RF ÇOK KATLI BİR APARTMAN, BUNU BİR ANLASANIZ ARTIK

Dr. MEŞFEŞ’Ü Necdet Hatam

Fehim Taştekin ”Ukrayna için Kafkasya’yı ateşe atmak!” (gazeteduvar.com.tr) makalesi üzerine eleştiriler…

Sayın Fehim Taştekin;

Çok yerinde çok sağlıklı bir tespitte bulunuyor ve “Ukrayna’da savaş devam ederken Rusya’ya karşı Kafkasya’dan ikinci bir cephe açma planları tozlu raflardan iniyor: Etnik fay hatlarını tetiklemek, Rusya’nın yarıklarına sızıp patlatmak. Uğraş bunun için.” diyorsunuz.

Ama üzücüdür ki bu uğraşı verenlerin seveceği cümleleri de yazmaktan geri kalmıyorsunuz. Örneğin “Bugünlerde Ukrayna cephesinde bir tarafta Rus ordusunun ön saflarına sürülenler…” tam tamına bu uğraşı verenlerin propaganda söylemi değil mi? Kafkasya’dan RF’nin diğer bölgelerine göre daha çok kişinin askere alındığını ileri sürenlerin ellerinde bunu kanıtlar bir veri olduğunu düşünüyor musunuz?

Daha sonraki bölümlerde Çerkeslerin vekalet savaşlarına yazılmadıkları, yazılmayacakları çok net ve doğru tespitinizi vurgulamanıza karşın yazınıza, vekalet savaşlarına yazıldıkları gibi algılanabilecek “Batı’nın vekalet savaşına yazdırılan Çerkes ve Çeçenleri izliyoruz.” Cümlesini koyuyorsunuz.
“Rusya vatandaşı olmanın mahkumiyeti ile intikamın esareti karşı karşıya!” cümleniz ise özel bir parantez açılmayı gerekli kılıyor.

Sayın Taştekin, neden “vatandaş olmanın sorumluluğu” değil de “vatandaş olmanın mahkumiyeti”? Hem mahkumiyet kişi için de halklar için de özgürlüklerin kısıtlanması anlamına gelmiyor mu? Siz Çerkeslerin Rusya Federasyonundan daha özgür oldukları dahası olabilecekleri bir ülke biliyor musunuz ki “mahkumiyet” sözcüğünü tercih ediyorsunuz. Çerkeslerin çok az nüfusla üç cumhuriyet kurabilmiş olmaları, meclislerinin, başkanlarının, bakanlarının olması, resmi binalarda RF bayrağı ile birlikte tarihi bayraklarını da dalgalandırabilmeleri, cumhuriyetlerde ana dillerinin Rusça ile birlikte devlet dili kabul edilmesi ve daha birçok hak ve olanaklar mı “mahkumiyet” Bu haklardan yoksun birçok halk “böylesi mahkumiyete can kurban” demez mi sizce de?
Biraz da empati yapsak diyorum. TC vatandaşı Çerkeslerin askerlik görevi yapmalarını, seferberlik ilan edildiğinde bunun gereğini yerine getirecek olmalarını da “TC vatandaşı olmanın mahkumiyeti” olarak mı yorumluyorsunuz? Oysa bunlar bir ülke vatandaşı olma sorumluluğunun doğal sonuçları değil midir? Her ülkenin olduğu gibi RF vatandaşlarının hakları ile koşut görev ve sorumlulukları olmasın mı?

Peki, “Varşova’da Rus karşıtlığı temelinde kurulan birliklerde Çerkes (Adığe) ve Çeçenler boy gösterirken…” cümlesini, olayı yakından izlemeyenler bu birliklere çok sayıda Çerkes katılıyor gibi algılamaz, bu da gerçeklere aykırı olmaz mı?

Sayın Taştekin, “Kısa ömürlü Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin 1921’de dağılan kadroları…” sizin gibi araştırmacı bir yazara yakışır bir cümle mi? Sözünü ettiğiniz kısa ömürlü cumhuriyetin bağımsızlık bildirisinde zikredilen resmi adının “Bağımsız Birleşik Kafkasya Dağlıları Cumhuriyeti Devleti” olduğunu bilmiyor olabilir misiniz?

“…Buradan özgürlük perspektifi çıkmaz ama ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ parolası işliyor işte.” cümlenizi, eleştirdiğiniz güçlere biraz çanak tutuyorsunuz gibi algılarsam haksızlık olur mu? “Düşmanımın düşmanı dostumdur parolası işletilmeye çalışılıyor” dahası “işletilmeye çalışılması boş bir çabadır” söylemi yazının özüne daha uygun olmaz mıydı?

Ukrayna meclisine sunulan soykırım tasarısı için “…Çerkes tasarısına gelince rafta tutmayı tercih ettiler. Neden? Belli ki bir vaatle suları test ediyorlar. Çerkesler de Çeçenler gibi cepheye katılacak mı görmek istiyorlar.” değerlendirmeniz ise, asıl amacın RF karşıtlığı olduğunu açıklayan çok yerinde bir tespit.
“Gürcistan, 2008 savaşının intikamını almak için Çerkes kartına oynamıştı. The Jamestown Foundation’ın katkılarıyla 2010’da Tiflis’te bir konferans düzenlenmiş, 2011’de de Çerkes soykırımı parlamentoda tanınmıştı. O konferansta ben de vardım. Fakat Çerkesler, Abhazya ve Güney Osetya’ya karşı savaş başlatmış, ayrıca tarihte Kafkasya’nın düşüşünde kilit rol oynamış Gürcistan’ın bu jestine omuz silkmişti. Bu bir Amerikan müdahalesi olarak görüldü. Bugün Ukrayna’nın Kafkas sevdası da farklı görülmüyor.” Yine, yukarıda eleştirdiğimiz cümlelere ters düşen ama katıldığımız gerçekçi bir tespit.
“Diasporadaki doğal Rusya karşıtlığını kullanma niyetleri de kendini ele veriyor.” değil de “Diasporadaki aptalca Rusya karşıtlığını kullanma niyetleri de kendini ele veriyor…” cümlesi, sizin gibi iyi bir araştırmacı yazar, bizleri çok iyi tanıyan bir damadımıza daha çok yakışmaz mıydı diyorum.
“Çağrılar Ukraynalı yetkililerin açıklamalarıyla sınırlı kalsaydı çok gürültü koparmayabilirdi. Fakat göz ardı edilemeyecek isimler ortaya çıkınca işin rengi biraz değişti” diyorsunuz.“…göz ardı edilemeyecek isimler” derken Çerkesleri de katıyorsanız eğer büyük bir yanılgı değil mi? Yıllardır göz ardı edilmişlerin desteklendikleri, desteklenecekleri izlenimi vermiş olmuyor musunuz? Çalışmaların, Çerkeslerin yoğun olduğu ülkelerin birinde değil de Polonya gibi Çerkeslerin hiç bulunmadığı ülkede yapılmasının nedeni, kendilerinin de etkili olamadıklarının, olamayacaklarının bilincinde olduklarının en büyük kanıtı değil mi?

Biraz da kısa kısa: “Fakat Çerkeslere hitap eden çağrının geldiği adres daha fazla ses getirdi.” (Olumlu karşılandı taraftar buldu gibi yanlış anlaşılmaz mı?)
Diasporanın reddiyesini de çok güzel vurguladınız. Ancak keşke KAFFED bildirisinin reddiyesi yazımızdan da söz etseydiniz.

KAFFED’in “TÜRKİYE-SURİYE SAVAŞI VE ÇERKESLER HAKKINDA” DİYE BİLDİRİ YAYINLAMASI AKILLICA OLUR MU? – (circassiancenter.com)

Ve çağrının Kafkasya’da yankı bulmayacağının altını çizdiğiniz ancak çok yanlış gerekçelendirdiğiniz sonuç:
“Savaş yeni bir kırılma ve potansiyel olarak sürgün çağrıştırıyor. Yani anavatanlarında kalanların da yok edilmesi.

Rusya’nın Ukrayna’daki şok edici kayıplarına rağmen dağılmaya yüz tuttuğu, sonunun geldiği, Kafkasya ve diğer bölgelerin özgürleştirilebileceği senaryosunun karşılığı yok. Avrupa medyasını süsleyen bu yayınlar istihbarat propagandasından öteye geçmiyor.

Ve Kafkasya’nın özgürlük savaşında nasıl yüzüstü bırakıldığına dair tarihten yeterince dersler de var.

Bütün bunlara rağmen dünyaya Çerkes Taburu ve Çeçen Taburu diye sunabilecekleri bir potansiyel hiç mi çıkmaz? Çıkabilir. Fakat “Kafkasya barut fıçısı, patladı patlayacak, özgürlük yakındır” propagandasına malzeme olmaktan öteye geçmez.”

Çok doğru olan bu değerlendirmeyi şu temelden yanlış gerekçeye, halkın korkusuna bağlamak çok şanssız bir tespit olmuş
“- Kafkasya, Çeçenya’daki iki savaştan sonra korku ile yatıp kâbusla kalkıyor.”

Hayır, Sayın Taştekin, Kafkasya ve özellikle Çerkesler, insanının çok büyük bir çoğunluğunu ve büyük çoğunluğun ülkesini kaybettiği, küresel güçler savaşından beri “- Tarihi Çerkesya’da Çerkeslerin demografik olarak çok zayıf olduklarının. Savaş için verebilecekleri askerleri ve bunu yürütecek motivasyonlarının” olmadığının bilincindedirler. Çağrının karşılık bulmayacak olmasının en temel nedeni de bu bilinçtir.

“Motivasyon” olmayışını ve olmayacağını da şu örnekle açıklıyayım:
RF Çok katlı bir apartman. Cumhuriyetlerimiz de bu çok katlı apartmanın birer dairesi. Daire sahipleri elektriği suyu, ısıyı apartmanın verdiğinin bilincindeler. Dahası apartman yıkıldığında sahibi oldukları dairelerin de yok olacağını iliklerine kadar hissediyorlar. Apartmanın temellerinin güçlü, olanaklarının büyük olduğu ölçüde kendilerinin de güçlü ve rahat olacaklarını çok iyi biliyorlar. Kendi evlerinde ulusal yemeklerini yiyebilmenin, anadillerinin koruyup geliştirmenin, öz müzikleri ile dans edip coşmanın ancak apartman sayesinde mümkün olabildiğini yaşıyorlar. Özetle korku ile değil, RF’nin “beka” sorununun kendi “beka sorunları” olduğunun bilinci ile Rusya Federasyonu’nun daha güçlü olması, gönenmesi için ellerinden geleni yapıyorlar.

Son söz: Sevgili Taştekin sizi Adığey’e davet ediyorum. Bu gezi size yerinde ve daha sağlıklı gözlemler yapabilmenizi sağlayacak, konumuzu daha uzun daha ayrıntılı tartışabilme olanağı da verecektir. Ben bu tartışmaların ikimizin de yararına olacağına bütün kalbimle inanıyor ve davetimi kabul edeceğiniz umudu ile “hoş geldiniz” diyorum.