...................
...................

MUTLULUK YOLU      3.BÖLÜM -7

K'ERAŞ Tembot
Çeviri: HAPİ Cevdet Yıldız
Orijinal Adı:
К1ЭРЭЩЭ Тембот; Насыпым игъогу

                         
...................
...................

IV. ÖZERKLİK BAYRAMI (АВТОНОМ ДЖЭГУ) -02

Kadın olduklarını unutmayan ezilip büzülen utanan ve alacalı bir saf oluşturan kızlar içinde Nafset'in çok farklı biri olduğunu anlamıştı Bibolet. Geçmişin prangalarından kurtulmayı başarmış serbest ve özgür bir kız görünümü vardı Nafset'in üzerinde. En başta kendine saygılı olduğu anlaşılıyordu. Adige dansları sırasında Adige kızları,  süslü birer bez bebek gibi yerlerinden kımıldamadan ayakta durmaya alıştırılmışlardı. Bu durumu kınar gibi bir görünümü vardı. Aklı başında, gözlerini indirmeden bakıyor, başını dimdik yukarıda tutuyordu. Bazen bir kuş gibi ansızın başını çevirip çevresine bakındığı da oluyordu ancak kimseye bakmıyor, topluluğun dışındaymış da kendi aklından geçen bir şeyleri düşünüyormuş gibiydi.

  
Nafset oldukça boy atmıştı. Küçük elli ve ince bacaklı o eski kız yoktu artık. Şimdi uzun boylu, fidan gibi bir kız vardı ortalıkta. Başındaki altın işlemeli küçükbaşlığını/şapkasını da şaka olsun diye takmışa benziyordu. Kepini diğer kızlar gibi derinlemesine değil; gururlu, biraz da geçmişi eleştirir gibi hafifçe başına geçirmişti.

  
Nafset, topluluğun üzerinde uzunca bir süre bakışlarını sürdürdü. Bibolet'in bulunduğu tarafa da baktı ama Bibolet’i göremedi. Bibolet, kızın kendisini gördüğünü sanıp başıyla bir iki kez selam verdi ancak kızdan bir yanıt alamadı. Buna bir anlam veremedi. Tasalandı ve üzülmeye başladı.

Sonunda Nafset de onu gördü. Uçmaya hazırlanan bir kuş gibi yüzünü iyice göstererek gülümsedi. Kızın yanaklarında açılmış olan pembeliği Bibolet durduğu yerden bile fark etti.  Kaçamak bakışlarla gözleri ve kaşlarıyla konuşuyor ve seviniyormuş gibi bir süre durdu. Ortada oynamakta olan gençler engel olmadıkları sürece birbirlerine bakıp duruyorlardı.

 - Yoldaş Mozokov, niye seni göremiyoruz? Dün akşama değin seni görmek nasip olmadı, -diye birinin elini tuttuğunu fark etti Bibolet. Geriye döndüğünde tanıdı. Bu kadın, Adige Özerk Oblastı Yürütme Komitesi’nden (oblispolkom)  özerklik kutlamasına gelmiş olanlardan biriydi. ”Bizi konuk edeceğini ve her konuda yardımcı olacağını unutmuş olmalısın!

- Şimdiye değin sizi buyur edecek birilerini bulamadınız mı, diyerek kadının elini tuttu.

 - Bulduk ama senin bize daha çok yardım edeceğini umuyorduk. Sözünü yerine getirmen gerekiyor! diyerek takılıyordu kadın.

- Adige danslarını nasıl buldun?

- Ах, как чудно! (Aman, çok değişik!). Ne de güzel oynuyorlar?

- Bir şey yediniz mi?

 
Tanıdık kadınla konuşurken bir yandan da Nafset’e bakmaya çalışıyordu Bibolet. Ancak kız eskisi gibi istekli bakmıyordu. Bazen baktığı oluyordu ama soğuk soğuk bakıyordu.

- Yoldaş Mozokov, şuna bir bak, ne yaman dans ediyor o! Ayakları yere değmiyor gibi! Köyde gezsen bile bu kadar güzel bir kız olduğunu bilemezsin. Ne de güzel kızlar var içlerinde. Şu tarafa bak, başında küçük bir yuvarlak şapkası olan şu uzun boylu kızı görüyor musun? Hep senin tarafına bakıyor. Çok gösterişli bir kız o. Kendine güvenli, başını dik tutuyor o kız, hele bir bak o kızın o dik duruşuna! Okumuş bir kadına benziyor.

Öbür kızlar gibi utanan, ezilip büzülen bir kız değil o. Akıllı biri olmalı o kız, diyor. İlk kez Adige danslarını görmüş olan Rus kadını Bibolet’i lafa tutmuş, esir almıştı.

   
Bibolet de “evet”, ”öyle”, ”oyunları ilginç bulmana memnun oldum”  gibi zoraki birkaç sözcükle yanıtlar veriyordu kadına. Bu arada Nafset’in kendisine artık bakmamakta olmasının nedenini anlayamıyor, üzülüyordu.

- Yoldaş Mozokov, çok susadım. Bana içecek su bulursan çok sevinirim, diye ricada bulundu kadın.

- Oyun bitsin,  bira içersin dediyse de kadını yatıştıramadı, kadın için birlikte su aramaya gitmek zorunda kaldı.

   
Döndüklerinde Nafset bir kez daha baktı ardından hiç bakmadı. Rengi sararmış, üzgün ve çoğunca başka yere bakıyormuş gibi bir süre durdu. Bibolet gözünü ondan ayırmıyordu ama bir türlü de göz göze gelemiyordu.

   
Derken dans sırası Nafset’e geldi. Akordeon (pşıne), bir sığırcı sürüsü cıvıltısı gibi sesler eşliğinde İslamıy havasını çalmaya başladı. Hızlı ve yakışıklı,  gençten bir delikanlı gelip Nafset’i dansa çağırdı. Nafset, soylu bir yürüyüşle adeta bir kuğu gibi süzülerek delikanlının peşi sıra meydanı bir dolandı. Ardından delikanlıyı takmıyormuş gibi bir dönüş yapıp sırtını döndü. Başını kibirli bir biçimde yukarı kaldırıp dansını sürdürdü. Görkemli, çok güzel bir heykel gibi duruyordu ortalıkta kız. Kurşuni bir sis gibi bileklerine değin uzanan başörtüsü de yele kapılmış uçuşmaktaydı. Rüzgar gibi bir tur yaptı, Bibolet’in önünden geçti ama bir kez olsun başını çevirip bakmadı.

  
Delikanlı ise geride kalmıyor, kızı bir kartal gibi amansız kovalıyordu ama kız aldırmıyor, kendinden emin bir havada rüzgar gibi yoluna devam ediyordu. Delikanlı nazik davranıyor, sol yanına geçiyor, onunla birlikte hızlı bir dansa kalkışıyor ama kızmış gibi kız onu iteliyor, ardından delikanlı kızın yanında yeniden bitiyor, ”Anla artık benim ne yaman bir delikanlı olduğumu!” der gibi, kolunu kızın başına doğru kaldırıyor ve onunla sanki bir yüzme yarışına kalkıyormuş gibi yapıyordu. Nafset yine aldırmıyor, soylu görünümüyle başörtüsü kollarından dökülmüş ellerini kaldırmış delikanlıyla birlikte o da yüzüyormuş gibi ilerliyordu. Delikanlının içine aşk ateşinin düştüğünü anlamak için yoruma gerek yoktu. Ayakları sırra kadem basmış,  parmakları ucunda dans ediyor ve kızı yönlendirmeyi başarıyordu.

  
Bazen birbirlerinden soğumuşlar gibi uzaklaşıyorlar, meydanın karşı uçlarında danslarını sürdürüyorlardı. Ardından kız delikanlıya kıyamıyor, bu denli uzaklaşması delikanlıyı denemek için olmalı. Tatlı bir dil ve gülümsemeyle yeniden adeta uçarak delikanlının yanına doğru koşuşturuyordu. Delikanlı da kanatlanmış bir kuş gibi ona doğru uçuyordu. Ancak kız kendisine biraz daha kur yapmasını bekliyormuş gibi yeniden naz yapmaya kalkışıyordu. Çocuğu beğeniyor ama beklemeli bu delikanlı, henüz yeterli değil, biraz daha sınamak, anlamak gerekir onu der gibiydi. Birbirlerine saygılı bir zefak’o (Çerkes dansını) oynuyorlardı. Sonunda kız delikanlıya karşı kuşkulu ve isteksiz tutumuna bir son vermişti. Biraz kurnazca, biraz da gülümseyerek başını döndürüyor, sırtını da yumuşak bir biçimde salıyordu. Yana kalkmış kolları başörtüsü ile sarılmış halde çocuğa doğru yaklaşıyor, şaşımsı bakışlarıyla delikanlının çevresinde fır dönüyordu. Çocuk da, dünyalar artık benimdir dercesine büyük bir mutluluk içinde coştukça coşuyor, bir kasırga gibi döndükçe dönüyordu. Ancak çocuğun beklediği umut hep bir başka bahara kalıyor gibiydi. Kız bir süreliğine çocuğun etrafında dönüyor, çocuğu umutlandırır gibi yapıyor ama yine onu bırakıp hızla uzaklaşıyordu. İlkinde olduğu gibi gözü yine yükseklerde, yele kapılmış güzel bir kuş gibi uçup kaçıyordu.

 
Delikanlı öylesine şaşırtıcı tavırlar sergilememişti. Gittikçe kızıyor, daha kararlı bir biçimde kızın peşine düşüyor, bir fırtına gibi kızın üzerine esiyordu. Bir anaç tavuğa saldıran koca bir kartal gibi kızın çevresini sanki tavuk tüylerinden oluşmuş gibi toza dumana boğuyordu.

 
Sonunda kız tam da Bibolet’in karşısına düşen meydanın öte yanında durdu:”Şimdi,  delikanlıysan delikanlılığını göster, beğeniyorsan istet beni, varırım sana”  der gibi,  delikanlıya alkış tutarak durdu. Artık aşk üstün gelmiş kızgınlık uysallığa dönüşmüştü. Çocukta bir yeni umut daha doğmuş, şimdiye değin tutturamadığı bir dans çıkarmış, bu çocukta ayak ve bacak diye bir şey yok mu acaba dedirtmiş, kızın çevresinde bir fırdöndü gibi boy göstermişti. Kız ile delikanlı bakışarak birbirlerini anladıklarını belli ettiler, karşılıklı olarak el ve omuzları kalkık, geri geri çekilerek uçarcasına birbirlerinden  ayrıldılar…

  
Birer usta bale sanatçısı imişler gibi her ikisinin uyumlu ve daha eskiden tanışıyorlarmış gibi dans  edişlerini şaşırtıcı bulmuş ve bir anlam da verememişti Bibolet. O denli figür, o denli uyumlu tempo ve o denli de bir dans ummuyordu Nafset’ten. Sadece akıllı değil, aynı zamanda onun arzulanacak bir kız da olduğunu anlamış oldu. Çantada keklik gibi gördüğü bu kız, şimdi arzulayanı, taliplisi çok,  çekici, güzel bir kız olup çıkmıştı. Birlikte dans ettiği o yakışıklı genç de, dansında sergilediği coşkusu gibi kuşkusuz Nafset’le evlenmek için tutuşuyor olmalıydı…

 
Bibolet’in içine bir sıkıntıdır düştü. ”Kültürel işlerin derdine düşerek kızın temiz duygularını ve umutlarını yıktın!” diyerek kendi kendine içlendi. Bu beş dakikalık dans, Nafset’i büsbütün büyütmüştü gözünde. Kızın, beklenmedik bir biçimde erişilmesi zor bir düzeye yükseldiği kuşkusuna kapıldı.

 
Dans sırasında Nasfet, üç dört kez Bibolet’in önünden geçmiş ama bir kez olsun başını çevirip Bibolet’in yüzüne bakmamıştı. Bir kez çok yakınlaştığında kaçamak bir bakış yapmıştı sadece ama kalsın öylesi,  hiç bakmasa daha iyiydi:Öfke ve aşağılama fışkırıyordu bu bakışlardan…

 
Tatlı bir aşk duygusu yanında bir umarsızlık, bir huzursuzluk kaplamıştı Bibolet’in içini. Nerede ve ne konumda olduğunu unutmuş bir bakar mı acaba diye umarak Nafset’e doğru bakıp duruyordu. Nafset, yanakları tutuşmuş halde yerine geçip durdu ama bu tutuşma Bibolet’in bakışları nedeniyle değildi. Hızlı dans onu yormuş olmalıydı, göğsü kalkıp inip solumaktaydı. Bir kuş bakışıyla etrafı süzüyordu bazen. Bibolet’e ise hiç bakmıyordu.

  
Bibolet’i gelip çağırdılar, yapacak çok iş olduğundan uzun bir süre oyunlardan uzak kalmıştı.

 
Nafset’in kendisine gücenmiş olduğu kaygısı içinde bulduğu ilk fırsatta oyun alanına döndü. Oyunun dağılma zamanıydı ama ortalıkta Nasfet yoktu. Bibolet ortalığı kolaçan etti ama Nafset’i göremedi. Ardından yine çağrıldı, konuklara sofra teşrifatçısı yapıldı, derken ikindi oldu. Rayon merkezinde koşuştururken Değotluk ile karşılaştı. Lafı dolandırmadan hemen sordu:

- Nafset nerede? Niye erken ayrıldı oyun yerinden?

- Başım ağrıyor diye rica etti, ben de onu akrabalarının evine bıraktım. Hemen köye dönelim dedi ama olmaz dedim. Yarın rayon yönetimiyle görülecek işlerim var, dedi Değotluk.


Bibolet rayon merkezinden hemen ayrıldı ve birlikte yola çıktılar.

  
Bibolet ile Değotluk’u bir odaya aldılar. Lambayı yaktıklarında bir oğlan çocuğunun uyumakta olduğunu gördüler.

- Görüyor musun bu delikanlıyı, danslara katılıp yorulmuş olmalı, diyerek çocuğun başucuna dikildi Bibolet.

- Bu delikanlı bayrama katılan ve öğrettiğiniz şarkıyı da öğrenenlerden, dedi kendilerini karşılayan genç.  

- Hangi şarkı?

- Yürürken hep birlikte söylemiş olduğunuz şarkı. Ayakta kaldınız, otursanız ya.

- Öyleyse bu çocuk çok çabuk öğrenmiş oldu o şarkıyı! dedi Değotluk.

- Çok ilginç şey! Uyandırıp bir söyletsek. Hangi sözcükleri öğrenmiş acaba, dedi Bibolet şaşkınlık içinde.

  
Ev sahibi genç çocuğu uyandırmaya başladı. Çocuk uyandı, gözlerini ovuşturarak oturdu.

- Nav, Nav!Hadi bugün söylemekte olduğun şarkıyı yeniden bir söyle!diye delikanlı çocuğu sıkıştırdı. Çocuk  uyku mahmurluğunu üzerinden atamamıştı, ıh mıh diyerek gözlerini ovuşturmayı sürdürünce, delikanlı başka bir yola başvurdu: ”Nav, Nav! Hadi şarkı söyle. Bak konuklar var, seni dinlemek istiyorlar. Şarkı söylersen yarın ben seni ata bindireceğim. Doru ata bindireceğim seni.

 
Küçük çocuk hemen gözlerini açtı. ”Doğru mu söylüyorsun?” diye soruyor gibi bir süre oturdu, ardından hiç nazlanmadan başladı:

-Kaldıl baylağı yükseklele, haydi, haydi! (lат былакъэл лъагэу, малджэх хъужьын!)

 
İki üç kez tekrarladıktan sonra yeniden uykuya daldı.

- Uyumazsa onu zaptetmesi zor, diyerek ev sahibi delikanlı dışarı çıkmak istedi.  Bibolet, delikanlının amacını anladı ve onu durdurdu.

- Bir şey yapayım deme. Kalmayacağız.  Nafset’i bir görelim diye geldik. Onu bizim için bulursan bu yeter bize.

- Öyleyse geç kalmış oldunuz. Oyundan döner dönmez yeme içme bile düşünmeden hemen gitmeliyim diye bastırdı. Ne dediysek de durduramadık. Bir daha kendisiyle konuşmayacağımı söylediysem de dinlemedi. Bari birlikte geldiğin arkadaşlarını bekle dedim yine laf geçiremedim. Arabamızı koşturup gönderdik. Onu bir süre burada bırakmayı düşünüyorduk ama başım ağrıyor, gitmeliyim diye ağlamaya başlayınca zoraki yolcu ettim.

 
Bu haber Bibolet’i adamakıllı sarstı.

- Öyleyse çok gecikmiş olduk. Çoktandır görmediğimden görmek istemiştim onu, dedi durumu çaktırmak istemediğinden. Nafset’in bu davranışını anlayamıyor, bir soruyu ikinci soru kovalıyor ancak ne diyeceğini bilemiyor, öbürleri de bir şey söylemiyorlardı. Bir süre böyle oturdular. Ardından delikanlının sofra getirmesini beklemeden evden ayrıldılar.

- Ne geldi ki başına? Hastalandı mı acaba, dedi Değotluk olup biteni yorumlayamayarak.

- Bilmem ki, sizin kız arkadaşınız. Kız arkadaşınız sizden habersiz gittiğine göre bir konuda size gücenmiş olmalı, dedi Bibolet biraz şakaya getirerek.

 
Değotluk, Bibolet’in kızı gerçekten görmek istediğini anlamıştı. Bu nedenle kırıcı sözler söylemeyi uygun bulmadı. Bibolet de kuşku ve kaygılar içine düşmüş, Deotluk ile konuşmayı bile arzulamaz olmuştu. Hükümet binasına cenazeden döner gibi üzgün üzgün döndüler. Hükümet binası önünde Bibolet  bir süre anlamsız bakınıp durdu, ardından toparlanıp konuştu:

- Değotluk, burada bir süre kalacak mısınız?

- Hayır, yarın sabah işimizi görüp gideceğiz.

- Bu akşam işten başımı alacak durumum yok, yarın da çalışmam gerekiyor. Buradaki işleri bitirir bitirmez yarından tezi yok köyünüze geleceğim. Ablamı da sizi de daha yakından görür,  özlem gideririm.

- Geçen yıl olsun bu yıl olsun ne diye hiç gelmedin ki, diye sordu Değotluk yeniden konuşmaya başlamış olmalarının sevinciyle.

- Geçen yıl, dinlence süresince uygulamaya bırakıldım. Bu yıl da Krasnodar’da alıkondum, orada çalıştım.

 
Bir süre konuştuktan sonra ayrıldılar. Bibolet hükümet binasına, rayon yönetim merkezine girdi. Ancak orada da duramadı. Sıkılmış halde dışarı çıktı. Tenha bir köşeye gidip dolaşmaya, daralmış bir halde solumaya başladı. Uzunca bir süre de orada kaldı. Ertesi gün Şeceriye’ye gitmeye oracıkta karar verdi.

 
1. Parti    
1. Bölüm 4. Bölüm 7. Bölüm
2. Bölüm 5. Bölüm
3. Bölüm 6. Bölüm    
            
2.
Parti  
 
1. Bölüm 7. Bölüm 13. Bölüm
2. Bölüm 8. Bölüm 14. Bölüm
3. Bölüm 9. Bölüm 15. Bölüm
4. Bölüm 10. Bölüm 16. Bölüm
5. Bölüm 11. Bölüm 17. Bölüm
6. Bölüm 12. Bölüm    
           
3.
Parti  
            3. Baskı Önsözü  >>>
1. Bölüm 5. Bölüm 9. Bölüm
2. Bölüm 6. Bölüm 10. Bölüm
3. Bölüm 7. Bölüm 11. Bölüm
4. Bölüm 8. Bölüm    
           
4.
Parti  
 
Son