DEVLET AKLI VE BUMERANG-2

Dr. MEŞFEŞ’Ü Necdet Hatam

“Devlet Aklı ve Bumerang-1” i, tüm halkların eşit olduğunun yazıldığı RF Aanayasası’na KAFFED yetkililerinin, “hayır” denmesi için çağrısı yapması üzerine paylaşmıştım.

DEVLET AKLI VE BUMERANG -1   >>>

Yazıyı paylaşma nedenini de “Anayasanın kabulünden sonra söylenmişi yapılmış sanan ilkel kafa yapısı, RF’nu anayasasını unutmuş olmalı ki konuşmalar bıçakla kesilir gibi kesildi. Yine de ben hep doğru yaptığına, hiç yanılmadığına inanan ego yeniden filizlenebilir, bir patlama yapabilir kaygısı ile hiç düşünemedikleri bir tehlike konusunda uyarı görevimi yapayım” diye açıklamaya çalışmıştım.

Haklıymışım. Doğru yaptığına, hiç yanılmadığına inanan ego korktuğum gibi yeniden filizlendi. Örneğin hangi ülkeye karşı olursa olsun hep doğruları söyleyeceğini defalarca açıklayan “KAFFED şeffaf yönetimi”, tüzüğün 2. Maddesi taslağına şu cümleleri de ekledi:
“…21 Mayıs 1864 Çerkes Soykırım ve Sürgününün tüm dünyaya tanıtılmasını ve tanınmasını; Soykırım ve Sürgün nedeniyle oluşan hak kayıplarının telafi edilmesini ve bu kapsamda Anavatana koşulsuz dönüş ve vatandaşlık gibi hakların alınmasını; Anavatan ve Diğer Diaspora ile ekonomi, kültür ve eğitim başta olmak üzere diğer her alanda sürdürülebilir ilişkilerin kurulmasını, güçlendirilmesini ve korunmasını sağlamayı amaçlar.”

Görülebileceği gibi KAFFED yine, döndüğünde yakalayamayacağı ve kafasını gözünü kırabilecek bir bumerang atıyor. Üstelik her fırsatta “şeffaf” olmakla övünen yönetim, taslak metinde bu maddeye ekledikleri “soykırım” bumerangını gerekçede belirtmeme kurnazlığı yapıyor. Yine halkımızı aptal yerine koyuyor. Maddeleri kimseler ince eleyip sık dokumaz diye olsa gerek gerekçeyi hafifletiyor:
“ ‘Kafkaslılık’ ve ‘kafkaslı’ gibi bizi temsil etmeyen, maddenin yazıldığı dönemin şartlarında gerekiyor olsa da bugün geçerliliğini yitiren kelime ve ifadeler çıkarılmış, toplumun algısı ve ihtiyaçlarına uygun olarak sürgün, anadil ve dönüş ile ilgili ifadeler eklenmiş, güncellenerek ve sadeleştirilerek madde yazılmıştır. Üçüncü paragraf kamu yararına dernek statüsü için eklenmiştir.”

Biz ise, KAFFED’in soykırım ve sürgünü ele alış şeklini, “Devlet aklı” ile birlikte düşünüldüğünde, namlusu çok kolaylıkla ve hiç beklenmedik bir zamanda kendilerine dönecek, tehlikeli bir silah olarak değerlendiriyoruz.

Çünkü;
Kavramı dünyaca bilinir kılan Rafael Lemkin’in tanımladığı soykırım tekniklerinin özellikle ikisinin toplumsal hafızamızda kapsadığı yer hiç de küçümsenecek gibi değil:
“1- Siyasî Soykırım: Hedeflenen grubun yerleşim bölgesindeki sokak, cadde, yerleşim yeri, mezra, il ve ilçe adları değiştirilir.
3- Kültürel Soykırım: Yerel halkın dilini kullanmasını, ana dilini konuşmasını yasaklama.”

Aynı şekilde, KAFFED’in sıkça atıfta bulunduğu “Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin soykırım suçu saydığı uygulamalardan da ikisini toplumsal hafızamızdan silmek hiç mümkün görünmüyor.

“Ulusal, etnik veya dinsel bir ‘grubu’ kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla aşağıdaki fiillerden herhangi biri, Soykırım suçunu oluşturur:
b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi;
e) Gruba mensup çocukları zorla başka bir gruba nakletmek.”
Lemkin, soykırım ve inkâr – Altüst Dergisi (altust.org)

Peki, bu uygulamaları yapan devletlerin devlet aklı, “bu KAFFED’e güven olmaz sırayı bize de getirir diye düşünmeye başlarlarsa?… Attığınız Bumerang dönüp kafanızı gözünüzü kırmaz mı? Bu geri dönüşten sadece bumerangı atanlar değil tüm halkımız zarar görmez mi? Tek hücreli Amip, karşılaştığı partikülün organik olup olmadığını, yani enerji alıp alamayacağını ayırabilirken KAFFED’in günümüz yetkililerinin bu tutumlarının nedeni cehalet bile olsa çok vahim değil mi?

Bir de ne yapacakmış KAFFED? “Sürgün nedeniyle oluşan hak kayıplarının telafi edilmesini” sağlayacakmış. Oysa defalarca paylaştığımız gibi hak kayıplarının telafi edilebilirliği dış müdahale ile mümkün görünmüyor. ABD temyiz mahkemesi, 8 Ağustos 2019’da, Ermenilerin Türkiye’den tazminat ve toprak talebi davasında bakın nasıl bir karar vermiş.
“ABD Temyiz Mahkemesi, kararında ayrıca, savaş dönemlerinin yarattığı güçlüklerin zamanaşımı sürelerini hakkaniyet gerekçesiyle durdurabildiğini, davacılar bakımından böyle bir mağduriyetin oluşmadığını, çünkü davacıların iddia edilen “katliamların” gerçek mağduru olmadıklarını, çoğunun atalarının onlarca yıl önce ABD’ye göç ederek yerleştiklerini belirtti.”
“Mahkeme, Ermenilerin tarihi iddialarına ilişkin olarak ise herhangi bir incelemeye girmeden dava konusu talepleri oy birliği ile reddetti.”
ABD’li Ermenilerin Türkiye’den tazminat ve toprak talebine ret – Son Dakika Güncel Haberler (hurriyet.com.tr)

Başka ne yapacakmış KAFFED? “Anavatana koşulsuz dönüş ve vatandaşlık gibi hakların alınmasını sağlayacakmış”. Ben de koşulsuz vatandaşlık hakkının gümüş tepside uzatıldığı 9 yıl boyunca kılını kımıldatmayanlar, bir kişinin bile usulüne uygun olarak başvurusunu sağlamayanlar, e-devletten dedelerinin Kafkas göçmeni olduğunu gösterir belge almayanlar, dün yasaklanan soyadını, izin verildiği halde bugün almayanlar, seçmeli ders sınıflarına 500 öğrenci bulamayanlar böyle üfürdüklerinde hep o ünlü fındık reklamını anımsarım. Hani epeyce bir süre fındığın yararlarını sayıp döküp kısa bir aradan sonra “tabii yersen” diye biten sevimli reklamı… Yani 9 yıl boyunca koşulsuz vatandaşlıktan yararlanmayan KAFFED yöneticileri neler, neler yapacakmış… Tabii yersek…

Daha başka ne yapacakmış KAFFED? Söylem ve eylemleri ile 100. Yıl Etkinlikleri’ne resmi davetin geri alınmasına neden olacak, üç cumhuriyetin devlet statüsü kazanmalarının yüzüncü yılını görmezden duymazdan gelecek ama koşulsuz dönüşü sağlayacak çalışma yapacakmış. Tabii yersek…

Daha fazla uzatmayayım. Tüm bunlar, arkadaşlarımızın gözlerinin, Van kedisinin gözleri gibi farklı olması ile açıklanabilir diyorum. Bir farkla. Fark, Van kendisinin gözlerinin rengi benzemez iken, arkadaşlarımızın gözlerinin aynı şeyi farklı görmesi. Bir gözlerinin güvercin bir gözlerinin de şahin gibi bakması…

Özetle yapılması gereken, Anavatanda da diaspora ülkelerinde de geçmişin olumsuzluklarını ısıtıp ısıtıp gündeme getirerek devlet aklı ile ters düşmek değil, Anavatan ve diaspora ülkelerindeki kazanımlarımızdan olabildiğince yararlanmak, halkımızın geleceği kalması için elden gelen çabayı göstermektir.

Bilindiği gibi anavatandan uzak düşmemizde Osmanlı ile Çarlık Rusya’sı arasındaki rekabetin payı çok büyüktür. Ve bilinmeli ki, diasporanın anavatana kavuşmasında da Osmanlı varisi Türkiye Cumhuriyeti ile Çarlık Rusya’sının varisi Rusya Federasyonu’nun dostluğu çok büyük rol oynayacaktır. Dolayısı ile anavatana dönüş konusunda samimi olanların, diaspora ülkeleri ile Rusya Federasyonu ilişkilerinin gelişmesi, dostluklarının pekişmesi için var gücü ile çalışması gerekmektedir.

Elde olan haklardan yararlanmayanların daha ileri hak talebinde bulunmaları da asıl amaçlarını gizlediklerinin en azından samimi olmadıklarının kanıtıdır..

Bumerang: Özellikle Avustralya yerlileri (Aborjin), ayrıca eski Mısırlılar ve Avrupalılar, Hindistan’ın bazı yörelerindeki kabileler tarafından silah olarak kullanılan yassı bir kesite sahip eğri bir sopa. Avustralya ve ABD’de hala spor aracı olarak kullanılmaktadır.
(…) Bumerang, kendi ekseni etrafında dönmesinden ileri gelen jiroskopik tesirle devrilmeyip, kurgusal dairenin dik ekseni etrafında dönme yapar. Bu hareket neticesi kurgusal dairenin yönü daima değişir ve neticede dairevi bir yörünge takip ederek ilk başlangıç noktasına gelir.