Ç’ARE Fatim
Adige Mak Gazetesi, Agustos 2012
Çeviri: AÇUMIJ Hilmi
Günümüzde Suriye’de sürmekte olan çatışmalar pek çok insanı zor durumda bıraktı. Yöneticilerin kirli politikaları sebebiyle suçsuz sıradan halk azap içerisinde. Suriye’de yaşayanlar yıllardan beri edindikleri mülkleri bırakarak aileleri ve çocuklarının güvenliğini sağlamak için ülkeyi terk etmek zorunda kalıyorlar. Bu zor duruma düşenler arasında soydaşlarımız da var.
Kardeş Cumhuriyetler Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes ve Adigey ellerinden gelen imkanlar çerçevesinde soydaşlarımıza yardım ediyorlar. Zor duruma düşen soydaşlarımıza mülkçe yardım etmeye çalışırken aynı zamanda kendi yanlarında yaşamaları için de davet ediyorlar.
Suriye’den gelen soydaşlarımızın durumları hakkında bilgi almak için geri dönenlerin adaptasyonu merkezi müdürü ĞUÇ’ETL Ashad ile görüştük. Onun belirttiğine göre günümüze kadar Adigey’e gelenlerin sayısı 150’yi buldu. Adige Xase’nin de yardımcı olduğu geri dönenlere yardım fondu çalışmalara başladı. Fon yönetiminin aldığı karar uyarınca fonda verilen yardımlar vasıtasıyla geri dönen ailelerin geçici süre barınacakları evlerin kiralanmasına yardımcı olunuyor, ilk üç ayın kirası ödeniyor.
ĞUÇ’ETL Ashad
Geri Dönenlerin Adaptasyonu Merkezi Müdürü
Merkezin yöneticisi; Soydaşlarımızı havaalanında karşılıyoruz. Emlakçılarla anlaştık onlara mobilyalı evler arıyor hemen yeni yaşamlarına adapte olmalarını arzuluyoruz. Ev ücretlerinin yanısıra burada okumakta olan Suriye’den gelmiş 41 öğrenciye de her ay bin Ruble yardım ediyoruz. Önümüzdeki günlerde fonda yapılacak yardımlar çerçevesinde her birine üçer bin ruble vermeyi amaçlıyoruz. Bunun yanısıra geri dönenlere yardımcı olmak için Adige Cumhuriyeti Başkanı bir komisyon kurdurdu. Bu komisyonun başkanı başbakan KUMP’IL Murat. Komisyonda ayrıca bakanlık ve komite yöneticileri de bulunuyor. KUMP’IL Murat her yöneticinin elinden gelen imkan çerçevesinde soydaşlarımızın ihtiyaçlarının karşılanmasına katkıda bulunmaları talimatını verdi. Örneğin bu konuda sağlık bakanlığı geri dönenlere yardımcı oldu. Evrakları için gerekli olan 3-4 bin Ruble kadar tutan analizleri ücretsiz yaptırmalarını sağladı. Kentte bulunan dört polikliniğe gelenleri gönderiyor gereken işlemleri ücretsiz yaptırıyoruz. Ayrıca pasaport almaları için gerekenleri de yapıyoruz.
Ashad’ın belirttiğine göre günümüzde geri dönmek isteyen daha çok kişi var. Fakat, bunların dönmek için gereken evrakları sağlamaları işlerini zorlaştırıyor. Merkez olarak kendilerinin üzerlerine düşen görevleri yerine getirdikleri de söyledi.
Umutlarını kaybetmemeleri yaşamın üzerlerine yüklediği ağır yükü bir nebze paylaşmak için Suriye’den gelmiş olan ailelerden bazıları ile görüştük. Arasından sıyrıldıkları zorluklar ve geri döndükleri tarihi toprakları hakkında edindikleri izlenimleri öğrenmek üzere onlarla sohbet ettik.
Yaşadığımız topraklar bütün Adigelere ait
İlk görüştüğümüz aile TIĞUJ Naim’in ailesiydi. Naim ve eşi Hilya üç kız evlada sahipler. En büyük kızları Raniya evli ve bir çocuk sahibi. İkiz kardeşler Sipse ve Mariyana öğrenciler. TIĞUJ ailesi Suriye’de Kurseyir isimli Adige köyünde yaşıyorlardı. Bu köyde toplam 3000 kadar Adige yaşıyordu. Gerçeği söylemek gerekirse Naim ve eşinin Çerkesce’yi güzel konuşuyor olmalarına hayret etmekten kendimi alamadım. Dili kaybetmemiş korumuş olmaları hakkında soru sorduğumda ise; ‘Çerkes değil miyiz, Çerkes milletinden değil miyiz, neden dilimizi korumayalım ki’ diyerek cevap verdiler. Bunun üzerine yüzyıllardır vatanından uzakta, başka ulusların arasında kendi anadillerinde eğitimden yoksun bir şekilde olmalarına rağmen dillerine kıymet vererek ev içinde kullanarak dillerini korumuş olmalarına çok değer verdim. Biz kendi cumhuriyetimizde yaşarken, anadilimizi istediğimiz gibi kullanma, yazma özgürlüğüne sahipken pek çok ailenin Çerkesce’yi önemsemediğini görmek üzüntü verici oluyor. Gelecek nesillerimiz içerisinde Çerkesce’yi konuşmayı bırakın anlamayanlar bile var olacak olması üzücü…
.
Naim’in belirttiğine göre geçtiğimiz kış geri dönüş için Suriye’den, Nalçik, Çerkessk ve Mıyekuape’ye gelen heyet içerisindeydi. Geri dönmek isteyen 150 kişinin imzaladığı ilk müracaatı Moskova’ya kadar ulaştırmışlardı.
– Ben Adige Xase’de çalışıyorum. O zaman Xase’de işin gerçek durumunu öğrenmek için soydaşlarımızın yaşadıkları cumhuriyetlerde bulunduk. Kabardey-Balkar Cumhuriyeti başkanı KANEKO Arsen’den Allah razı olsun, üzerinde kaygılandığımız her şeyi bize çözdü. Köylere gittik, yaşamlarını gördük. Karaçay-Çerkessk cumhuriyeti başkanı bizi hoş karşıladı, ellerindeki tüm imkanları kullanarak zora düşenlere yardım edeceklerini söyledi. Ardından Mıyekuape’ye geldiğimizde bizi ÇEMIFO Gazi karşıladı ondan da çok razıyız. Aynı zamanda Adige Cumhuriyeti Parlamentosu- Xase başkanı AŞE Muhammed’le de görüştük, o da işlerimizi kolaylaştırdı. Suriye’ye ulaştığımızda Adigelerin bizi iyi karşıladıklarını soydaşlarımıza ilettik ve bizi beklediklerini de söyledik. Vize almakta zorluk çektiysek te, gereken evrakları hazırlayarak gelen ilk grupla birlikte geldik.
Naim’in mesleği inşaatçılık, evler yaptırıyor. Eşi ise çalışmıyor, ev hanımı.
– Ben en çok, adeta yüreğimde yer alırcasına Mıyekuape’yi seviyorum. Burada Tığujlar yaşıyorlar.. TIĞUJ Zavurdin beni davet edip ağırlayarak sülalemiz hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Allah izin verirse diğer sülaledaşlarımla da bir araya gelmek istiyorum. Bu üstünde yaşadığımız toprak dünyadaki tüm Adigelere ait. Geri dönenlere toprak verilmeli, toprağımız bol, fakat Rusya bunu kabul etmiyor. Çünkü buraya gelen bu kadar insana da o zaman topraktan pay vermek gerekiyor. Dünyanın Kürt’ü Adigey’e yerleşiyor. Ee biz Adigeler olarak birbirimize yardım etmemeliyiz, öyle mi? Yahu Çerkes değil miyiz (ты адыгэба шъыу!) İşte üzüldüğümüz şey bu.
Naim Suriye’de kendisine ait çok sayıda apartman’ı bırakıp geldi, hiç birisini satamadı. Evlerinden bir tanesi üç milyon kadar yapıyor. Bütün yaşamı boyunca edindiği mülkü bırakıp başlarını kurtarıp buraya geldiler. Çünkü savaş sürüyor, Çerkesleri de öldürüyorlar, yaşam güvencesi yok. Naim’in damadının evini bomba ile yıktılar. Arabasını durdurup elindeki parayı alıp kendisini de dövdüler, arabasından attılar. Bu olayların ardından umutlarını iyice kaybettiler ve böylece çabucak Adigey’e dönmeye karar verdiler.
Naim; ‘Bize yardımcı olan herkesten Allah razı olsun. Ailecek şimdi rahatız, şükürler olsun. Önümüzde çözmek üzere düşündüğüm çok şey var. Bir başlangıcı olmadan ev yapmak olmaz. Bu yüzden, bir pasaport işlerini bitirebilirsek, çalışacağım. Geri dönenlere de elimizden geldiği kadar yardım edeceğiz.
Fovkar Ziyat ve Raniya Suriye’nin Teterhable köyündenler. Genç bir aile, ufak kızları Timaf üç yaşında. Aynı köyde imam olarak çalışıyordu. Ziyat yukarıda bahsettiğimiz Naim’in damadı.
– Eşimde ben de ilk defa Adigey’e geliyoruz. Daha önceleri de atalarımızın çıktığı toprakları görmek istiyordum. Fakat ne yazık ki zor duruma düşünce görmek nasip oldu. Savaş başlayıp çıkmak zorunda kaldıktan sonra geldik. İstemeyerek ayrıldık ama isteyerek te buraya geldik. Çok uzun zamandır vatanımız diyorduk, gelmek istiyorduk. Ama böyle zor durumda kalıp gelmek te istemiyorduk. Çünkü evlerimizi, akrabalarımızı, sülaledaşlarımızı orada bırakıp geldik.
Vatanına dönmek isteyenlerin sayısı çok. Ama bu kolay bir iş değil. İzin almadan çıkarsan öldürülürsün, olmaz şeylere maruz kalabilirsin.
Ziyad’ın anlattığına göre daha önceleri Golan’da yaşıyorlardı sonra Teterhable’ye göç etmek zorunda kaldılar. Günümüzde ise evrakların çıkartılması için oraya gitmek zor, dolayısıyla pek çok kişi evrak çıkartamadığı için şu an gelemiyor.
-İmam olduğum için beni oralardaki pek çok Çerkes tanıyor. Aynı zamanda gruplar organize edip ümreye götürüyordum. Çerkes köylerinde yaklaşık üç bin öğrenciye kur’an okumasını öğretiyordum.
Ziyat’ın anlattığına göre babası vefat etmiş. Annesini de getirirlerken, annesi Moskova’da havaalanında rahatsızlık geçirince orada kaldı. Sağlığı düzelince o da buraya gelecek. Bir tanecik kızkardeşi Şam’da kaldı. O’nun için de üzülüyor. Ziyat’ın evine ise bomba düşüp içinde yaşanmayacak şekilde yıkıldı. Sahip olduğu her şeyi bırakmak zorunda kaldı.
Ziyat; ‘ŞHALAHO Asker ve Ç’ERMIT Muğdin Şam’a gelip sıkıntılarımızı öğrenmişlerdi. Onlardan çok razıyım. Geride kalan soydaşlarımız gözümüzün önünden gitmiyorlar, onlara nasıl yardımcı olabilirizin peşindeyiz.
Geride kalanlar için üzülüyorlar.
Der Fikret ve eşi Neval bizi güzel karşıladılar. Böyle olmasına rağmen yüzlerinden üzüntü akıyordu. Onların anlattığına göre Şamlılar üç kızları bir oğulları var. İki kızlarının evrakları hazır olmadığı için Suriye’de kaldılar, onlar için üzülüyorlar. Fikret 69 yaşında, eşi ve kendisi Kabardey, fakat edebiyat dilinde güzel konuşuyorlar.
Fikret yaklaşık 20 yıl kadar önce Adige Xase’nin davetlisi olarak Nalçik’e gelmiş. Geri dönerlerken sülaledaşlarının en çok yaşadığı yeri aramadan bir an evvel Suriye’den çıkalım da neresi olursa olsun diye yola çıkmışlar.
Fikret uzun yıllar coğrafya öğretmenliği yaparak bu meslekten emekliye ayrılmış. Neval ise ev hanımıydı, çocukların yetişmesi ile ilgileniyordu. Aile içinde anadilde konuşuyorlar çocuklarının hepsi Çerkesce’yi iyi derecede biliyorlar. Fikret ‘nasıl olduysa da çocuklarımıza ana dilimizi unutturmadık’ diyor.
– Uzun zamandır anavatanımıza dönemek istiyorduk ama bir türlü imkan bulamıyorduk, şimdiyse zor karşısında Suriye’yi terk etmek zorunda kaldık. ‘Bizim vatanımız da güzel, dilimizde kaybolmadan bu karışıklıklarda kaybolmadan vatanımıza dönersek daha iyi diyerek geldik’ diyor.
Ç’EREF Neval (Fikret’in eşi) ; İki kızım aileleri ile birlikte, annem, kardeşim, yakın akrabalarım hep Suriye’de kaldılar. Hepside buraya gelmek istiyorlar. Geri dönmek için gereken evrakları hazırlayıp Rus konsolosluğuna verdiler ama ‘ticari vize için başvurmuşsunuz, bu yüzden sizi çıkartacağız’ diyorlar. Annem bize çok uzak olmayan bir yerde yaşıyordu ama buraya gelirken yanına bile uğrayamadım, yüreğim yanıyor. Her şeyden çok ona üzülüyorum. Bizim evraklarımız hazır olunca herkes ‘hemen çıkın gidin, sonra yolları kapatırlarsa çıkamazsınız’ deyince aceleyle başımızı alıp geldik. Kızımın evi daha yakındaydı da, gece onların yanına gidip, sabah erkenden havaalanına gidip yola çıktık. Her yer tehlikeli, nereden kimin çıkıp seni vuracağını bilemiyorsun. Bir ihtiyaç için evden birisi ayrıldığında yola bakıp duruyorsun acaba geri dönebilir mi yoksa dönemez mi diye telaşlanıyorsun. Geride kalanlar için çok üzülüyorum. Büyük kızımın iki çocuğu var, öbürü yeni evli. Canımız, akrabalarımızla internet vasıtasıyla konuşuyoruz ama durumları hiç iyi değil. Her gün karışıklıklar daha da artıyor, daha korkulası bir hal alıyor.
Evimizi, arsamızı, arabamızı, tüm yaşamımız boyunca zorla bir araya getirdiğimiz her şeyi bırakıp geldik. Evimizi satma imkanı bulamadık, kime satacaksın ki, satayım desen de artık çok ucuzlar. Boşalan evlerin içindekileri yağmalıyorlar. Arabaları yakmazlarsa parçalıyorlar. Bir de bunları en çok Çerkeslerin oturduğu mahallelerde yapıyorlar. Adigeler nerede olurlarsa olsunlar gerçekten doğrular için çalışıyorlar, doğruluk için çabalıyorlar, bunu da şimdi onlar kabul etmiyor. Gerçekten, gerçeği söyleyeceksem evraklarım hazır olduğunda sevinmedim, kızlarımı geride bıraktım. Onların evrakları bizimkilerden önce hal olsaydı daha sevinirdim.
Evrakları ellerine ulaşan insanlar iki-üç gün öncesinden evlerinden çıkıp yollarda beklemeye başlıyorlar, ya yolları kapatırlarsa ya gelemezsek diye yollara çıkyorlar. Çıkıp geleceğin yolu birileri kapatırsa ne olursa olsun bulunduğun yerden başka bir yere gitmen mümkün değil ki. İşyerleri kapalı, gelir kapıları kapalı, insanlar çok zor durumdalar. Hırsızların sayısı çok arttı. Önceden Şam güzeldi, sabaha kadar dışarıda kalsan da kimse bir şey yapmaz bir şey söylemezdi ama şimdi gündüz bile sokağa dahi çıkmak çok tehlikeli. Telefonla konuşsan bile, dinleniyorsun, tercümanlarda bulmuşlar her dediğimizi araştırıyorlar, imkanlar çerçevesinde telefonda bile olmaz bir şey söylememelisin.
Neval sadece çocuklarının değil Şam’da oturan bir tane bile Adige’nin zarar görmeden, hepsinin geri dönmesi için dua ediyor.
Karışıklıkların sebebi olan hükümet karşıtı gruplar şu sıralarda püskürtülmüş durumda. Bu kadar çok azap ve zorluk çekmiş olan insanların yaşantılarının yeniden normale dönüp, Suriye’nin yeniden barış ve huzur içerisinde yaşam bulmasını arzuluyoruz. Soydaşlarımızın yanında olduğumuzun onları desteklediğimizin bir belirteci de bu gün kardeş cumhuriyetlerimizin başkanlarının uyguladıkları politikalardır.
Bu felaketle Adigelerde ilintililer ve kendi milletlerini kendi kendilerine korumaları gerektiğini öğrendiler. Gelecekte zorluk ve kargaşalık içine düşmememiz temennisi ile.