...................
...................

MUTLULUK YOLU      3.BÖLÜM -10

K'ERAŞ Tembot
Çeviri: HAPİ Cevdet Yıldız
Orijinal Adı:
К1ЭРЭЩЭ Тембот; Насыпым игъогу

                         
...................
...................
ESKİ DÜNYA -2

- Daha ileriye geçeyim deme!, can havliyle ve olanca gücüyle Nafset, İsmail'e bağırdı. Sopayı da hazırladı. "Bir aptallık yapma, ikimizin de kötü duruma düşmememiz için bir geri çekil de akıllıca bir konuşma yapalım.
- Konuşmak için fazla bir zamanımız olmayacak. Hemen yola koyulacağız. Ne söyleyeceksen uzatmadan hemen söyle.
- Nereye gideceğiz ki? Farkında olmaksızın korku ve endişe karışık bu sözler Nafset'in ağzından döküldü.
- Gideceğimiz yer, bizi bulamayacakları bir yer olacak tabii! Bir erkek kumruyu andıran sesiyle sırıtarak konuştu İsmahil.
- Öyleyse, beni dinlemeden beni bir yere sürüklemeye kalkışma. Yanıldığını sana anlatmak istiyorum. Koca bir adam olmuşsun ama dünyanın değişmiş olduğunun farkında bile değilsin, eski düzen yaşamak istiyorsun. Başa gelene katlanan eski kadınlarla şimdiki Adige kadınları arasındaki fark, büyük bir fark. Hala bunu anlayamamışsan, hele bir sınırı aş da görelim bakalım, ben sana onu bu sopayla anlatırım. Sopayla vurarak elinden kurtulamayacağımı da biliyorum, aptal değilim ama o benim vurmam, sana boyun eğmeyeceğimin bir kanıtı olacak. Bundan sana olan ebedi nefretimi de anlatmış olacağım. Bir geri çekil de, sana söyleyeceklerimi anlayabilecek misin, bir bakalım.
- Peki, konuş, diyerek İsmahil, eliyle tabureyi çekip üzerine oturdu.

Nafset bir zayıflık belirtisi göstermiyordu. Kendisini korumaya hazırdı. Gözlerinden tek damla yaş dökülmüyordu ama tiksinti ve nefret okunuyordu. Bu durum İsmahil’in yalandan gülümsemelerini süpürüp atıyordu. Suratı ekşiyor, ”Dur bakalım, ayak tabanımı sana yalatmasam, görürsün!” gibisine kötü niyetler cirit atıyordu İsmahil’in içinde. Rüzgar altında köpüren su yüzeyi gibi, kaşlarını çatarak, kendi de soğuk soğuk bakıyor, ”Ne diyecek, ne yapacak, görelim bakalım…” diyordu içinden. Ardından dikkatle bakıyor, uysallaştırılması zor görünen bu küçük kızı yine beğeniyordu. Bu kızda ne bulduğunu da kestiremiyordu ama bu kız, kendi peşinden koşan öbür kızlara benzemiyordu. Kendisine giydirilen ve etekleri yerde sürünen bu bol entari bile kızın güzelliğini gizleyemiyordu. Yerin altından çıkıp uçmaya hazırlanıyormuş gibi, başı dik, boyun eğmeyecek biri biçiminde, gururla İsmahil’in karşısında dikiliyordu. Gözleri öfke, bilinç ve nefret doluydu. Yine de İsmahil, ”O, bir kadın olarak boyun eğeceği kişiye, sonunda bir eş olur” diyordu içinden. Ancak Nafset’in bu sevimsiz sözleri karşısında İsmahil’in umudu azalıyor, gözlerinden okunan biraz önceki şehevi bakışlar sönüyor, gözlerinde bir umutsuzluk beliriyordu.
Nafset sözlerini süzdürüyordu:
- Bana yönelik niyetlerin varmış, ancak benim, senin isteyeceğin gibi biri olmadığımı öğrenmen gerekirdi. Sen, bir kız kaçırıldığında, o kızın adının dula çıktığını, kızın da başa gelen çekilir, diyerek boyun eğdiğini, çaresiz kaldığını, kaçıranın evinde kaldığını, benim de öyle yapacağımı düşünmüş olmalısın ama yanılıyorsun, Adige kadını artık özgür, bunu anlamak istemeyen bir sürü erkek hala var, sen de onlardan birisin. Bir Adigelik, bir muhabbet ortamında söyleştiğimiz, çatışmadığımız sürece, bana karşı olan niyetlerinde yanıldığını, Adige geleneği gereğince sana söylemekten kaçındım. Şimdi bizim ne tür kişiler olduğumuzu görmüş bulunuyorsun, yanlış yaptığını anlamanı sana anlatmak istiyorum. Baskıya boyun eğmeyeceğimi, seni bir eş olarak da benimseyemeyeceğimi bilmelisin, ben yeni bir yaşam yolunu seçmiş olan biriyim.
Adımı dula çıkararak bana boyun eğdiremezsin. Benim yaşamım sadece bir kız olarak kalmakla sınırlı değil. Ben özlemini duyduğum yeni yaşama kavuşursam, işte o zaman isteğime kavuşmuş olacağım. Ben kararlı bir biçimde o yolda yürümeyi sürdüreceğim. Şimdi sen beni, kurdun kaptığı koyun gibi kapıp kaçırdın, üstüme saldırıp beni parçalamaya kalkışırsan buna gücün yetmez demiyorum ama tek bir canım kalsa dahi, bana yaptığına karşılık vereceğimi, senden ayrılmaya çalışacağımı bilmelisin. Olmazsa, ”Gözünü çıkaranın canını çıkar” (Унэ къе1эрэм ыпсэ е1эжь) derler ya, her gece ve her uyuduğunda seni vurmak üzere yanında hazır olacağım. Bunu anlamıyorsanız, hiçbir şeyi anlayamazsınız, bu nedenle konuşmama son veriyorum. Benim yapabileceğim, sana karşı koymak için ilk elde bu elimdeki sopayı kullanmak olacaktır, bana yaklaşacak olursan onunla başlayacağım sana vurmaya!diyerek sözlerine son verdi Nafset.
- Ha-ha-ha! diyerek hileli ve yüksek bir sesle güldü İsmahil. ”Sadece bana vurmakla bitecekse bu iş, sorun değil, bununla öfkeni atacaksan, vur bana!diyerek ayağa kalktı ve Nafset’e doğru ilerlemeye başladı.
- Al, insanlıktan anlamıyorsan hak ettin bunu, diyerek Nafset sopayı yan tarafından İsmahil’in başına indirdi.

O bir anlık zamanın ardından İsmahil, şaka ve alayı bir yana atıp, yırtıcı bir hayvan gibi saldırıp sopayı Nafset’in elinden kaptı. Saldırdı ama Nafset yana, öbür odaya doğru kaçtı. Önünden geçerken lambaya çarpıp devirdi.

Karanlıkta bir kovalamaca sürerken biri çağırdı.
- İsmahil, İsmahil! diyerek kapı ardından yavaş bir sesle.

İsmahil kapıya doğru koştu.
- Ne oldu?
- Çabuk ol!Gelenler var, sesleri yaklaşıyor. Hemen yer değiştirmemiz gerekiyor.
- Atları koşmadınız mı?
- Hayır. Hacıret’in atları burada değil. At için giden de dönmedi... Çabuk, çabuk! Buraya doğru geliyorlar, dedi aceleyle, sonra da sustu.

İsmahil, hemen bir kibrit yakıp Nafset’in peşine düştü. Yakalamak için bir süre uğraştı. Belinden kavrayıp kapıya doğru sürüklediği bir sırada, bahçeden bir ses geldi:
- Kim o? Her kimsen yerinden kımıldama! Kımıldadığın gibi kurşunu yersin.

Aynı anda kapı önündeki kişinin kaçtığını anladılar. Birden iki tüfek sesi duyuldu.
- Evin arkasını tut! Sen beriki tarafı tut, diyerek komut vermekte olan Değotluk’un sesini tanımıştı İsmahil. Bu sesi Nafset de tanımıştı. Ancak seslenme fırsatı yakalayamadı, İsmahil eliyle kızın ağzını sıkı sıkıya kapatmıştı.

İsmahil ne yapacağına karar veremeden bir süre duraksadı. Nafset kurtulmak istedi ama acıtarak kızın belini daha bir sıktı. Böyle bir didişme sürerken Hacıret’in evinin kapı sesiyle bir kişinin sesi duyuldu:
- Kim o, ne oldu ki?
- Ne olduğunu görürsün birazdan, canından bezmediysen dışarı çıkma!diyerek Değotluk adama doğru bağırdı. ”Siz kızı nerede tuttuğunuzu söyleyin bakalım!
- Ne kızıymış öyle?Ne diye gece yarısı uykumuzu bölüyorsunuz?. .

Tam o sırada Nafset ağzını kurtarıp bağırdı:
- Değotluk!Buradayım!Evde…İsmahil, bir vurup kızın ağzını yeniden kapattı. Arka bahçe penceresine doğru kızı sürükledi. Ayağıyla vurup pencereyi dağıttı. Tekme attığında düşer gibi olup elini biraz gevşetir gevşetmez, Nafset de tüm gücüyle yüklenip İsmahil’in elinden kurtulmayı başardı. Hemen kapıya doğru koşup kapıyı kırdı, bol elbisesi ve saçları rüzgarda salınarak karanlığa doğru koştu.
- Değotluk! diye bağırdı.
- Nafset!diye omzuna dokunarak kızı durdurdu İsmahil.

Evin arkasından tüfek sesleri yükseldi.

Sen şu avlu dibinde saklan, diyerek Nafset’i oturttu, ardından Değotluk evin arkasına doğru koştu. Ancak başka bir tüfek sesi gelmedi. Çok geçmeden yanında bir kişiyle Değotluk geri döndü. Arkadaşı anlatıyordu:
- İlk önce o ateş açmak isteyince, ben de hemen yakından ateş ettim, vurmuş olmam gerekir, ama yine de kaçırdık. Yanında kızın bulunmadığını görünce peşine düşmedim. Yanımdaki peşine düşmüş olmalı, demişken, köy yakınındaki bir yerden tüfek sesleri geldi. ”Karşılaşmış olmalılar, duyuyorsun!”
- Neyse, kaçarsa kaçsın, sorun değil. Uzağa gidemez. Şu tarafa gidelim de Nafset’i götürelim, diyerek kızı araya alıp geri dönmeye başladılar.

Daha birkaç sokak geçmişlerdi ki, başlarında Bibolet, koşarak gelen büyük bir toplulukla karşılaştılar. Topluluk durup durumu öğrenince,

Bibolet:
- Nafset, üzülme artık, başına geleni atlattın. Bundan sonra artık onların eli sana ulaşamaz. Yarın görüşürüz, dedi. Değotluk’a dönüp:”Sen Nafset’i götür…Grup ne tarafa kaçtı?” diye sordu. Kaçanların gittiği taraf kendisine gösterildi. ”Muhtarlığa (selsovete) gel, Nafet’i götüreceğin evin önüne birkaç koruma bırak. Haydi gidelim!diyerek, yanındakilerle birlikte gösterilen tarafa doğru hızla yürüdü.

Biraz sonra köy kıyısından yeniden tüfek sesleri geldi, sonra sustu.
Nafset kendi evlerine değil, Kulats’ın gelin olduğu eve götürüldü. Evin önüne iki genç bırakıp Değotluk muhtarlığa döndü. Bibolet, Mıhamet, T’ıhuts’ık’u, hepsi ve daha birçok kimse oraya gelmişti. İçeri girer girmez, Değotluk’u hemen Halaho karşıladı. Elini tutup okşayarak ve sallayarak konuştu:
- Aferin, Değotluk’um benim!Görevi tam bir adam gibi yerine getirdin. Nafset’imizi, bu altın kızımızı köpeklerin pençesinden aldın, aferin, evladım!Doğruca oraya gitmen gerektiğini nasıl kestirebildin?
- O konuda benim yaptığım fazla bir şey yok, Halaho!Dayanışma ile aşılmayacak zorluk olmaz, dedi Değotluk. Ardından ayaktakilere dönüp: ”Nerede kaldı o her türlü insanlıkla bezenmiş olan o iyi adam?Şu topluluğun karşısına dikin de o adamı, olup bitenin hepsini anlatayım size.

Bol gömlekli adamı nezaretten alıp topluluğun karşısında durdurdular.

Değotluk ortaya çıktı, topluluğa dönüp konuşmaya başladı:
- Şeceriyeliler!Devrim (sınıf) düşmanları ile kötü şeyler yapanların el ele hareket etmekte olduklarını, bu olaya nasıl katılmış olduklarını size göstereyim. İnce Adige geleneğini temsil ettiğini söyleyen bu iyi adam, -bol gömlekli adamı işaret etti-herkesten sonra muhtarlığa geldi. Muhtarlıktan çıktığımda birinin koşarak gelmekte olduğunu gördüm. Koşarak gelen de bu iyi adamdı. Yetişince üst başını hafiften temizledi, bir şey olmamış gibi sessizce topluluğa karıştı. Ardından onun Bibolet’e söylediklerini hepiniz duydunuz. Bu kişi bende kuşku uyandırdı. Bu adam İsmahil’in yanından ayrılmayan, onun yardakçısı olan biri, kızı da bunun evine götürmüş olacaklarını düşündüm. Siz burada toplanmış konuşuyorken, ben de birkaç arkadaşımı çağırıp oraya doğru gitmeye başladım. Yarı yola varmıştım ki, öncü (piyoner) çocuklarımızdan birinin bize doğru koşmakta olduğunu gördüm. Kızın Şıvmıl’ Hacıret’in evine götürüldüğünü bize söyledi o çocuk. Karşılıklı bir çatışma sonunda elimizden kaçtılar. Ancak uzağa gidemezler, Sovyet yargısı onlara hak ettikleri cezaları verecektir. Bakın görüyorsunuz, kumarbaz takımı, dükkan işleten zengin köylüler ve köydeki bütün hırsızlar, hepsi beraberler, hepsi köye, köylüye düşman, hepsi köydeki bütün kötülükleri işleyen kişiler. Gözünüzün önünde değil mi bu durum? Her zaman Sovyet iktidarı ile emekçilere karşı olan bu sınıf düşmanlarının birlikte hareket etmekte olduklarını görüyorsunuz, bunu unutmamamız gerekiyor. O küçücük öncü çocuğu kadar bilinci olmayan çok kişi var hala içimizde. O öncü çocuktan başka kızın götürüldüğü evi gören olmamış mı? Mutlaka çok kişi görmüştür bunu. Köyde böyle bir olay olduğunda herkes uyanır. Kızın Hacıretlerin evine götürüldüğünü görenler olmuştur. Ancak “muhbir” (хащэ) olmayı Adigelik ile bağdaştıramıyorlar ya. Kötüler her kötülüğü yapacaklar, biz de “muhbir sayılmamak” için görmeyecek, susup oturacağız!Bundan sadece bizler zarar görüyoruz. İnsanlığımız ile bilincimiz üzerindeki bu prangaları söküp atmanın zamanı gelmiş olmalı.

Dört kişi-Mıhamet, Değotluk, T’ıhuts’ık’u, Bibolet- birlikte muhtarlıktan ayrıldılar. Başbaşa kalınca, Değotluk T’ıhuts’ık’u’ya sordu:
- T’ıhu, o adamlar seni aşıp evi nasıl basabildiler?
- Şöyle oldu: İki kişi öte yandaki çitin önüne gelip dikildi, ben de gizlice onlara sokulmaya başladım. Yaklaşınca kaçmaya başladılar. Peşlerinden birkaç sokak öteye doğru koştum, ardından kızın evinin tarafından gelen bir gürültü duydum. Geriye doğru koşarken, çit kenarında bir at arabasının durduğunu gördüm. Yani, beni oyuna getirip oradan uzaklaştırdılar. Demek ki, onlar kızı beklediğimizi biliyorlar, içimizden biri bildirmiş olmalı.

Bu anlattıkları T’ıhuts’ık’u ateş gibi tutuşturmuştu, derin bir soluk çekti.
- Böyle biri var mı içinizde?diyerek Bibolet, Değotluk’a sordu.
- Zavallı Ahmed’in öldürülmesinden beri içimizde böyle birinin bulunduğunu biliyoruz, ama ortaya çıkaramıyoruz.
- Kuşkulandığın biri yok mu?
- Sadece kuşku değil, onu bildiğimden de eminim. Ancak suçüstü yapamıyorum…dedi Değotluk, eski acısı yeniden depreşmiş bir biçimde.
 
1. Parti    
1. Bölüm 4. Bölüm 7. Bölüm
2. Bölüm 5. Bölüm
3. Bölüm 6. Bölüm    
            
2.
Parti  
 
1. Bölüm 7. Bölüm 13. Bölüm
2. Bölüm 8. Bölüm 14. Bölüm
3. Bölüm 9. Bölüm 15. Bölüm
4. Bölüm 10. Bölüm 16. Bölüm
5. Bölüm 11. Bölüm 17. Bölüm
6. Bölüm 12. Bölüm    
           
3.
Parti  
            3. Baskı Önsözü  >>>
1. Bölüm 5. Bölüm 9. Bölüm
2. Bölüm 6. Bölüm 10. Bölüm
3. Bölüm 7. Bölüm 11. Bölüm
4. Bölüm 8. Bölüm    
           
4.
Parti  
 
Son