YEMUZ Nevzat Tarakçı
15.10.2010
Yeni umutlar doğdu.
Ana dili ve kültürel haklar konusunda şahitlik yetmez, biz müdahaleyle mükellefiz.
Bu noktada, başta KAFFED olmak üzere, dil ve kültürün önemine inanan herkesin sorumluluğu çok ağırdır.
Yakın geçmişimize bir bakalım.
Yamçı, Kamçı, Kafdağı, Nartlar’ın Sesi, Marje… dergilerindeki o ateşli yazıları bir hatırlayalım.
Ya o günlerdeki heyecan?
İmkânlar alabildiğine sınırlı, mekânlar oldukça dar ama yorulmak nedir bilmeyen yürekli insanlar var.
Seminerler, konferanslar, dergiler, bültenler…
Coşku var, sadakat var mücadele var…
O günün değişmeyen ana konusu, ana dili ve kültürel haklar.
Bu sancılı insanlar o gün de böyle düşünüyordu.
Gelecek nesiller dilini mutlaka konuşmalıydı.
Kültür, ancak “dil” ile yaşayabilirdi.
Ama bu hedefe ulaşmak, hiç de kolay değildi.
Engeller, yasaklar, ümitsizlikler…
Şahsi gayretler, cılız girişimler yürekleri soğutmuyordu.
Devletin, yerel yönetimlerin samimi desteği gerekiyordu.
İşte o dönemin tatlı temennileriydi bunlar.
Gelelim bu güne.
Evet, dünün hayali bugün hakikat olma yolunda.
Yeni umutlar doğdu.
Bu, toplumumuz ve kültürümüz adına heyecan verici bir gelişme.
Pek çok yetkili, ana dili yasağıyla yüzleşmenin zamanının geldiğini haykırıyorsa.
Medya, ana dili öğrenmenin en doğal hak olduğu gerçeğini dillendiriliyor, otoriteler bunu tartışıyorsa, bunlar küçük şeyler mi?
İşte tam bu noktada çok büyük sorumluluklar var üzerimizde.
Türkiye’de hiç olmadık kadar gündeme gelen “ana dili ve kültürel haklar” konusunda, belirleyici rol oynayabiliriz.
Yeter ki gücümüzün farkında olalım, inancımızı sarsmayalım.
Çerkes toplumunun geleceğinin şekilleneceği bu yakın tarihler, bu yüzden son derece önemli.
Gelinen bu noktada, ana dili ve kültürel hakların kullanımı konusundaki malum endişelerin kaldırılması, günümüz Türkiye’sinin aşmak zorunda olduğu en önemli engeldir.
Geç de olsa anlaşıldı ki bu coğrafyada farklı dillere tahammülsüzlük, yerini akıl ve sağduyuya bırakmak zorunda.
Bu temel hak ve özgürlükler noktasındaki açılımlar, bu güzel ülkenin daha modern, daha özgürlükçü bir ülke olmasına büyük katkı sağlayacaktır.
Değil mi ki dünyamızın geldiği bu noktada ana dili eğitimi en doğal haktır.
Ne acı, uzun yıllar Anadolu’nun dört bucağında dillerini konuşmadığı- konuşamadığı için ana dillerini unutan çocuklar, malum ideolojilere kurban edildi.
O masum çocuklar o gün kullanıldı bu gün de kullanılıyor.
“Bu çocukları kim, niye kullandı?” sorusunun cevabını aramaya gerek var mı?
Bu konuda sarf edilecek tek cümle bile “malumu ilam” olmaz mı?
“Çocuklara travma yaşatıyoruz, anadilin, çocuğun içinde büyüdüğü, kimliğini ve kişiliğini bulduğu, kendini ifade ettiği, kullanılamadığı anda ise, pek çok pedagojik sorunlara yol açan bir yapıdır.”
“İlkokula başlayan altı yaşındaki bir çocuğa hiç kimsenin bu duyguları yaşatmaya hakkı yoktur.”
“Böyle yaparak bu çocuklara gerçekten travmatik deneyim yaşatıyoruz. İnsana konuştuğu dili hiç kimse, hiçbir biçimde yasaklayamaz.”
“Artık tarihsel olarak yaptığımız bu yanlıştan dönmenin zamanı geldi.
Bunun için de bir an öce oturup bu işi nasıl çözeceğimizi konuşmalıyız.” (*)
Hayati önem taşıyan bu süreçte söylenecek her sözün, alınacak her kararın büyük önemi vardır.
Çerkes toplumu adına konuşma hakkına sahip herkes, her ifadesinde kılı kırk yarmalıdır.
Kanaatimce, ana dili sorununu aşacak siyasi iradenin oluşmasında KAFFED’in büyük katkıları gerekecek gibi.
Bu nedenle KAFFED, daha demokratik zeminlerin oluşabilmesi için siyasi iradenin istekli muhatabı olmalı.
Yeter ki yetkililerimizin arasında, ümidini yitirenler, mensup oldukları kurumu asla temsil kabiliyeti olmayanlar, ideolojilerin amigosu haline gelmiş kişiler bulunmasın.
Türkiye’deki itibarı bilinen kurumlarımızın temsilcileri, misyonlarını başarıyla ifa ettikleri gün “KÂFE”nin sesi çok daha gür duyulacaktır.
Haydi hayırlısı.
(*) Prof. Dr. Fatma Gök (Boğaziçi Üniversitesi)