XIII.
GECE GELEN ATLILAR
(ЧЭЩ ШЫУХЭР)
1
Karanlık bir akşamdı. Yıldızların zayıf ışıltıları ancak
gölgeleri görmeye yetiyordu.
Gecenin ilerlemiş bir saatinde Mıhamet köyden evine döndü, atlara
bakmak için ahıra (шэщ) girdi. Bir at ayağı sesini duydu, kapıdaki
koca köpek de havlamaya başlayınca, hemen ahırdan çıktı.
Bahçenin tam ortasında bir at karaltısı duruyordu. Zar zor gördüğü
at karaltısından bu atın köyün atlarından bir olmadığını hemen
anladı. Atlının kendisi de kalınca yapılı biriydi, çevik biri
değil, gevşek ve serbest görünümlü ve gamsız biriymiş gibi eğerine
kurulmuştu, at binişi Adige usulüydü…
Atlı bir şey demeden duruyordu. Neye yoracağını bilemeden, biraz
da korkarak, Mıhamet, atlıya doğru yavaş yavaş yürümeye başladı.
- Kim o, diye seslendi.
- Yanıma yaklaşma! (Podxodi syuda!)
Sesi Adige sesiydi, değişik bir Adige telaffuz biçimi vardı.
Bir Adige’nin böyle Rusça konuşmasını neye yoracağını bilemeden,
Mıhamet, daha da korkmuş halde, atlıya fazla sokulmadan yerinde
durdu.
- Fazla yanaşma! (Podxodi blije!), dedi bir daha, bu insanlıktan
nasibini almamış kaba kişi.
Mıhamet biraz daha sokuldu. Bahçe kapısına doğru bir baktığında
başka bir atlının daha kapı dışında beklediğini, başını başlıkla
da sardığını gördü. Bunun üzerine Mıhamet büsbütün korktu.
- Gde seyças Degotluko (Değotluk’u nasıl bulabiliriz?), diye sordu
karşısındaki atlı.
- Gde Degotluko? Doma. (Değotluk nerede olabilir ki? Evindedir).
- Evini bilmiyorum. Tanışmak, onu görmek için evini arıyorum.
- Naşa seyças Dogotluko rasxodit, on domoy poşel.
- Seyças on poşel domoy!
Mıhamet atlının iyi niyetli biri olmadığını anlamıştı, verdiği
bilgiler için de pişmandı.
- Naşe ne znay, Dogotluko ulitsa poşel, drugoy strona. Naşa domoy
poşel.
- Smotri, esli ego doma ne budet, togda tebe ploxo budet, diyerek,
atlı hemen dörtnala bahçeden fırladı. Öbür atlı da onu izledi.
Değotluk’un yerini söylemekle hata ettiğini Mıhamet hemen
anlamıştı. Pişman olmuş, şaşırmış ve ne yapacağını bilemez halde
bir süre yerinde çakılıp kaldı. Ansızın “Onu öldürmeye
gidiyorlar!” düşüncesi sert bir şiş gibi beynine çakıldı. Telaş
içinde bakınıp hızla fırladı.
Yola doğru değil, bahçe içinden çiti atladı, ”Öldürecekler onu!”
kaygısı içinde, koca çitleri bile bana mısın demeden atlayarak,
alabildiğine koşmaktaydı Mıhamet. Peşine düşüp havlayan
köpeklerden izlediği yolu kestirebilirdin. Değotluk’un küçük evine
varır varmaz gorg (гъуаргъу) dedirterek kapıyı açıp içeri daldı.
Evin içi karanlıktı.
- Değotluk, diyerek hafif bir sesle onu çağırdı.
- Kim o?diyen Değotluk’un karaltısı belirdi, tabancasının horozunu
çektiği duyuldu.
- Benim, Mıhamet. Haydi, hemen evden uzaklaşalım!
- Sen misin, Mıhamet? Ne oldu, diyen Değotluk’un kibrit
çıkardığını duydu.
- Ateş yakma, haydi, hemen evden çık, çık diyorum, hadi! Mıhamet
aceleyle uzanıp Değotluk’un elini yakaladı ve onu evin içinden
çıkardı. Konuşturmadan mısır bahçesine, mısırların içine götürdü.
- Ne oldu ki, diye sordu Değotluk bahçeye çıktıklarında.
- Ne olduğunu şimdi görürsün. Haydut olduklarını sanıyorum, senin
yerini sordular, diye soluyarak, ne yapacağını da bilemeyerek,
eliyle onu arkasına alarak Değotluk’u mısırların içine doğru
götürdü, ardından sakınarak bahçe kapısına doğru bakmaya başladı
Mıhamet.
Değotluk, durumu kavradı, eliyle çekip Mıhamet’i arkasına aldı.
Tabancasının horozunu çekerek, bahçe çitinin gerisine çöktü. Aynı
anda atlıların ayak sesleri duyuldu. Bahçe kapısına değin
gelmediler, bir atlı söğüt ağacının yanında durdu. Biraz sonra,
bahçe kapısına yakın, çit dibinden biri seslendi.
- Değotluk!
Ses Mıhamet ile Rusça konuşan kişiye ait değildi, ama onu
göremiyorlardı. Biraz sonra diğeri seslendi. Yükse sesle bağıran
birinin sesinin kime ait olduğu anlaşılamıyordu. Ancak bu sesi
daha önce duymuş, tanıdıkları birine aitmiş gibi gelmişti
kendilerine. Biraz sonra üçüncü kişinin sesi de gelince, Değotluk
sesin geldiği yeri nişan alıp ateş etti. Ateş eder etmez de
Mıhamet’in elinden tutup bulundukları yerden hemen uzaklaştılar.
Aynı anda tabanca ve tüfekle hep birlikte mısır tarlasına ateş
etmeye başladılar. Değotluk, Mıhamet’e yerinde kalmasını işaret
ederek, gizlice yol boyundaki çite doğru ilerlemeye başladı. Çok
geçmeden atlılar söğüdün gölgesinden ayılıp dörtnala uzaklaşmaya
başladılar. Değotluk çiti atlayıp yola çıktı ve arkalarından
birkaç el ateş etti.
Bütün bir gece ve bir sabah boyunca Değotluk, gece kendisini
Adigece olarak çağıran sesin yabancı gelmediğini, ama bu sesin
kime ait olduğunu çıkaramadan düşünüp durdu. Böyle bir şeyi
yapabilecek biri olarak, aklına sadece İsmahil geliyordu. Ancak
İsmahil’in sesini bağırırken hiç duymamıştı. Ardından, düşününce
İsmail’in yumuşak sesinin gece içinde bir kumru gibi
çıkabileceğini de aklına getirdi. ”Ateş ettiğimde belki de
yaralanmıştır, bir bakayım…” diyerek kuşku içinde evine gidip
İsmahil’i sordu.
- Dün İncıc’e (Инджыдж) gitti, dediler. Bunun üzerine kuşkusu daha
bir arttı.
Akşamleyin komsomol hücresini bir araya getirip koruma önlemlerini
artırmaya karar verdi. Döner dönmez İsmahil’i gözetlemeleri için
de iki komsomolu görevlendirdi.
Ertesi gün iki komsomol Değotluk’un yanına gelip gizlice
bildirdiler.
- İsmahil döndü, hala köyde, diyerek.
|