KÜLTÜR VE DİL BİLİNCİYLE HAYATI DOĞRU YAŞAMAK

YEMUZ Nevzat Tarakçı
27.01.2007

İnsan tarafından tabiata eklenmiş her şey kültür adını alır.

Dil de milletleri farklılaştıran, onları farklı toplum haline getiren en önemli kültür öğesidir.

Hayatsa, kültürüyle, diliyle, inancıyla, acısı ve tatlısıyla bir bütün olmalı, öyle anlaşılmalı, öyle yaşanmalı.

Hayatı seven, sevmeli kültürünü.

Kültürünü seven sahip çıkmalı diline, kimliğine, tarihine.

Her şeyden önce, doğru yaşama inancı olmalı insanda.

Zira hayat tereddüt götürmez.

Net olmalı her şey.

Sağlam basmalı insan, yüreğiyle benliğiyle.

Değilse hep kaybeden, şikâyet eden, pişmanlık hisseden kendisi olur.

Değerlerinin kaybını dert edinip telafisini düşünmek yerine; bu eksikliği nutuk haline getirenlerin çoğu zaman söyledikleri yaptıklarının tam tesridir.

Tabii ki, doğruyu görebilmek için doğruyu hissedebilmek, doğruyu hissedebilmek için de doğru yaşamak gerekir. Yaşaması gerekir insanın inancı, kültürü, kimliği ve diliyle.

Yaşamak için dilini ve kültür değerlerini ciddiye almayanlar ne garip!

Ya hayatın amacını tahlil edemeyenler?

Ya kültürün toplum hayatındaki yerini kavrayamayanlar?

Ya inanç eksikliğini hissetmeyenler.

Ya inançsız da hayatı doğru yaşayabileceğini sananlar.

Ya Çerkesliği, her şeyden soyutlayanlar, hayattan koparanlar?

Ya bana sadece kültürüm ve dilim yeter diyenler, maneviyatı unutanlar.

Unutulmasın hayat bir bütündür, inancıyla, kültürüyle, diliyle…

Herkesin inanç özgürlüğü ve tercih hakkı olmasına rağmen, hayatı eksik yaşamak istemeyenler için bu böyle olsa gerek.

Kültür bir toplumun özünden doğmuş, işlene işlene o toplumun hayat tarzı olmuş, değerler bütünüdür.

Bu hakikati görmemek gerçek körlüktür.

Toplumun kültür değerlerinden uzaklaşması demek, tam anlamıyla kültür ve medeniyet bunalımının başlaması, bunun da sonucu olarak fertlerin şaşkına dönmesi demektir.

“Gerçek kültür; hakiki din, yüksek ahlak ve hazmedilmiş ilimlerin potasında kaynaya kaynaya olgunlaşır. Dinsizlik, ahlaksızlık ve cehaletin hâkim olduğu bir atmosferde ne gerçek kültürden bahsetmeye, ne de o atmosferde yetişen insanın bu kaynaktan faydalanmasına imkân vardır.”

“Başka milletlerin kültür ve medeniyetiyle gerdeğe girip, kendi varlık ve bekasını devem ettirmeye çalışan toplumlar, dallarına başkalarına ait meyveler takılmış ağaçlar gibidirler ki, hem gülünç hem de aldatıcıdırlar.”

“Kendi kültürünü olgunlaştıramamış veya kaybetmiş milletler, meyve veremez veya meyveleri dökülmüş ağaçlara benzer. Bugün olmasa da yarın kesilip, odun olarak kullanılmaları mukadderdir.“

“ Her gün değişik bir anlayış ve düşünceyle sürekli zikzaklar çizmek o milleti çürütür, yerle bir eder.”

Kendimizi, kültürümüzü, atalarımızı, ata vatanımızı, yaşadığımız toprakları, inancımızı ve dilimizi gönülden sevme gücü versin Yüce Yaratıcı bize!

Kültür bilinciyle, birlik şuuruyla yaşatsın toplumumuzu sonsuza kadar.