KAFKASYA’DAN ANADOLU’YA LAZLAR

Ali İhsan Aksamaz

Onlar Suda ve rüzgârda ilk deniz

Yolculuğundan beri vardılar.

Tekneleri kestane ağacındandı.

Üç tondan on tona kadardılar

Ve Latin yelkenlerin altında

Fındık ve tütün getirip

Şeker ve zeytinyağı

Götürürlerdi.

Nazım Hikmet

(1920 Yılı ve Hikayei Arheveli İsmail)

Lazlardan, “Laz” adıyla bir etnik topluluk olarak ilk kez bahseden 1. yüzyıl tarihçisi Plinius olmuştur. 2.yüzyıl tarihçisi Arrianus zamanında, Lazlar Sohum’dan başlamak üzere Trabzon’a kadar olan bölgede yaşamaktaydı. Roma/ Bizanslıların “Laz” dedikleri insanlara, Gürcüler ve Abhaz- Abazalar “Megrel”; Roma/ Bizanslıların “Lazika” dedikleri devletlerine de Gürcüler ve Abhaz- Abazalar “Egrisi” der.

Roma ve Pers( Sasani) impartorlukları arasında jeopolik çatışma alanlarından biri: Kafkasya

Kolheti/  Lazika/ Egrisi

Lazların en eski tarihleri, Kolheti yönetim ve kültür alanıyla yakından ilişkilidir. Kolheti adından ilk kez, M.Ö. 8. yüzyıla ait Urartu Yazıtları’nda bahsedilmiştir. Kolheti yönetim alanı, yaklaşık olarak günümüz Gagra sınırından başlamak üzere Çoruh yatağına kadar olan bölgeyi kapsamaktaydı. Kolheti Kültür alanının sınırları ise, güneyde Karadeniz’i izleyerek Trabzon’a kadar uzanmaktaydı. Kolheti’nin etkinliği’nin etkinliği kuzeyde Kırım’a kadar da ulaşmaktaydı.

Kolheti, Homerik Çağ Greklerinin ilgi alanıydı. Argonotlar, Karadeniz’i aşarak Altın Postu ele geçirmek için Kral Aeetes’in ülkesi Kolheti’ye ayak basmışlardı.

Milattan öncesine dayanan çeşitli yazılı kaynaklar, güney-doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan, birbirleriyle kaynaşmış ve Kolheti vadisinde yaşayanların akrabaları olan kabileleri zikreder.

M.Ö. 1. yüzyılda Kolheti ve Kartli krallıkları arasında birbirleri üzerinde egemenlik kurmayı amaçlayan sürekli savaşlar yaşandı. Bu savaşlar sonunda Roma İmparatorluğu bölgeye askerî müdahalede bulundu.

M.S. 1. yüzyıldan itibaren “Kolh” yerine “Laz” adıyla anılan Lazlar, önce Pontus Krallığına ve daha sonra da Roma İmparatorluğuna karşı bağımsızlık savaşı başlattı. 69- 79 yıllarında Lazların başında bulunan Anicetus, halkını Romalılara karşı ayaklandırdı. Romalılar, stratejik bir bölge olan Lazika’yı bırakmak istemiyordu. Ancak Lazların özgürlük mücadelesi karşısında Lazika’yı terk etmek zorunda kaldılar. Lazika giderek güçlendi ve bugün Batı Gürcistan olarak bilinen bölgede hâkim oldu.

Lazika’nın güçlenmesi, Laz akınlarının Çoruh’u aşarak güney-doğu Karadeniz Bölgesine de yönelmesi ve Lazların bu bölgeye kitlesel göçleri, Pontus Kralı 2. Polemon’u tedirgin etti. 2. Polemon, krallığını Lazlardan koruyabilmek amacıyla hükümetini Romalılara teslim etti; Roma’nın bir eyaleti haline geldi.  Bu eyalete Pontus Polemonyakos adı verildi. Trabzon’un doğusundan Çoruh yatağına kadar olan bölge Lazların yoğun olarak yaşadığı bir bölge olmasına rağmen Lazika Krallığının yönetimi dışında kaldı.

Dengeler ve Lazika Krallığı

II. yüzyıldan başlamak üzere Lazika Krallığı güçlendi ve 4. yüzyılda yönetim alanını Trabzon’a kadar genişletemediyse de etki alanı içine aldı.

395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldı. Doğu Roma’nın merkezi Bizans olduğu için, bu imparatorluğa Bizans İmparatorluğu denildi. Lazika Krallığının güçlenmesi ve genişlemesi de bu döneme rast gelmektedir.

Lazika Krallığı, bugün Batı Gürcistan olarak bilinen Kolheti’yi iktisad, siyasî ve askerî açılardan birleştirdi. Lazika, bir Bizans vasalı olmasına rağmen, kendisine bağlı vasalları da vardı. Abazgiya, Svaneyta ve bağlı diğer bölgelerinde yönetimde bulunanlar, Lazika kralları tarafından atanıyordu.

Lazlar ve Hıristiyanlık

Lazlar, Hıristiyanlığı Batılı birçok toplumdan çok daha önce kabul etmişlerdir. 6. yüzyıl Bizans tarihçisi Prokopius, Bizans kralı Justinian’ın Kudüs Çölündeki bir Laz Mabedini tamir ettirdiğini ve Lazların komşularına da Papaz gönderdiklerini yazmaktadır.

Çin ve Hindistan’a Bağlanan Ticaret Yolları

Lazika Krallığının yönetimi altındaki bölge, çok önemli bir geçiş noktasıydı. Çin ve Hindistan’a bağlanan ticaret yolları Lazika’nın yönetim alanından geçmekteydi. Dolayısıyla bu bölge, Bizans ve Persler için büyük bir önem taşımaktaydı. Perslerin, Lazika’yı ele geçirmek istemelerinin diğer bir nedeni de, müttefik olarak gördükleri ve Kafkas önlerinde ve Doğu Avrupa’daki kavimleri,  Lazika’yı bir üs olarak kullanarak Bizanslılara karşı savaşmaları için yönlendirmek istemeleriydi.

Bizanslıların uyguladığı baskıcı yöntemler, Lazika halkları arasında Bizans karşıtı eğilimlerin artmasına neden oldu. Bu eğilimlerin güçlenmesi, Persler için bulunmaz bir fırsattı. Ancak Lazika kralı Gubaz, gerek Bizans ve gerekse Persler arasındaki çelişkilerden yararlanıp dengeli bir politika uygulamaya çalışarak, yönetimi altındaki halkların zarar görmelerini önlemek düşüncesindeydi. Kral Gubaz’ın Bizans karşıtı ve Perslerle müttefikliğe yönelik politikası, Bizanslıları oldukça rahatsız etti ve Lazika’ya bütün güçleriyle saldırdılar. Yıllarca süren savaşlardan sonra 465’de Bizans ve Lazika aralarında anlaşarak çatışmalara son verdiler.

Bizans’ın Lazika’yı Bölme Süreci

Lazika krallarının, kendilerine sadakat göstermeyeceklerini ve Trabzon’un doğusundaki Laz nüfusun da, kendileri için ileriye yönelik potansiyel bir tehlike olduğunu bilen Bizanslılar, Lazika Krallığı yönetimi altındaki Abhaz- Abaza halklarını ve Svanları Lazika’dan ayırma planlarını uygulamaya koydular. Bizans’ın amacı, Lazika’nın etnik ve siyasal etkinliğini kırarak, bu krallığı süreç içerisinde yok etmekti. Bizanlılar, gerektiğinde de Abhaz- Abaza halklarını, Svanları hem Lazlara hem de birbirlerine karşı savaştırmayı düşünüyordu.

VIII. yüzyıla gelindiğinde, artık Lazika Krallığı yoktu. 8. yüzyılda, Lazika Krallığı’nın eski yönetim alanında, nüfusunu Abhaz- Abazalar, Svanlar, Megrel- Lazlar ve bölgeye sonradan Kartli’den göç eden Gürcülerin oluşturduğu Abhazya Krallığı tarih sahnesine çıktı. 780’lerde Abhazya Krallığı’nın sınırları kuzey- batıda Nikopsia (Tuapse), güneyde ise Çoruh yatağına kadar uzanıyordu. Eski Lazika Krallığı’nın, Çoruh vadisinden Trabzon’a kadar olan, Lazlarla meskun bölgesi ise Bizanslıların elinde kaldı.

Lazika kralı 2. Gubaz’ın Bizanslı suikastçiler tarafından öldürülmesini tasvir eden tablo (Ressam: Hasan Helimişi (1907- 1976); Sarpi Köyü Laz Etnografya Müzesi, Acaristan, Ö. C., Gürcistan)

Karadeniz Kıyılarına Gürcü Göçü

Lazika Krallığı’nın Rioni havzasının güney kesimi, 5. ve 6. yüzyıllardaki Bizans- Pers savaşları nedeniyle Megrel- Laz nüfusunun tamamına yakınını yitirmişti. Bu güzden, Arap istilacılardan etkilenen Gürcüler Kartli’den kitlesel olarak göç ederek bu bölgeye yerleştiler. Böylece günümüzde Müslümanları Laz, Hıristiyanları Megrel olarak adlandırılan Megrel- Lazlar arasında, Gürcülerden oluşan ve yine günümüzde Gurya/ Acara olarak bilinen tampon bölge oluştu.

Güney- doğu Karadeniz’de Tampon Laz Devleti Çalışmaları

Kral Davit’in ardılları I. Dimitri ve III. Giogi dönemlerinde aktif bir dış politika izlendi. Kraliçe Tamara döneminde, etkinlik alanı, Karadeniz’den Hazar Denizine kadar genişledi. Kraliçe Tamara, Haçlı Seferleri ve Bizans Sarayındaki çatışmalardan ustalıkla yararlandı. Kraliçe Tamara, Bizans üzerine asker sevk etti ve Çoruh’tan başlamak üzere tüm Pontus’u ele geçirdi.

Kraliçe Tamara’nın amacı, bu bölgede etnik olarak Lazlardan oluşan ve Selçuklular ile Bizanslılara karşı tampon bir Laz devleti oluşturmaktı.

Latinlerin 1204’te İstanbul’u işgal etmeleriyle, Bizans İmparatorluğu zaafa uğradı. Bu gelişmeler, Kraliçe Tamara’nın krallığının sınırlarını Trabzon’u da içine alacak şekilde genişletmesine yardımcı oldu. Trabzon Krallığının başına, Kraliçe Tamara’nın akrabası Prens Davit Kommenon geçirildi. Trabzon yöresine de Laz nüfusunun akışı hızlandırıldı. Lazların, Bizans boyunduruğundan kurtulması, Bizanslıları rahatsız etti. Lazia Thema’sı kuruldu (1204).

Trabzon Krallığı yönetimindeki Bizans sempatizanı grup ile Laz eliti arasında kıyasıya bir iktidar mücadelesi başladı.

Bizans’ın Sonu

Lazların Bizanslılarla olan mücadelesi, 1453’te Osmanlıların Bizans İmparatorluğuna son vermeleriyle bitti. II. Mehmet, Karadeniz’i bir Osmanlı gölü haline getirmek  istiyordu. Tahta çıkar çıkmaz, 1451’de Doğu Karadeniz kıyılarına 50 kadırga gönderdi. Batum civarı ve Sohum’da etkinlik kurarak, bu bölgelerde yaşayan Abhaz- Abazaları, Megrel- Lazları ve Gürcüleri Osmanlı yönetimi altına almaya başladı. Böylelikle Trabzon Krallığı doğusundan kuşatılmış oldu. Soçi’den başlayan, kuzey- batıya doğru Karadeniz kıyıları ise, Kırım Hanlığının kontrolü altındaydı. Trabzon’un doğu kesimlerinde bugün olduğu gibi o zaman da yaşayan Lazlar ise, Trabzon Krallığı yönetimi altında, ancak Rum yönetimiyle çatışma içindeydiler. Lazlar, bir anlamda, Trabzon Krallığını ele geçirmek isteyen Osmanlıların müttefiki durumundaydı. 1461’de Osmanlıların, Trabzon Krallığını ele geçirmeleriyle birlikte Lazlar da yavaş yavaş Osmanlı yönetimine girmeye başladı.

Lazların süreç içinde Müslümanlığı geç(iril)meleriyle de Osmanlı tebaası olmaları pekiştirildi.

Laz halk sanatçısı Yaşar Turna (1931- 1990) , Laz folkloruna gönül vermiş yabancı konuklarıyla birlikte (Abant Gölü, Temmuz 1985/ Fotoğraf: Aziz Turna arşivi)

Osmanlı Yönetimi ve Laz Derebeyleri

1519’da Trabzon, Batum’un da dâhil edilmesiyle, ayrı bir eyalet haline getirildi. Bu bölgeyi 1640’da dolaşmış olan Evliya Çelebi’ye göre; eyaletin beş sancağı şunlardı: Canik, Trabzon, Gönye (Gonia), Aşağı Batum ve Yukarı Batum. Lazistan Sancağı’nın merkezi Gönye idi. Kazaları ise,  Atina (Pazar), Sumla, Viçe, Arhavi’ydi.

Osmanlı yönetimi, Güney- doğu Karadeniz Bölgesini yönetsel birimlere ayırdı. Koch, 15 Laz derebeyliği sayar: Atina (Pazar, iki), Bulep, Artaşin (Ardeşen), Viçe, Kapiste, Arhavi,Kisse, Hopa, Makria (Makriali), Gonia (Gönye), Batum, Maradit (Maradidi), Perlevan ve Çat derebeylikleri. Lazlar, 1580’e kadar özerk bir yapıda yaşadılar.

Lazların Kurtuluş Savaşına ve Cumhuriyet’e Katkıları

Lazların, küçük kayıklarla olan denizcilik faaliyetleri, Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı sırasında oldukça ünlüdür. Büyük miktarda silah ve mühimmat Batum’dan Samsun’a Laz takalarıyla getirildi.

Lazlar, diğer Osmanlı tebaaları gibi, Cumhuriyet’in kurulmasında fedakârlıklarda bulundular, emek verdiler.

Cumhuriyet dönemiyle birlikte, yönetime hâkim olan “tek ulus”, “tek dil” anlayışı çerçevesinde Lazistan Sancağı lağvedildi. Eskiden Lazistan Sancağı içinde yer alan günümüz Pazar (Atina), Ardeşen, Fındıklı ilçeleri Rize iline; Arhavi ve Hopa, Artvin iline bağlandı. Yöredeki tarihsel yerleşim birimlerinin isimleri değiştirildi.

Roma ve Pers( Sasani) impartorlukları arasındaki sınır (27 XI 602)

(Kaynakça: Tabagua, İlia M., “Alcuni Risultati Del Mio Lavoro Negli Archivi E Bibioteche Dell’Italia”, Bedi Kartlisa, Vol: XXXIV, Paris, 1976; Andrews, Peter Alford, (Çeviren: Mustafa Küpüşoğlu), “Türkiye’de Etnik Gruplar”, Ant/ Tüm Zamanlar Yayıncılık, İstanbul, 1992; Amıcba, Gerg, (Çeviren: Hayri Ersoy), “ Abhazlar, Lazlar”, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1993; Çiloğlu, Fahrettin, “Gürcülerin Tarihi”, Ant Yayınları, İstanbul, 1993; Goloğlu, Mahmut, “Anadolu’nun Millî Devleti Pontos”, Ankara, 1973; Grant, Michael, “Myths of the Romans and Greeks”, Weidenfield and Nicolson, London, 1962; İslâm Ansiklopedisi, “Abazalar maddesi”, Cilt I, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1965; İslâm Ansiklopedisi, “Gürcistan Maddesi”, Cilt 4, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1964; İslâm Ansiklopesi, “Lazlar Maddesi”, Cilt 7, Maarif Basımevi, İstanbul, 1957; Lordkipanidze, Mariam, “Georgia in XI- XII Centuries, Ganatleba Publishers, Tbilisi, 1987; Lomouri Nodar, (Çeviren: Ali İhsan Aksamaz),” Egrisi/ Lazika Krallığı’nın Tarihi”, Ogni Kültür Dergisi, Sayı 5, Temmuz- Ağustos 1994, İstanbul; Vanilişi, Muhammed- Tandilava, Ali, (Çeviren: Hayri Hayrioğlu), “Lazlar’ın Tarihi”, Ant Yayınları, İstanbul, 1992; Severin, Tim, “Jason’s Voyage, In Search of Golden Fleece”, National Geographic, Vol. 168, No. 3, September 1985; Tevzadze, Ş. (Çeviren), “ Kısa Gürcü Tarihi”, Çveneburi Kafkasoloji Dergisi, Sayı 2- 3,Stockholm, 1977; Melaşvili, Ahmet Özkan, “Gürcüstan”, Kendi Yayını, Aksiseda Matbaası, İstanbul, 1968; Öztuna, Yılmaz, “Osmanlı Devleti Tarihi”, Cilt I, Faisal Finans Kurumu Yayını, İstanbul, 1986; Aksun, Ziya Nur, “Osmanlı Tarihi”, Cilt 4, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1994; Şemseddin Sami, (Çeviren-  sadeleştiren: Fahrettin Çiloğlu), “Kamusül Alam’da Lazlar ve Lazistan”, Çveneburi Kültürel Dergi, Sayı 2- 3, Mart- Haziran 1993, İstanbul; Özgün, M. Recai, “Atmaca”, Kendi Yayını, İstanbul, 1995; Papila, Mustafa, “Lazistan”, Kendi Yayını, Hopa, 1992)

(Kaynak: Ali İhsan Aksamaz, “Kafkasya’dan Anadolu’ya Lazlar”, Alaşara Dergisi, Sayı 11, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1996)

+

(Alaşara Dergisi/ Lazlara ilişkin önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Türkiye’de Bir Kafkasya Dili: Lazca”, Alaşara Dergisi, Sayı 7- 8/ Ekim- Kasım, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1995; Ali İhsan Aksamaz, “Black Sea”, Alaşara Dergisi, Sayı 12, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1997; Cemil Kantoğlu: “Ahmet Kırım’a Katılmıyorum”, Alaşara Dergisi, Sayı 5-6, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1995; Joakim Enwall, (Çeviren: Ali İhsan Aksamaz), “Megrellerin Sesi: Kazakişi Gazeti”, Alaşara Dergisi, Sayı 9- 10, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1995; “Lazlar” Çıktı”, Alaşara Dergisi, Sayı 12, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1997; Nugzar Zhodzhua, (Çeviren: Ali İhsan Aksamaz), “Ben Bir Megrel’im”, Alaşara Dergisi, Sayı 5-6, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1995; “Ogni Sustu Mu?”, Alaşara Dergisi, Sayı 3, Temmuz, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1995; Peacok/ Robert N. Cust, (Çeviren: Ali İhsan Aksamaz), “Peacock’un Karşılaştırmalı Kafkas Dilleri Sözlüğü”(“Original vocabularies of five West Caucasian Languages”, Journal of the Royal Asiatic Society, 1887) Alaşara Dergisi, Sayı 4, Temmuz, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1995)