YEMUZ Nevzat Tarakçı
08.07.2017
Yaz dönemini yaşıyoruz.
Toplumun büyük bir kısmı kırsalda.
Tatil dönemi; düğünler, şenlikler, festivaller sezonu.
Bu günleri iyi değerlendirmek lazım.
Yaz sezonu, çocukların ve gençlerin kültürel eğitimi için paha biçilmez bir fırsat.
KÜLTÜRÜ YAŞAYARAK ÖĞRENMEK
Malum, en etkili öğrenme “yaşayarak” öğrenme metodu.
Çocukların ve gençlerin, her ne kadar aşınmış, yozlaşmış da olsa, köy düğünlerinden öğreneceği çok şey var.
Şenlikler, festivaller… hakeza.
Kültürü doğal ortamında yaşamak.
Onu dokunmak,
Onu duymak,
Onu görmek,
Onu hissetmek…
Bu fırsat kaçmamalı!
O halde aileler bu sezonu fırsat bilmeli.
Köy düğünleri,
Şenlikler,
Festivaller… dolu dolu yaşanmalı.
Samimiyetle ve kültür tadında yaşanmalı.
Tat alınmalı.
Tadına varılmalı.
NASİHAT YETMEZ
Kültür iletişiminde aile elbette model olacak.
Elbette anne ve baba kültürel birikimini çocuklarına titizlikle aktaracak.
Yeri gelince nasihat da edecek.
Ama her anne baba eğitimci olmayabilir.
İşte o zaman iletişim kazaları yaşanır peşi sıra.
Daha da kötüsü, çocuklar ve gençlerle yetişkinler arasında yaşanan bu iletişimsizlik, bu üslupsuzluk hatta bu kabalık ve dayatma, yeni nesli kültürel değerlerinden iyice soğutur.
İşte o zaman karşınıza kimliği ve kültürüyle kavgalı bir genç çıkıverir.
Evladınız bir anda kapatıverir kendisini size.
Artık sizin coşkuyla anlattığınız her kültürel söylem ona batar, onu yaralar.
Kültür öğeleri artık ona sevimsiz gelir.
O artık anne ve babanın şahsında kültürüne küsmüştür.
Kopmuştur kimliğinden, kültüründen.
Hal böyleyken kültür eğitiminde en etkili yolun “yaşayarak öğrenmek” olduğu gerçeği asla unutulmamalı!
Yani kalıcı ve etkili bir eğitim için alana inmek, mutfağa girmek lazım.
Yani yaşamak lazım.
O halde işte fırsat!
İşte sana köy!
İşte köy düğünü!
İşte şenlik, işte festival!
KÜLTÜREL BİLİNÇ İÇİN
Evet, acılar ve sancılarla yoğrulmuş bir toplumuz.
Evet, kültürel sorunlarımız dağ gibi.
Evet, çocuklara ve gençlere kültürel iletişimde model olabilmek oldukça zor.
Ama her şeye rağmen yapılabileceğimiz çok şey de var.
Ümitle, hoşgörüyle, sabırla ve samimiyetle.
Yeter ki ezberimizi bozalım.
Yeter ki samimiyetimizi kuşanalım.
“Daha somut örnek” mi istiyorsunuz?
Mesela, imkânı olanlar için 150 yıldır iyi veya kötü kültürümüzün yaşadığı köylerimiz mevcut.
Çocuklar ve gençlerle birlikte yapılması gereken köy ziyaretleri son derece önemli.
Köy düğünleri,
Kültür şenlikler,
Kültür ve sanat festivalleri… hakeza.
OKUMA ETKİNLİĞİ İHMÂL EDİLMEMELİ
Bu yaz döneminde, bu tatil günlerinde kültürel duyarlılığa sahip her aile, çocuklarıyla birlikte onların seviyesine ve ruh yapısına uygun kültürel derinliği olan birkaç kitap okuyamaz mı?
Birlikte birkaç şiir tahlil edemez mi?
Bir köy düğünü seyredemez mi?
Bir kültürel sergi, bir kültür mesajlı tiyatro izleyemez mi?
Bu etkinlikler çocukların ve gençlerin ruhunda derin ve etkili tesirler bırakacaktır.
Aileler ne yapıp ne edip çocuklarıyla vakit geçirmeli.
Kültür iletişimi için fırsat kollamalı.
Doğal ortamlar oluşturmalı.
Yeni nesil, kültür değeri taşıyan kitaplarla, sanat eserleriyle mutlaka tanıştırılmalı.
Yani anne baba okumalı.
Çocuklar okumalı.
Gençler okumalı.
Okumalı ki kültürel değerler hayat bulmalı.
Okumalı ki yeni nesil iyiye, güzele ve köklü kültürüne yönelmeli.
Çocuklar ve gençler yaşama sevinciyle güçlenmeli.
KEŞKE KÜLTÜR KAMPLARIMIZ OLSAYDI!
Keşke çocuklarımız için Adige kültürünü eğlenceli ortamlarda hamur gibi yoğuracak yaz kampları olsaydı.
Keşke çocuklar ve gençler kültürel değerlerini bu “kültür kamplarında” yaşayarak öğrenseydi.
Derneklerimiz ve üst kurumlarımız bu işe daha fazla inansa, bu işi daha fazla ciddiye alsaydı.
Ama görünen o ki ailelerin sorumluluğu hiç hafiflemiş gibi değil.
Onlara çok büyük görevler düşüyor.
Ha marje!