. Böylece dış görünüşte aynı, ancak bölgelere ve halklara göre küçük nüanslar arz eden bir ‘Kafkas kültürü’ meydana gelmiştir. Bu kültürün oluşumunda Kafkasya’yı yüzyıllar boyunca hâkimiyetleri altında tutan eski Türk ve Hint-Avrupa kavimleri ile Kafkasya’nın yerli halklarının kültürel payları vardır.
Bir sosyo-kültürel yapının etnik kökenleri ile ilgili olarak asimilasyon bir süreç olarak ele alınmalıdır. Asimilasyon sürecinde karşı karşıya gelen her iki grubun da sosyal yapıları bir bütün olarak incelenmelidir.
Bugün Kafkasya’da yaşayan Abhaz-Abaza, Adige- Kabardey, Karaçay- Malkar, Oset, Çeçen- İnguş ve Dağıstan halklarının dahil oldukları Kafkas Kültür Alanı’nın oluşumunda, Kafkasya halkları arasındaki etnik ilişkilerin ve asimilasyonun son derece önemli rolü olmuştur.
Başlangıçta, Kafkasya’nın farklı coğrafî şartlarında kendi kendilerine yetecek bir konumda, diğer gruplardan izole edilmiş bir biçimde yaşayan ethnoslar, birbirleri ile girdikleri etnik ilişkiler, göç, asimilasyon gibi sosyal süreçler sonucunda birer etnik grup görünümü kazanmışlardır.
Aralarında kimi zaman dostça, kimi zaman da ekonomik ve siyasî sebeplerden dolayı düşmanca ilişkilerin hüküm sürdüğü Kafkasya halkları, bu ilişkiler neticesinde önce birbirleri ile ekonomik ve siyasî rekabet içine girmişler, bunu aralarında bir uyum süreci izlemiş ve Kafkasya halkları arasındaki etnik ilişkiler asimilasyonla sonuçlanmıştır.
Bir etnik gruptan diğerine geçen fertler, aileler ya da soylar bu etnik grup içinde asimile olurlarken, beraberlerinde getirdikleri kültürel unsurların bir bölümünü de yeni katıldıkları etnik grubun kültürüne taşımışlardır. Böylece Kafkasya halkları arasındaki etnik ilişkiler, asimilasyonla birlikte kültürleşmeyi de beraberinde getirmiştir.
Araştırmamızın Kafkasya halkları arasındaki etnik ilişkilerle ilgili bölümlerinde verilen bilgiler ve elde edilen bulgular bu konuya açıklık getirmektedir. Ayrıca, Kafkasya halklarının sosyal tabakalaşma sistemleri, geleneksel hukukları, aile yapıları, dinî inançları incelenerek, aralarındaki benzer sosyal yapılar ele alınmakta ve etnik ilişkilerin sonucunda meydana gelen asimilasyonun sosyo- kültürel yapı üzerindeki etkileri belirlenmeye çalışılmaktadır.
KAFKASYA HALKLARI ARASINDA ETNİK BÜTÜNLEŞME
(206-214. sayfalar)
Toplum kavramı ortak maddî hayatın belirli tarihî şartlarının bir araya getirdiği ve birleştirdiği insan topluluklarını belirtir (Gumilev 1991:57). Bir toplum içinde ırk farklılıklarının olması ya da aynı ırka mensup grupların kendi aralarındaki farklılıkları ırka dayalı terimlerle ifade etmeleri görülebilmektedir. Ancak bugün Kafkasya’daki çeşitli toplum ve etnik grupları ırk gruplarına göre ayırmak sosyolojik açıdan doğru değildir. Çünkü bugün Kafkasya’da binlerce yıllık tarihî süreç, savaşlar, istilâlar, etnik ilişkiler sonucunda ırk saflığını koruyabilmiş tek bir etnik grup yoktur. Bu bakımdan bugün Kafkasya’da farklı ırklardan değil, tarihî sürecin oluşturduğu tek bir Kafkas ırkından ya da daha doğru bir ifade ile ‘Kafkas Kültür Alanı’ndan söz etmek mümkündür. Kafkas ırkının özellikleri ‘Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nde (Great Soviet Encyclopedia) şöyle tarif edilmektedir:
‘Kafkas ırkının karakteristik özellikleri brekisefal kafa, geniş yüz, düz ya da dalgalı koyu renk saç, koyu renk gözler, çok gelişmiş sakal ve vücut tüyleridir. Bu ırk, yerli nüfusun büyük kısmını oluşturacak şekilde Kafkasya’da dağılmıştır’
(‘Caucasian Race’. Great Soviet Encyclopedia, 1973, 2: 585.)
Ancak bugün Kafkasya toplumları arasında sarışın, açık renk gözlülere ve Mongoloid tipli çekik gözlülere de rastlanmaktadır. Bu durum Kafkasya halkları ile dışarıdan gelen yabancı etnik gruplar arasındaki karışımın bir sonucudur.
Günümüzdeki ırk sınıflandırmasına göre Kafkasya’nın yerli nüfusu, Büyük Avrupa ırkının Güney Akdeniz koluna dahil edilir. Antropolojik araştırmalara göre günümüzdeki Kafkasya halkları üç farklı antropolojik tip grubuna dahildirler. Bunlar:
1- Orta Kafkaslardaki Kafkasion (Kafkaslı) antropolojik tipi.
2- Batı Kafkaslardaki Pontus (Karadeniz) antropolojik tipi.
3- Doğu Kafkaslardaki Kaspi (Hazar) antropolojik tipi.
Orta Kafkaslardaki Kafkasion antropolojik tipi uzun boy, büyük kafatası, geniş yüz, genelde kemerli burun, daha gür sakal gibi özelliklere sahiptir. Bu gruba Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş, Avar, Lak, Dargı, Rutul gibi Kafkasya halklarının yanı sıra, Kafkas Ötesinin Raça, Hevsur, Pşav, Tuş gibi dağlı Gürcü kabileleri de girerler (Betrozov 2009: 38).
Kafkasion tipinin çok eski olmasını ve morfolojik benzersizliğini, ayrıca bu tipin Kafkasların merkezinde toplu halde yaşama bölgesi oluşturmasını esas alan bazı antropologlar, Kafkasion tipinin yerli kökenden gelen en eski antropolojik tip olduğunu kabul ederler. Dolayısıyla Kafkasion tipi, belki de erken Paleolitik Çağ’dan başlayarak Kafkas sıradağlarının orta kısımlarındaki yamaçlarda yaşamış en eski toplulukların kalıntısıdır (Betrezov 2009: 39).
Pontus (Karadeniz) antropolojik tipinin günümüzdeki temsilcileri Batı Kafkaslarda yaşamakta olan Adige ve Abhazlardır. Antropologlara göre Pontus tipinin başlıca özellikleri elmacık kemiklerinin küçük çapı, dudakların çok kalın olması, burun ucunun yataylığı veya hafifçe yukarıya doğru kalkık oluşu ve burnun yüksek olmayışı, göz oyuğunun darlığı, kafa uzunluk çapının orta ölçüde olması, bedenin çok uzun oluşu, açık renk göz oranının yüksekliği ile yüzde ve tende ölçülü gelişmiş tüylerdir. Bunun yanı sıra Pontus grubu Kafkasion grubundan her şeyden önce dar yüz şekliyle ayrılırlar (Betrozov 2009: 38).
Kaspi (Hazar) antropolojik tipine Doğu Kafkaslardaki Dağıstan halklarından Lezgi, Dargı, Kaytak halkları arasında rastlanır. Antropologlara göre Kaspi tipinin başlıca özellikleri elmacık kemiklerinin düşük çapı, sakalın seyrek oluşu, yuvarlak şekilli burun sırtının düşük yüzdesi, burun yüksekliğinin fazla olmayışı, bedenin uzun olmayışı, açık renkli göz oranının düşüklüğüdür (Betrozov 2009: 38).
Kafkasya halkları ırk ve etnik özellikler bakımından birbirleriyle tamamen karışmalarına rağmen ‘etnosantrizm’ ve etnik grup bilinci aralarındaki birleşme ve bütünleşmeyi zorlaştırmaktadır ve dışarıdan bakıldığında Kafkasya halklarının birbirlerinden tamamen farklı etnik gruplardan oluştukları izlenimini vermektedir. Bu durumu etnisitenin subjektif yönü açısından değerlendirmek gerekir. Subjektif etnik özellik, doğal ve tarihî yönden grup gururu ve kimliğinin devamlı olması kuralına dayanır. Bunlara karşı baskı oluştuğunda bir savunma mekanizması ortaya çıkar.
Etnik topluğun biçimlenmesinde ve sürekliliğinde savaşların etkisi çok büyüktür. Etnik toplulukların jeo-politik konumu da önemlidir. Bir etnik topluluğun mevkii ve siyasî birliklerinin komşularıyla ilişkileri topluluk üyeleri arasındaki etnisite duygusunun canlanmasına yardım eder (Smith 2002: 66).
Etnik gruplar arasındaki çatışma genellikle siyasî ve ekonomik sebeplere dayanan etnik rekabet sonucunda ortaya çıkmakta ve düşmanlığa dönüşmektedir. Kafkasya halkları arasında yüzyıllar boyunca süre gelen etnik çatışma ve savaşların kökeninde de siyasî ve ekonomik sebepler yatmaktadır. Otlaklar, yaylalar, hayvan sürüleri için yüzyıllar boyunca birbirleri ile çatışan küçük boy ve kabileler, ortak düşmanlarına karşı bir güç oluşturabilmek amacıyla güçlerini birleştirerek daha büyük kabileler haline gelmişlerdir. Birleşen boy ve kabileler arasındaki sosyal dayanışma fert ve grupları bir millî kimliği kabul etmeleri konusunda yönlendirmiştir. Böylece çeşitli dil grupları etrafında birleşen çeşitli Kafkas kabile ve toplumları ortaya çıkmıştır.
Homojen bir sosyal yapı meydana getiren topluluklar kendileri ile ekonomik ve siyasî rekabet içinde olan toplulukların tehdit ve rekabetleri sonucunda son derece güçlü bir etnik kimlik kazanmaktadırlar. Bu sosyal yapıya Kafkasya’da rastlanmaktadır. Kafkasya halkları içinde aynı dil grubuna dahil olan, aynı etnik kökenden ve ortak atadan gelen topluluklar bile ekonomik ve siyasî tehdit sonucunda birbirlerine karşı düşmanca bir tutuma girebilmektedirler. Bu durum etnik gruplar ve topluluklar arasındaki etnik kimlik ve bilincin daha da güçlenmesine yol açmakta ve daha büyük siyasî ve ekonomik tehditler karşısında birleşmelerini önlemektedir. Yirminci yüzyıl başlarında Kafkasya’da bulunan R. Hausen Kafkasya halkları arasındaki etnik çatışmaları gözlemlemiş ve bu durumu şu şekilde ifade etmiştir:
‘Kendi ölçüleriyle Alplere benzetilebilen, fakat daha vahşi, daha heybetli ve daha romantik olan Kafkas Alplerinde hayatı rahatlaştıran oteller, yapılar, yol işaretleri hatta rahatça yürünebilecek yollar yoktur. Bu denli geçit vermez bir yerde kökleri, kültürleri ve örfleriyle apayrı olan sayıları yaklaşık elliye varan halklar ilkel esaslarını koruya gelmişlerdir. Yenilmeyen özgürlük arzuları birçok kanlı savaşlara sebep olmuştur. Rusya’nın Kafkasya’yı egemenliği altına almasından sonra, ayrı etnik gruplar arasındaki savaşlar sürmektedir. Karaçaylılar Svanlara, Kabardeyler Osetlere, Nogaylar Kumuklara, Abhazlar Gürcülere karşı kin duymaktadırlar’ (Hausen 1977:8).
***
Kafkas halkları arasında bölgeden bölgeye olan göçler neticesinde halklar karışıyor ve başka bölgeye göç eden bir soyun üyeleri bir-iki kuşak sonra orada tamamen asimile olarak önceki etnik özelliklerini büyük ölçüde kaybediyordu. Ancak bu gibi soylar etnik kökenlerini biliyorlar ve ona ait hatıraları koruyarak nesilden nesile aktarıyorlardı (Musukayev 1992:9). Kafkasya halklarının birbirleriyle karışarak, çeşitli soylara ayrılıp yaşamaya başlamaları 14-17. yüzyıllar arasındaki toplumsal olaylara dayanmaktadır (Dzidzoyev 1991: 79).
19.yüzyıl başlarında Hatkoy kökenli Goago soyu kendilerine zulmeden prensleri karşısında himaye aramak için Şapsığ kabilesine sığınmıştı. Abzeh vorklarından (soylularından) Yedige Hatooko’nun köleleri olan Tlebzu soyu da aynı sebeple Şapsığ kabilesine geçmişti. 1826 yılında Abzeh soylularından Cankat Mamehoğ’un kölesi bazı aileler Natuhay soylularından Tleças ailesine sığınmışlardı. Abzeh kabilesine ise Nogay kökenli Yedige soyu ile köleleri olan Tseyler dışarıdan gelip katılmışlardı (Lyulye 1998: 52).
Karaçaylılar arasında da değişik etnik kökenlere sahip soyların sayısı oldukça fazlaydı. Örneğin Karaçay’ın Kart Curt köyünde Gürcü-Svan, Megrel, Abhaz, Dağıstan, Kabardey bölgelerinden kan davası ya da başka sebeplerden dolayı, tek başlarına ya da aileleri ile kaçıp gelerek yerleşen pek çok soy vardı (Aliyev 1927:52).
Karaçay’da Abhaz kökenli olarak bilinen bazı soylar şunlardı: Catdo, Koban, Bagatır, Hosu, Albot, Bostan, Karaköt, Kipke, Kayıt, Geben, Dotdu (Karaketov 1999: 237).
Kabardeyler, Osetler ve Malkarlılar arasında aynı adı taşıyan pek çok aile vardır. Öyle ki bu soyadını ilk kullanan kişinin bu halklardan hangisine mensup olduğunu bulup çıkarmak artık son derece zordu (Dzidzoev 1992:50).
Kabardeyler arasındaki Malkar kökenli soylara örnek olarak Baysı, Bözü, Buday, Kuday, Kerti, Küçmez, Meçuka, Misak, Sokur, Ogurlu, Ulbaş, Şava soylarını verebiliriz (Gadiylanı 1993:81).
Osetler arasındaki Malkar kökenli bazı soylar ise Asan, Bay, Tsala, Bazi, Gatsi, Nafi, Guldi, Gatsila, Ortabay, Mistul adlarını taşıyordu (Yahtanigov 1993: 28).
Malkarlılar arasında asimile olan bazı Oset kökenli soylar şu adları taşıyorlardı: Gaza, Kemren, Atabiy, Koban, Guze, Kunduh, Glaş, Gasi, Musuka, Çora, Çoçay, Mizi (Yahtanigov 1993: 28).
18.-19. yüzyıllarda Kabardey’e göç eden Oset soylarından Tugan, Kubatiy, Bituv, Dudar, Çegem, Slon, Hosto, Tazi, Tavkel, Dadım gibi soylar burada asimile olarak Kabardeyleştiler (Yahtanigov 1993: 49).
Kabardeyleşen bazı Abaza soyları ise şunlardı: Abaze, Bag, Cantemir, Nır, Dıce, Tram, Kılıç, Mid, Marşanuk, Şikharo, Şadz, Şaçe, Ortan (Yahtanigov 1993: 16-17).
Kabardey’de kökenleri Nogay Tatarlarına dayanan bazı soylar da şunlardı: Yeseney, Kandavur, Kılıç, Navruz, Yeştrek, Canhot, Canbek, Nayman, Tsey, Şorokada, Tamaz, Altıyak, Karamırza, Negoy (Yahtanigov 1993: 88). Besleneyler arasındaki Taganok ve Altıyak soylarının kökenleri de Nogay Tatarlarına dayanıyordu. Bjeduğların Kadban soyunun kökeni de Nogay Tatarları idi.
Kafkasya halkları arasında soyların etnik kökenleri ile ilgili soy ve sülâle adları da yaygındır.
Bu gibi soylara örnek olarak, Kabardeyler arasında Kumık (Kumuk), Karaşey (Karaçay), Balkar (Malkar), Kuşha (Karaçay-Malkar, Oset), Kalmuk, Abaze (Abaza), Negoy (Nogay) soylarını; Karaçay-Malkarlılar arasında Abaza, Abazalı, Ebze (Gürcü-Svan), Çerkes, Gürcü, Orus (Rus), Nogay, Nogaylı, Kabardok (Kabardey), Abezek (Abzeh), Kumuklu, Çeçen, Türklü, Kazanlı soylarını sayabiliriz.
Kafkasya halkları arasındaki etnik karışımı ve akrabalığı belgeleyecek olan en önemli bilgiler bir etnik gruptan diğerine geçmek zorunda kalıp orada asimile olarak yaşamaya devam eden soyların varlığı ve onların etnik kökenlerine ait hatıralardır. Bunlardan pek çoğu bugün Kafkasya halkları arasında korunmaktadır. Aşağıda tespit edebildiğimiz bazı Kafkas soylarının etnik kökenleri ile ilgili bilgiler Kafkasya halkları arasındaki etnik birleşmeyi ve bir örgü niteliği taşıyan etnik ve sosyo-kültürel bütünleşmeyi ortaya koymaktadır.
SONUÇ
(446-456. sayfalar)
Kafkasya’nın kısaca Kafkas Kültürü olarak nitelendirebileceğimiz sosyo-kültürel ve etnik yapısının dört kaynaktan gelen unsurların birleşip; yayılma, kültürleşme, asimilasyon gibi sosyolojik süreçler sonunda bütünleşmesiyle oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu dört ana kaynak şunlardır:
* Tarih öncesi dönemlerden beri Kafkasya’da yaşadıkları varsayılan yerli Kafkas kavimlerinin kültürleri.
* Orta Asya ve Güney Rusya bozkırlarından gelerek Kafkasya’yı yüzyıllar boyunca istilâ eden, Kimmer, İskit, Sarmat gibi Hint-Avrupa (İran) ve Proto-Türk kavimlerinin, Hun-Bulgar, Sabir, Avar, Hazar, Kıpçak gibi Türk kavimlerinin ve Alan gibi Türk-İran karışımı kavimlerin kültürleri.
* Eski Yunan-Roma ticaret kolonileri ile bunların devamı sayılabilecek Bizans-Ceneviz ticaret kolonilerinin taşıdığı Avrupa-Lâtin kültürleri.
* Anadolu ve Ön Asya kavimlerinin kültürleri.
Bu dört farklı coğrafyaya ait kültürler Kafkasya’da birleşerek, Kafkasya’nın etnik ve sosyo-kültürel yapısının oluşmasında değişen oranlarda rol oynamışlardır.
Coğrafî faktörler Kafkasya’daki toplumsal oluşumları bir dereceye kadar etkilemiş ve sarp dağlar, derin vadiler ve geniş düzlüklerle bölünmüş geniş bir coğrafî sahada birbirlerinden farklı pek çok etnik grup ortaya çıkmıştır. Farklı diller konuşan bu etnik gruplar arasındaki ayrılık coğrafî şartların da etkisiyle gittikçe daha belirgin bir hal almış ve Kafkasya’da çeşitli dil ve lehçe grupları etrafında birleşmiş pek çok etnik grup meydana gelmiştir. Ancak, değişik etnik kökenlerden gelen bu gruplar arasında zamanla göç, kan davası, ekonomik sıkıntı, sosyal baskılar gibi sebeplerle bir hareketlilik yaşanmış ve pek çok fert ya da aileler, hatta soylar bir etnik gruptan diğerine göç ederek ya da sığınarak onlara karışmış ve o etnik gruplar arasında asimile olmuşlardır. Bu hareketlilik Kafkasya halkları arasında etnik yönden bir karışıma yol açarken kültürlerin de birbirine karışmasına ve zamanla Kafkasya’daki etnik gruplar arasında birbirine benzer sosyo-kültürel yapıların oluşmasına sebep olmuştur. Neticede, Kafkasya’daki farklı ırklar ve etnik gruplar birbirleriyle karışıp kaynaşırken, ortak bir Kafkas Kültürü etrafında da birleşmişlerdir.
Etno-linguistik verilere dayanan bulgularımız, Kafkasya’da 3 farklı dil grubuna mensup pek çok dil ve diyalektin konuşulduğunu belgelemektedir. Eski Yunan, Roma ve Bizans kaynaklarında Kafkasya’da 300 kadar dil konuşulduğu, Romalıların Kafkasyalılarla ticaret yapabilmek için 130 tercüman kullandıkları, Arap seyyahlarının Kafkasya’ya Diller Dağı anlamına gelen Cebel-i elsine adını verdikleri bilinmektedir (Ahmet Cevdet Paşa 1997: 23).
Kafkasya’da ırkların karışmasına, etnik grupların birbirleri içinde asimile olarak bütünleşmelerine rağmen, konuşulan dillerin kendi özelliklerini titizlikle korumaları ilgi çekicidir. Nitekim, Kafkasya’da etnik kimlik konuşulan dil ile yakından ilişkilidir ve ferdin veya grubun etnik kimliğini konuştuğu dil belirlemektedir. Sözgelimi, Kabardeyler arasında asimile olarak yeni bir etnik kimlik kazanan bir Oset ailesi veya Karaçaylılar arasında asimile olarak yeni bir etnik kimlik kazanan bir Abhaz ailesi artık konuştuğu eski dilini bırakmış, katıldığı yeni kabile içinde geçerli olan dili konuşmaya başlamış ve dolayısıyla bu dilin ifade ettiği yeni etnik kimliği benimsemiştir. Artık o bir Oset veya bir Abhaz değil, bir Kabardey veya bir Karaçaylıdır. Dolayısıyla, Kafkasya’da etnik kimliği ırk veya soy değil, konuşulan dil ve yaşanılan kültür belirlemektedir.
‘Sosyal Yapı’, ‘Geleneksel Hukuk’, ‘Aile’, ‘Din ve Eski İnançlar’ başlıklı bölümlerde elde ettiğimiz bilgiler, Kafkasya halkları arasında sosyal ve kültürel yönlerden de bir benzerlik ve bütünleşme olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum Kafkasya halkları arasında kültürleşme hadisesinin yaşanarak, benzer sosyo-kültürel yapılar oluşturdukları şeklindeki varsayımımızı da doğrulamaktadır.
Sosyal yapı içersinde incelediğimiz ‘Sosyal Tabakalaşma Sistemi’ açısından ele aldığımızda, Kafkasya halklarının benzer toplumsal tabakalara bölündükleri dikkati çekmektedir. Sosyal tabakalaşma Kabardey, Bjeduğ, Abhaz, Karaçay-Malkar, Kumuk gibi kimi toplumlarda daha katı kurallara bağlı feodal sistem özelliği gösterirken, Abzeh ve Şapsığ gibi Batı Kafkasya Adige toplumlarında daha demokratik bir biçim almıştır. Çeçen-İnguşlar arasında ise soyluluk esasına dayanan böyle bir tabakalaşma sisteminin bulunmadığı görülmektedir.
Bugün, Kafkas kültürünü oluşturan Abhaz-Abaza, Adige, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş ve Dağıstan halklarını etnik ve sosyo-kültürel açıdan kesin çizgilerle birbirlerinden ayırmak mümkün değildir. Bu halkların sosyal yapılarında ve kültürlerinde küçük nüansların olması tabiîdir. Ancak, Kafkasya halkları ana hatlarıyla ortak bir görünüm arz eden ‘Kafkas Kültürü’nün parçalarını oluşturmakta ve etnik açıdan da farklı ırklara mensup etnik gruplar değil, birbirine akraba etnik grup ya da milliyetler tablosu çizmektedirler. Amalgamasyon adını verdiğimiz ırkların karışması olayı en canlı biçimiyle Kafkasya’da yaşanmıştır. Özellikle kuzeyden gelen bozkır göçebe kültürüne mensup atlı-savaşçı kavimlerle Kafkasya’nın yerli halkları arasında büyük bir etnik karışım olduğu anlaşılmaktadır. Sosyolojik gerçekler Kafkasya’da büyük bir etnik karışımın ve kültürel birleşmenin yaşandığını gösterirken, Kafkasya halklarını çeşitli ırk gruplarına ayırarak, onları ‘otokton (autochthon~yerli) halklar’ ve ‘dışarıdan gelen halklar’ biçiminde ayırmak bilimsel açıdan son derece yanlıştır.
Macar bilim adamı T. Halasi-Kun, Kafkasya halklarının hiç birinin gerçek anlamda yerli olmadıklarını, hepsinin tarihin çeşitli dönemlerinde Kafkasya’ya dışardan geldiklerini şu sözleriyle vurgulamaktadır:
‘Genellikle gözden kaçan bir gerçek Kafkas kavimlerinin hiç birinin gerçek anlamda yerli olmayışlarıdır. Bu kavimleri alışılageldiği üzere yerliler ve sonradan gelenler olarak ikiye ayırmak çok yanlış bir yaklaşımdır.’ (T.Halasi-Kun 1991: 45)
Kafkasya’ya dışarıdan gelmiş halklar olarak, bölgeye 17-19. yüzyıllar arasında getirilip yerleştirilen Ruslar ve Ukrayna Kazakları, Nogaylar, Stavropol bölgesi Türkmenleri, çeşitli Rum (Grek) ve Ermeni kolonileri sayılmalıdır. Bunlar Kafkasya’nın etnik ve sosyo-kültürel yapısının oluşum sürecinde rol oynamadıkları gibi, küçük istisnalar dışında Kafkas kültürü ile de bütünleşmemişlerdir.
Kafkas halklarını ancak konuştukları dil gruplarına göre sınıflandırmak mümkündür. Onları ırk ve etnik köken kriterlerine göre değerlendirmek sosyolojik açıdan da hatalıdır. Yüzlerce yıllık bir tarihî gelişim ve süreç sonucunda, Kafkasya halkları etnik yönden birbirleri ile karışarak akraba halklar ve milliyetler haline gelirken, ortak bir sosyo-kültürel yapı etrafında birleşerek, Karadeniz’den Hazar Denizi’ne kadar uzanan bir bölgede Kafkas Kültürü’nün yaratıcıları olmuşlardır.